Ahmet Ayaz

Araştırmacı, Yazar, Şair

Doğum
23 Temmuz, 1947
Eğitim
Lise mezunu
Burç

Şair ve araştırmacı-yazar. 23 Temmuz 1947, Yakacık köyü / Oğuzeli / Gaziantep doğumlu. İlkokulu Yakacık’ta bitirdi. Orta ve lise tahsilini Gaziantep’te tamamladı. Çeşitli kamu kuruluşlarında uzun yıllar görev yaptıktan sonra, Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Şefi iken 1998 yılında kendi isteğiyle emekli oldu.

İlk şiirleri Yeni Asya ve Hergün gazetelerinde yayımlandı. 1980 ihtilalinde bu gazeteler kapanınca yerel gazetelere ve edebiyat sanat dergilerine yöneldi. Bazı edebiyat sanat dergilerinin yazı kurulunda bulundu, bu dergilerde şiir ve araştırma yazıları yazdı. Haber gazetesinde (Gaziantep) köşe yazıları yazdı. Bazı gazetelerde ise edebiyat ve sanat sayfası çıkardı.

Bazı gazetelerin edebiyat ve sanat sayfalarını yönetti. Güncel konularda sohbet yazıları ve şiir yazdı. Türk Edebiyatı dergisi dahil bir çok edebiyat sanat dergi ve antolojisinde şiirleri yayımlandı. Ayrıca, Life (2008), Kumru (2012) dergilerinde röportajları (1998), Alleben dergisinde hayatı ve şiirlerinden kesitler yayımlandı ve 2014’te Maki dergisine kapak yapıldı. Şiirlerinin bazıları Bülent Özcan tarafından Londra’da çıkarılan haftalık Olay gazetesinde, bazı öykü ve şiirleri de, Abbas Abdullah Hacaloğlu tarafından Azerbaycan / Bakü’de yayımlandı. Şiirleri ayrıca 'Balkan Aydınları ve Yazarları'nın yayınladığı Türk Dünyasında Atatürk Şiirleri ve Türk Dünyasında Çocuk Şiirleri antolojilerine girdi. Şiir dalında birçok ödül ve plaketleri bulunan Ahmet Ayaz'ın, Askerin Türküsü isimli şiiri 1995 yılında Tuğgeneral Zafer Özkan tarafından bestelettirilerek “110. Piyade Tugayı Marşı” yapıldı.

2014-2015 öğretim yılında Ahmet Ayaz, Gaziantep Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Esra Güllübardak Tiryaki’ye tez konusu oldu. Ayrıca Hayatı ve eserleri Uşak Fen  Edebiyat Fakültesinde Kübra Aksoy tarafından tez konusu yapıldı.

Halen Gaziantep'te yayımlanan Güneş gazetesinde köşe yazarı olan Ahmet Ayaz,  haftalık Türkiyem gazetesinde olduğu gibi, Kumru dergisi başta olmak üzere, Kültür Çağlayanı, Maki, Bizim Ece ve Şiir Defteri (2008), Bir Demet Şiir (2009) gibi birçok edebiyat ve sanat dergisi ile antolojilerde şiirleri yer almakta olup, bu dergilerinin Gaziantep temsilcisidir. Kurucularından olduğu Gaziantep Kültür Sanat ve Edebiyat Derneğinin (GASED), Atatürkçü Düşünce Derneği, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti, Gaziantep Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği üyesidir.

Ahmet Ayaz hakkında, 2017 yılında “Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar / Ahmet Ayaz-Eserleri-Edebi Şahsiyeti” eseri yayımlandı.

 

Aldığı Bazı Ödül ve Plaketler: 

 

1) 31 Mart 1991 - Şahinbey Belediyesinin yurt dışına da açık 1065 kişinin katıldığı şiir yarışmasında Feridem adlı şiiri ile mansiyon birinciliği.

2) 20.01.1996 - GRT Güneydoğu Radyo Televizyon Kurumunun şiir yarışmasında Anne adlı şiiri ile ikincilik.

3) 21 Nisan 1996 - Ana Dergisinden Dünya Şairler Gününde bir plaket.

4) 04 Kasım 2006 - Antalya şairler buluşması kapsamında düzenlenen şiir yarışmasında hece şiiri dalında Antalya adlı şiiri ile üçüncülük.

5) 2007 - Ahmet Tufan Şentürk, Türk Şiirine Hizmet Ödülü olarak, seçici kurul özel ödülü.

6) 15-16-17-18-19 Şubat 2010 - SODES etkinliğinde Gaziantep Valiliğinden plaket.

7) 24.25.26 Eylül 2010 tarihinde Nevşehirde düzenlenen Kapadokya etkinliğinde plaket ve madalya.

8) 30.9.2011 - Gaziantep Zirve Park’ta Gazikent, Türkiyem ve Bayram gazetelerinin ortaklaşa düzenledikleri programda plaket.

9) 10 Ocak 2016’da Gaziantep Gazeteciler Cemiyetinden plaket aldı.

ESERLERİ:

 

Şiir: Yankılı Sesler (1993), Doğduğum Gündenberi (1994), Son Mektuplar (2000), Hüzün ve Rüya (2002), Bir Başka Rüya ve Sızı (2004), Sızı (2005), Kavgam Barış İçin (2006), Sihirli Mektuplar (2013), Vay Baboo (2015), Karalama Defteri (2016), Çalakalem (2019).

 

Derleme: Antep Şiirleri (1998).

 

Araştırma: Gaziantep’le Kültür Sanat ve Edebiyat’ta İz Bırakanlar (2003),

 

Öykü: Elveda İstanbul (2005).

 

Antoloji: Şiir Defteri (2008), Bir Demet Şiir (2009).

 

KAYNAKÇA: Ziya Çil (Haziran 1991, Şehitkamil’e Bakış Dergisi), İbrahim Halil Aycan (Güneydoğu Birlik Gazetesi, 17 Ağustos 1994), Dr. Abdülkadir Tanrıverdi (18 Mart 1999, Olay Gazetesi), Gürsel Güzel (Köy Hizmetleri Dergisi, Eylül 2000 Sayı 6), Prof. Dr. Erdal Ceyhan, Ocak 2000 (Son Mektuplar), Reşit Güngör Kalkan (27 Mayıs 2001, Yeni Gün Gazetesi), Tamer Abuşoğlu (Gaziantep 27, 24 Nisan 2002), Mustafa Ceylan (Güllük Dergisi Sayı: 5), Mehmet Kara (16 Eylül 2002, Zafer Gazetesi), Mehmet Nacar (Gaziantep 27 Gazetesi, 12 Ağustos 2003), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006), Sabit İnce (Kayseri Deniz Postası, 09 Haziran 2006), Hüseyin Toprak,  Olay Gazetesi, Ekim 2006), Abdurrahim Karakoç, Vakit Gazetesi, 30 Ağustos 2007), Ahmet Ayaz’a Önemli Ödül (Gaziantep Hakimiyet Gazetesi, 05 Haziran 2008), Prof. Dr. İsa Kayacan (Zafer Gazetesi, 15 Şubat 2011), Lütfü Kılıç (Eskişehir Yenigün Gazetesi, 29 Eylül 2012), Abdulkadir Güler (Maki Dergisi, Yıl 2013 Sayı 89 Sayfa 21), Yrd. Doç. Dr. Ahmet Özpay  (Sihirli Mektuplar, 01. Ağustos. 2013), Tamer Abuşoğlu (Gaziantep 27 Gazetesi, 10 Şubat 2015), Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar / Ahmet Ayaz-Eserleri-Edebi Şahsiyeti (2017).

BİR SEVGİ IRMAĞINA

Bir sevgi ırmağına düşen bir damla suda,

Et kemik yığınına nasıl toplanıyor kan.

Ezan ile uyandım kahrı çok zor dünyada,

Ayılmaz bir uykuda eriyip gitti zaman.

 

Ne çözülmez bulmaca, ne derunî dildeyim.

Ölülere armağan bir fâtiha yollarım.

Gizlenecek yerim yok, ben hangi gönüldeyim?

Her gün Hakk'a niyazda yoruluyor kollarım.

 

Bir velvele koparken göçenlerin ardında;

Bakarım diğer yanda cümbüşle düğün dernek.

Çok geçmez baykuş öter onların da yurdunda,

Gönlüme hüzün dolar denmez neyime gerek.

 

Ayaz'ım belki bir gün ayazlı bir gecede,

Dilerim meleklerle dilim bülbüle kese.

İkbalim iyi gide adımla dört hecede,

Cehennem denen nârda bir serin rüzgâr ese. 

ÇOK GÖRME

Çok görme miskince haykırışımı,

Efkarımı deste deste gül ettim.

Sevdanın yoluna koydum başımı,

Ham sözleri bal küpünde bal ettim.

 

Ben Yunus Emreden aldım ayağı,

Kul Himmetle tamamladım uyağı.

Öz nefsimden yiye yiye dayağı,

Yüreğimi yoksullara yol ettim.

 

Senelerdir kendim ile yarıştım,

Sabır dedim namertlerle barıştım.

Aka aka bir ummana karıştım,

Sol yanımı gönüllere sal ettim.

 

Hayat bir yokuştur hem de bilmece,

Ulu Tanrım büyük yüceden yüce.

Can dostu rüyamda gördüğüm gece,

Ayaz Bey’i tatlı söze kul ettim. 

ERENLER

Bilmem haberiniz var mı erenler,

Yetimlere, yoksullara dostum ben.

Türk İslam yoluna gönül verenler,

Yüzüm yerde serilmiş bir postum ben.

 

Aşk yolunda koşa koşa yorulup,

Zemzem suyu gibi akıp durulup.

Dosttan gelen bir taş ile vurulup,

Fermanımı gökyüzüne astım ben.

 

Yarasalar başucuma konarken,

Hayal ettim Mevlana’yı dönerken.

Kerem’in aşkıyla Aslı yanarken,

Kor ateşi ciğerime bastım ben.

 

Ayaz’ım ben talihsizin birisi,

Anlatamam, bana kalsın gerisi.

Yüzülürken Nesimi’nin derisi,

Bir ah çekip kaderime küstüm ben. 

GÖR BENİ

Şiir diye yazılan her nesnenin,

Hece hece özlerinde gör beni.

Aşka dair yapılan her bestenin,

Duygu yüklü sözlerinde gör beni.

 

Bade içip hayallere dalmışım,

Mecnun gibi bir diyarda kalmışım.

Yunus'a gönülden selam salmışım,

Mevlana'nın izlerinde gör beni.

 

Araştırdım yordamı da yolu da

Hak yaratmış benim gibi kulu da

Köroğlu'nu bulamadım Bolu'da

Çamlıbel'in düzlerinde gör beni

 

Âşık oldum aşıklara alıştım,

Birlik oldum arı gibi çalıştım.

Erenlerle rüyalarda buluştum,

Nur damlayan yüzlerinde gör beni.

 

Yürü bir bak gidenlerin ardında,

Kimler varmış, kimler kimin derdinde.

Bulamazsan Muhammed'in yurdunda,

Ayağının tozlarında gör beni.

 

Ayaz'ım bağlanıp kızakda kalsam,

Ayılmaz uykuda tuzakda kalsam.

İbadet ilminden uzakda kalsam,

Cebrail'in dizlerinde gör beni. 

HÜZÜN VE RÜYA

Bekledim bahtıma doğmadı güneş,

Ömrüm karanlıkta eridi gitti.

Takvimler tüketen yıllarım kalleş,

Umutlar peşinde çürüdü gitti.

 

Gelip geçen istikbalim bir kumar,

Beni bir dilberin aşkına yamar.

hayal dünyamda ki kaynayan pınar,

Seneler geçtikçe kurudu gitti.

 

Kara sevda denen bu baş belası,

Kerem'de toplandı bende kalesi.

Burnuma kokarken yarın sılası,

Yolumu boz duman bürüdü gitti.

 

Ayaz' ım ben ummanlarda yüzerken,

Gâm yüklendim kainatı gezerken.

Melûl mahzun gözlerimi süzerken,

Saadet el sıkıp yürüdü gitti. 

KALEMİN İZLERİ

(Dt. Mehmet Rağıp Güzelbeye)

 

Ben hakka yürüyorum hayatımın gizinde;

Sihirli bir sevda var kalemimin izinde…

Kimse bilemez benim ateşte yandığımı,

Bakınca göreceksin alevlenen közümde.

Meyim sarhoş etmiyor içtikçe hû çekerim;

Gizlerim ayıpları astarımda bezimde.

Kimsesizin öksüzün göz yaşında çağlarım.

Hissettiğin hisleri göreceksin yüzümde.

Öz yurdunda bir garip öz yurdunda kimsesiz;

Görünen benim işte derman bitti dizimde.

Hakk diye ağlıyorum karanlık gecelerde.

Sen hakkı göreceksin bir bakınca gözümde.

Çiçekli bahar bitti yaz da geride kaldı,

Ömür bitti bitecek belki bu son güzümde.

Ben hakka yürüyorum hayatımın gizinde;

Sihirli bir sevda var kalemimin izinde…. 

GÜL KOKULU SABAHLARDA

GÜL KOKULU SABAHLARDA

 

AHMET AYAZ

 

Güneşin gülümsediği ve gül kokulu sabahlarda, yine kültürden, sanattan. edebiyattan söz etmek istedim. Çünkü ben, kendimi bildim bileli, kültür sanat ve edebiyat ile beslendim. Yazmak, okumak benim yaşam tarzımdır. Tam 40 yıldır elimde kalem. 29 yaşımda kendimi ulusal gazetelerden Hergün ile Yeniasya Gazetelerinin içinde buldum. Gün oldu Gazi Şehrin Barak Kültürü ve Folklöründen söz ettim, Gün oldu Kavaklıktan, Kırkayak Kahvesinden, gün oldu Eblahanda Ciğer Kebabcısı Memik Ustadan söz ettim. Bazen Yunus ile yolculuk ettim, bazan Dadaloğlu ile dağlara çıktım. Karacaoğlan gibi âşık oldum, yer, yurt gezdim şiirlerimde.

Hala yazmaya devam ediyorum ve edeceğim. Dilimin döndüğü ve ömrümün yettiği kadar. Bugün sabahleyin uykudan uyanıp da, çalışma masama oturduğumda, Alkış, Tay, Kumru, Çıngı, Basamak, Gaziantep Life, Maki ve Bizim Ece gibi bir çok kültür sanat ve edebiyat dergilerini sehbamın üzerinde görünce, gençlik yıllarım gözlerimin önünde bir sinema filmi gibi geldi, geçti. Çünkü gençlik yıllarımın hızlı dönemi Gaziantep’e bağlı Oğuzeli’nin Yakacık (Zıramba) Köyünde geçti. Bu kadar yayın organına ulaşmak mümkün değildi. Hayat Mecmuası ve Akbaba Dergisinden başka,tanıştığım kültür sanat ve edebiyat dergisi yoktu. Fakat Rıza Polat Akkoyunlu’nun Güneyden Geliyorum, Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 Yaş, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Beni Unutma, Şemsi Belli’nin Satırbaşı, Yaşar Kemal Gökçeli’nin İnce Memed’i ve adlarını unuttuğum niceleri, ellerimizde köyden köye dolaşırdı. Ama o günlerde, bizim kuşağın okuma alışkınlığı vardı. Ellerimizde de, ciddi ve okumayı değer yayınlar olurdu. O zamanlar kültürün sanatın ve edebiyatın içine edenler de yoklardı.

Şimdi, asıl konuya dönüyorum. Kayda değer kültür sanat ve edebiyat dergilerinden, Rahmetli Ahmet Kabaklı’nın yayınladığı, Türk Edebiyat Dergisi, ciddi anlamda, kültür, sanat ve edebiyatımızı yansıtan bir üründü. Bu dergide ilk olarak “Hasret” Şiirim yayınlanmıştı. Mayıs 1994. Gazi Altun Beyin yazı işleri müdürlüğü dönemiydi. Türk Edebiyatı Dergisinin son yazı işleri müdürünün Beşir Ayvazoğlu olduğunu hatırlar gibiyim. Daha öncede, yukarıda sözünü ettiğim Gazi Altun, İsa Kocakaplan, Sevinç Çokum, Servet Kabaklı, gibi isimler Türk Edebiyatı Dergisinin yazı işleri müdürlüğünde bulunmuşlardı. Ama şimdi kimler var? Çizgisi nasıl? Haberdar değilim. Bu da benim için bir eksikliktir. Çünkü şiirlerimin yayınlandığı Türk Edebiyatı Dergisinden uzak kalmamam gerekir idi.

O günden bu güne kadar, sayısız kültür sanat ve edebiyat dergileri ile yakından tanıştım. Tanıştığım bu dergilerde çok sayıda şiirlerim ve nesir yazılarım, araştırmalarım, folklörük çalışmalarım yayınlandı. 10 Mart 2016 tarihinde “Kümbet Altında” Dergisi ilk defa elime ulaştı. Dergiyi yüzeysel olarak gözden geçirdiğimde, derginin içinde önemli yazılara, şiirlere ve önemsediğim isimlere rastladım. İnşallah çizgisi böyle devam eder diyorum. Dergiyi okuduktan sonra, derginin genel yayın yönetmeni Ünal Kar’ı telefon ile arayıp, dergiyi bana gönderdikleri için Kümbet Dergisi Sahibi İrfan Yıldız Bey’e ve Kümbet Dergisi mensuplarına teşekkür ettim.

Hemen aklıma, ülkemizde kültür sanat ve edebiyatımıza ciddi anlamda hizmet eden isimlerden İhsan IŞIK, Osman BAYMAK, Prf. Dr. Ramilya Yarullina YILDIRIM, Mehmet HENGİRMEN, Canseli DONAT, Av. Abdulhadi BAY, Mümin ULUC gibi isimler geldi.

İhsan Işık Hocamız hiç kimseden katgı payı istemeden, benimde içinde yer aldığım, 10 Ciltlik “Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçıları ve Bilim Adamları Ansiklopedisi”ni yayınladı. Aynı zamanda sözünü ettiğim ansiklopedi Almanca, İngilizce ve Fransızca olmak üzere, Türkçemizin dışında 3 dile çevrildikten sonra, sözü edilen devletlerin kültür bakanlıkları bu ansiklopediden, kütüphanelerine satın aldılar. Bizim kültür bakanlığımız da İhsan IŞIK Bey’e ödül verdikten sonra, satın alıp bütün kütüphanelerimize gönderdiler.

Balkan Aydınları ve Yazarları Derneği Başkanı Osman BAYMAK, aynı keza, Canseli DONAT Hanımefendi ile birlikte çalışarak, “TÜRK DÜNYASINDA ATATÜRK ŞİİRLERİ” ve TÜRK DÜNYASINDA ÇOCUK ŞİİRLERİ” Antolojisini çıkardılar ve içinde adıgeçen bütün şairlere ücretsiz olarak beşer adet dağıttılar. Dr. Mehmet HENGİRMEN, Mayıs 1997 tarihinden itibaren tam 4,5 yıl Ankara Üniversitesine bağlı TÖMER’in ürünü olan ”ALLEBEN” DERGİSİ”ni çıkardı ve Türkiye içinde bütün yayın organlarına ve yazarlarına ücretsiz olarak dağıtımını yaptı. Prf. Dr. Erdal Ceyhan. Doç.Dr. Behiye Köksel, Dr. Abdulkadir Tanrıverdi, Tamer Abuşoğlu ve ben, Alleben Dergisinin yazı kurulunda idik. Av. Abdulhadi BAY, 2010 Nisan ayından bugüne kadar “KUMRU DERGİSİ”ni Gaziantepte yayınlayarak bütün Türk Devletlerinin şair ve yazarlarına ücretsiz olarak dağıtımını yapıyor. Prf. Dr. Ramilya Yarullina YILIDIM, “Fırattan Volgaya Medeniyetler Köprüsü” adı altında ve akademik çalışma olarak, Adıyaman Üniversitesinde kabul gören 520 sayfalık, araştırma kitabını yayınladıktan sonra, kitabında yer verdiği isimlerin ücretsiz olarak adreslerine postalaadı. Beni telefonla arayarak adresimi aldı ve kitaptan sağolsun bir adet, adresime gönderdi. Değerli hocamız bu kitapta, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Mardin illerimizin Kültür, Sanat Edebiyat ve Edebiyatçılarına yer vermiş. Mümin ULUC, ülkemizin kaydadeğer şair, yazar ve ozanlarını Kapadokya Kültür etkinliğine davet ediyor, Nevşehir, Kırşehir, Kayseri, Hacıbektaş gibi şehirlerimizi gezdirip, bu illerimizi, şair, yazar ve kültür adamlarımıza, kültür adamlarımızı da, bu il ve ilçelerimiz ile tanıştırıyor. Hiç bir ücret talebinde bulunmadan.

Mustafa Gökçek, “Yorumlama Saatleri (1) “Adlı kitabını Hürriyet Gazetesi Yayınlarından çıkarmış ve bu kitapta 20 şair ve yazara yer vermiş. Bu kitapta sağolsun bana da sayfa ayırmış. Ücretsiz olarak adreslerimize gönderdi. Edebiyat kelimesinin edepten geldiğini hepimiz biliyoruz. Öyle ise, Antoloji çıkaracağım, dergi çıkaracağım diyerek, arkadaşlarından katkı payı toplayıp da, sözlerinde durmayanların yaptıklarına ne denir? Ben bir şey demedim, sizden soruyorum. Bu yollarla katkı payı diye topladıkları paraları ceplerine indirip de, topladıkları az miktardaki paralarla, hem edebiyatımıza, hem de kültür ve sanatımıza gölge düşürenlerin, adlarından söz etmeyeceğim. Çünkü ben, öldükten sonra da, yaptığım iyilikler ile anılmak istiyorum. Ama onların adlarına kendim üzüldüğümü sizlerden saklayamam.

Son söz burada, edebiyat sözünün, edepten geldiğini bir defa daha hatırlatarak, edebi ve edebiyatımızı, hepimizin koruması gerektiğinin bilinmesini istiyorum derken, Gaziantepte, Gaziantep’in Kültür Sanat ve edebiyatına, geçmişte “YÖRE” dergisini yayınlayarak hizmet eden Rahmetli Mehmet SAĞLAM Bey’i ve halen Hizmet veren Gaziantepte Life Dergisini yayınlayan Seydi Cumhur APİ’yi, Kumru Dergisini ve Av. Abdulhadi BAY’ı da, unutmamak gerekir derken, Gaziantep’in Kültür Sanat ve Edebiyatını araştıranlara LİFE ile YÖRE Dergileri günümüzde bir kaynaktırlar.

KAYNAK: Ahmet Ayaz / Gül Kokulu Sabahlarda (Gaziantep Life Dergisi, Sayı 73, 2017).

KÜLTÜR-SANAT VE EDEBİYATIMIZDA İHSAN IŞIK

KÜLTÜR-SANAT VE EDEBİYATIMIZDA İHSAN IŞIK

 

Ahmet AYAZ

     

Burada Kültür-Sanat ve Edebiyatımızın önemli bir isminden söz ediyorum. 2006 Yılında, sağ olsun içinde benimde bulunduğum 10 ciltlik “Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçıları ve Kültür Adamları “Ansiklopedisi İngilizce, Almanca ve Fransızcaya çevrildi. Ayrıca bu ansiklopediden, sözü edilen devletlerin kültür bakanlıkları İhsan Işıktan kütüphanelerine satın aldılar. Bizim kültür bakanlığımızda satın alıp bütün illerdeki kültür müdürlüklerimize gönderdikten sonra, İhsan Işık’a ödül verdikleri haberini almıştım.

Sözü edilen ansiklopediye hiç haberim olmadan,  Rahmetli Ertuğrul Karakoç’un kaleminden ben de girmişim.  Daha sonra kıymetli hocamız İhsan Işık Beyle de tanışmış oldum ve iyi yönde ilişkilerimiz devam ediyor. 10 ciltlik ansiklopediden satın alıp kitaplığıma koydum.

Şimdi burada bu değerli ismi beraber tanıyalım diyorum. Belki bir gün bir yerde, bir edebiyat ışığında sizde karşılaşabilirsiniz.

İhsan Işık Hocamız, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü idi.  Ben aynı kuruluşun Gaziantep İlinde Şef kadrosunda İl Müdür Yardımcılığını yürütürken onun kuruluşumuzdan ayrılışının bir eksiklik olduğunu işitmiştim ve üzülmüştüm. Ömrünü Türk Kültürü Sanatı ve Edebiyatına adayan bir gönül adamıdır.

İhsan Işık,  4 Mayıs 1952’de Diyarbakır’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini doğduğu kentte tamamladı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü mezunu. 1990 yılında Türk Filoloğu unvanını aldı. Lisans tezi: “Necip Fazıl Kısakürek’in Oyunlarında Tipler”. 1976 yılından itibaren yerleştiği İstanbul’da bir süre memurluk; çeşitli liselerde edebiyat öğretmenliği, özel bir kuruluşta basın danışmanlığı, Akabe Yayınevi ve Mavera dergisi yönetmenliği, reklâm ajansı yöneticiliği, Ünlem Yayınları sahipliği ve yöneticiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İETT Genel Müdürlüğü basın danışmanlığı görevlerinde bulundu.

1996’da Ankara’ya yerleşerek Başbakanlık Danışmanı, Başbakanlık SHÇEK Genel Müdürü olarak görev aldı. 1998’de kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 2001’de Elvan Yayınlarını kurdu. 25.11.2006’da İLESAM Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi. 2007’de Kültür ve Turizm Bakanlığının Uluslararası Fuarlara Hazırlık Komitesi Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi, Nisan Ajans adıyla bir telif hakları ajansı kurdu. İlk yazı ve şiirlerini Diyarbakır yerel gazetelerinde yayımlamıştı. 1971’den itibaren ürünleri Tohum, Hilal, İslâm Medeniyeti, Pınar, Çile, Yeni Sanat, Düşünce, Muştu, Aylık Dergi, Girişim, Mavera (genel yayın yönetmeni), Dış Politika, Yeni Zemin, Yedi İklim ve Hece vd. dergileri ile Yeni Devir (sanat-edebiyat sayfası yönetmeni), Millî Gazete, Zaman, Akit (Vakit), vd. gazetelerinde yer aldı. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda konferans verdi, panel ve açık oturumlara konuşmacı ve yönetici olarak katıldı. Almanya, Fransa, Türkmenistan, İran, Arnavutluk, Makedonya ve Bosna’yı dolaştı.

İzlenimlerinin bir bölümünü kitaplaştırdı. Çocuk kitaplarında Savaş Yüce imzasını kullandı. Akdeniz Kıyısında Bir Çocuk adlı şiiri iki ayrı formda bestelendi. Bazı şiirleri Almanca, Makedonca ve Arnavutçaya; Peygamberimizin Hayatı, Dört Büyük Halife adlı kitapları Almancaya çevrildi. Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi adlı eseri 2005 yılında üç ciltlik halinde İngilizceye çevrilerek, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tarafından Ekim 2005’teki Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarında dünya medyasına tanıtıldı. İngilizce ansiklopedisi aynı yıl Kültür Bakanlığı resmi web sitesinin İngilizce bölümünde yayımlanmaya başlandı. Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi’nin genişletilmiş 3. basımı ile İLESAM ve Türk Dünyası Genç Yazarlar Derneğinin Hizmet Ödülünü; İngilizce baskısı (Encyclopedia of Turkish Authors) ile Türkiye Yazarlar Birliğinin 2005 yılı Özel Ödülünü aldı.

ESERLERİ:

DENEME-İNCELEME: Kültürümüzün Kimliği (1982, gen. 4. bas. 1995), Sömürgeciliğin Çağdaş Boyutları (1983), Uluslararası Sorunlar / İslâm Dünyası ve Türkiye (1987), Kültürümüz ve Kadınlarımız (1987), Peygamberimizin Hayatı (1987), İslâm Tarihi Dört Halife Dönemi (Dört Büyük Halife adıyla gen. bas., 1991), Bediüzzaman Said Nursi ve Nurculuk (1990), Das Leben Des Islamischen Propheten Mohammed (1991), Die Vier Grossen Kalifen In Der Islamischen Religion (1992), İki Yobaz (1996).

BİYOGRAFİ: Yazarlar Sözlüğü (1990, gen. bas. 1998), Yazarlar ve Şairler Sözlüğü (1992), Filit Girişen - Hayatı ve Düşüncesi (Bayram Girişen ile, 2000), Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (tek cilt, 2001; genişletilmiş 4. bas. 2006), Ankaralı Şairler ve Yazarlar (2003), Encyclopedia of Turkish Authors (çev.: Wordlink Çeviri Hizmetleri, 3 cilt, 2005), Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (10 cilt, 2006).

ŞİİR: Eğilim Anıları (1975), Akrep ve Yelkovan (1987), Akdeniz Kıyısında Bir Çocuk (1996), Kuğulu Park’taki Kuşlardan Biri (2002).

GEZİ: Makedonya ve Fransa İzlenimleri (2002).

ÇOCUK ROMANI (Savaş Yüce adıyla): Kaçaklar (1987), Sevgili Anneciğim (1987).

 

Ben burada İhsan Işık Hocamıza, daha nice önemli eserlere imza atmasını yüce Allah’tan diliyorum.

KAYNAK: Ahmet Ayaz / Kültür-Sanat Ve Edebiyatımızda İhsan Işık (gazeteekspres.com, 14 Ağustos 2018).

 

 

 

 

BİR MEHMET KARAKAŞ VAR

Bir Mehmet Karakaş var. Bu zatı muhterem, Kilisli, Gaziantep’te su tesisatçılığı yapıyor ve  öykü yazıyor. Ayrıca haftalık bir gazetede köşe yazıları yazıyor.

Şimdi önümde 88 sayfalık bir öykü  kitabı var: “Toparlanın Gidiyoruz”. Bu genç arkadaşımız, kendini kültüre, sanata, edebiyata öyle vermiş ki; ben yazım hayatına ulusal gazetelerden Hergün ile Yeniasya Gazetelerinde 1976 yılında başladım ve 41 yıldır yazıyorum. Gaziantep’te çıkan edebiyat sanat dergilerinin adlarını say deseniz sayamam. Ama Mehmet Karakaş Gaziantep’te kaç tane edebiyat derneği var, kaç kültür, sanat, edebiyat dergisi çıkıyor deseniz hemen adlarını teker teker sayar. Kilis’te hangi edebiyat dergisi çıkıyor, kaç dernek var deseniz hemen  sayar.

25  Kasım 2016 tarihinde TURKAV Başkanı Levent Kürüz ile Yardımcısı Oğuzhan Saygılı bana mütevazı bir imza günü düzenlemişlerdi. Bu imza gününde ben 31 adet kitap imzaladım, tanıdık yüzlerden bir tek Mehmet Karakaş gelmişti.

Nereden, nasıl duymuşsa!… Deli danalar gibi eşinip duran; ayrıca ben sanatçıyım sanat adamıyım, şairim, yazarım, diyenlerde, duvardaki afişimi yırtıp atmışlardı.

Ben burada Mehmet Karakaş kardeşimizi nasıl kutlamam. Büyüğünü, küçüğünü bilir.

Gaziantep’teki sanat adamlarından Muhittin Arar’ı, Tamer Abuşoğlu’nu, Fevzi Günenç ağabeyimizi, Kilis’ten Muhlis Salihoğlu’nu, Ahmet Barutçu’yu, Mustafa Sağ’ı, Ahmet Elmalı’yı, Hasan Şahmaranoğlu’nu ben de severim ama kendisinin daha çok sevdiğini düşünüyorum. Nerede, ne zaman Kilis ile ilgili bir yayın organı görse, hemen alır ve okur. Buna bir “Kilis sevdalısı” da desem yanlış olmaz kanaatindeyim.

Mehmet Karakaş öykü yazıyor, şiirin ırzına geçenlerden değil. Şiirden anlamam diyor ve susuyor. Türk şiirinin, birçok şiir meraklıları, ırzına geçiyorlar. Gaziantep Üniversitesi  Ömer Asım Aksoy Kültür Merkezindeki bir konuşmasında rahmetli Cahit Külebi, “Şiir çok önemli bir şey değil. Bunu yazabilen yazar, yazmayana da hiç kimse zorla yazdırmaz” demişti. Daha doğrusu bunu yazabilen yazsın, yazmayan şiirin ağzını gözünü eğmesin, kolunu kanadını kırmasın olarak anladım.

Fakat kime ne diyeceksiniz. Mehmet Karakaş, Gaziantep Kültür Sanat ve Edebiyat GASED, İLESAM, Kilis Musabeyli Kültür Derneği üyesidir. “Bizim Rakel, “Sınırdaki Aşk” ve şimdi bu yazıyı yazarken önümdeki duran “Toparlanın Gidiyoruz” yayınlanmış eserleridir. Mehmet Karakaş’ın “Sınırdaki Aşk” ve “Toparlanın Gidiyoruz” başlıklı  öyküleri gerçekten dikkatimi çekti. Çünkü gerçek yaşamdan alınmadır. Ben Mehmet Karakaş’ın yerinde olsam, yayınlanmış bütün kitaplarımı bir araya toplar, “Hatıra Defteri” başlığı altında yeniden yayımlarım.

Çünkü yazdıklarını ben bir hatıra veya anı yazıları olarak düşünüyorum.

Kendisini burada tekrar kutluyorum, şiir meraklısı değil, Türk Şiirine bir zarar getirmiyor.

Öyküye de zarar getirmiyor, gücünce yazıyor. Bu güzel çalışmalarının da devamını diliyorum.

Sevgili okurlarım; beni unutmayın, sohbet köşemde sizler ile yine buluşalım diyorum. En güzel ve mutluluk dolu günler hep ve hepimizin olsun.

Hoşça ve dostça kalınız.

KAYNAK: Ahmet Ayaz / Bir Mehmet Karakaş Var (kentgazetesi.biz, 09 Ağustos 2017).

 


ÖLÜMÜNÜN 7. YILINDA BEKİR SITKI ERDOĞAN

 

ÖLÜMÜNÜN 7. YILINDA BEKİR  SITKI  ERDOĞAN

(1926, Karaman - ö. 24 Ağustos 2014, İstanbul)

 

Ahmet AYAZ

 

Bekir Sıtkı Erdoğan’ı vefatının 7. Yıldönümünde saygı ve rahmet ile anıyorum. Bu güzel insanı anıp ruhuna fatiha okumak bizlere düşer. 1967 yılında ben askerdim. Aşağıdaki (Kışlada Bahar) ile (Hancı) Bin Bir Gece Masalları Adlı şiirleri bizim kuşağın asker mektuplarında gezip dolaşırdı. 2005 yılında (SIZI) isimli şiir kitabım yayımlandığında  evimin telefonu çaldı. O zamanlar cep telefonu yoktu. Telefona kızım Elvan baktığında baba  telefon İstanbul’dan, seni arıyorlar dedi. Ben buyurun efendim dedim. “Ben Bekir Sıtkı Erdoğan, Şair Ahmet Ayaz ile görüşüyorum “dedi. Ben şair değilim ama yazıyorum dediğimde, “Ben dışarı çıkamıyorum. SIZI isimli şiir kitabını manevi bir oğlum var, Bana o Türk Edebiyatı Dergisinden almış getirdi. Sırada çok sayıda kitap varken sizin kitabınıza okuma önceliği tanıdım ve okudum. Çok beğendim, dilerim ölünceye kadar yazasınız” dedi. Ben bizim kuşağın Türkçe kitaplarında “Güzel Gonyam” adlı şiirini okuduğum ünlü şairin sesini duymak beni o kadar mutlu etti ki, anlatılmaz derecede. Çok da heyecanlandım. İlkokul ders kitaplarında okuduğum !Güzel Gonyam” adlı şiirini de aşağıya alıyorum.  Bu telefonlaşmadan sonra biri birimizi arayıp hal hatır sormaya başladık. Gaziantep Valisi Lütfullah Bilgin Beyin Düzenlemiş olduğu ZEUGMA Şir dinletisinde de yüz yüze görüşme şansımız oldu. Başı kapalı eşi ile birlikte gelmişlerdi.

Şimdi bu ünlü şairin aşağıya özgeçmişini alıyorum.

Bekir Sıtkı Erdoğan, 1926'da Karaman doğdu. Kuleli Askeri Lisesi ve 1948'de Kara Harp Okulu'nu bitirdi. Kıta subaylığı yaptı. Bu arada Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nden de mezun oldu. Heybeliada Deniz Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı.

Halk şiiri geleneğini gününün koşullarıyla bağdaştırarak hece ölçüsüyle, bazen de aruz vezniyle şiirler yazdı.

Türkçe'nin inceliklerini yansıtan, duygulu şiirlerinden bazıları bestelendi. Rubai türündeki şiirleri Hisar Dergisi'nde yayınlandı.

Bekir Sıtkı Erdoğan'ın Eserleri

ŞİİR:

• Bir Yağmur Başladı (1949-1957)

• Dostlar Başına (1965)

• Kışlada Bahar (1970)

• Binbirinci Gece

Bestelenmiş Şiirleri:

• Kara Gözlüm Efkarlanma Gül Gayri (1963)

• Ve Ben Yalnız (1968, Müzik: Selmi Andak)

• Hasret (1970, Müzik: Georges Moustaki; Aranjman: Georges Moustaki - LeMeteque)

• Hancı (1977, Müzik: Gatson Rolland; Aranjman: Paul Mauriat - Toccata)

ÖDÜLLERİ

• 1973'te Cumhuriyet'in 50. Yılı Şiir Yarışmasını 50. Yıl Marşı ile kazandı. Marşı Necil Kazım Akses besteledi.

 

KAYNAK: Ahmet AYAZ / Ölümünün 7. Yılında Bekir  Sıtkı  Erdoğan (Gaziantep Güneş Gazetesi 24 Ağustos 2021).

 

 

 

 

AHMET AYAZ HAKKINDA

Ahmet Ayaz, hecenin başarılı temsilcilerinden biridir. Aynı başarıyı serbest tarzda yazdığı siirlerinde de sürdürüyor. Bize düşen şiirle yoğrulan bir ömre saygıdır. Ahmet Ayaz'a şiirle ve sevgiyle dolu bir ömür diliyoruz.

(Yrd. Doç. Dr. Ahmet Özpay, Sihirli Mektuplar, 01. Ağustos. 2013)

 

*

 

Ahmet Ayaz’ı uzun yıllardır şiirlerinden tanır ve severim. Okudukça sarar beni şiirleri, duygulanırım. Kaç kez okuduğum şiirleri olmuştur. Nesir yazıları, araştırmaları, folklörük çalışmaları olsa da ben O’nu, şair olarak tanıdım ve sevdim. Yapmacıktan uzak durmuştur. Sade bir dil, içten bir söyleyiş, her şiirinde görülen bir unsurdur. Gerek serbest, gerekse hece ölçülü şiirlerinde. Usta bir ozanın söyleyişleri belirgin bir biçimde ortaya çıkar.

Ahmet Ayaz’ın hangi kitaplarını okursanız okuyun. O’nun şiirlerinin çoğunda toplumsal çarpıklığa karşı bir başkaldırı, bir yergi bulacaksınız. Sevda şiirleri okuyucuyu büyülemektedir. Atatürkçü ve yurtsever ozanımızı şiir burcunda dalgalanan bir bayrak olarak görüyorum. Kitaplarının her biri, Dünyamıza başka başka ufuklardan açılan, ayrı ve güzel pencerelerdir.

(Ertuğrul Karakoç)

 

*

 

O’nu uzun yıllara varan bir zaman içinde tanıyorum. Yüreği memleket sevdası ile dolu, asil kanlı bir Türk yazarıdır. Her daim arı gibi çalışkan ve üretken. Yaşamın her alanında emeği ve izleri olan bir gönül erbabıdır.

(Tamer Abuşoğlu / Gaziantep 27, 24 Nisan 2002).

 

*

 

Yaşayan Türk şiirinin beyefendi şairidir Ahmet Ayaz. Sakin, duru su misali yapısı ile hoşgörü ve dostluğun timsali. “İnsanlık adına huzur, bütün derdim; Bu yolda yolumdan dönersem, namerdim” diyen şair.

(Mustafa Ceylan, Güllük Dergisi Sayı: 5).

 

*

Ahmet Ayaz, üretken bir şair. 1993 yılında “Yankılı sesler” ile tanıdık O’nu. Coşkulu, sevecen, saygılı bir kişiliğe sahip. Bu yönü şiirlerine de yansır.

(Hüseyin Toprak,  Olay Gazetesi, Ekim 2006).

 

*

 

İhanetin adresini, adres defterinden silen şair Ahmet Ayaz. Şiirde olgunluk dönemini yaşayan şairlerimizdendir. Doğrularla, yanlışlıkları görebilmekte, şiirimiz, sanat ve edebiyatımız adına attığı adımların gerçek seslerini duyabilmekte, duydurabilmektedir. Olgunluğa giden yolun görüntü nitelikleridir bunlar.

(Prof. Dr. İsa Kayacan,  Zafer Gazetesi, 15 Şubat 2011).

 

 

Ahmet Ayaz, Gaziantep'te yetişen bir şair.Tamer Abuşoğlu'nun dediği gibi; Ahmet Ayaz'ın vatan sevgisini takdir etmemek ve hormonsuz şiirlerinde başka tatlar bulmamak mümkün mü?

(Abdurrahim Karakoç, Vakit Gazetesi, 30 Ağustos 2007)

 

*

 

Ahmet Ayaz, Gaziantep'in kültür, sanat ve edebiyatında, unutulmaz bir iz bıraktı.

(Mehmet Nacar, Gaziantep 27 Gazetesi, 12 Ağustos 2003)

 

*

 

Aziz dostum Ahmet Ayaz, gerçek doğuştan şair. Törelerine saygılı, vatansever, içi dışı pırıl pırıl, dostluğuna güvenilen, sağlam karakterli, mert insan. Katıksız Türk oğlu Türk. O’na Türk Milleti sahip çıkmalıdır.

(Dr.Abdülkadir Tanrıverdi. 18 Mart 1999, Olay Gazetesi)

 

*

 

Ahmet Ayaz’ı, şair olanlar bilir. Bir Şair Ahmet Ayaz var, bir de halk bilimci, folklörcü Ahmet Ayaz var.

(Prof. Dr. Erdal Ceyhan, Ocak 2000, Son Mektuplar)

 

Türk Şiirinin geleneksel temaları, Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde en içli ifadelerini bulur.

(Ziya Çil, Haziran 1991, Şehitkamil’e Bakış Dergisi)

 

*

 

Gaziantepli şiir ustası Ahmet Ayaz, şiirin yalın sıcaklığını, söylemin her dem tazeliğini duyumsatan konularla sarıyor okuyucuyu. “Son Mektuplar” isimli eser, hayal dünyamızın öze yansıyan beklenti ve erdemini açıyor, şiir evrenine.

(Reşit Güngör Kalkan, 27 Mayıs 2001, Yeni Gün Gazetesi)

 

*

 

Çok yönlü yazarlarımızdan Şair- Araştırmacı- Gazeteci Ahmet Ayaz, insani şiir ile doyuruyor. Duygu ve fikir yüklü şiir demetinde, okuyucu okyanusta yüzer gibi, şiirin derinliklerinde buluyor kendini.

(Gürsel Güzel,  Köy Hizmetleri Dergisi, Eylül 2000 Sayı 6)

 

*

 

Ahmet Ayaz’ın şiirlerindeki şekiller, Türk şiirinin güzel örnekleri arasına girmiştir. Şiirde nazım şekilleri olarak, duyguların coşku ve üstünlükle dile getirildiği görülmektedir.

(Abdullah Çağrı Elgün)

 

*

 

Ahmet Ayaz’ı, dergilerde okudğum şiirlerinden ve internetten tanıyordum. Geçen yıl 9 Eylül 2005 Antalya şiir şöleninde şahsen tanıma fırsatı buldum. Çok sevecen, kibar, yiğit ve mert bir Antepli var dı karşımda. Tam bir Oğuz Türk’ü, tam bir Dadaloğlu örneği Türkmendi. Ahmet Ayaz’ı anlatmak o kadar zor ki, beklide bu yazımda ilk defa kelime bulamama sıkıntısı yaşıyacağım.. Hece ve serbest tarzda şiirler yazan, her iki dalda da mükemmel şiir yazan usta bir şairimiz Ayaz. Durmadan üreten şair, araştırmacı, folklörcüdür.

(Sabit İnce, Kayseri Deniz Postası, 09 Haziran 2006)

 

*

 

Ahmet Tufan Şentürk, Türk Şiirine Hizmet ödülleri sahiplerini buldu. Ödül töreninde “Seçici kurul özel ödülü” Gaziantep Hakimiyet Gazetesi Yazarı, Ahmet Ayaz’a verildi. Ankarada düzenlenen ödül töreninde Prof.Dr. İsa KAYACAN; Prof. Dr. İbrahim AGAH, Yekta Güngör ÖZDEN, Güzide TARANOĞLU, Prof. Dr. İrfan ÜNVER, Mehmet Zeki AKDAĞ. Dr. Ünal YÜREKLİ, Ahmet ÖZDEMİR ile Şöhret DİRLİK jüri üyeliklerini yeri getirdiler.

Ödül töreninde “Gaziantep Hakimiyet Gazetesi” köşe yazarı Ahmet Ayaz, “DOĞDUĞUM GÜNDENBERİ” adlı şiir kitabıyla JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜNE layik görüldü.

(Ahmet Ayaz’a Önemli Ödül, Gaziantep Hakimiyet Gazetesi, 05 Haziran 2008)

 

*

 

Sevgili Dost, Aziz Ayaz; Her iki yolu da aynı başarıyla yürütmekte olduğunuzu gördüm ve sevindim. Gönül varlığınızı harcayarak, meydana getirdiğiniz eserler için sizi kutlarım. Şiirleriniz şarkıların, türkülerin yüreklerini taşımaktadır.

(Mehmet Zeki Akadağ)

 

*

 

Şiiri kendine özgü anlatım biçimi ile güzelleştiren Ahmet Ayaz, mütevazı yapısı ve şair yüreği ile, karıncayı bile incitmemek için, temkinli adımlar atar.

(İbrahim Halil Aycan,  Güneydoğu Birlik Gazetesi, 17 Ağustos 1994)

*

 

Gaziantep’in resmi deyince akla, Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu’nu getirmemek mümkün mü? Ozan deyince de Vahittin Bozgeyik, Ahmet Ayaz ve Mehmet Nacar’ı.

(Mehmet Kara, 16 Eylül 2002, Zafer Gazetesi)

 

*

 

Şiir üzerindeki hakimiyetinizi kutluyorum ve şiirlerinizi, beğenerek ve saygı duyarak okuyorum.

(Dr. İrfan Yılmaz)

 

*

 

Öyle bir zaman gelecek ki; “Bir zamanlar, Ahmet Ayaz diye bir şair geldi de geçti” diye söylenip de duracağız, kendisini yakından tanımadığımıza bin pişman olacağız.

Vatansever, Atatürkçü, bütün derdi “Sadece insanların mutlu ve huzurlu olmasını sağlamak” ve “-Toplumsal çarpıklığa karşı- şiirleriyle savaş açmak” olup, duygu yüklü sevda şiirleriyle de haşır neşir olunca, orada bir okyanusa daldığınızı fark eder ve bu şiir deryasında zamanımızın Yunus Emre’siyle tanışmış olursunuz...

Ahmet Ayaz candan ve sıcak arkadaşlığıyla güven veren, yakın bir dostum olup, gerçekten onu tanımak benim için bir şanstır. Kendisine sağlıklı ve uzun ömürler diler, başarılarının devamını ve raflarda yeni yeni kitaplarının sıralanmaya devam etmesini görmek isteriz. Saygılarımla…

(Dr. M. Kâzım Erkent, 02.06.2012).

 

*

 

Şairimiz Ahmet Ayaz, laf kalabalığına yer vememiştir. Yeri gelmiş Karacaoğlan gibi güzellerle muhabbet etmiş, yeri gelmiş Pir Sultan Abdal gibi isyan bayrağına sarılmış, yeri gelmiş Köroğlu gibi, Dadaloğlu gibi meydan okumuş, yeri gelmiş Yunus Emrenin Deryasında kulaç atmıştır. Ademoğullarına, Mevlana, Hacıbektaş Veli felsefesi ile çağrıda bulunmuştur.,Kardeşliğin önündeki engelleri kaldırmak için didinip durur.

(Lütfü Kılıç, Eskişehir Yenigün Gazetesi, 29 Eylül 2012).

                     

*

 

Sözün özü Ahmet Ayaz için, gerekli sözler söylenmiştir. Şairimizin dili, Türkçesi arı ve durudur. Yaşayan Türkçeden yanadır.Dizelerinde kirli, lekeli, zamanı geçmiş, çalı, çırpı, ağdalı sözler bulamazsınız. Sözcükler insanın yüzünü ve tenini tırmalamıyor. Sadece okşuyor.

(Abdulkadir Güler, Maki Dergisi, Yıl 2013 Sayı 89 Sayfa 21).

 

*

 

Oktay Akbal bir yazısında “bir kaç iyi şiiriniz varsa, Türk şiirinin içindesiniz” diyordu. Ahmet Ayaz’ın birkaç değil, bir hayli iyi şiiri vardır. Demek ki Ahmet Ayaz, bir şair ve Türk şiirinin içindedir. Bizi şaşırtmaya devam ediyor şair. Yeni kitabı “Vay Babooo” Vitrine düşmeden, mürekkebi kurumadan elimdedir. İlkleri banadir her zaman.Özverili ve dost canlısıdır şairleri piri. Kitabını baştan ayağa okudum, tekrar tekrar okuyup döndüğüm şiirleri ve mısraları vardır. “Vay Babooo” Yeniden okumak şarttır. Şiir kitaplarına ömür biçilmez. Her tekrarınızda yeni tatlar, yeni hazlar karşılar sizi.Bu manada şiir kitapları sizi, şairin ufkuna hapseden sonsuzluk gibidir.

(Tamer Abuşoğlu,  Gaziantep 27 Gazetesi, 10 Şubat 2015).

Yazar: -

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör