Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi (D. 1857, Langaza / Selânik - Ö.14 Ocak 1923, İzmir). Ailesi Orta Anadolu (Karaman)’dan İzmir’e göç eden, oradan da Fatih Sultan Mehmet zamanında Selânik’in batısında, Arnavutluk sınırına yerleştirilen Yörüklerden, Sarıgöllü Sofuzade Sadullah (Feyzullah) Ağa ile Ayşe Hanım’ın kızıdır. Feyzullah Ağa, Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen’dir. Orada doğan Zübeyde Hanım, gençliğini çiftlikte geçirdi. Annesi çevresinde Molla Hanım olarak tanınırdı. Döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı için, Zübeyde Hanım’ın okuryazar oluşu nedeniyle Zübeyde Molla olarak anılırdı. Hacı Sofi (sofu) gibi dinine bağlı bir aileden geldiği için kendisi de gerçekten öyleydi.
Zübeyde Hanım, Selanik’te Gümrük Muhafaza Teşkilatı
memurlarından Ali Rıza Efendi ile 1871 yılında ve henüz on dört yaşında iken evlendi.
Evliliğinin ilk yıllarını Olimpos Dağı eteklerindeki Papazköprüsü denilen yerde geçiren Zübeyde Hanım ve ailesi
sonra Selânik’teki pembe boyalı bir eve taşındı. Ali Rıza Efendi’nin Zinet-i
Bostan denilen bir arsanın üzerine yaptırdığı
bu evde Zübeyde Hanım, Atatürk’ü dünyaya getirdi. O günleri şöyle
anlatır: “Evin bahçe duvarları yüksek ve alt pencereleri de demir
parmaklıklıydı. Mustafa’m bu evin ikinci katında sol tarafa düşen ocaklı odada
doğmuştu. O zamanlar Ali Rıza Efendi’nin memuriyeti Çayağzı denilen yerdeydi.
Bazı geceler eve gelemiyordu. Bu sebeple
bana Üftade isimli bir yardımcı
tutmuştu. Bu evde ana-oğul çok ıssız bir hayat geçirdik.”
Zübeyde Hanım’ın Ali Rıza Bey’le evliliğinden son
olarak Mustafa (Gazi Mustafa Kemal Atatürk) Makbule (Atadan) ve Naciye adlı
çocukları dünyaya geldi. Bunlardan Naciye küçük yaşta öldü. Daha önce doğan
Fatma, Ömer ve Ahmet de yaşamamışlardı. 1881’de doğan dördüncü çocukları
Mustafa’nın hangi okula gideceği aile içinde tartışma konusu oldu. Dindar bir kişi
olan Zübeyde Hanım, Mustafa’nın dini eğitim veren Mahalle Mektebi’ne gitmesi
konusunda ısrarcı olmuştu. Ancak kısa bir zaman sonra babası küçük Mustafa’yı başka bir okula verdi.
Önce Selânik Evkaf Katipliğinde ve Gümrük Memurluğu
görevinde bulunan, sonra kereste ticareti yapan Ali Rıza Bey’in 1888’de
ölümüyle 27 yaşında dul kalan Zübeyde Hanım, baba ocağına döndü.
Çocuklarını da alarak ağabeyi Hacı Hüseyin Bey’in Langaza’daki çiftliğine yerleşti.
Bu tarihten sonra oğlunun iyi bir öğrenim görebilmesi için çabaladığı dönemler
başlayacaktı. Mustafa’yı, öğrenimini sürdürebilmesi için Selânik’teki
büyükannesi ve teyzesinin yanına gönderdi.
Mustafa daha ilkokuldayken 1888 yılında kocasını yitiren Zübeyde Hanım, daha temelli yerleşmeden önce zaman zaman çocukları ile birlikte kardeşi Hüseyin Ağa’nın çiftliğine giderdi. Bu sırada, ağabeyine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde Hanım; Atatürk’ün ifadesiyle, ‘iyi kalpli bir insan olan’ Selânik Gümrükler Başmüdürü Evranoszade Ragıp Beyle ikinci evliliğini yaptıysa da bir süre sonra ayrıldı. Kızlarından Naciye de çok yaşamadı. Balkan harbinden sonra, birçok Türk ailesi gibi, kızı Makbule ile birlikte Selanik’ten göç edip İstanbul’a gelerek Beşiktaş / Akaretler’de bir eve yerleşti. Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya gelen Zübeyde Hanım, 1919’da ayrılmak zorunda kaldığı oğlu Mustafa Kemal’i, yıllar sonra Ankara’da Cumhurbaşkanı olarak gördü.
Yalnızca öğrenim yaşamında değil, Mustafa Kemal’in
arkadaşlarıyla birlikte kurduğu “Vatan ve Hürriyet” adındaki derneğin
çalışmaları sırasında da Zübeyde Hanım oğlunun yanındaydı. Kimi zaman onu
uyarıyordu ve diyordu ki; “Evlâdım, siz
acemisiniz. Madem ki böyle işlerle uğraşıyorsunuz, beni yaptığınız işlerden haberdar
ediniz. Çok dikkat etmelisiniz. Gizli şeyleri bana haber veriniz. Yegâne erkek
evlâdım sensin.”
Zübeyde Hanım, ağabeyine daha fazla yük olmamak için
yeniden evlenmeyi düşündüğünde, bu ikinci evliliğini Evranoszade Ragıp Bey’le
yapmıştı. Ragıp Bey’in önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu evlilik,
babasının anısına saygı gösterilmediğini düşünen Mustafa Kemal’i kızdırdı.
Ama yine de sonraki yıllarda Ali Fuat Cebesoy’a, Ragıp Bey hakkında; “Bana karşı hep çok saygılı davranmış,
büyük adam muamelesi yapmıştır. Nazik ve kibar bir insandır” diyerek
söz edecekti. Zübeyde Hanım, Balkan Savaşı (1912)’ndan sonra Ragıp
Bey’den ayrıldı ve artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selânik’i
bırakarak kızı Makbule ile birlikte İstanbul’a göç ederek yerleşti. Ancak
İstanbul’da işgal kuvvetleri tarafından yapılan baskınlardan çok etkilendi ve
hastalığı bu dönemlerde yeniden ortaya çıktı. Atatürk’ün 1919’da
Samsun’a çıkması ile aralarına özlem dolu uzun bir dönem girecek ve
Zübeyde Hanım oğlunu ancak 14 Haziran 1922 yılında Adapazarı’nda görebilecekti.
Bu arada oğlunun Osmanlı padişahı tarafından ölüme mahkûm edilişi de
doğal olarak onu çok üzmüş olmalıydı.
Ahmet Emin Yalman, Zübeyde Hanım için şöyle der: “Bu yüksek ruhlu kadın, küçük yaşta babasız
kalan evlâdını yetiştirmek için büyük bir azimle çalışmış ve her
türlü zorluğa göğüs germişti. Yıllardan beri görmediği oğluyla üzerinde
sade bir basma entari olduğu halde buluşmaya giderken yanındakiler
kalbinden rahatsız olduğunu bildiklerinden onu hazırlamak kaygısına
düşmüşlerdi. Bu endişeyi sezmesi, bize sakin olduğunu söylemesi onun ne asil
ruhlu olduğunu gösteriyordu.”
Oğluyla Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya yerleşen
Zübeyde Hanım’a, Ankara’nın sert ikliminin iyi gelmediğini söyleyen doktorları,
yaşayacağı yer olarak ona İzmir’i önerdiler. Atatürk Salih Bozok’a; “Salih, annemin hastalığı çok vahimleşti.
Korkarım ki kendisine bir hal olmasın. Son isteğini yerine getirmek için engel
olmak istemedim. Bu korktuğum şey vaki olursa yapacağın şudur. Ankara’ya
yakınsanız oraya dönün. İzmir’e yakınsanız oraya gidin. Annemin cenazesi benim
her zaman ziyaret edebileceğim bir yere gömülmelidir” dedi.
Zübeyde Hanım 14 Ocak 1923 tarihinde 66 yaşında
yaşama gözlerini yumdu. İzmir’in merkez ilçesi Karşıyaka’da 1940 yılında
yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır. Zübeyde Hanımın adı; cadde, sokak, semt,
huzurevi adlarından başka eğitimden sağlığa kadar yurdun her yanında pek çok
kurum ve kuruluşa verilmiştir.
HAKKINDA: Büyük Larousse Ansiklopedisi (1992), Ana
Britannica Ansiklopedisi (1999), Ali Fuat Cebesoy / Sınıf Arkadaşım Atatürk - Okul ve Genç Subaylık Hâtıraları
(2000), Genel Kültür Ansiklopedisi (2006), İpek Çalışlar / Latife Hanım (Ekim 2007).