İslam âlimi, şair
(D. 1867 [Hicri: 1283], Hezan [Kayacık] / Lice/Diyarbekir - Ö. 18 Şubat 1951,
Hezan). Babası Molla Hasan, annesi Medine Hanım’dır. Hasî, kendi şeceresini
şöyle nakleder: Ahmed bin Hasan bin Osman bin Osman bin Ömer bin Ahmed Han bin
İsa Han. Halk arasında “Molla Hasî” (Mela Xase veya Melay Xasi) adıyla
tanınmıştır.
İlk eğitimini babası
Molla Hasan’dan, akabinde yörede tanınmış olan din âlimlerinden özel dersler aldı.
Bilahare Diyarbakır il merkezine giderek Ulu Camii bitişiğindeki Mesudiye
Medresesi’ne kaydoldu. Medrese Müderrisi ve aynı zamanda Diyarbakır Müftüsü
olan Hacı İbrahim (Uluğ) Efendi’nin yanında 12 ilmin tahsilini tamamlayarak
icazetini aldı (1904).
Çeşitli
yerlerde memuriyetlerde bulunduktan sonra, 1910 yılında Diyarbakır Cami-i Kebir
(Ulu Camii) Dersiâmlığı’na tayin edildi. 1914 yılında Diyarbakır Merkez
Müderrisliği Yardımcılığı görevine atandı. 1915 yılında doğum yeri olan Lice’ye
bağlı Hezan köyü müderrisliğine verildi.
Resmi
kayıtlara göre, bir süre Hezan’daki bu hizmetini sürdürmesini müteakip, 15
Kasım 1918 tarihinde Lice Müftülüğü görevine atandı.
Hasî bu
görevde iken, “Lice Müftüsü Ahmet” imzası ve unvanıyla, Ankara Müftüsü ve aynı
zamanda Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi olan Mehmet Rifat Efendi
(Börekçi) başkanlığındaki din âlimleri heyetince 14 Nisan 1920’de hazırlanan
“Ankara Fetvası”nı imzalayarak, Anadolu’daki Kuvayı Milliye hareketine destek
verdi. (Hasî ile birlikte 152 müftü tarafından tasdik edilen ve altında isimleri
bulunan Ankara Fetvası, 19-22 Nisan 1920 tarihli İrade-i Milliye, Öğüt ve
Açıksöz adlı Milli Mücadele yanlısı gazetelerde yayınlandı).
Hasî, 21 Mart
1922 tarihinde, kesin olarak bilinmeyen bir nedenle istifa etmek suretiyle
müftülük görevinden ayrıldı ve Hezan köyüne yerleşti. 18 Şubat 1951 tarihinde
vefat etti ve Hezan köyü mezarlığında defnedildi.
Birkaç eser
yazdığı ifade edilen Hasî’nin ne yazık ki şu anda sadece “Mewlid-i Nebi” isimli
Zazaca eseri elimizde mevcuttur. Diğer eserlerinin akıbeti hâlihazırda
bilinmemektedir. Bu arada, Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Zazaca yazdığı bazı
şiirlerinin de olduğunu belirtelim.
Nitekim Hasî’nin
bu dillere vakıf olduğunu, bir görev talebi vesilesiyle Osmanlı makamlarına
kendi el yazısı ile kaleme alıp ilettiği bir dilekçede yer alan; “Arapça,
Türkçe, Kürdçe, Zazaca tekellüm ve ketebet (konuşup yazma) ederim” şeklindeki
beyanından öğreniyoruz.
Hasî’nin,
Maarif Nezareti (Eğitim Bakanlığı)’nin izniyle 1899 yılında Diyarbekir’deki
Litografya Matbaası’nda 400 adet basılan ve Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) yaşamını
anlatan “Mewlid-i Nebi” (Peygamberin Doğuşu) isimli manzum eseri, 16.5x24.5 ebadında
ve 14 bölümden oluşan 29 sayfadan ibaret olup, beyit sayısı 366’dır. Eserin
sonunda, düzyazı ile Zazaca kısa bir bölüm de yer almaktadır. Kitabın girişinde
bulunan Türkçe kısa açıklamada ve son sayfasındaki Arapça bir beyitte, eserin
“Zaza Lisanı” ile yazıldığı belirtilmektedir.
Hasî’nin ve
eserinin şöhreti, Mevlid’in yayınından itibaren Zazalar arasında yayılmaya ve
anılmaya başlar. Çünkü bu kitap, Zazaca yazılan ilk eser olma özelliğini de
taşımaktadır. O gün bugündür, yöre halkı arasında; doğum, sünnet, adak, düğün,
ölüm üzerine veya hac dönüşü ya da başka bir nedenle, hayır için verilen
yemeklerde, davetlilere Zazaca Mevlid’in mollalarca ve makamla okunması gelenek
haline gelmiştir.
Hasî’nin, bu kitabı
yazmasının ilginç bir hikâyesi vardır. Musa Anter, anılarında, bu hususla
ilgili olarak şunları söyler:
“Bir gün Kurmanc Kürt şeyhler demişler ki,
‘Zazalar nedir ki? Düşün, Ehmedê Xanî, Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran’ı bir yana
bıraksak da, Melayê Batê gibi, içinizde bir mevlit yazacak kimse dahi
olmamıştır.’ Mele Hassê (Hasî) şaka olarak yapılan bu tarizi bahane ederek, ‘Vallahi ben Zazaca bir mevlit
yazmadan bu evden çıkmayacağım’ demiş, bir hafta içinde de bugün elimizdeki
Zazaca mevlidi yazmıştır.”
Bir başka rivayet
de şöyle aktarılır: “Bazı Kürt hocalar, Hasî
ile şakalaşarak, ‘Siz Zazaların bir tek kültürel birikiminiz var mı? Yok.
Hâlbuki bizim sayısız eserlerimiz var’ dediklerinde, Hasî üzülür ve ‘bekleyin
size göstereceğim’ der. Bir Cuma günü Cuma namazından sonra evine kapanır
yazmaya başlar, diğer Cuma günü namazdan evvel bitirip evden çıkar, âlimlere
giderek, ‘alın size Zaza edebiyatının küçük bir numunesi’ der, yazdığı mevlidi
gösterir. Mevlidi inceleyen ulema, hayretler içinde kalır ve Hasî’yi tebrik
ederler.”
KAYNAK: Ahmed
El-Hasî, Mewlid-i Nebiyyi’l-Qureyşi (1899); Filit Siwonıc, “Zaza Şairi Xasi ve
Eserine Yönelik bir Saygısızlığın Teşhiri”, Piya Dergisi, Sayı: 13 (1990);
Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, c. II (1997); Musa
Anter, Hatıralarım (2000); Prof.Dr.Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Din
Adamları, c. II (2002); Zeki Dilek, Lice (2002); M. Şefik Korkusuz, Tezkire-i
Meşayih-i Amid: Diyarbekir Velileri, c. I-II (2004), Hayri Başbuğ / "Ahmed-i
Hasî" (İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013).
Lice eski müftülerinden Molla
Ahmed-e Xasi (Hicri,1281 doğumlu) İttihatçılar tarafından 31 Mart 1909
Vakası’ndan sonra sürgün edilmiştir. Ordayken sorgusuz sualsiz sürgünde normal
bir bakım bile görmeden günlerini sıkıntı içinde geçirirken padişaha aşağıda
gösterildiği mealde bir telgraf çekmiş ve bunun üzerine tahliye edilerek
Diyarbekir’e gönderilmiştir. Abdüssettar, babasının yakın dostu (Babasından bir
yaş büyük ) olan Molla Ahmed-e Xasi’nin padişaha gönderdiği telgrafın
(büyüklerinin anlatımıyla dillerde kalan telgrafın) :
“Bir
kuşu avladığınızda ya öldürürsünüz, ya bakar doyurursunuz veyahutta azad
edersiniz. Suçsuz ve sebepsiz buralarda perişan olmaktayım. Üç şıktan birinin
tatbikini istirham ederim.”
Üzerinde yoğun çalışmalara başlar.
Bu cümlenin aslının Farisi bir beyit olduğunu tespit eder. Sahibi meçhul olduğu
için beytin altında “La edre”(La edri) işaretini görür. İşte Farisi beyit:
Per şikest murgün uftade em ez dami tu
Ya büküş, ya dan dehe, ya ez kafes azad kün
(Kırık kanatlı bir kuşum, senin
tuzağına düşmüşüm
Ya öldür, ya yem ver ya da beni
azad et)
Molla Ahmed-e Xasi hakkında
babasından öğrendiği bir diğer bilgiyi de eklemeden geçmeyelim:
Lice Müftüsü Molla Ahmed-e Xasi’ye
demişlerki: “İbni Hacer ilk Arabî Mevlüdü yazdı. Süleyman Çelebi’de ilk Türkçe
Mevlüdü yazdı. Hakkârili Molla’da ilk Kürtçe Mevlidi yazdı. Zazaca Mevlid
yoktur. Sen de Zazaca Mevlüdü yaz .” Molla Ahmed-e Xasi’de 10–15 gün içinde ilk
Zazaca Mevlidi yazar.( Daha sonradan yaptığı detaylı araştırmaları neticesinde
yukardaki beyitin asıl sahibinin Terzişli Muhammed ( Hicri 202)olduğunu ortaya
çıkarır.)
Mutludur çünkü tarihin süzgecinden
bir detayı daha düşürmüştür bilgi hazinesine. Maneviyatını huzur içinde
yaşatmanın rahatlığı içinde işine devam eder. Diyarbekir’deki büyüklerinin
sorumluluklarının ağırlığını ifade etmede kullandıkları şu dörtlük aklına
gelir:
Derdim bir değil ikidir
Derdim deve yüküdür
Ellerin bir derdi var
Benim otuz ikidir
KAYNAK: Zübeyde Kırmızı / Amid-i
Nur (2009, s. 63).