Mehmet Güneyli

Türk Halk Müziği Sanatçısı, Müzisyen

Doğum
08 Ağustos, 1952
Ölüm
11 Eylül, 2021
Eğitim
İlkokul mezunu.
Burç

Müzisyen, Türk Halk Müziği Sanatçısı (D. 8 Ağustos 1952, Diyarbakır – Ö.  11 Eylül 2021, Diyarbakır). Diyarbakır’ın yetiştirdiği önemli sanatçılardan, Türk Halk Müziği Sanatçısı Mehmet Güneyli, kendisiyle yapılan bir röportajda, kendi hayat hikayesini, hayata bakış açısını şu sözlerle anlatmıştı.

“Müzik, Uzay, Resim, Tabiatı Dünyayı uzaydan seyretmeyi ve dinimi çok seviyorum..Oturmasını kalkmasını,konuşmasını bilmeyen,nasihat dinlemeyen yeni nesili kaybettikten sonra kıymet arayan,fırsatçılığı sanat edinmiş,insan görünümündeki şeytanlardan İnsanların zaafından faydalanan çıkarcı egoist menfaat perestlikten nefret ediyorum.. Dürüst ol dürüst olmak kadar güzel birşey yoktur bence..

08-08-1952 Diyarbakır da bostanda doğmuşum..Rahmetli anam benim,doğduğum günü tam olarak kaydettirmiş hayata bu güne kadar tek doğru olan şeydir bu.. Ben doğmadan 5 ay önce ölmüş babacağızım ne ben onu ne de o beni görmeden göçüp gitmiş bu dünyadan.. İlkokulu İnönü İlkokulu nda okumaya çalışıyorken sahipsizlikten okuyamadım..Çalışkandım, yetimdim diye yaramaz haylazdır dediler beni okulumdan sürgün ettiler,hemde köy okuluna .. Ordada okuyamadık tabi Alipınar İlkokulu müdürüm 4 yıl sonra çağırtırdı beni zorla diplomamı verdirtti.. "OĞLUM MEHMET BİR TÜRKÜ SÖYLE SANA DİPLOMANI VEREYİM" dedi.. Hiç unutmam bir uzun havaydı AMAN ÖKSÜZ OĞLAN DERKİ BÜLBÜLLER ÖTMEZ parçasını söylerken ağlamıştı beni çok seviyordu..Sanki biliyordu onu bir daha göremiyeceğimi..Evet öylede oldu bir daha ne o beni ne de ben onu görebildim..

Babam öldükten sonra zavallı Anamı rahmetli babamın öz yeğenine vermişler.. Zaten çok küçükmüşler annemle babam evlendiklerinde babam 18 Annem 16 yaşındalarmış.. Ve babam öldüğünde 23 yaşında imiş.. Askerliğini bile yapamamış babam vefat ettiğinde.. O zamanlar ince hastalığı varmış çaresi yokmuş babam o hastalıktan ölmüş.. Aslında sahipsizdim bir tek anam vardı bende öz olan yada bana öyle geliyordu.. Birde öz olan bir ablam vardı babam öldüğünde köye gönderilmişti nenemin yanına kız çocuğudur babalık elinde büyümesin diye kimsesizlik ya bu yani gariplik işte.. Babam öldüğünde ben annemin karnında 4 aylıkmışım annem bana dört aylık hamileymiş.. Babam beni hiç görmemiş bende babamı..

Ben kendimi tam olarak hatırladığımda 6 yaşlarında falandım yaz aylarıydı anneannemin yanına köye dayılarım alıp götürmüşlerdi hayal değil şimdiki gibi hatırlıyorum.. Hafızam güçlüdür bu konuda yapılan iyilikleri de kötülükleri de çok iyi hatırlarım.. Nenem beni gördüğünde boynuma sarılıp ağlamıştı uzun süre beni dizinin dibinden ayırmamıştı sarılıp sarılıp ağlıyor zazaca (mehémin bekesamın seviyamın) mehmedim kimsesizim öksüzüm..Belkide ilk defa görüyordu beni orasını bilemem,ama< xala fat>zazaca,fatma nenem nur yüzlü herkesin sevip saydığı xala fat ım benim..

Ah köyüm çok seviyorum annemin köyünü..Saflıklar dürüstlüklerin erkeğin has kadının namusu için köle gibi çalıştığı bir diyar.. O zamanlar herkesin sürüleri davarları vardı hemde çok fazlaydı sanırım her evde en az 400 baş keçi en az 40 50 civarı sığırı vardı..Ben nenemle zazaca< bızekleri >yani oğlakları otlatmaya başlamıştım ve bundanda çok büyük zevk alıyordum..O dağlarda o yamaçlarda otlak dere kenarlarında bana oyun gibi geliyordu hemde öyleydi akşama kadar koşturup duruyordum nenem arada bir < mehémın hero be etya>mehmetim gel buraya deyip sürekli beni gözünün önünde tutmak istiyordu.. Beni çok seviyordu tabiki bu arada ablam da davarların çobanlığına gidiyordu..Bizim orda hergün bir ev sirasıyla davarların çobanlığına gidiyordu en az iki en fazla 5 kişi, sırası gelen o gün davarları otlatmaya götürüyor akşamda geri toparlayıp getiriyordu..

Hiç unutmam köye gidişimin ilk günleriydi.. Kışları çok sert olurmuş o zamanlar bizim oraların o kadar çok kar düşermiş ki 8/9/10 metreyi bulurmuş kar kalınlığı bizim evin önünde çok yüksek kavak ağaçları vardı her sene ne kadar kar yağdığını nenem ordan bilirmiş. Hatta bir zaman dikkatimi çekti aracın üzerindeki bez parçacıkları neneme sordum bu bezler nedir diye bana gülerek zazaca söylemişti kar bu sene buraya kadar yağmıştı diye bez parçasını göstererek..İşte kışın o karın ağırlığına dayanamayan köy evlerimizin bir kısmı tahrip olur ve ilk baharda yıkılan yerler onarılırdı..

Nedense ben de o sene ilk gidişim sanıyorum hatırladığım kadarıyla belki de ondan önce yine gitmişimdir ama benim hatırladığım o ilk gidişim sandığım seneydi.. Dayılarım evi onarırken ben de oyun olsun hem de aklım sıra onlara yardım edeyim amacıyla yanlarındaydım ki aniden duvar üzerime çöktü ve bayağı da kafam gözüm kırılmıştı.. Hayda herkes seferber oldu koşturmacalar ağlamalar sızlamalar kucaktan kucağa kaçırmalar..Malum doktor ne gezer sargı bezi tendürdiyot merhem ne gezer köyle bizim kazanın arası en az 5 saat yaya atla bile 3 saatte zor gidiliyordu.. O zamanlar dağ yolu araba ne gezer.. Diyarbakır dan kazaya (LİCE)ye kadar kamyonla geliniyordu ordanda katır veya atlarla köye yaya geliniyordu, hem olsa bile ALLAH verdi kim kime dum duma..

Neyse işte günlerimiz böyle geçmek bilmiyordu nedense insanın küçüklüğünde gerçekten de zaman çok uzundu yani bir gün bir yıl gibiydi beklerdik cevizler olsun ağaçlar meyvelerini versin de yiyelim.. Hele sabahları ezan vaktinde kadınların her evin zazacabalkonunda tulum sesleri yankılanırdı ve onların sesleriyle uyanır uyanmaz çaylar demlenmiş zazaca çökelek tere yağı tere yağlı köy yumurtası çok lükse kaçıyordu domates salatalık of of of olamaz böyle bir lezet burnumda tütüyor burcu burcu kokan tabiat kekik nane dağ yosunu bahçelerin kokusu serinliği anlatılmakla yaşamak arasındaki fark bu olmalı bence.. Herkes iş başına kimisi tarlasını çapalamaya kimisi tarlasını sulamaya eyer sebzeler yetişmişse sebze toplamaya.. Hele kadınlar yakınlarda bir gün daha gidip gördüm değişen birşey yok o konuda bir bakıyorsun tarlada bir bakıyorsun çamaşırda bir bakıyorsunuz ahırda bir bakıyorsunuz yemek hazırlıyor bir bakıyorsunuz davarların sütünü sağıyor bir bakıyorsunuz tezek topluyor bir bakıyorsunuz ormana odun toplamaya gitmiş dönüyor bu ne çalışkanlık bu ne azim anlayamadım,nasıl dayanıyorlar bu kadar ağır çabalara halen bilmiş değilim..

Acaba diyorum o eli başı gözü sürmeli boyalı şehirli yaşantısındaki kadınlardan kaçı yaşayabilir böyle bir yaşamı merak ediyorum. Köy kadın hali başkadır tam bir anadır.. Evet akşam olur erken saatte insanlar o yorgunlukla evde yemeğini yer yemez bir bakmışsınız ki uykuya geçmiş bile.. Hele geceleri bir başka güzel olur gökyüzü ben çocukluğumdan beri nedense gök yüzünü seyretmeyi çok severim hele ay ışığı olmadığı geceler gözlerimi gök yüzüne çevirir yıldızların hareketlerini izlerim.. Zaten bizim köye sanırım 90 lı yıllardan sonra elektrik gitmiş ama halen elektrik yok sebep terör.. O zamanlar çok daha güzeldi bence televizyon telefon radyo gazete kötü haber şımarık insanların yaptıkları pisliklerden be haberdik saf temiz duygularımızla huzurlu yaşıyorduk.. Çıkarcı,faşist emperyalist rantçı kesimlerin hükümlenmediği zamanlardı keşke hep öyle kalsaydı.. Öyle ki bazen çok yükseklerden bir uçak geçerdi nenem zazacaoğul bu nedir böyle bu nasıl bir kuştur derdi bilmezdi uçak nedir araba nedir deniz nedir vapur gemi tren nedir sinema fotoğraf nedir bilmezdi görmemişti garibim yalan nedir sahteyle gerçek arasındaki fark nedir kötülük bilmezdi gözünü dağda açmış dağda büyümüş Allah'ın yolunu Kuran-ı Kerimi boynundan eksiltmez abdestsiz sofraya oturmazlardı..

Neler ettiler o tertemiz insanlarımıza evinden yurdundan bağından bahçasından davarından( en kötüsüde dürüstlüğünden ettiler,yalana zorladılar sahtekarlığı aşıladılar düzen bu siyası davranacaksın dediler)Günler haftaları haftalar ayları silip yutmaya başladığında ben Diyarbakır'a anacağızımın yanına dönmüştüm garip ablam gene kalmıştı o köyde dönerken beni görmemek için o gün dağa davarlara başkasının yerine gitmişti ağlayarak arkasına bile bakmadan beni yine kaybetmişti bir tane kardeşi vardı tam ona kavuştum derken işte yine zalimce zaman akıp gitmiş ve bir tanecik kardeşini yolculamağa cesaret edememişti tahammülü yoktu bu ayrılığa en iyisi mi bağrına taş basıp arkasına bile bakmadan ağlayarak davar peşine dağa gitmişti.. Akşam eve döndüğünde nenem le birlikte beni sayıklamış bi dahaki ilk bahara kadar yollarımı gözleyerek ağlarmış..”

 

 

Vefatı:

 

Diyarbakır’ın yetiştirdiği  önemli  değerlerden, Türk Halk Müziği Sanatçısı Mehmet Güneyli, 11 Eylül 2021 günü Diyarbakır’da vefat etti.

Vefatı büyük üzüntü yaratan Mehmet Güneyli için, sanatçı dostlarından İbrahim Çağlar, duygularını şöyle dile getirdi.

“Ne yazacağımı ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum. Clas otelde yıllarca beraber sahne yaptığım çok ama çok sevdiğim abim Mehmet Güneyli yaşam savaşını kaybetti. Biz ondan razıydık. Rabbimde razı olsun. Mekanın cennet olsun. Ah Mehmet abi ah kahrettin bizi  Ne kadar üzüldüğümü anlatamam.”

KAYNAK: İbrahim Çağlar (Facebook paylaşımı, 11 Eylül 2021).

 

ŞİMDİ TANIDINIZ MI BEN KİMİM DİYE ?

Kimsenin ekmeğiyle büyümedik ekmek nasıl kazanılır öğrendik..

Kimsenin namusuyla oynamadık namussuzluğu öğrenelim diye..

Namusumuzla yaşadık dimdik herkesin yüzüne bakalım diye..

Yere bakmadık yürek yakalım diye yürek acısını bildiğimiz için..

Kimseyi incitip kırmadım kırılırım ince ruhlu duygusalım diye..

Mahpus damına düştüysek tuzak diye oyun diye düştük..

Sürgünler yaşadık boyun eğmedik diye..

Yere tükürmedik tükürüğümüzü yuttuk pişman lık duymayalım diye..

Onur kırmadık insan incitmedik kahraman ilan edilelim diye..

Tabuları yıkmadık basamakları bu yaşıma gelene dek yavaş tırmandık..

El etek öpmedik dünya hevesi olan şöhrette gözüm yok diye..

Parası var diye de kimseyle dostluk kurmadık mahçup oluruz diye..

Bana bir el uzatana canımı heba ederim dercesine yaklaştım..

Samimiyeti asla su istimal etmedim bedelini ödemeyeyim diye..

Bugünüme kadar halen kiralardayım kul hakkı yemedim diye..

Bu güne kadar ne bu devletin askerine ne polisine küfür etmedim..

Lakin bu devletin bana bir faydasını da görmedim hep geriledim..

Ne bir parti ne politika nede siyaseti sevemedim yalancılıktır diye..

Amaçları halkı dolandırıp cukkacılık olduğundandır hep öyle bildim..

Kürt, Türk, Çerkez, Arap, Zaza Abaza, Din, Dil, Renk, Irk ayırmadım insan diye..

ŞİMDİ TANIDINIZ MI BEN KİMİM DİYE?

 

KAYNAK: İbrahim Çağlar (Facebook paylaşımı, 11 Eylül 2021).

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör