Heykeltraş (D. 26 Ocak 1906, İstanbul – Ö.
1962). 1924 yılında girdiği Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi,
daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi)’nde İhsan Ozsoy’un öğrencisi oldu. Okulu
bitirdikten (1928) sonra devlet bursuyla Paris’e giderek, 1932 yılına
kadar Colarossi Akademisi’nde Marcel
Guimond’un atölyesinde çalıştı. Türkiye’ye döndüğünde Alay Köşkü’nde açtığı
(1932) ilk kişisel sergisi, aynı zamanda Türkiye’de açılan ilk heykel sergisi
oldu. Samsun Lisesi’nde öğretmenlik yaptı, 1936 yılında İstanbul Arkeoloji
Müzesi heykelciliğine atandı. Bir ara Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde resim
öğretmeni olarak görev aldı. 1940
yılında Devlet Güzel Sanat Akademisi (DGSA) Heykel Bölümü öğretim üyeliğine
atandı, 1955 yılında Ağaç Uygulama Atölyesi’nin başına getirildi. Aynı kurumda
profesör oldu (1969) ve iki yıl sonra yaş sınırını doldurarak emekliye
ayrıldı.
Figüratif anlayışla eserler üreten Zühtü
Müridoğlu, “D grubu”nun kurucuları arasında tek heykelci olarak yer aldı.
Türkiye’de heykel sanatının gelişmesine önemli katkıları oldu. İlk dönem
yapıtlarında A. Maillol’un düzen ve uyumundan etkilendi. Figüratif heykellerinde yumuşak bir hacimlendirme
yöntemi kullandı. Sonra figür anlayışını bırakarak, önceleri küçük pişmiş
toprakla başlayan çalışmalarını, ağaç yontarak ve bakır döverek sürdürdü. İlk
soyut çalışmalarını 1950 yılından sonra yapmaya başladı. Önceleri doğal
biçimleri stilize bir anlayışla heykel ve kabartmalara uyguluyordu. 1950’lerin
ortalarında geometrik soyuta yöneldi ve heykel alanında bu anlayışın
Türkiye’deki ilk temsilcilerinden biri oldu. Küçük boyuttaki heykellerin yanı sıra, Hadi
Bara ile Beşiktaş’taki “Barbaros Anıtı”nı (1942),
Zonguldak’taki “Atatürk
Anıtı” ve “İnönü
Heykeli”ni (1946) yaptı.
Ayrıca kendi başına Anıtkabir büyük merdiveninin batı yönündeki kabartma
(1953), Büyükada ile Muş’taki Atatürk heykelleri (1965) gibi büyük kompozisyonlar
gerçekleştirdi.
1963-67 yılları arasında “Mezar Taşı”
adını verdiği bir dizi soyut heykel gerçekleştirdi. 1970 yılında soyut
heykellerin yanı sıra ayrıntıdan arınmış figüratif heykeller de yapmaya
başladı. Yine 1970’lerin ikinci yansında küçük boyutlu kil heykelcikler yaptı.
1980’lerde de figüratif ve soyut çalışmalarını birlikte sürdürerek, taş, ahşap,
alçı, bakır, demir gibi çok çeşitli malzemeler kullandı. Müridoğlu’nun heykel
çalışmalarıunın yanı sıra çizim ve seramik çalışmaları da vardır.
Zühtü Müridoğlu, yurtiçinde açtığı sergilerden
başka, Venedik ve San Paolo
bienallerine katıldı. Yapıtları üç kez Paris’teki Rodin Müzesi’nde, ayrıca
Çağdaş Uluslararası Heykel Sergisi’nde yer aldı. Birçok anıt projesinde derece
kazandı. 1940 yılındaki 11. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde birincilik,
1956’daki 17. Resim ve Heykel Sergisi’nde ikincilik ödüllerini aldı. 1953
yılında Londra Çağdaş Sanatçılar Enstitüsü tarafından düzenlenen uluslararası
heykel yarışmasında “Bilinmeyen Siyasi Esir” adlı yapıtıyla ödül kazandı. 1966
yılındaki 5. Tahran Bienali’nde İran Sanat ve Kültür Bakanlığı’nın heykel
ödülünü, 1977 yılı Sedat Simavi Vakfı Plastik Sanatlar Ödülü (ressam Cevat
Dereli ile), 1981’de de Atatürk Sanat Armağanı Müritoğlu’na verildi ve aynı
yıl Kültür Bakanlığı Başarı Ödülünü (1981) kazandı. Türk heykelinin bu büyük ustası, doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla
Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde açılan retrospektif bir sergi ile
anıldı ve hakkında “Zühtü Müridoğlu Resim-Heykel: Bütün Bir
Yaşam” (Yay. Haz : Korkut E. Erdur, İstanbul
2006) adlı bir kitap yaymlandı. Müridoğlu’nun birçok eseri İstanbul Resim ve
Heykel Müzesi’nde sergilenmektedir.
“Zühtü
Müridoğlu’nun modernden anladığı, başlangıçta soyuttur. Onun ilk soyut
çalışmaları 1950’li yılların başlarına rastlar. O zamana kadar sürdürdüğü
figüratif anlayış, yerini yavaş yavaş figüre bağlı olmayan yönelimlere bırakır.
Sanatçı ahşap
yontu alanında da büyük ustalığa sahiptir. 1934 tarihli ‘Savaş’ rölyefi onun bu
alandaki başyapıtı sayılabilir. Figürün görünümünden çok, hareketiyle ilgilenen
sanatçı 1960’ların kimi minimalist ahşap heykellerinde de aslında bu hareket
etkisini arar.
“Müridoğlu’nun doğrudan soyut olarak
tasarladığı, ahşabı bakır ve demir ile birlikte kullandığı heykellerini
1980’lerde dans eden bronz kadın figürleri izlemiştir. Zarif ve uçucu bir
deseni, çamurda taze, canlı, duyarlı, yaşayan biçimler oluşturan bir modlaj
üslubu vardır. Ahşapta düz perdahlanmış alanlardan kaçınır; ürperen, titreşimli
yüzeyleri yeğler. Sanatı bir oyun olarak algılamış ve öyle uygulamıştır.
“Desen,
sanatçının her döneminde varolmuş, hem heykellerinin düşünsel hazırlık
aşamalarını oluşturmuş, hem de başlı başına bağımsız bir ifade aracı olarak
kullanılmıştır. Son yıllarında gerçekleştirdiği baskıları ve 1992’de öldüğü yıl
yayımlanan ‘Zühtü Müridoğlu Kitabı’
bunun en belirgin örnekleridir.” (Kaya Özsezgin)
HAKKINDA, Hüseyin Gezer / Elli Yılın Türk Resim ve Heykeli (Nurullah Berk ile, 1973) - Cumhuriyet Dönemi
Türk Heykeli (1984), Büyük Larouusse
Ansiklopedisi (c: 14, s: 8463, 1986),
Ana Britanica Ansiklopedisi (c: 16, s: 355, 2005), Korkut E. Erdur / Zühtü
Müridoğlu - Resim-Heykel: Bütün Bir Yaşam (2006).