Halk
ozanı. 8 Mart 1963, Yavuzlar (Üçkilise) / Göle / Ardahan doğumlu. Çiftçi bir
ailenin altı çocuğundan beşincisidir Nüfustaki adı Dursun Doğan, aile içinde
ise Muhammet’tir. Ancak kendinden önce doğmuş olan Dursun adındaki kardeşi
bebekken ölmüş olması nedeniyle Muhammet adıyla nüfus kaydına edilmedi, okul
çağına gelince de ölen kardeşinin adıyla okula devam ettirildi. Âşık Kevseri,
bir süre ”Mahiri” mahlasını (takma
adını) kullandı, ancak Artvinli Aşık
Mahiri’yi öğrendikten sonra Kevseri
mahlasını kullanmaya karar verdi. Bununla birlikte Âşık Dursun Doğan mahlasını da kullandı.
İlkokulu
kendi köyünde, ortaokul ve lise öğrenimini Göle’de tamamladı Çok küçük yaşlarda
aşıklık geleneğine aşırı ilgi duydu ve bu nedenle de üniversiteye gitmedi. Saz
çalmayı kendi kendine öğrendi. Çocukluk yaşlarında köyünün ileri gelenleri onu
alıp türkü söyletirlerdi. Onun, Yakup Doğan adındaki dedesinden etkilendiği
söylenir. Dedesi bilge ve “çok ehli dil” bir kişiliğe sahipmiş. Daha sonra
çevresindeki âşıklarla tanışmış, onlardan biri olan Aşık Rüstem Alyansoğlu’nun
etkisinde kalmış. Aşık Kemal Deruni
ile uzun zaman diyar diyar gezip ondan aşıklık görgü ve gelenekleri bakımından
destek ve yardım görmüş.
Kevserî 1991 yılında İstanbul’a göç etti.
Ancak 1993 yılında babası öldükten sonra Avrupa’ya gitmeye karar verdi ve
Almanya bu gezilerin merkezi durumunda olsa da; Hollanda, Belçika, Fransa,
Avusturya, İsviçre, Danimarka, Norveç ve İsveç gibi ülkeleri defalarca gezip
dolaşarak konserler verdi. Ayrıca Türkiye’nin hemen hemen her yerini gezdi;
çeşitli yarışmalara, festivallere, panellere ve televizyon programlarına
katıldı, âşıklık geleneğini tanıttı. Yarışmalarda madalyalar, sertifikalar ve
plaketler aldı Kimi televizyon kanallarında âşıklık ve âşıklar üzerine
programlar yaptı. Onlarca türkü kaseti yaptı.Hayatını ve çalışmalarını .
İstanbul / Ümraniye’de sürdürdü. Nuriye Doğan ile evli; Seyhan, Recep, Nazan
adlarında üç çocuk babasıdır.
ESERLERİ
(Şiir):
Sevda Yolunda (Âşık Dursun Doğan, 1994), Tomurcuk (Âşık Dursun Doğan, 2002).
HAKKINDA:
Bekir Karadeniz / 1900’den 2000’e Halk Şiiri (Atılım Üniversitesi, 2007).
GELDİ (TURNALAR)
Uçuşun
turnalar sılaya doğru
Bizim
yaylalara şimdi yaz geldi
Gönlümde
sızı var başımda ağrı
Yüreğimi
yakan bir avaz geldi
Süzülüp
göklerden dağları aştı
Aşınca
ötüşü yüreğim deşti
Çocukluk
çağlarım aklıma düştü
Tatlı
hatıralar geldi haz geldi
Bölük
bölük oldu çekti gittiler
Kendisine
göre bir yol tutular
Türlü
sesler birbirine kattılar
Sevdayla
raks edip sanki naz geldi
Kaz
dağları oldu onlara mekân
Hasretliktir
böyle boynumu büken
Gariptir
gözünde yaşları döken
Ciğerim
sızladı birden cız geldi
Kevseri ağladım intizarımda
Ayrılık
özlemi ah u zarımda
Yüklediler
derdi omuzlarımda
Yine
bana derler bu yük az geldi
VERMEDİ
Yürü
şu yaylanın güzeli yürü
Selamını
baktı baktı vermedi
Bir
pınar misali su gibi duru
Bir
yudum istedim aktı vermedi
Sevda
mazisini açmak istedim
Bir
tas aşk şerbeti içmek istedim
İçip
de kendimden geçmek istedim
Yüreğimi
yaktı yaktı vermedi
Kevseri boşuna eyledim avaz
Bu
ne biçim cilve bu ne biçim naz
Dedim
elini ver elime biraz
Kolumu
uzattım çekti vermedi
BİR ZAMAN
Ezel
bahar yaz ayları gelende
Dağların
karları erir bir zaman
Cansızlar
can alıp hayat bulanda
Çiçekler
her yani bürür bir zaman
Tabiat
yeşerip kuşlar ötünce
Laleler
sümbüller güller bitince
Bahçelerde
bağlar barın tutunca
Türlü
türlü meyve verir bir zaman
Turnalar
ötüşür yürekler yakar
Dereler
ses verir coşarak akar
Yaylacılar
artık yaylaya çıkar
Gelenler
gidenler yürür bir zaman
Kartallar
uçuşur tek tek havadan
Doğanlar
avını avlar ovadan
Kuşların
yavrusu çıkar yuvadan
Anası
kanadın gerer bir zaman
Dağlara
yayılır her dem sürüler
Süslenir
bezenir kırlar dereler
Çiçekten
çiçeğe konar arılar
Bu
güzellik böyle sürer bir zaman
Güzeller
kol kola çıkar gezerler
Nağmeler
söylerler mani düzerler
Sevdiğini
göz ucuyla süzerler
Her
kes muradına erer bir zaman
Ördekler
hız alır yüzer göllerde
Baharın
ahengi eser yellerde
Aşık Kevseri de gurbet ellerde
Vatanından uzak durur bir zaman