İş adamı,
araştırmacı-yazar. 1944 yılının Eylül ayında Tebriz’de dünyaya geldi. Aslen
Erzurum kökenli olmakla beraber, ailesinin Azerbaycan üzerinden İran’a zorunlu
olarak göç etmesi ile hayata Tebriz’de başladı. . Küçük yaşlardan itibaren babasından
dinî ve sosyal eğitim aldı.
Babası,
1944-1946 yılları arasında, Rusların Tebriz’i işgali sırasında, işgale
direndiği için, Ruslara esir düştü. Şans eseri hapishaneden kurtuldu, fakat,
yaşadıklarından dolayı ağır bir şekilde hastalandı ve ölüm yılı olan 1954’e
kadar hasta yatağından çok fazla kalkamadı. Ali Polat, babasını kaybettiğinde
10 yaşındaydı. Babasını çocuk yaşta kaybetmek erkenden hayata atılmasına neden
oldu. Kendi ekmeğini kazanmak için küçük yaşlardan itibaren, birçok işte
çalıştı.
İş ve
Çalışma Hayatı
İlk işi sabun fabrikasındaydı. Kendisi 13-14 yaşındayken, daha fazla
kazanabilmek için 20’li yaşlardaki gençlerin fabrikada yaptığı işlere talip
oluyor, onları yapmak için çabalıyordu. Bu yaşlarda fabrikada sabun imalatını
öğrendi. Girişimci ruhu daha o dönemde Ali Polat’ın faaliyetlerini
şekillendiriyordu. Kısa zaman sonra, evinin bir köşesinde küçük bir sabun
imalathanesi kurdu, sabun üretip sattı.
Çalışa
çalışa, orta ve lise öğrenimini tamamladı.
Üniversite öğrenimi için Erzurum’a geldi.
Ali Polat,
çocukluğunda olduğu gibi, üniversite öğrenciliği yıllarında da hem çalıştı hem
okudu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ekonomi Mühendisliği
bölümünü yüksek lisansla tamamladı. Bu dönemde, Erzurum’da gözlemlediği
sorunları ticari bir fırsata dönüştürebileceğini düşündü.
Ali
Polat’ın fikri, ilin coğrafi konumundan faydalanarak, Erzurum’u, İran’dan
ticaret ve alışverişe gelenler için, her şeyi bulabilecekleri ilk ve tek
alışveriş durağına dönüştürmekti. Öğrenci ve ailelerin en çok ihtiyaç
duydukları ürünleri, Avrupa’dan ve lokal pazardan temin ederek, fikrini kısa
zamanda hayata geçirdi. Bu şekilde, ticari zekası, cesareti ve çalışkanlığı
ile, hem kendi maddi kazancı açısından, hem de Erzurum adına, güzel bir atılım
yapmış oldu. Öyle ki, birkaç yıl içinde, şehrin tüm köklü ve muteber
ailelerinin tanıdığı ve takdir ettiği bir genç olmuştu.
Zamanla
işini geliştirdi. Televizyon, tekstil ürünleri, antika eşyalar, medikal ve
endüstriyel ürünler gibi geniş bir yelpazede, İran-Türkiye arasında mekik
dokuyarak, fırsat gördüğü her alanda ticaret yaptı. Bunların en ilginçlerinden
biri, dönemin longplay plaklarından seçtiği en popüler müzik parçalarını 45’lik
plaklara kaydettirerek satmaktı. Tabii ki kısa zamanda rakipleri çıktı fakat onun
üstünlüğü işi yapmadaki çevikliği ve iş takibiydi.
Her 15
günde ya da ayda bir, Avrupa’da yeni bir longplay çıkardı. Bunları takip etmek
ve en kısa zamanda temin ederek piyasaya sürmek, dijital çağın başlamadığı o
yıllarda ciddi bir başarıydı. Rakipleri gelene kadar, piyasa şarkılara doyardı.
Bu yolla hatırı sayılır bir kazanç elde etti. Müzik, Ali Polat’ın hayatında,
işte bu zamanlardan kalma bir tutku olarak hep var oldu. Kendisi, ülkemizdeki
ve dünyadaki farklı müzik çeşitlerini araştıran, dinleyen ve arşivleyen iddialı
bir müziksever oldu.
Bir diğer
tutkusu antikaydı. Yine bu dönemde, yaptıkları birkaç alışveriş sırasında
tanıştığı, Ankara’nın en büyük antikacısı rahmetli Zeynel Kent, bu azimli
genci, kendi evladı gibi sevip benimsemişti.
Ona antikacılığı öğreten de Zeynel Bey’di. Antikacılık işi, Ali Polat’a,
farklı bir bakış açısı kazandırdı. Herhangi bir obje ya da insanla
karşılaştığında, herhangi bir yargıya varmadan önce, o kişi ya da eşya
üzerindeki geçmişin izlerini inceler ve yaşanmışlıklarını okuyarak
değerlendirmeye çalışır.
Ali Polat,
bütün bu ticari ve girişimci faaliyetleri ile, 24 yaşında, Erzurum Tüccarlar
Klübünün en genç üyelerinden biri oldu.
Bu klüpte, 1968 yılında, Hulusi Seven isimli, bölgenin önemli
tüccarlarından biri ile tanıştı. Ali Polat, Hulusi Bey ve ortakları ile, yeni
bir ticaret alanına atılmaya karar verdi: Türkiye’den et ihracatı yapmak.
İran’la başladıkları et ihracatını, daha sonra Irak ve Cezayir gibi çevre
ülkelere genişletti. Bu çalışmalarla, bölgenin kalkınmasına ciddi bir katkı
sağlamış oldu.
Yine bu
dönemde, İstanbul’la ticaret yaparken, Ali Polat, Kapalıçarşı’da bir aile ile
tanıştı. Zamanla arkadaş olduğu bu erkek kardeşlerin küçük bir kız kardeşi
vardı ve kendisi İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği mezunu bir doktordu. Bir
ziyarette karşılaştığı Rezan Hanım’a ilk görüşte aşık oldu. Tesadüf bu ya, o
dönemde diş ağrıları sıklaştı. 1973 yılında evlendiler. 1974 yılında, ilk
çocukları, Emir dünyaya geldi. 1977 yılında ise kızı Arzu.
Ali Polat,
bir taraftan İran’a et ihracatına devam ederken, bir yandan da 1975 yılında
Burhan Silahtaroğlu ile tanıştı. Burhan Bey o dönemde İran ve Türkiye’de bir
Alman rulman firmasının distribütörlüğünü yapmaktaydı. Burhan Bey, Ali Polat’ı
İran’daki Primark firmasına Genel Müdür olarak atadı. Önceleri maaş ile
çalışırken zamanla satıştan komisyon almaya başladı. İran’daki rulman pazarının
kurucularından biri oldu, satış işinde çok başarılıydı.
1979-80
İran İhtilali döneminde, İran’da yabancı ürün satışı yapan firmalara birçok
yasak ve yaptırımlar gelmişti. Yurtdışına döviz göndermek neredeyse imkansız
idi. Fakat Ali Polat’ın genel müdürü olduğu Primark firmasının, daha önce
İran’a ithal ettiği mallardan dolayı, Almanya’daki üreticilere 1,200,000 Mark
borcu vardı. Ali Polat’ın ticari ahlakı borcunu kapatmayı gerektiriyordu.
Bankacı dostlarının yardımıyla ödemesini yaptı, fakat bu borç ödemesi ona çok
pahalıya mal oldu. İran’da uzun yıllar peşini bırakmayan birçok sıkıntıyla baş
başa kaldı. Bu sıkıntıları, o zamanki patronu Burhan Silahtaroğlu dahil, hiçbir
dostu tam olarak anlayamadı. Rulman işi 1982 yılına kadar devam etti. Pazardaki
hakimiyeti sayesinde, 1982 sonrasında da, ülkeye satılan rulmanlardan, ortağına
ve kendine iyi bir kazanç elde ettirdi.
Ali Polat
inancını derinden yaşayan bir insan olarak, 1973 yılında, henüz 29 yaşında iken
hacca gitti. 1975 yılında ikinci kez hacı oldu. Ne mutludur ki, hac dualarında
dile getirdiği maddiyatla ilgili tek dileği ömrü boyunca kabul gördü. Bu dilek:
Allah’ım bana harcayamayacağım parayı nasip etme idi. Ali Polat, hayatı
boyunca, elinde olanı, yarınları ve kendini fazla düşünmeden, yardımını
eriştirebileceği tüm insanlar için harcadı ve harcamaya devam etmektedir.
80’li
yılların başı, iş hayatında, rulman işi ile beraber birçok farklı alanda
ticarete ve et ihracatına devam ettiği yıllardı. Kısa zamanda iyi bir maddi
birikim elde etmiş ve iş çevrelerinde adı duyulmaya başlamıştı. Et ihracatı,
kazancı iyi olmasına rağmen, hayvan kanı akıtmayı gerektirdiği için Ali Polat’ı
ruhen mutlu etmiyordu. 1983 yılında, artık, bu işe devam etmek istemediğine
karar verdi.
Tam da bu
dönemde, eski patronu Burhan Silahtaroğlu kendisini, ortak olarak, Türkiye’de o
dönemin parlayan yıldızı olan turizm yatırımcılığına davet etti. O güne kadar
biriktirdiği sermayesini koyarak, bu alanda işe başladı. 80’li yılların başında
Türkiye’de turizm alanında teşviklerle büyük bir atılım yapılıyordu. 1983’de
Antalya Kemer’de, 720 yatak kapasiteli Çamyuva Tatil köyünün yapımına
başladılar. 1985 yılının Mayıs ayında dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in
katılımıyla tatil köyünün açılışı yapıldı.
Bunu, 1987
yılında açılan 900 yatak kapasiteli Side’de Pamfilya Robinson Club Tatil köyü,
1989’da Kapadokya’da Kapadokya Lodge ve en nihayetinde 2 bin yatak kapasiteli
Fethiye Ölüdeniz’de inşa edilen Lykia World Tatil köyü takip etti. Bu
tesislerinin ülkemiz turizmine kazandırılmasında işin mutfağında gece gündüz
çalıştı, finansman haricindeki her konuda, Projelere liderlik yaptı, yükün
büyük kısmını taşıdı. 1990’lı yılların başına gelindiğinde, turizm konusunda
ciddi bir bilgi ve tecrübe sahibi olmuştu.
Bu
yıllarda, Ali Polat’ın ismini duyup, kendisiyle tanışmaya gelen önemli
konukları oluyordu. Bunlar, özellikle Azerbaycan’ın bağımsızlık yolunda çaba
gösteren ileri gelenleri idi.
Erciyes
Üniversitesinin Türk Dünyası Araştırmaları Vakfının işbirliği ile Haziran
1990’da düzenlenen 1. Milletlerarası Büyük Azerbaycan Kongresi yöneticilerinden
biri olarak, Ali Polat, bu kardeş ülkeden birçok ömürlük dostlar edindi.
O
yıllarda, Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Ebülfeyz Elçibey ve yol arkadaşları ile
birçok defa bir araya gelerek, Türk dünyasının kardeşliği için kanaat
önderliğinde bulundu. Türk dünyasında ortak bir dil kullanımı fikrinin, o
günlerden günümüze, hem savunucusu hem de uygulayıcısı oldu. Bundan dolayıdır ki hem eserlerinde hem de
günlük sohbetlerinde kullandığı Türkçe’nin İran, Türkiye ve Azerbaycan’daki tüm
türkler tarafından anlaşılabilir olmasına dikkat eder.
Azerbaycan’ın
bağımsızlığını 1991 yılında ilan etmesinden sonra, sayısız seyahatler yaptığı
bu kardeş ülkede, aynı zamanda, bir takım ticari ve inşai faaliyetlere başladı.
2000 yılına kadar birçok başarılı iş yaptı.
Ne yazık
ki, bu işlerden iki Projede hem maddi hem de manevi olarak büyük yara aldı:
İlki Bakü’de başlattığı bir otel projesinin yarım kalmasıydı. 1992 yılında,
dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebülfeyz Elçibey’in ricası ile, Bakü Gülistan
Sarayı’nın önünde 11.000m2lik bir arazide, ülkenin turizm açılımına katkı
sağlamak amacıyla, 26 katlı bir otel projesi başlattı. Maliye Bakanlığının ortaklığı ile Ali
Polat’ın da Silkar Holding çatısı altında çalışmaya başladığı bu Proje, 1993
Temmuz ayında, durduruldu. Azerbaycan’ın yeni Cumhurbaşkanı Sayın Haydar
Aliyev, Projenin yerini stratejik olarak uygun bulmadığını belirtmişti. Ali
Polat, o güne kadar yapmış olduğu tüm yatırımı ve emeği unutarak projeyi
bırakmak zorunda kaldı.
İkinci
darbe ise, 1995 yılında başladığı bir diğer büyük Projede geldi. Ali Polat,
yine Bakü’de, Belediyeden satın aldığı 9760m2’lik bir arazide, alışveriş
merkezi, rezidans ve otel kompleksi yapmak üzere çalışmalara başladı. Bölge
toplam 4 parsele bölünmüş büyük bir araziydi ve Belediye tarafından, Ali Polat
dahil olmak üzere, 4 farklı firmaya satılmıştı. Arazi heyelan bölgesindeydi ve
400 metrelik bir cephesinde heyelan karşıtı ciddi bir önlem alınması
gerekiyordu. Belediye, bu arazide hak sahibi olan 4 firmadan da heyelana karşı
gerekli çalışmaları yapacaklarına dair taahhüt almıştı. Fakat bunların içinden
sadece Ali Polat çalışmalara başladı.
1995
yılında, eni 3 metre, boyu 100 metre olan kazıklar üzerinde yükselen, adeta
küçük bir Çin seddini andıran, 5000 tonluk bir istinat duvarını 2,5 senede
yaptı. Ali Polat’ın arazisi üzerinde yükselen 100 metre uzunluğundaki istinat
duvarı, toplam cephenin 400 metre olduğu, kalan 300 metrede tek bir çivi bile
çakılmayan bir duruma geldi. Diğer komşular taahhüt ettikleri heyelan önleme
ile ilgili hiçbir çalışma yapmıyorlardı. Ali Polat konuyu ilgili makamlara,
defalarca resmi yazılar yazdı. Fakat bir sonuç alamadı. Projesi devam ediyor,
300den fazla personele ekmek sağlıyordu. Çok fazla yatırım, zaman ve emek
harcandığından iş durdurulacak noktayı geçmişti.
Ne acıdır
ki 2000 yılının 7 Mart gecesi, saat 4.12’de bölgede büyük bir heyelan oldu.
Bölgeye gelen resmi makamlardan görevliler, eğer Ali Polat’ın yaptığı
çalışmalar olmasa, bu toprak kaymasının, arazinin tam karşısında bulunan
denizcilik fabrikasını yerle bir edeceğini ve denize sürükleyeceğini
belirtmişti. Fakat sonrasında maalesef Ali Polat sorunlarla başbaşa kaldı,
hiçbir yardım eli uzatılmadı. Arazideki komşu firmalar, gerekli çalışmaları
yapsaydı, böyle bir felaketle karşı karşıya kalınmayacaktı ama yine de Ali
Polat kimseyi suçlamadı. Çalışmalara herkesten önce başladığı için kendini
suçladı. Birçok resmi başvuruda bulunmasına rağmen, konuyla ilgili bir sonuç
alamadı.
1993 ve
2000 yılında yaşadığı bu iki büyük darbede, elindeki herşeyi yitirdi ve
Azerbaycan’daki inşaat çalışmalarına devam etmeme kararı aldı.
1994-2005
yılları arasında, değerli dostu, kardeşi, sanayici Abdülbari Goozal’in
yönetimindeki Azersun Holding bünyesinde bulunan fabrikalarla ilgili önemli
çalışmalara imza attı. Sıvı ve katı yağ fabrikasının yenilenmesi, salça ve
konserve fabrikasının kurularak işletmeye alınması, ayrıca günlük üretim
kapasitesi 1500 ton üzeri olan bir şeker fabrikasının satın alma sürecinden
taşınarak üretime geçmesine kadarki bütün aşamalarında proje liderliği yaptı. 2006 yılında ise Azerbaycan için büyük bir
öneme sahip olan bir alçıpan fabrikasının projelendirilmesi ve satın almasını
başarıyla tamamladı. Ali Polat, her zaman, kompleks, çok değişkenli,
mühendislik ve ince hesap gerektiren projeleri sevdi.
Bunlarla
beraber, 2000-2008 yılları arasında Türkiye’de, büyük bir fırsat gördüğü su
arıtma alanında çalışmalara başladı.
2008 yılında, doğduğu şehir olan Tebriz’de, Valilik ve Belediye’nin
davetiyle, önemli bir otel ve alışveriş merkezi kompleksi projesinde kurucu
olarak, önderlik yaptı.
Ali Polat
altmış yılı aşkın iş hayatında, birkaç kez sıfırı görüp, oradan tekrar ayağa
kalktı. Derin inancı, ona, yaşadığı sıkıntılardan, ümitsizlikle değil,
metanetle çıkma gücünü verdi. Onun defterinde, en zor şartlarda dahi, taze bir
fidan gibi, hayata yeni bir başlangıç yapmak yazılıdır. Çünkü sıfırı
tükettiğinde bile, en ağır işte de olsa, bir işçi sıfatıyla çalışmaktan
korkmaz. Ali Polat’a göre işin niteliği değil, kişinin işine duyduğu saygı
önemlidir. Bir insan hangi işte çalışırsa çalışsın, işini saygıyla ve düzgün
şekilde yaparsa, bu şerefli bir iştir. Çalışmaktan korkmayan hayatın iniş ve
çıkışlarından korkmaz. 60 yaşına kadar tatil yapmadığı görülmemiştir.
İş varsa,
Ali Polat için zaman ve saat mefhumu yoktur, birlikte çalıştığı ekiplerden de
aynı tutumu bekler. Birkaç projeyi eş zamanlı olarak çalışmayı sever. Başarı
demek, para kazanmak değil, zoru başarmaktır. İçine sinmeyen hiçbir işi sunmaz,
yarım bırakmaz, gerekirse en baştan başlar ama gurur duyacağı güzellikte bir
sonuç çıkana kadar takip eder. Bütün işlerinde titiz, detaycı ve
mükemmeliyetçidir. Bütün hayatı boyunca 2 sözcüğün ağzından çıktığına kimse
şahit olmamıştır: Yoruldum ya da hastayım. Mutlak ki kendini yorgun ya da hasta
hissettiği zamanlar olmuştur ama olumsuzlukları dile getirmeyi sevmez, çünkü,
Ali Polat’a göre, sözcükler ağızdan çıktıktan sonra güçlenirler. Bunun için
kötümser düşünce ve tahminlerle felaket tellalığı yapanları dinlemeyi sevmez.
Ünlülerle
Dostluğu
Ali Polat,
yaşamı süresince, 3 ülkeden 8 Cumhurbaşkanı ile görüşme sağlamıştır.
Bu
görüşmeler, hiçbir kişisel çıkar amaçlı yapılmamış, sadece toplumsal huzur ve
refah için kendisinin hazırladığı proje ve fikirlerinin Cumhurbaşkanlarına
sunumu ve istişaresi olarak değerlendirilmiştir.
Toplantılarda,
bireylerin ve dolayısıyla toplumun huzur ve birlik içinde bir arada yaşaması
üzerine yaptığı çalışmalar en üst makamdan övgü ve takdirle karşılanmıştır,
ayrıca derin ve güzel dostlukların temeli atılmıştır.
Örneğin
Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Ali Polat’ın dostluğuna o
kadar büyük değer vermiştir ki, birçok fırsatta kendisini davet etmiş,
fikirlerini sormuş, onun için büyük mütefekkir (yani büyük düşünür) sıfatını
kullanmıştır. Ülkemizin en önemli iş insanlarından Sakıp Sabancı ise Ali Polat’a,
bu özelliklerinden dolayı, Derin Adam olarak hitap etmiştir.
Kitap
Çalışmaları
İş
hayatının yanında, 1999 yılından başlamak üzere, zamanının giderek daha büyük
bir kısmını, kültürel ve sosyal çalışmalara ayırdı. Farsça, Azeri Türkçe,
Türkiye Türkçesi ve Osmanlıca bilgisine, az Arapça, Rusça ve İngilizce’ yi de
ekledi. Yıllardır oluşturduğu bu edebi ve felsefi birikimi, onu, toplumun
ihtiyacı olduğunu düşündüğü konularda, yazılar derlemeye ve eser haline
getirmeye teşvik etti.
2001
yılında ilk kitap çalışması olan Üç Bin Yıllık Birikim isimli eseri yayınladı.
Bu ilk çalışması da, takip eden diğer tüm çalışmaları gibi, toplum faydası
gözeterek, ücretsiz olarak dağıtıldı. Eserlerinin tümü hapishanelere, sosyal
kurumlara, Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden istekte bulunan tüm
insanlara karşılıksız gönderildi.
Bir diğer
önemli eseri, doğduğu şehir olan Tebriz’i her yönüyle anlatan, ‘Medeniyetlerin
Buluştuğu Tebriz ve Çevresi’ kitabıdır. Bu kitap, Türkçe, Farsça, İngilizce,
Rusça ve Azeri Türkçe olarak 5 farklı dilde, 5 farklı kitap olarak
yayımlanmıştır. Ali Polat, doğup büyüdüğü toprakların kültür mirasını dünyaya
tanıtmak için hiçbir maddi beklentisi olmaksızın bu eseri hazırlamış ve
bilabedel tüm ilgililere dağıtılmasını sağlamıştır. Bir şehirle olan gönül
bağını bu kadar güzel ve faydalı bir yolla dile getirmek, tam da Ali Polat’a
göre, bir aktarma biçimidir: Düne saygı ve minnetle, bugün faydalı olacak
biçimde ve yarınlara kalıcı olmak üzere...
Üzerinde
birkaç cümle daha söylenmesi gereken bir diğer eseri ise, 6 dilde, 6 farklı
kitap olarak yayımlanan ‘Ömer Hayyam ve Rubaileri’ kitabıdır. Minyatürleri ve
içeriği ile Ömer Hayyam ve rubaileri üzerine hazırlanmış en özel kitaplardan
biri olarak değerlendirilen bu eser için 10 Mayıs 2008’de bir tanıtım gecesi
düzenlendi. Çok değerli, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile
Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı
ve İstanbul eski Valisi Nevzat Ayaz’ın şeref misafirleri olarak yer
aldıkları bu özel gecede, iş, sanat ve sivil toplum kuruluşlarından çok sayıda
değerli dostu Ali Polat’ı yalnız bırakmadı.
Ali Polat,
2001 yılından günümüze kadar, 50’nin üzerinde eser hazırladı. Bunların birçoğu
5 farklı dile çevrilerek, farklı ülkelerde yayınlandı. Bunun yanında, topluma
fayda sağlayacağını düşündüğü birçok konuda, posterler hazırladı, okumakta
zorlanabilecek insanlar için CD’ler yaptırdı ve bunları ücretsiz olarak tüm
isteyenlerle paylaştı.
2009
yılında sözde Ermeni meselesi üzerinde, objektif bir yaklaşımla, araştırma ve
çalışma yaptı. Bunun sonucunda, konuyla ilgili doksan dakikalık bir belgesel
hazırladı.
Kültürel
Projeleri:
Kültürel
anlamda ise yine, yıllar içinde, birçok Projeyi hayata geçirdi. Bunlardan iki
tanesi onun için ayrı bir önem arzeder: Şems Tebrizi Anıt ve Komleksi Projesi
ve Raşid Tabip Anıtı. Raşid Tabip, 13. Yüzyılda, Tebriz’de yaşamış, önemli bir
yazar, tarihçi ve tabiptir. Tebriz’de, içinde hastane, kütüphane, yüksekokul,
fabrikalar, evler ve kervansaraylar bulunan büyük bir külliye kurmuş ve burada
6000 öğrenciyi yetiştirmiştir.
Ali Polat,
tarihin en önemli ilim ve irfan yuvalarından biri olan bu külliyeyi yapan Raşid
Tabib anısına 8.5 metrelik bir anıt heykel yaptırmış ve bu önemli şahsiyetin
katkılarını 3 farklı dilde hazırlattığı kitabeler ile insanlara hatırlatmak
istemiştir.
Diğer
Projesi ise çok emek verdiği ama halihazırda yarım kalmış bir Projedir.
Mevlana’nın hocası, hocaların hocası olarak bilinen, Tebriz’li Şems Tebrizi
için yapılacak Anıt ve Kompleksi. Günümüzde, dünyada gelmiş geçmiş en büyük
alimlerden, ‘bilim ve irfan güneşi’ olarak bilinen Şems Tebrizi’nin adına
yakışan bir anıt maalesef yoktur. Bundan hareketle Ali Polat, bir Şems Tebrizi
Hatıra Külliyesi yapmak istemiş ve bunun için 2 sene boyunca, büyük bir ekiple
beraber Projeler hazırlanmasına önderlik etmiştir.
Final
eskiz projesi, cennetin 8 kapısını ve Allah yolunu aydınlatan ve Şems nuru
olarak bilinen, 8 büyük sembolik mum ve güneş ile bütünlük simgesini vurgulayan
geleneksek kubbeden oluşuyordu. Burası sadece bir anıt değil, uluslararası
konferans, seminer ve törenlere ev sahipliği yapabilecek bir kültür ve
araştırma merkezi olarak tasarlanmıştı. Kimi politik nedenlerden dolayı,
maalesef Proje bugüne kadar hayata geçirilemedi. Ali Polat ömrü yettiğince, bu
konuyu takip etmekten vazgeçmiyor.
Ali Polat, uzun yıllardan bu yana, Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin onursal üyesidir. Aynı zamanda, eserlerinin bilimsel ve akademik katkıları dolayısıyla, birçok üniversiteden, fahri doktora ve profesörlük unvanlarına layık görülmüştür. Başta Türkiye, Azerbaycan ve İran olmak üzere, birçok ülkede, çeşitli panel ve konferanslarda, konuşma yapmak üzere davet edilmektedir. Özellikle, üzerinde 5 adet kitap hazırladığı SU ve SU-İNSAN SAĞLIĞI ilişkisi konusunda, resmi kurumlar da dahil olmak üzere birçok kuruluşta sunumlar yapmış, bilgi ve görüşlerini paylaşmıştır. Ali Polat’ın, bu sunumlarında vurguladığı üzere, dünyanın geleceği su üstüne kurulacaktır. Her yıl milyonlarca insan su kaynaklı hastalıklardan hayatlarını yitirmektedir. İnsanları temiz ve sağlıklı su konusunda bilinçlendirmek için büyük çaba harcamaktadır.
Dünyanın
dört bir yanına, hem kitap araştırmaları için hem de çeşitli konferanslara
katılmak için oldukça sık seyahat eder. Bu seyahatlerinde koleksiyoner yanı
ortaya çıkar. Her seyahatinden bir tane değişik tesbih ve fötr şapka almayı
ihmal etmez. Hatırı sayılır bir tesbih ve şapka koleksiyonuna sahiptir.
Sosyal
farkındalığı yüksektir, uzak ya da yakın, çevresindeki sorunlara kayıtsız
kalamaz, elinden gelen her şekilde insanlara yardımcı olmaya çalışır. Eğitim ve
kültürle, insanların iyiye doğru yöneleceğine dair tükenmez bir inanç ve umut
besler. Her insanı, özellikle de zor şartlarda bulunan her çocuğu ve genci
topluma kazandırmaya çalışır. Bundan dolayıdır ki, 25 yıldan beri, birçok zeki
öğrenciye burs vermektedir. Burs vermedeki en önemli kriteri, öğrencinin en az
3.80’lik bir akademik başarı ortalamasına sahip olmasıdır.
Ali Polat
için kazanmak paylaşmaktır. Bundan dolayıdır ki insanlara yardım edebildiğinde
kendini mutlu ve huzurlu hisseder. Maddi yönden hem çok kazanmış hem de çok
kaybetmiştir fakat gönül zenginliği bakidir. Renkli kişiliği, hoş sohbeti,
dünya kültürü, geniş bilgi hazinesi ve nüktedanlığı sayesinde, çevresi her
zaman kalabalıktır, misafirleri çoktur. Karşısındaki insana faydalı olacağına
inandığı iyi ya da kötü, aklından ve kalbinden geçirdiklerini açıkça dile
getirir. Bu samimiyet, insanlara verdiği değerin bir göstergesidir.
Ömrü
boyunca, birçok dost ve ortak biriktirmiş, profesyonel yaşamda ortaklıkları
bitse de dostlukları zarar görmemiştir. Her kesimden, her çevreden insan
tanımayı, onlarla gönül bağı kurmayı sever. Her gün yeni bir bilgi ya da özlü
söz öğrenmeye gayret eder.
Kendi için
tek dileği şerefli bir ömür ve şerefli bir ölümdür. Hayattaki tek amacı ise
insanlara faydalı olmaktır. Bu amaca bir nebze dahi ulaştıysa kendini dünyanın
en mutlu insanı olarak addetmektedir.
Çalışmaları,
ticari bir amaç gütmeksizin, toplumsal sosyal sorumluluk bilinciyle hazırlanmış
olup, ilgilenen kişilere ve içeriklerinden fayda sağlayabilecek olan birçok
sosyal kuruma tüm kitap, CD ve posterler ücretsiz olarak gönderilmektedir.
Eserleri 5
ülkede ve 5 dilde yayımlanmıştır.
3 Sette
toplam 29 kitapçıktan oluşan ve her biri 12.000 adet olarak basılan bu setler,
Haziran 2018'den itibaren aşağıdaki kurum ve kuruluşlara “bedelsiz” olarak
dağıtıldı.
ESERLERİ:
Türkiye’de Yayımlanan Kitapları:
Üçbin Yıllık Birikim + CD (2001),
Ya Ali (Hz. Ali'nin Yaşamı,
Felsefesi ve 1555 Veciz Söz + CD (2003),
...Ve Biz (Bazı insanların ve
Eşeğin Karşılaştırılması, 2004),
Ömer Hayyam ve Rubaileri + CD (Her
sayfada Ebru çalışmaları ve Hayyam Rubaileri, 2008),
Bir Damla Su I (Su ve insan
Sağılığı, 2010),
Bir Damla Su II (Su ve Hayat, 2011),
Bir Damla Su III (Su ve Toplum,
2012),
Bir damla su IV (Ab-ı Hayat, 2013),
Medeniyetlerin Buluştuğu Tebriz ve
Çevresi (2014),
Gençlerin Yaşam Enerjisi: Su
(2017).
1.
Set: Sağlıklı
Yaşamak ve Yaş Almak için Bedenimizi Tanıyalım Serisi (2017)
(Bu seri toplam 29 ayrı cilt kitaptan oluşmaktadır.)
1.Rahat Yaşamak için: Beynini
Tanımak Zorundasın,
2.Sinir Sistemimiz Her Şeyimiz
3.Dünyaya Açılan Pencerelerimiz
Göz- Kulak- Burun- Boğaz
4.Yaşam Kaynağımız Kalp- Damar ve
Lenf Sistemimizi Tanıyalım
5.Yaşamın Başlangıcı: Solunum ve
Nefes
6.Dünyanın En Önemli Fabrikası,
Laboratuvarı ve Arıtma Sistemi Karaciğerimize ve Şeker Oranını Düzenleyen
Pankreasımıza Bir Bakış
7.Kanımız Canımız
8.Böbrekler Küçüktür Görevi
Büyüktür
9.Sindirim Sistemimizi ve
Mutluluğumuzu Sağlayan Önemli Organımız BağırsaklarımızıTanıyalım
10.Cildimiz Koruyucumuz ve
Güzelliğimiz
11. Vücudumuzun Hareketini
Sağlayan iskelet ve Kaslarımızı Tanıyalım
12. Bizi taşıyan Ayaklarımızın
Sağlığının Önemi
2. Set: Sağlıklı Yaşamak ve Yaş Almak için 12 Temel İhtiyaç (2017)
1.Hayat Nefes Nefese Havanın Önemi
ve Doğru Nefes AlmaYöntemleri
2.Yaşam Su ile Başlar Susuzluk ile
Son Bulur
3.Uyuduk da Büyüdük, Uyuduk da
Yenilendik, Uyku ve Uykusuzluğun Önemi
4.Hayat Dengesi: Hareket Kadar
Dinginlik ve Sessizlik de Gereklidir
5.Proteinler: Bedenimizin
Yapıtaşları
6.Karbonhidratların, Şekerlerin
Faydaları ve Zararları
7.Yağlardan Korkmayınız: Yağların
Faydaları ve Zararları
8.Bedenimizdeki 84- 86 Mineralin
Görevlerini Bilmek Zorundayız
9.Vitaminlerin, Hormonların ve
Enzimlerin Görevleri
10.Bağışıklık Sistemimizi
Tanıyalım, Sağlıklı Olalım
11.Vücudumuzu Zehirlerden ve
Atıklardan Kurtaralım, Arındıralım: Bedensel- Ruhsal Detoks
12. Ortak Yaşam ve Cinsellik
2.
Set: Maneviyat
ve Yaşama Dair Her Şey (2018)
1.Beden Sağlığı için Yararlı
Yiyecekler ve Baharatlar
2.Beden Sağlığı için Yararlı
içecekler
3.Dil Kullanma Yeteneği, Yüz
ifadelerimiz, Beden Dilimiz
4.Terapi Çeşitleri: RenkTerapi,
IşıkTerapi, Ses Terapi, AromaTerapi, MüzikTerapi, Nefes Terapi, Masaj Terapi,
Bilinçaltı Terapi,TaşlarlaTerapi, Su ile Terapi, Meditasyon Terapi
5.Ruh- Beden ilişkisi ve Manevi
Sağlığın Önemi ve Ülkelerin Gelişmesindeki Önemi
Azerbaycan Türkçesi ile yayımlananlar:
Üç Min İlin Hikmeti + CD (2002)
Ya Ali (Hz. Ali’nin Yaşamı,
Felsefesi ve 1555 Veciz Söz) + CD 2008 EzabYüklü Eşşek (Bazı İnsanların ve
Eşeğin Karşılaştırılması, 2006)
Ömer Hayyam ve Rubaileri + CD
(2008)
Mirza Ali Mö’cüz Şiirleri (2009)
Bir Damcı Su (2012)
Medeniyyetlerin Beşiyi Tebriz (862
sayfa + DVD, 2014)
Tebrizli Bayatılar (2015)
Gençlerin Hayat Enerjisi: Su
(2017)
İran’da Yayımlanan Farsça Kitapları:
Ve Ma (Bazı insanların ve Eşeğin
Karşılaştırılması, 2013)
Şinasname Tebriz (672 sayfa + DVD,
2015)
Tebrizli Bayatıları (2015)
Ömer Hayyam ve Rubaileri (Farsça,
2015)
Ömer Hayyam (Eski alfabeyle
Azerbaycan Türkçesi) + CD 2017 Ab Niruye Zendegi Men (Gençlere Su Kitabı)
İngilizce Yayımlanan:
Tabriz &The Region Around (404
sayfa + DVD) 2016 Omar Khayyam The Scientist The Poet (2014)
Rusça Yayımlanan:
Ömer Hayyam ve Rubaileri + CD 2015
Medeniyetlerin Beşiği Tebriz (514 sayfa, 2012)
KAYNAKÇA: İhsan Yılmaz / Cezaevlerine Giden Güzel Sözler (Hürriyet, 21.7.2001), Nail Güreli / Onuncu Ses - Ne Güzelsin Sen Hukuk (Milliyet, 25.7.2001), Pakize Suda / Mış - Muş – Susmak Ziynetmiş (Hürriyet, 29.7.2001), Ali Soysal / Pazar Seyranı (Akşam, 2.9.2001), Refik Durbaş Rüzgara Alfabe (Sabah, 1.9.2001), İlhan Selçuk (Cumhuriyet, 9.10.2001), Güzin Abla (Hürriyet, 6.11.2001), Mevlüt Uluğtekin Yılmaz / Bir Kitap Bir Dünya (Yeni Düşünce, 31.8.2002), Cüneyt Ülsever / Seç Seni Seçeni Yerle Yeksan Olsa (Hürriyet, 2.11.2002), Ebru Çapa (Hürriyet – Pazar, 23.1.2005), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2004), Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007, 2017), Kenan Akın / Ali Polat ve Ömer Hayyam (23.05.2008), Ali Polat / Kur’an-ı Kerim Ayetlerinde İnsan Hakları (2018, s. 248-251), Ali Polat Kısa Yaşam Öyküsü (tihd.org, 12.07.2019).
ALİ POLAT ve ÖMER HAYYAM
Kenan AKIN
Gerçekten de,
özlü sözleri içeren ''Üç bin yıllık birikim'', ''Hz. Ali''yi anlatan ''Ya Ali''
dev eserlere imza atan Ali Polat'ın belki de en ilgi çekici kitabı ''. . . .
Ve biz'',
sevimli hayvan eşeği konu ediniyor.
Aradan birkaç
yıl geçerken bu kez Ali Polat, ''Ömer Hayyam ve Rubaileri'' ile ortaya iddialı
bir şekilde çıkıyor.
Bir sefer,
esere sadece bir ''kitap'' gözü ile bakmamak gerekiyor.
Kitap tümüyle
bir ''sanat eseri'' kimliğini taşıyor.
Ömer Hayyam
''gizemli'' bir kişilik; mana ve ritmin ''zerreler'' gibi oynaştığı, yer
değiştirdiği ''Rubailer'', insana bambaşka bir ''tat'' daha doğrusu ''lezzet''
veriyor. Ömer Hayyam ve rubaileri birbirini sanki tamamlıyor.
Biz de
çocuktuk, bir şeyler öğrendik;
Bildiklerimizle
övündük, eğlendik.
Şu oldu, bu
oldu da ne oldu sonra?
Bulut gibi
geldik, yel gibi gittik.
Ya, bu rubai
insana ne diyor; İçinde kaldığımız su çarkıfelek,
Biliriz ki
hayal fanusu ondan bir örnek.
Güneşi ışık
bil, âlemi de fanus.
İçinde
dönmekteyiz şekil şekil, benek benek.
Ömer
Hayyam'ın aynı zamanda güçlü bir matematikçi ve fizikçi olduğu halk arasında
pek bilinmiyor.
Oysa
formülleri, teorileri hatta hala kullanılan ''takvim''i bile bulunuyor.
''Şemsi
Takvim'' Ömer Hayyam'ın dünyaya armağanları arasında yer alıyor.
Ömer
Hayyam'ın bilindik, bilinmedik bütün özellikleri tek tek sıralanıyor.
Eser ebrû, gravür,
minyatür ve canlandırma resimlerle adeta ''tezyin'' edilmiş bulunuyor.
Şarap
rengindeki kabartma kadife kaplı muhafazası ve mücevherle süslü yine şarap
rengindeki cildin yapımı bile, başlı başına bir sanat sergiliyor.
Velhasıl,
dostumuz Ali Polat'ı yürekten kutlamak ve başarılarının devamını bir rubai ile
dilemek gerekiyor.
Dün çarşıda
bir çömlekçi gördüm,
Taze çamura
tekme vuruyordu güm güm.
Çamur, hâl
diliyle söyle dedi ona: ''İyi davran bana, senin gibiydi özüm.'' Ömer Hayyam'a
göre, yaşam ile ölüm yer değiştirebiliyor.
Başka bir
anlatımla, nice insanlar öldükten sonra, eser ve düşünceleriyle yaşamaya devam
ediyor. Bazıları ise, yaşarken bile ölüyü andırıyor.
Bu arada,
Ömer Hayyam'ın önerdiği sarhoşluğun çok farklı olduğunu, kaynağında şarapla
birlikte engin insan sevgisi bulunduğunu da belirtmek gerekiyor.
Hayyam,
insanı sevindirmekle elde edilen sarhoşluk insan cisminin, zekâsının ve ruhunun
huzursuzluktan kurtuluşunun tek yolu ve güvencesi gösteriyor.
Şarap
içiyorsan, akıllı biriyle iç.
Yüzü lale
misali, boyu selviyle iç.
Üzülüp
dertlenmeden, sırrı açmadan, Hem az, hem arada bir, hem de gizli iç.
KAYNAK: Kenan
Akın / Ali Polat ve Ömer Hayyam (23.05.2008).