Yazar. (D. 10 Eylül 1942 Simav / Kütahya - Ö. 18 Şubat
1986, Zürih / İsviçre).
Tam adı Tezer Özlü Kıral. Tezer Sümer ve Tuncay Gökmen imzalarını
da kullandı. Öykücü Demir Özlü ve çevirmen Hikmet Sezer Duru kardeşleri, oyun
yazarı Güner Sümer ilk eşi, yönetmen Erden Kıral ikinci eşi, romancı Adalet
Ağaoğlu görümcesi ve öykücü Orhan Duru eniştesidir. Anne ve babasının memuriyetleri
nedeniyle çocukluğu Simav, Ödemiş ve Gerede’de geçti. İstanbul’da Taksim 29
Ekim İlkokulunu bitirdi. Avusturya Kız Lisesindeki eğitimini tamamlamadan
1963’te Ankara’ya yerleşti, ancak daha sonra dışarıdan sınavlara girerek
İstanbul Erkek Lisesini bitirdi (1965). Ankara’da Türkiye Şeker Fabrikaları ve
Goethe Enstitüsünde çevirmen olarak çalıştı. 1968 yılında İstanbul’a döndü, MAN
ve Alman Birleşik İlaç fabrikalarında çevirmenlik, Türk-Alman Kültür
Merkezinde program danışmanlığı yaptı. 1981 yılında bir yıllık sanatçı bursuyla
Berlin’e gitti ve Alman radyolarında Türk edebiyatı üzerine bir dizi program hazırladı.
1983’te Türkiye’ye döndü, 1984’te Zürih’e yerleşti ve üçüncü eşi Kanadalı
ressam Hans-Peter Marti ile evlendi. Zürih Hastanesinde göğüs kanserinden öldü,
cenazesi İstanbul’a getirilerek Aşiyan Mezarlığında toprağa verildi. İkinci
eşi Erden Kıral’dan bir çocuğu vardır.
İlk öyküsü “Fortuna”,
Yeni İnsan dergisinde (1963); sonraki öyküleri Milliyet Sanat
dergisinde yayımlandı. 1960’tan
sonra hikâye ve çevirileri çeşitli dergilerde yer aldı. Lirik ve
sözünü sakınmayan, sarsıcı bir yazar olarak tanındı. Öykülerinde özellikle
çocukluk yıllarından esinlendi. İnsanın özgürsüzleşmesi, yabancılaşması, yalnızlık
ve çıkışsızlık duygularını işledi. “Türk edebiyatının lirik, gamlı ve nostaljik
prensesi” olarak nitelendi. Ley
Kafka, Pavese ve
Svevo’nun yaşadıkları yerleri gezip araştırarak Almanca yazdığı Bir İntiharın
İzinde (Auf dem Spuren eines Selbstmords) adlı
romanıyla Almanya’da Marlburg Edebiyat Ödülünü (1983) kazandı. Adını bir anda
duyurmasına yol açan bu romanı daha sonra Türkçe olarak Yaşamın Ucuna
Yolculuk adıyla yayımlandı (1984). Bu romanda nihilist bir genç kızın,
anlamsızlaştığını duyduğu hayatının verdiği acıları başarılı bir dille anlattı.
Almanca yazdığı öyküler de sonradan Türkçeye çevrilerek ilk kitabıyla birlikte
yeniden basıldı. Tezer Özlü’nün ölümünün ardından ilk öykü kitabı
(Eski Bahçe), daha sonra yazdığı öykülerle birlikte Eski Bahçe-Eski
Sevgi adıyla basıldı. Çocukluğun Soğuk Geceleri W. Riemaon
tarafından Almancaya (1985), G. Özlen tarafından Hollandacaya (1987), A. Diaman-Dopulos
tarafından Yunancaya (1990) çevrildi.
“Yalnızlığın
çıldırtıcı boyutlarını, çıldırmanın ve ona bağlı koşulların (klinikler, çevrenin
kuntluğu) dehşetini, cinselliğin sevgi ve dostlukla bütünleştiği, yalnızlığa
karşı silah olduğu, o silahın tutukluk yaptığı ya da hedefi vurduğu durumları
son dere temiz ve yalın bir biçimde, alabildiğine açık ve yürekli bir tutumla
anlatıyor.” (Çocukluğun Soğuk Geceleri hakkında, Füsun Akatlı)
“İç içe geçen
yaşamlar vardır. El-örgüleri gibi. Bu örülen giysi sizin sırtınızda da
olabilir, karşınızdaki bir insanın sırtında da. Renk renk motifler. Ya da düz.
Hangi motif nerde başlıyor, nerde bitiyor çıkaramadığınız. Ama bir yerinden
çekip koparmaya bakın. Örgü sökülür, eğer sararsanız adına ÇİLE denen bir
yumağı oluşturur.” (Kalanlar hakkında, Ferit Edgü)
‘’Bir İntiharın
İzinde müthiş bir kitap. Çok müthiş bir kitap. Yıllar var ki böyle bir metin
okumadım. Bana gençlik yıllarımda, Rimbaud’u, Lautreamont’u, daha sonra
Kafka’yı, Rilke’yi, Hölderlin’i keşfettiğim günleri yaşattı. Çok ender
yaşanılan kimi aşklar gibi. Öyle bir aşk yaşamışsındır ki, bir daha artık
böylesini yaşayamam dersin. Aşk sözcüğüne anlamını veren, bedenin tüm
hücrelerinde, sinirlerin her atomunda duyduğun bir duygudur. (...) Kitaplar
da benim için öyledir. Eski aşklara dönemezsin, ama eski kitaplara
dönebilirsin. Bu nedenle de yıllar var ki eski aşklarımı okuyorum.
Dostoyevski’yi, Kafka’yı, Rimbaud’u... İlk kez, yıllar var ki ilk kez, bugüne
değin okumadığım bir kitap, daha kitap bile olmamış bir metin bende böylesi
bir duygu yarattı.” (F. Edgü’den T. Özlü’ye bir mektuptan)
“Aristo’dan
bu yana klasik dramaturjide ve dolayısıyla öykülemede üç birlik kuralı olarak
tanımlana gelen eylem, yer ve zaman açısından da çok yetkin görünmüyor Tezer
Özlü’nün öyküleri. Eylemleri neticede tutarsızlığın gerektirdiği nevi şahsına
münhasır bir iç dengeden yoksundur. Anlattığı ortamların büyük çoğunluğu yerli
okurun yabancısı olduğu ortamlardır. Dolayısıyla bu yerlerin kendi iç
dinamiğinden kaynaklanan doğal atmosferi izlemek, benimsemek, anlamak da
zorlaşmaktadır. Üçüncüsü zaman ise yaşanmışlığı, belgeleyen, gösteren bir olgu
olmaktan öte bir anlam ifade etmez. Batı ve Doğu felsefelerinin belalı konusu
zaman, entelektüel bir bakışla, sıra dışı bir yazar bakışıyla girmez Tezer
Özlü’nün Öykülerine. Ona göre, yaşanmışlıktır zaman ve yaşamamazlıktır o
kadar.” (Ömer Lekesiz)
ESERLERİ:
ROMAN: Çocukluğun
Soğuk Geceleri (1980), Yaşamın Ucuna Yolculuk (anlatı, 1984).
HİKÂYE: Eski
Bahçe (1978), Eski Bahçe Eski Sevgi (ilk hikâye kitabındaki hikâyelere
yenilerinin eklenmesiyle, 1987).
GÜNLÜKLER-AFORİZMALAR:
Kalanlar (1990, Almancadan çev.: S. Duru).
MEKTUP: Leylâ
Erbil’e Mektuplar (1995).
DENEME: Kalanlar (1995).
SENARYO: Zaman
Dışı Yaşam (1998, Almancadan çev.: S. Duru).
ÇEVİRİ: Yaban
Çilekleri (1965) - Aynadaki Gibi (1967) (İ. Bergman’dan), Fotoğrafta
Kadın da Var (H. Böll’den, 1971), Bir Bolşeviğin Anıları (O.
Piatnizki’den, Tuncay Gökmen imzasıyla, 1978).
HAKKINDA: Ömer Nida /
Kadın Romancılarımız - Başlangıçtan Günümüze Kadar 1892-91 (1991), Gültekin
Emre / Tezer Özlü’de Ölüm ve Yaşam Çatışması (Gösteri dergisi, sayı: 51,
Haziran 1993), Sezer Duru / Tezer Özlü’ye Armağan (derleme, 1997), Behçet
Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. Bas. 1999), Demir Özlü /
Sürgünde On Yıl (1990; On Yılın Yaşam Öyküsü, yeni bas. 2001), Ömer Lekesiz /
Yeni Türk Edebiyatında Öykü - 4 (2001), Hayriye Ünal / Gide Gide Bir Ölüme
Dayanmak (Kırklar, sayı: 25, Ocak-Şubat 2003).