İslam Bilgini, Kanaat Önderi, Tasavvuf Büyüğü, Kâdiriyye (Kadirilik) Tarikatının Kurucusu (D. 1078/1079, Gilan / İran – Ö. 16 Şubat 1166, Bağdat / Irak). Tam adı Muhyiddin Ebû Muhammed Abdülkâdir b. Ebî Salih Mûsâ ez- Zâhid el-Geylânî el-Hanbelî’dir. Abdülkâdir Geylâni olarak meşhurdur. Doğum yeri olan Geylan (Araplarda Cîlân=, İranlılar arasında ise Gîlân olarak ifade edilir) Hazar Denizi’nin güneyinde, İran’ın kuzeybatı tarafında kalan bölgenin adıdır. Bugün İran sınırları içerisinde yer almakta ve aynı isimle anılmaktadır.
Kaynaklar
Abdülkâdir Geylânî’nin doğum tarihi hakkında farklı görüşe sahiptir. Bir kısmı
Abdülkâdir Geylânî’nin doğum tarihinin 470/1077-1078 yılı olduğunu belirtirken,
diğer bir kısmının görüşü 471/1078-1079 yılı olduğu şeklindedir. Bazıları yorum
yapmaksızın her iki tarihi birlikte kullanırlar. Çağdaş araştırmacılar ise
genellikle 470/1077-1078 yılını tercih etmektedirler.
Baba
tarafından nesebinin Hazreti Ali’ye ulaştığını ifade eden görüşler onu “Şerif”
olarak kabul etmektedirler. Anne tarafından ise Hazreti Hüseyin’e ulaşan
silsileden bahseden kaynaklar daha yoğunlukta “Seyyid” olduğunu vurgular.
Babası
Mûsâ Cengidost (Zengîdost) hakkında fazla bilgi bulunmamakla birlikte onun
savaşlardaki yiğitliğini ya da zenci dostu olma ihtimalini değerlendirmemizi
icap ettirir. Abdülkâdir 18 yaşına gelmeden genç yaşta babasını kaybeder.
Annesi Ümmü’l-Hayr Emetü’l-Cebbâr Fatima bintü Ebî Abdillah es-Savmaî’dir.
Kaynaklarda annesinin saliha ve kerâmet sahibi bir kadın olduğunun altı
çizilir. Anne tarafından dedesi olan Ebû Abdillah es-Savmaî ise hayır, tevekkül
ve tefviz sahibi bir zat olup, Abdülkâdir’in aynı zamanda önemli meşâyıhından
idi.
İlmi
bir çevrede doğup büyüdüğü ve daha sonra da zamanın büyük ilim merkezlerinden
Bağdat’a giderek dini ilimleri burada tahsil ederek, ilmî şöhretine burada kavuştuğu
anlaşılmaktadır. Bağdat’ta mensup olduğu Şafiî mezhebini bırakarak mizacına
uygun olduğunu düşündüğü Hanbelî mezhebine girer. Bu mezhebin yaygınlaşması ve
güçlenmesine katkı sunar.
Dinî
ilimlerden Fıkıh, Akaid, Hadis ve Edebiyat tahsilinde onu yetiştiren pek çok
sayıdaki hocalarından bir kaçı şunlardır:
Ebu’l-Hattâb
Mehfûz b. Ahmed b. el-Hasan b. Ahmed el-Kelvâzânî
El-Kâdî
Ebû Sa’d el-Mübârek b. Ali b. el-Hüseyin el-Muharrimi
Ebu’l-Vefâ Ali b. Ukayl b. muhammed b. Ukayl b. Abdillah
Ebu’l-Hüseyn
Muhammed b. el-Kâdî el-Kebir Ebî Ya’lâ
Muhammed b. el-Hüseyin
Ebu’l-Hüseyin
el-Mübârek b. Abdilcebbâr b. Ahmed es-Sayrâfî
Ebu
Galib Muhammed b. el-Hasan el-Bakıllânî
Ebu
Bereket Hibetullah b. el-Mübârek b. Musâ es-Sekâtî
Ebu
Zekeriyâ Yahyâ b. Ali b. Muhammed es-Şeybâni
Abdülkadir
Geylâni, dini ilimlerini tamamladıktan sonra riyâzat ve mücâhedeye başlamıştır.
Ancak Tasavvufi anlamda intisabı Hammâd ed-Debbâs’ın huzurunda olur. Bu
birliktelik ileride yoğunlaşacak olan tasavvufî hayata bir başlangıç olmalı ki
araştırmacılar bu iletişimi “sohbet şeyhliği” olarak değerlendirirler. Hammad,
Geylânî’yi tasavvufî bir hayata hazırlar. Bu aralar sıklıkla münzevi bir hayatı
tercih eden Geylânî’nin, 25 yıllık bir dönemi kapsayan uzlet hayatının adresi
daha çok viranelerdir. Geylânî’nin asıl tarikat mürşidi, ona tarikat hırkası giydirecek
olan Ebu Sa’d-Muharrimî’dir.
Abdülkâdir
Geylânî ilim tahsilini ve tasavvufî arayışını böylece tamamladıktan sonra h.
521 yılının Şevval ayında (milâdi 1127 yılının Ekim-Kasım ayları) Ebu Sa’d
el-Muharrimî’nin Bâbü’l-Ezc’deki Medresesi’nde vaaz meclisi tertip etmeye
başlar. Son derece tesirli, akıcı ve samimi olan bu vaazları önceleri pek az
sayıda kişi dinlerken kısa zamanda ünü yayılır. Sohbet meclislerine devam
edenler arasında değişik din mensupları da vardır. Öyleki Yahudi ve
Hristiyanlardan pek çokları bu vaazlardan sonra müslüman olmuşlardır.
Abdülkâdir
Geylânî’ye pek çok sıfat ve lakap verilmiştir.
Bazıları arasında “Kutbu’l-evliyâi’l-kirâm, Şeyhu’l-Müslimîn
ve’l-İslâm, Rüknü’ş-şeria, Alemü’t-tarika Şeyhu’ş-Şüyuh, Kıdvetü’l-evliyâ ve
Üstâzu erbâbi’l-vücûd” sayılabilir. Ancak bunların dışında Geylânî’nin çok önemli üç lakabı vardır. Muhyiddin,
el-Bâzu’l-Eşheb ve el-Gavsu’l-Geylânî.
Dört
defa evlendiği kendi ifadeleriyle ortaya konularak bu evliliklerden 22’si kız,
27’si erkek olmak üzere toplam 49 çocuk dünyaya gelir.
Çocuklarının
sayısının fazla olması bir bakıma tarikatının yaygınlaşmasında en önemli
unsurlardandır. Evladından bir kısmı tarikatının halifesi olup, babalarının
mirasına sahip çıkmış ve onun intişarı için büyük çaba göstermişlerdir.
Uzun
ve verimli geçen hayatının son günlerinde ağır bir hastalık geçirerek geride
pek çok sayıda talebe ve mürid bırakarak 16 Şubat 1166 Cumartesi gecesi Bağdat’ta
vefat etmiştir.
Vefatını
müteakip akın akın gelen insanlar cenaze namazını kılmak için hazır bulunmuşlar. Eşi
görülmemiş bu topluluğa İmamlığı oğlu Abdülvehhab yapmıştır. İzdiham yüzünden
cenaze ancak gece defnedilebilmiştir.
ESERLERİ:
İlk
kaynaklardan itibaren Abdülkâdir Geylânî’nin kitap telif ettiğine ve şiirler
yazdığına dair bilgiler olmakla beraber eserleri hakında bilgi veren şahıslar İbn
Kesir ve İbn Recep’tir. Bu eserler, el-Gunye li-tâlibî tariki’l-Hak ve Fütuhu’l-gayb’tir.
Ancak
Geylânî’ye nisbet edilen ve bugün kütüphanelerde irili ufaklı pek çok eser
bulunmakla beraber, bazılarının Geylânî’ye ait olmadığı, bazılarının
eserlerinden derleme olduğu ya da bir kısmının ise bölüm tekrarları olduğu anlaşılmaktadır.
2021
yılında ekranlara gelen “Hay Sultan” dizisinde Abdülkadir Geylani rolünü ünlü
oyuncu Çetin Tekindor canlandırmıştır.
KAYNAKLAR:
B. Lawrence,
“ʿAbd-al-Qâder Jīlânī”, EIr., I.
Dilaver
Gürer, Abdülkâdir Geylânî, Hayatı, Eserleri, Görüşleri, İnsan Yayınları,
İstanbul, 1999.
D. S.
Margoliouth, “Abdülkâdir”, İA, I, 80.;
a.mlf., “Kâdiriye”, İA, VI.
el-hamevî,
Ya‘kut, Mu‘cemu’l-Bûldân, Beyrut, 1986,
II.
el-Kazvinî,
Zekeriyâ, Âsâru’l-Bilâd, ve Ahbâru’l-İbâd, Beyrut, ts.
el-Sem
‘ânî el-Ensâb(neşr. Abdullah Ömer el-Bârudî),Beyrut, 1988.
eş-Şettânufî,
Nureddin, Behcetü’l-Esrâr, Mısır, 1304.
ez-Zehebî,
Siyeru alami’in-nübelâ,Beyrut, 1985.
Harîrî
zâde Mehmed Kemaleddin, Tıbyânu Vesâilu’l-Hakâik, Süleymaniye Ktp., İbrahim
Efendi, nr. 430-432, III.
Hasan Câf,
“eş-Şeyḫ ʿAbdülḳâdir el-Kîlânî”, ed-Dirâsâtü’l-İslâmiyye,
sy. XIII/2, İslâmâbâd 1978.
İbnu’l-Cevzî,
el-Muntazam fî târihi’l-Ümemi ve’l-Mülûk, Beyrut, 1992.
İmam Rabbânî, el-Mektûbât, İstanbul 1963.
Jacqueline
Chabbi, “ʿAbd al-Ḳâdir al-Djīlânī personnage historique”, St.I,
XXXVIII, 1973.
Reşid Rızâ,
“ʿAbdülḳâdir”, DM, XI.
Sühreverdî,
ʿAvârifü’l-maʿârif, Beyrut 1966.
Süleyman
Uludağ, Abdülkâdir-i Geylânî, TDV İslam Ansiklopedisi, 234-239, İstanbul, 1988.
Nureddin
Fîruzâbâdî, Nüzhetü’n-Nâzır fî tercemeti’ş-Şeyh
Abdülkâdir, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2105.
W. Braune, “ʿAbd
al-Ḳâdir al-D̲j̲īlânī”, EI2 (İng.),
I, 69-70.; a.mlf. – Abdünnebî Kevkeb, “ʿAbdülḳâdir el-Ciylânî”, UDMİ, XII.
Yusuf
Muhammed Taha Zeydan, Abdülkâdir el- Cîlânî Bazullahi’l-Eşheb, Beyrut, 1991.
(Bu biyografi
Doç. Dr. Mehmet Sait Mermutlu tarafından hazırlanmıştır)
Fütuhu’l-Gayb,
Abdülkādir-i Geylânî’nin, tekke, medrese ve sohbet meclislerinde yaptığı
konuşmalarının oğlu Şeyh Abdürrezzâk tarafından yetmiş sekiz bölüm olarak
hazırlanarak istifadeye sunulmuş bir eserdir. Fütûḥu’l-Gayb’da
dünya, zühd, takvâ, fakr, havf ve recâ, rızâ, teslimiyet, müridlik, müşâhede,
mârifet, nefis gibi tasavvufun genel konuları halkın anlayacağı şekilde açık
bir üslûpla anlatılmıştır. Bu eser içerisinde yer alan ve oğluna yapmış olduğu oldukça
geniş olan vasiyetin muhtasar kısmını veriyoruz:
“Ey oğul! Bilmiş
ol ki, önce Allah‘tan gerektiği gibi korkmanı, O’na itaat etmeni, O’nun
şeriatına sarılmanı ve çizmiş olduğu sınırları korumanı, vasiyet ederim.
Bilesin ki sen
hareket ve duruşlarından sorumlusun ve sorguya çekileceksin. Şu hâlde içinde
bulunduğun vakte en uygun olan şey neyse onunla uğraş. Lüzumsuz işlere vakit
harcama.
Allah’a, Resulüne
ve Allah’ın veli kullarına itaat et. Allah’a hakkını ver. O’nu herhangi bir
şeyle yükümlü görme ve her hâlinde dua et.
Müslümanlar
hakkında hüsn-ü zan besle (onlara karşı iyi niyetli ol). Onlarla birlikte bütün
hayırlara koş. Kalbinde biriyle ilgili kötü bir düşünce ve kin taşırken uyuma.
Sana haksızlık eden için bile dua et ve Allah’ı gözet.
Helâl lokma
yemeye bak. Bilmediğin konuları âriflere sor. Allah’tan utan.
Daima Allah’la
birlikte olmaya gayret et. Allah’tan başkası ile arkadaşlığın yine O’nun
beraberinde olduğu kişilerle olsun. Allah’ın dışındakilerle O’nun eşliğinde
arkadaşlık et. Her sabah bir dilim ekmeğini olsun sadaka ver. Akşam olduğunda o
gün ölen müslümanlar için cenaze namazı kıl. Akşam namazını kılınca istihare
namazı kıl. Sabah ve akşam yedi kez: “Allahım bizi ateşten koru” diye dua et.
Haşr sûresinin sonundaki “Hüvallâhüllezî” âyetlerini oku ve öncesinde,
“Eûzübillâhi’s-semî’i’l-alîmi
mineşşeytanirraciym” diyerek Allah’a sığın. Başarıya ulaştıran ve yardım eden
Allah’tır. Yüce ve büyük olan Allah’ın yardımı olmadan ne güç ne derman vardır.
Oğlum! Sana
fakirliği hoş karşılamanı tavsiye ederim. Zira bizim fakirlikten kast ettiğimiz
daha başkadır. Fakirlik, Şeyhlere saygıyı elden bırakmamak aynı zamanda aza
kanaat edip bu duruma katlanmaktır. Şeyhlere karşı gösterilen saygının
korunması, insanlarla ilişkilerin güzel yollarını ve kardeşlik bağlarının
kuvvetlenmesini sağlar. Fakirlik bir bakıma, küçüklere öğüt vermeği, büyükler
için hayırhah olmayı gerekli kılar. Allah için, dinî hususlardan dolayı birini
sevmek ya da birine düşman olmak müstesna kin ve düşmanlığı terk et.
Oğlum!
Bilmiş ol ki Fakirliğin hakikati, senin yaratılışta bir benzerin olan kimseye
ihtiyaç duymamandır. Zenginliğin hakikati de, yine seni yaratılışta bir
benzerin olan kimseye ihtiyaç duymamandır. Şüphesiz ki tasavvuf bir haldir,
kıyl-ü kaal ile uğraşan kimse için böyle bir hal düşünülemez. Bununla beraber
sen bir fakir gördüğün zaman ona hemen ilimle başlama, merhamet ve şefkatle
başla, yoksa ilk karşılaşmada ilim onu kaçırabilir senden. Fakat merhamet ve
şefkat bunun aksine onu yaklaştırır.
Oğlum! Yine
bilmiş ol ki; Gönülden gelen cömertlik, İbrahim Peygamber’in; İlahi takdire
razı olmak, İshak Peygamber’in; Sabır, Eyyûb Peygamber’in; Manevi işarete kapı
açmak, Zekeriya Peygamber’in; Gurbet, Yusuf Peygamber’in; Kaba yünden elbise
giymek, Yahya Peygamber’in; Taat için gezip dolaşmak, İsa Peygamber’in; Fakirliği
benimsemek, Allah’ın Nebisi Resulü Sevgilimiz Efendimiz şefaatçimiz Muhammed
Mustafa’nın özelliklerindendir.
Oğlum!
Zenginlerle izzet ve şerefini koruyarak: fakirlerle de alçak gönüllüğü ifade
ederek görüşüp arkadaşlık et. Her işinde ihlastan yana ol. İhlas, halkın
işlediğin amele bakıp bakmadığını unutmandır. Allah’ın da devamlı suretle o iş
ve ameli gördüğünü hatırından çıkarmamandır. Sebepler konusunda Allah’ı suçlama,
her halinde Allah’a yönelip dayanmakla sükûnet bul! Aranızda yakınlığı, sevgiyi
ve sadakati vesile sayarak kendi ihtiyacını kendin bulup meydana getirmeyi
bırakıp insanlardan birine güvenip tembelliği benimseme.
Fakirlere şu üç hususu gözeterek hizmette kusur etme; a) Onlara karşı her zaman
alçak gönüllü ol ve görün. b) Güzel ahlakın örneklerini göstermeyi unutma. c)
Nefsini her türlü kir ve pastan temizleyip berraklaştır. Nefsini öldür ki, hayat
bulasın. Halk arasında Allah’a yakın olanı, ahlak cihetiyle en güzel ve en
geniş olanıdır. Amellerin en üstünü, sırra riayet edip kulluk konusunda Allah’tan
başkasına iltifat etmemektir. Fakirlerle birlikte olduğun zaman onlara sabrı,
birde hakkı tavsiye et! Dünyadan sana iki şey yeter: Fakirlerle sohbet etmek ve
büyüğe hürmet etmek. Bilmiş ol ki oğlum! Fakir, Allah’tan başka hiçbir şeyle
zengin olmayandır. Oğlum! Senden aşağı olanlara saldırman zayıflığın
alametidir. Kendinden üstün kimselere saldırman ise böbürlenmenin işaretidir.
Şüphesiz ki
fakr ile tasavvuf ikisi de çok ciddi kavramlardır; sakın onlara ciddi olmayan
şeyleri karıştırma. İşte bu; benim sana olan, vasiyetimdir. Aynı zamanda
duyabilecek durumda olan müritlerime de vasiyetimdir.
Hazırlayan: Mehmet SAİT MERMUTLU