Aşık Veysel (Şatıroğlu)

Halk Ozanı, Şair

Doğum
25 Ekim, 1894
Ölüm
21 Mart, 1973
-
Burç

Saz şairi (D. 25 Ekim 1894, Sivrialan köyü / Şarkışla / Sivas - Ö. 21 Mart 1973). Veysel’in ilk soyadı Ulu idi; daha sonra bağlı olduğu sülâlenin adı olan Şatıroğlu’nu soyadı olarak aldı. Çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını yaşadığı elli hanelik, eski adıyla Söbalan, günümüzdeki adıyla Sivrialan’da geçirdi. Bir gözünü yedi yaşında iken geçirdiği çiçek hastalığından, diğerini ise bir kaza sonucu kaybetti. Saz çalıp şiir söylemeye, on yaşında iken, babasının telkin ve teşvikiyle başladı. 1920’de annesini ve babasını kaybedince acısı daha da fazlalaştı. İki kere evlendi. Babası, önce yakınlarından Elif adlı kızı 1919’da gelin getirdi. Evliliği çok sürmedi, bu evlilikten olan çocukları da fazla yaşamadı. Yalıncak Baba Tekkesine bir ziyaretlerinde karşılaştığı, tekkenin temizliğiyle uğraşan Gülizar Hanım’la (1928) evlendi. Bu evlilikten Zöhre Beşer, Ahmet, Hüseyin, Menekşe Süzer, Bahri, Zekine (Sakine) ve Hayriye Özer adlarında yedi çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken, eşi Gülizar ise 1991’de vefat etmiştir.

Tanınmasında 1930’lu yıllarda Sivas’ta öğretmenlik ve Millî Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in büyük katkısı oldu. Ahmet Kutsi Tecer’in ilk defa 5 Ocak 1931’de düzenlediği Sivas Âşıklar Bayramında adını duyurdu. Cumhuriyetin 10. Yıldönümünde Ankara’ya getirildi (1933). Kendine ait ilk şiiri de Cumhuriyetin 10. yıldönümünde Atatürk için söylediği destandır. Daha sonra halkevlerinde, kahvehanelerde ve radyoda şiirlerini saz eşliğinde okudu. Eski gezginci âşıklar gibi, elinde sazı ile hemen hemen bütün yurdu defalarca dolaştı. İlk şiir kitabı olan Deyişler (1944) Ankara’da Halkevleri Genel Merkezince yayımlandı. Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler köy enstitülerinde halk türküsü öğretmeni olarak (1941-46) görevlendirildi. 1950 yılından sonra ünü yurdun dört bir tarafına yayıldı. 1952 yılında İstanbul’da kendisi için bir jübile düzenlendi. Jübile dolayısıyla Ahmet Kutsi Tecer, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Eflâtun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar birer konuşma yaptılar. Aynı yıl, senaryosunu Prof.Dr. Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun yazdığı, Metin Erksan’ın yönetmenliğini yaptığı Karanlık Dünya adlı bir filmde, Âşık Veysel doğup yaşadığı Sivrialan köyü çevresiyle birlikte konu edildi. İstanbul’da plaklar doldurdu, radyoda konserler verdi. Doldurduğu plaklar içinde XIX. yüzyıl halk şairlerinden İğdecikli Veli’nin “Mecnun’um Leyla’mı Gördüm” adlı türküsü ile kendisine ait olan “Atatürk’e Ağıt” adlı eseri çok ilgi gördü. Milliyet Sanat, Sivas Folkloru, Türk Folklor Araştırmaları dergileri hakkında özel sayılar yayımladı. 1965 yılında TBMM’nin aldığı özel bir kararla, anadilimize ve millî birliğimize yaptığı hizmetten dolayı maaşa bağlandı.

Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük şairlerinden biri olarak, kendisinden sonra gelen çok sayıda şairi etkileyen, halkla aydınlar arasında şiirleriyle bir köprü kurmuş bulunan Âşık Veysel‘in şiirleri konu bakımından epeyce zengin bir çeşitlilik göstermektedir. Yunus Emre’nin etkisi altında kalarak söylediği şiirlerinde halk kültürünün mayasına karışan yönleriyle tasavvuftan izler bulunur. Aşk şiirlerindeki deyişleriyle bir yönden de Karacaoğlan‘ın devamı gibidir. Şiirlerinde yer yer yöresinin ağız özellikleri de görülür. Sazı ve sesi zayıf olan Âşık Veysel, âşıklık geleneğinin hikâye anlatma, muamma asma ve çözme, atışmalarda bulunma gibi yönlerine uyamamış olsa bile, çağının radyo, fabrika, tren. füze gibi teknik buluşlara ve toplumsal hayatın yeniliklerine, üretmenin kutsallığına kucak açan şiirleriyle kendinden önceki âşıklardan ilerdedir. Âşık Veysel, bir yanı ile sürdürdüğü âşık şiiri geleneğini ve yaşadığı çağı şiirlerinde ustaca bir araya getirmiştir. Şiirlerinde ayrıca, dünyanın geçiciliğini, tek gerçeğin ölüm olduğunu, nefsin yenilmesi gerektiğini anlatarak geleneksel halk şiirine egemen düşünce ve inançlarını sergiledi. Ayrıca, insanlar arasında kin tutmanın kötülüğünü ve bir halk şairi olarak toprak sevgisini dile getirdi, Cumhuriyetin getirdiği değerleri savundu. Kulaktan duyarak öğrenmeye dayalı bir şiir dünyası geliştirdi. Tekke kültürü aracılığıyla edindiği tasavvuf bilgisinin ürünü olan şiirleri vardır. Cumhuriyet döneminde yetişen büyük bir halk ozanı olarak, Yunus Emre’yle başlayan halk şiiri geleneğinin son halkası kabul edildi. Bu nedenle de bütün halk ozanları gibi şiirlerini halkın anlayacağı, duru ve arı bir dille yazdı. Şiirlerinde genellikle Veysel, bazen de Sefil Veysel ve Veysel Şatır gibi mahlaslar kullandı. Âşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle söyledi. En çok yarım kafiyeyi kullandı. Şiirlerinde ağız özelliklerini muhafaza etti. Son konserini 1971’de Hacıbektaş ilçesinde verdi. 21 Mart 1973 günü bir Nevruz sabahına doğru saat 03.30’da, doğum yeri olan Sivrialan’da vefat etti, aynı yerde toprağa verildi. Ölümünden sonra evi, içindeki bütün eşya ile korunarak, müze haline getirildi. Ölüm yıldönümlerinde köyünde yapılan törenlerle anılmaya başlandı.

ESERLERİ (Şiir) :

Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1949), Âşık Veysel Hayatı ve Şiirleri (1953), Dostlar Beni Hatırlasın (toplu şiirleri, haz. Ümit Yaşar Oğuzcan, 1970).

KAYNAKÇA: Ahmet Kutsi Tecer / Âşık Veysel Deyişler (1944) -  Âşık Veysel Hayatı ve Şiirleri (1960), İbrahim Aslanoğlu / Âşık Veysel (1964), M. Uluğ Turanlıoğlu / Âşık Veysel Şatıroğlu (1973), Mehmet Kaplan / Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (1973, s. 366-375), Memmed Aslan / Yunus Emre - Âşık Veysel İki Zirve (1982), TDV İslâm Ansiklopedisi IV (1991), Özkan Yalçın / Âşık Veysel (2000), Doğan Kaya / Âşık Veysel (2004), Halil Soyuer / Şair Dostlarım (2004), Erdoğan Alkan / 110. Doğum Yıldönümünde Âşık Veysel’in Şiir Dünyası (Varlık, Mart 2004), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Sanatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 5, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013). 

                                                                                                

 

DOSTLAR BENİ HATIRLASIN

 

Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Düğün olur bayram gelir

Dostlar beni hatırlasın

 

Can kafeste durmaz uçar

Dünyâ bir han, konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer,

Dostlar beni hatırlasın

 

Can bedenden ayrılacak

Tütmez baca, yanmaz ocak

Selâm olsun kucak kucak

Dostlar beni hatırlasın

 

Ne gelsemdi, ne giderdim

Günden güne arttı derdim

Garip kalır yerim yurdum

Dostlar beni hatırlasın

 

Açar, solar türlü çiçek

Kimler gülmüş kim gülecek

Murat yalan, ölüm gerçek

Dostlar beni hatırlasın

 

Gün ikindi akşam olur

Gör ki başa neler gelir 

Veysel gider adı kalır

Dostlar beni hatırlasın

SAZIMA

Ben gidersem sazım sen kal dünyâda,

Gizli sırlarımı âşikâr etme.

Lâl olsun dillerin, söyleme yâda,

Garip bülbül gibi âh ü zâr etme.

 

Gizli dertlerimi sana anlattım,

Çalıştım sesimi sesine kattım,

Bebe gibi kollarımda yaylattım,

Hayâli hatır et, beni unutma.

 

Bahçede dut iken bilmezdin sâzı,

Bülbül konar mıydı dalına bâzı?

Hangi kuştan aldın sen bu avâzı?

Söyle doğrusunu gel İnkâr etme.

 

Benim her derdime ortak sen oldun

Ağlarsam ağladın gülersem güldün

Sazım bu sesleri turnadan m’aldın

Pençe vurup sarı teli sızlatma.

 

Ay geçer yıl geçer uzarsa ara,

Giyin kara libas yaslan duvara,

Yanından göğsünden açılsa yara,

Yâr gelmeden yaraların elletme.

 

Sen petek misali Veysel de arı,

İnleşir beraber yapardık balı.

Ben bir insan oğlu sen bir dut dalı,

Ben babamı, sen ustanı unutma.

 

TOPRAK

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sâdık yârim kara topraktır

Beyhude dolandım boşa yoruldum

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Nice güzellere bağlandım kaldım

Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum

Her türlü isteğim topraktan aldım

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi

Yemek verdi ekmek verdi et verdi

Kazma ile döğmeyince kıt verdi

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Adem'den bu deme neslim getirdi

Bana türlü türlü meyva yetirdi

Her gün beni tepesinde götürdü

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Karnın yardım kazmayınan belinen

Yüzün yırttım tırnağınan elinen

Yine beni karşıladı gülünen

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

İşkence yaptıkça bana gülerdi

Bunda yalan yoktur herkes de gördü

Bir çekirdek verdim dört bostan verdi

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Havaya bakarsam hava alırım

Toprağa bakarsam dua alırım

Topraktan ayrılsam nerde kalırım

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Dileğin var ise iste Allah'tan

Almak için uzak gitme topraktan

Cömertlik toprağa verilmiş Hakk'tan

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Hakikat ararsan açık bir nokta

Allah kula yakın kul da Allah'a

Hakk'ın gizli hazinesi toprakta

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

 

Bütün kusurlarım toprak gizliyor

Merhem çalıp yaralarım düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyâya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel'i bağrına basar

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör