Asaf Ataseven

Hayırsever, Tıp Profesörü, Akademisyen, Yazar

Doğum
Ölüm
08 Eylül, 2008
Eğitim
İstanbul Tıp Fakültesi

Akademisyen, Tıp Profesörü, Yazar, Hayırsever (D. 1932, Gaziantep,  - Ö. 8 Eylül 2008, İstanbul). Ülker Grubu patronu Murat Ülker'in kayınpederidir. Adı Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastahanesi'yle özdeşleşmiş bir tıp adamıydı. Vakıf Gureba'da 1974-1984 yılları arasında Genel Cerrahi Kliniği Şefliği, 1984-1993 yılları arasında ise Başhekimlik vazifesini yürüttü.

1952 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ni kazanan Ataseven, çalışkanlığı sayesinde 6 yıllık üniversiteyi 6 ay erken bitirdi. 1957 Mayıs'ında okulu bitirmesinin ardından askerlik yapmayı tercih etti. İzmir'de yedek subay okulunda altı ay öğrenim gördükten sonra Erzurum'da Piyade Alayı tabibi olarak askerliği bitirdi.

Askerliğin ardından 1958'in sonunda üniversitede asistan, 1964'te de uzmanlık imtihanıyla genel cerrahi uzmanı oldu. Ataseven daha sonra Kürsü Kurulu kararıyla başasistan oldu. Üniversitede namaz kılması nedeni ile fakülteden atılan Asaf Ataseven, bu vesile ile Vakıf Gureba'da iş buldu. 1970 yılına kadar altı sene Gureba'da çalışan Asaf Ataseven, burada genel cerrahi uzmanı ve sonra da şef muavini oldu. Danıştay, 1970 yılında üniversitenin kararının haksız bir tasarruf olduğuna hükmedince Cerrahpaşa'ya geri döndü.

1970-1974 döneminde üniversitede kariyer yapmak amacıyla çalışmalarına devam eden Ataseven, zorlukların devam etmesi üzerine 1974 yılında Gureba Hastahanesi'nden aldığı daveti değerlendirerek hastanede çalışmayı tercih etti. Vakıf Gureba'ya 1974 yılında genel cerrahi şefi olarak gelen Ataseven, 1984 yılında başhekim oldu. Akademikkariyerini tamamlayarak profesörlüğe yükseldi.

Gureba'da 10 yıl başhekimlik görevini yürüten Asaf Ataseven, başta hastanenin yeni binasının bitirilmesi olmak üzere birçok projenin gerçekleşmesinde öncülük etti.

“Tıbb-ı Nebevi” çalışmalarıyla dikkat çeken, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi'nin vakfiyesine uygun hizmet etmesi için yaptığı mücadeleyle öne çıkan, sosyal faaliyetlerin önde gelen ismi olan Prof. Ataseven, Vakıf Gureba Hastanesi'nin aslına uygun hizmet etmesi için mücadelesiyle tanınmıştır.

 Kendisi gibi doktor olan Gülsen Ataseven ile evli olan Asaf Ataseven'in iki çocuğu ve beş torunu var. Asaf Bey gibi eşi Dr. Gülsen Ataseven de sosyal faaliyetlerin öncü isimlerindendir.

Aydınlar Ocağı’nın kurucuları arasında yer alan Prof. Dr. Asaf Ataseven, 8 Eylül 2008 günü tedavi gördüğü Gureba Hastanesi’nde vefat etti. Cenazesi Eyüp Sultan Camii'nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazı sonrası defnedildi.

Ömrünün son yıllarını tamamen hayır işlerine adayan Prof. Dr. Asaf Ataseven, ömrü hayırla geçen bir insan olarak tanınıyordu.

 

Prof. Dr. Asaf Ataseven'in Vakıf Gureba Hastanesi İçin Yaptıkları

 

Prof. Dr. Asaf Ataseven, Vakıf Gureba'ya bağlılığının kaynağını anlatırken şunları söylemişti:

"Dört aylık yaz tatili için gittiğim Antep'te, Devlet Hastahanesi'ndeki hastaların perişanlığını görüyordum. Poliklinikte hastalar üst üste yatıyor. Bazı doktorlar saat 10-11'de hasta kabulüne iniyor. Hastalar perişan halde bekliyor. Bu nedenle tıp öğrenimini bitirince Antep'e gidip bir hastahane kurmak gençlik yıllarımın idealiydi. Bir hastahane kurayım; bu hastahanede fakir ve zengini yanyana yatırayım; fakirin para vermediğini kimse görmesin ve bilmesin... Bunun teşebbüsünde de bulundum. Akrabama, dostlarıma söyledim. Talep gelmeyince olmadı. Fakat Gureba'yı incelediğim yıllarda, Bezm-i Alem Valide Sultan'ın benim düşündüğümden daha fazlasını 'yaptığını' gördüm. Öyle yapmış ki, fakir hastayı yatırıyor, çıkarken yolluk veriyor. Bu sefer kendi projemizi unuttuk, bizim için Gureba bir proje oldu."

Gureba'da 10 yıl başhekimlik görevini yürüten Asaf hoca, başta hastahanenin yeni binasının bitirilmesi olmak üzere birçok projenin gerçekleşmesinde öncülük ediyor. Asaf hoca Gureba'nın hangi fedakarlıklarla bugünkü haline geldiğini şöye anlatıyor: "Allah razı olsun hayırseverler bize yardım etti. Varlıklı dost ailelerin yardımını gördük. Almanya'dan büyük yardım sağladık. Beni duygulandıran iki olay var. Biri adeta hastanenin alt yapısını oluşturan cihazları vs bağışlayan Şadi Akay arkardaşımız. Diğeri de gurbetteki işçilerimiz. Almanya'dan 36 tır tıbbi malzeme geldi. Röntgen cihazından karyolaya kadar her şey. Bu 36 tır malzemeyi orada çalışan gurbetteki işçilerimiz hayır adına gece sırtlarında taşıyıp tıra yüklediler, sabah uykusuz iş başı yaptılar. Onları şükranla yad etmek isterim."

 

Kitapları:

 

Din ve Tıp Açısından Domuz Eti (2002), Tarih Boyunca Sünnet (2005).

 

 

Adı Marmara Üniversitesi Hastanesine verildi

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 20 Haziran 2020 günü İstanbul Maltepe’de açılışı gerçekleştirilen Marmara Üniversitesi Hastanesi'ne 10 yıl Vakıf Gureba Hastanesi'nin başhekimliğini yapan ve "Gariplerin Dostu" olarak bilinen Prof. Dr. Asaf Ataseven'in ismi verildi.

Maltepe'de yapılan Marmara Üniversitesi Hastanesi'nin açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı törenle gerçekleştirilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastaneye ismi konusunda şunları söyledi:

"Bu hastanemize Prof. Dr. Asaf Atasever hocamızın adını vermeyi kararlaştırdık. İnşallah Asaf hocamızın adıyla burayı anacağız. Bu mekan var olduğu sürece Asaf hocamız da burada anılmış olacak."

 

Murat Ülker Teşekkür Etti

 

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker de Prof. Dr. Asaf Ataseven Hastanesi açılış töreninde konuştu. Hastaneye adı verilen Prof. Dr. Asaf Ataseven'in damadı Murat Ülker, Ülker ve Ataseven aileleri adına açılışta bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Murat Ülker şunları söyledi: “Asaf Bey hayra hizmet eden, memleketine insan yetiştirmeyi seven, tam bir vakıf insanıydı. Haksızlık karşısında da tavır alan biriydi. Buna dair bilinen anektotları vardır. Bu kıymetli hastaneye isminin verilmesi önemli bir vefa göstergesidir. Ülker ve Ataseven ailesi olarak devletimize minnet ve şükranla hürmetlerimizi arz ediyoruz. Marmara Üniversitesi Hastanesi'ne 12 yıl önce yaşamını yitiren kayınpederim Prof. Dr. Asaf Ataseven’in adının verilmesi çok kıymetli bir vefa göstergesidir. Ülker ve Ataseven ailesi olarak devletimize minnet ve şükranla hürmetlerimizi sunuyoruz.”

 

KAYNAKÇA: Prof. Dr. Asaf Ataseven (islamveilim.blogcu.com, 24.07.2007), Prof. Dr. Asaf Ataseven vefat etti (mynet.com, 08.09.2008), Türkiye Kültür ve Sanat 2009 Yıllığı (2009), Prof. Dr. Asaf Ataseven Hayatı, Mücadelesi ve Eserleri (2010), Asaf Ataseven (habervaktim.com, erişim 06.04.2017), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (Cilt 12, 2018), Yeni açılan Marmara Üniversitesi Hastanesi'ne Prof. Dr. Asaf Ataseven'in ismi verildi (haberler.com, 20.06.2020), Murat Ülker, Prof. Dr. Asaf Ataseven Hastanesi'nin açılışında konuştu (haber7.com, 20.06.2020).

ORUÇ VE BAZI TIBBÎ KONULAR

ORUÇ NASIL TUTULMALI?

 

Prof. Dr. Asaf ATASEVEN

 

Bir çoğumuz oruç tutmayı bilmiyor ya da pek çok hatalar işliyoruz. Evvela mutlaka sahura kalkıp hafif daha doğrusu kahvaltı şeklinde bir şeyler yemeli. Sahur oruçlu için bir beslenme vakti olarak seçilmiştir. Sahurda yemek yiyen kimse hemen yatağa girmemeli. İmsaktan sonra evinde, daha makbulu camide sabah namazını kılıp öyle yatmalıdır. Zira sahurda yemeği müteakip hemen yatanlar sabahleyin uyanınca kendilerini bir hoş ve midelerinin üzerinde bir ağırlık hissederler. Bu orucun sebep olduğu bir hal değildir; başka günler de yemekten sonra yatan kimseler bunu müşahede ederler.

Oruçlu gündüz sadece midesini boş bırakan kimse olmamalıdır. Eline, diline ve diğer azalarına da oruç tutturarak kâmil manada oruç tutmalıdır. Oruçlu insanın işini hafifletmesi gerekmez. Aksine günlük mesaisini daha verimli olarak yapabilir. Ancak işi çok ağır olanlar biraz hafifletmelidir.

İftar sofrasında da hatalar işlenmektedir. Sigara tiryakileri sigaraya, bazıları bardak bardak suya kanmaya çalışır; bazıları da mükellef sofralarda üç öğünlük yemek yerler.

İftarda yapılması gerekenler şu olmalıdır:

Oruç “iftariye” adı verilen peynir, reçel vs. ile açıldıktan sonra akşam namazını kılmak, daha sonra hafif bir yemek şeklinde tutulmalıdır. Aslında “iftariye” olarak yenilen gıdaların bir iftar yemeği olabileceği düşünülebilir. Bu yapılabiliriz daha sıhhatli olmak mümkündür; ama mutlaka yemek yeniyor. Hakikatte yemek konusunda İslâm’ın Yüce Peygamberi (s.a.) buyuruyor ki:

“Sofradan doymadan, daha yemeye iştahınız varken kalkınız. Bir insana kuvvetini devam ettirmek için pek az yemek yeter. Eğer fazla yemesi gerekiyorsa midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefes almaya ayırmalıdır”

Bu tavsiyenin sadece diğer günler için değil, Ramazan günleri için de geçerli olduğu söylenebilir. Tabiatiyle yemekten sonra kılınacak teravih namazı hem yenilen gıdaların hazmı hem de hareketlilik aynı zamanda bir ibadet olmaktadır. Ancak bu ölçüler içinde oruç tutulduğu takdirde oruç, gayesine ulaşmış olabilir.

KAYNAK: islamveilim.blogcu.com/prof-dr-asaf-ataseven

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör