Şair (D. 1334 / 1 Temmuz 1918 , Dimetoka / Yunanistan
- Ö. 22 Aralık 1986, İstanbul). Tam adı: Mustafa Vehbi Ediboğlu. Kızılgün olan
soyadını 1953 yılında mahkeme kararı ile Ediboğlu olarak değiştirmiştir.
Cumhuriyet
döneminin güçlü şairlerindendir. Babası Topçu Zabiti Mehmet Edip Bey, annesi
Emine Hanımdır. Merhume Gülbahar Hanım ile olan evliliğinden; Emine Belma,
Mehmet Edip ve Ahmet Cemal isimli üç çocuğu vardır. 1939-1946 yılları
arasında iki defa askerlik yapmıştır.
İlköğrenimini
Bursa Hoca Alizade İlkokulu'nda, ortaöğrenimini Adapazarı Ortaokulu ile
İstanbul Erkek Öğretmen Okulu'nda yapmış, daha sonra Gazi Orta Muallim Mektebi
ve Terbiye Enstitüsü Türkçe-Edebiyat Şubesi'nden (Gazi Eğitim Enstitüsü
Edebiyat Bölümü) mezun olmuştur.
40 yılı
aşkın meslek hayatında, Aydın - Nazilli Yamalak Köyü, Ankara, Van, Kütahya -
Tavşanlı, Konya -Taşkent, Bursa - Orhangazi, Bilecik - Gölpazarı, İstanbul -
Kartal’ da çeşitli okullarda Türkçe- Edebiyat öğretmenliği ile okul
yöneticiliği yapmıştır.
Akciğer
rahatsızlığı nedeni ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde iki defa ameliyat
olmuş, ancak ikinci ameliyatından bir hafta sonra hastanede vefat etmiştir.
Maltepe-Gülsuyu Mezarlığında toprağa verilmiştir.
Kaynaklarda son derece ahlâklı, dürüst bir insan
olduğu özellikle belirtilmektedir.
“Eskinin
Yenisi” kabul edilen Vehbi Kızılgün, rahatsızlıkları yüzünden, yazdıklarını
kitaplaştıramadı. Yedigün, Varlık, Hisar, Çağrı, Çığır gibi pek çok sanat ve
kültür dergilerinde şiir ve düzyazıları yayınlanmıştır.
"10 Kasım 1952" şiiriyle de bilinen Vehbi
Kzılgün'ün "Gül Deste Ses Beste Mevsimler Yarı" (Sonbahar) adlı
şarkısı, Ali Ulvi Baradan tarafından Rast makamında bestelenmiştir.
KAYNAKÇA: Yedigün Şairleri Antolojisi (1937-1947, s.
117-121, 1947), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Kızı
Emine Belma Saka (Bilgi teyidi, 27.10.2018).
10 KASIM 1952
VEHBİ KIZILGÜN
Sabahlar, her
zaman güzel değildir,
Her zaman ayrılık akşamla gelmez.
Al atlar sırtında hoyrattır fecir,
Hoyrattır, ne kalbler kırmıştır, bilmez.
Sabahlar her zaman güzel değildir.
Vakti, bir yerinden bölünce şafak
İri ve rüyalı gözlerle müphem;
Nur olmuş içimde sanırım ak pak
Ayrı bir mânada korktuğum adem,
Eski düşüncemde, rahat ve uzak.
Fethe çıkmış gibi duyarım birden
Eşsiz gururunu bir cihangirin.
Ufuklar üstünde yüzen tekbirden
Vatanca büyümüş asil ve derin
Bir matem tütmekte şimdi fecirden
Nefti yalnızlığı başlar zamanın
Mağfiret ürperir, dağılır, uçar.
Ölüm korkusuyle dolu bir anın
Müphem uzletinde ebedî ruhlar;
Nefti yalnızlığı başlar zamanın.
Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur,
Bir garip hali var Dolmabahçe'nin;
Hala içimizde yüzen gecenin
Aydınlık bilmeyen devamı durur,
Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur.
Ruh için, ölümsüz, derler cihanda,
Her mevsim onunla güzel her seher
Bütün esatiri parçalasan da
Atatürk önünde mağlupsun kader!
Ruh için, ölümsüz derler cihanda.
AZAT
Söğüt
gölgesindeki müphem tefekkür
Ve
ılık rüzgârların munis teması.
Düşünce,
çırpıntılı bir kuş gibi hür,
Dişi
hâfızaların meçhûl dünyası.
Meyveler,
lezzet lezzet dal uçlarında,
Israrlı
dâvetlerle doludur, baksam.
Hayâl
bâkirelerin avuçlarında
Hudutsuz
renkleriyle nefis bir akşam.
Vehbi
Kızılgün (Vehbi Ediboğlu)
Düzce
BEŞ KITA
“Biz
söyleyeceğimizi söyledik.
Gayrısı bizden değil.
Hz. MEVLÂNA”
I.
Bir
ömrü verdiğim gerçektir ama,
Sonuçsuz
kalıyor bütün arama.
Zamanın
dışında, kendi içimde
Bu
korkunç ikilem ve savsaklama.
Uyanmış
ruhlarda ayrı bir şey yok.
İnsandan
ötede gayrı bir şey yok.
II.
Aşk,
Tanrı San’atı derlerse, inan
Bu
yolda bir hayli ileri, insan.
Bir
başka âlemi görür gibiyim
Değişen
mekânın aralığından.
Geçmiyor
pazarda, eldeki pulum,
Ömrü
yağmalanmış, bir garip kulum.
III.
Aranan,
mutluluk dünya yüzünde,
Başka
mânası var elbet hüznün de.
Çarmıh
azâbını bir çekti mesih.
Bin
kere yaşadım bense bir günde.
Umduğum,
bulduğum güne, merhaba,
Bugünden
yarına; düne, merhaba.
IV.
Hiçbir
vakit gelme, istemem artık,
Herşey
paramparça ve dünyam yıkık.
Yenik
düştüğüme, yanmazdım asla,
Teselli
olsaydı, soylu yalnızlık.
Arada
kaynadı, gitti varlığım,
Kalmadı,
ne yazık, ilk duyarlığım.
V.
İlkel
mutluluklar, aşklar ve inanç;
Zamanlar
boyunca, insan ruhu aç.
Yalan,
her doğrunun ölümsüzlüğü,
Varlık,
bütünüyle inkâra muhtaç.
Anlamsız
sanırım gurur ve sevinç,
Bir
sürü umuttan elde kalan: Hiç!
Vehbi Ediboğlu
KORKU
Ruhların,
benzersiz bir kemali var,
Duyarım,
Tanrıca uzlet hâli var.
Bir
kelâm değilse Levh-i Mahfuz’un
İnsanda,
ruh adlı bir misali var.
Tahayyül,
köpükten ince yelkenim,
Yokluk
korkusuyla ürperir tenim.
Gaip
bir tahattur gibi sonsuzun
İçinde
çırpınan zavallı benim.
Son
Nebî, binerek Cennet atına
Vardım,
diyor Tanrım, senin katına.
Madem
ki, insanla aranda uzun
Yollar
var, lüzum yok hiç Sırat’ına.
Ruhların
benzersiz bir kemali var,
Duyarım,
Tanrıca uzlet hâli var.
Bir
yerde başlayan bir hudutsuzun
Bir
yerde tükenmek ihtimali var.
Vehbi Kızılgün (Vehbi
Ediboğlu)
Van
SOYUTLAMA
Benim
yıllar boyu düşünen, soran,
Benim
bu petekte didinen arı.
Görüyor
bir vakte erince insan
Son’da
başlangıcı, Yokluk’ta varı
Benim
bu petekte didinen arı.
Söz’ün
tükendiği bu son durakta
Anlamsal
çağrıyı duyan gerçeğiz.
Ben
insan gelmişim, karatoprakta
Bir
iz bırakmışım belli - belirsiz,
Anlamsal
çağrıyı duyan gerçeğiz.
Bir
kuşku ürperir çevremde bir an,
Bir
ışık, bir gölge, bir yankı olur.
Ulu
yalnızlığı duydukça insan
Sonsuzluk
içinde, belki, mutludur
Ulu
yalnızlığı duydukça insan.
Bütünleşir
gerçek, ruh ve bedenle,
Bu
eşsiz duyarlık evrence özgür.
Bir
değil dünyada elbet çekenle,
Kişi,
ıstırabı duydukça, büyür,
Bu
eşsiz duyarlık evrence özgür.
Varsın
ama nasıl, hiç bir şey, inan
Seni
anlatmıyor, kısır döngü bu.
Göksel
bir düş olmuş elinde kalan
İnsana,
bugüne değin bulduğu,
Seni
anlatmıyor, kısır döngü bu.
Kimler
geçti dünyam senin üstünden,
Kimlerle
yüz yüze, göz göze geldik?
Hepsi
başka türlü görüntüsünden,
Hepsi
kişiliksiz, anlamsız, silik,
Kimler
geçti dünyam, senin üstünden?
Vehbi Ediboğlu
VAN GECELERİ
Yıldızlı
bir kâinat üstümde, uzak,
İçimde arzûlar hür, sonsuz ve
kıvrak.
Dağların
ufkumuzu saran sükûtu,
Tahayyül,
Tanrım kadar tenha ve kuytu.
Sevda
rüyalarıyla süslü uykular,
Öpüşür
gökyüzüyle bu ânda sular.
Mavi
derinliğinde yıldızlar, iri,
Tanrının bu en güzel, en iyi şi’ri.
Es,
bembeyaz şimal, sükûn ve huzur,
Bu
sonsuz gökler ve sen kurtarıcı nûr.
Ey
ömür, ey masallık yalan ve sihir,
Şu
ürkek dalgalarda dillenen şiir.
Bir
öpüş ânı kadar leziz ve içten
Her
taraf çiçeklenir nûr ve sevinçten.
Rüyalar,
sanki neftî gölgelerdedir
Ve,
göklerin nûr ehli şimdi yerdedir.
Ey
Tanrım, mavi gökler, ölümsüz aşkım,
Ve,
sedef dudaklardan dökülen şarkım,
Ruhumda
durulmayan sonsuz çalkantı,
Ufuklarda sükûtun hür saltanatı.
Solgun
yüzlü, ak saçlı ihtiyar kızlar
Ve
yosunlu sularda ürkek yıldızlar.
Sen
ey kalbim, genç ve hür, sen ey leziz dert,
Ömürler
boyu süren mukadder hasret.
Siz
ey nefis geceler, mahrem ve iyi
Köpüklü
kumsallara uçan ninniyi
Rüyalı
bir musiki yapan sonsuzluk
Ey
insan, sen bitmeyen arzû, susuzluk.
Sular
şimdi bir tatlı renkle mavidir,
Sesler daha ilâhî ve semavîdir.
Vehbi
Kızılgün ( Vehbi Ediboğlu) Van, 1945
YILDIZ
KAYDI
Çam kokar yıldızlı, mavi gökyüzü,
Köpüren sularda duman ve rüya.
Bir dağ rüzgârında ilk türkümüzü
Terkettik zamanla unutulmaya.
Bütün hikâyeler güzel ve sessiz,
Eski hâtıralar böyle, nedense?
Bu bahar, dallarda sürecek filiz
Bir başka şekilde ifadelense.
Hoyrat akışında yeşil bir ânın
Seni duyduk ecel, birden ürperdik.
Ne kalır sonunda bunca talanın,
Biz ömrü, mısralar hâlinde, verdik.
Vehbi
Kızılgün (Vehbi Ediboğlu)
Taşkent,
4 Nisan 1954
HALKA
Sofî:
“Enel Hak” dedi, Zahidan: “Mevlâ” diyor,
Aşk
ehli cûşa gelmiş, her nefes: “Leylâ” diyor;
Ârifler
meclisinde kelâmın hududu yok,
Biri
var bu halkada, biri var o, “Lâ” diyor.
On
sekiz bin âlemi hükmüne râm eyledin,
Habibin
Muhammet’le bin bir kelâm eyledin,
Son
mukaddes kitapla sırrı tamam eyledin
Biri
var bu dâvaya, biri var, “ hülya” diyor.
Vehbi Kızılgün
(Vehbi Ediboğlu), Siirt
VEHBİ EDİBOĞLU (Kızılgün)
İÇİN NE DEDİLER?
“Kıskanç
bir sanatkâr gurûriyle işlediği veciz ve düşündürücü şiirleriyle daha çok
dikkat nazarlarımızı üzerinde toplayan Vehbi Kızılgün bir şiirinde bizi ne
derin bir felsefe problemiyle karşı karşıya bırakıyor:…
Ve
yine “Teşyi” adlı şiirinde aynı tema üzerinde durur:
Onun,
“Cenup Düşünceleri”, “Yaşanmış Saâdetler” ve “Azat” adlı şiirleri bu tarzın
nefis örnekleri arasındadır.
Her
mısraı üzerinde ayrı ayrı durabileceğimiz bu son başarılariyle Vehbi Kızılgün
gerçekten ileri bir adımdır.. Onu, edebiyat tarihimizin sayfalarına terk
ederken duyduğumuz kıvanç büyük olacaktır.”
Abdullah Rıza
Ergüven, Resimli Yedigün Şairleri Antolojisi 1937-1947
***
“Vehbi Kızılgün bu günkü hâliyle “eski”
dediğimiz şiirin en yeni ve mutlaka en başarılı şairidir.”
M. Sunullah
Arısoy, Deste Yeni Türk Şiiri-1
***
Vehbi
Kızılgün’ün Varlık’taki şiirleri. Sözcüklere hakkının veren bir sanatçıydı…
İkincil
tatlar daha yadsınamaz tatlardır. Öyle bir tat duyardım onun dizelerini
okurken.”
Cemal
Süreya, Günler, 310.Gün, Saklı Güldeste
***
“Sunullah
Arısoy’dan mektup: “ Doğrusu, benim için de iyi bir ozandı. İçine dönük,
çalışmalarını gün ışığına çıkarmaktan ürken, ama şiiri bilen, şiir mayası olan
bir kişiydi. Varlık’a ilk şiirlerini, zorla ben yolladım. Hisar’a daha yakındı.
Divan şiirini çok iyi bilirdi. İyi bir öğretmendi.”
Cemal Süreya ,
Günler, 336.Gün, Saklı Güldeste
***
“Vehbi
Kızılgün de (sonradan Vehbi Ediboğlu olmuştu) dergilerde şiirlerini tatla izlediğim
bir sanatçıydı. Çokluk Varlık dergisinde rastlardım şiirlerine. Heceyi güzel
kullanan, dizelerinde parmak hesabına yenilmeyen bir şairdi. On beş yıl var ki
şiirlerine rastlanmıyor. Bir süre önce bir yerde şöyle bir göründü, sonra yine
yitip gitti.
Cemal
Süreya, “Günübirlik”ler, Şiir Yaz Denize
At
***
“Sedat
UMRAN şöyle diyor: 1940’ lı yıllarda Prof. Şara Sayın’ın evinde şiir
toplantıları yapar, Alman şiirini incelerdik. Bu toplantıların birinde
Kızılgün’ün, o sıralarda yeni okuyup çok beğendiğim, “Azat” isimli şiirini
Behçet Necatigil’e gösterdim. Necatigil şöyle demişti: Kızılgün bu şiirde
klâsik bir temi işliyor, ama son derece başarılı oluyor!... )
İnanç
boyutu bulunan bir iç âlemine sahip Vehbi Kızılgün’ün tasavvufi şiirleri de vardır.”
***
Osman Nuri, Ülke
Dergisi , Yıl 2 Sayı: 30, İzler ve
Sözler
“Vehbi
Kızılgün’ün Varlık’taki şiirleri. Sözcüklere hakkını veren bir sanatçıydı…
“İkincil
tatlar daha yadsınamaz tatlardır. Öyle bir tat duyardım onun dizelerini okurken.”
Cemal Süreya, Günler,
310.Gün, Saklı Güldeste
***
Sunullah
Arısoy’dan mektup:
“
Doğrusu, benim için de iyi bir ozandı. İçine dönük, çalışmalarını gün ışığına
çıkarmaktan ürken, ama şiiri bilen, şiir mayası olan bir kişiydi. Varlık’a ilk
şiirlerini, zorla, ben yolladım. Yanılmıyorsam, Yeni Şiirler...
Kitaplarında
da birkaç şiiri olacaktır. Hisar’a daha yakındı. Divan şiirini çok iyi bilirdi.
İyi bir öğretmendi.
Cemal Süreya ,
Günler, 336.Gün, Saklı Güldeste