Devlet
adamı ve tarihçi (D. 1603, Urgenç - Ö. 1663, Hive). Yadigâr Han
olarak da bilinir. Cengiz Han soyunun Seybani hanedanındandır. Arap Muhammet Han ile Mihr Banu Hatun’un oğludur. 1643-63
yılları arasında Hive Hanlığı yapan bir devlet başkanı ve tarih yazarıdır. Han
olmadan önce İran’da on yıl çok iyi bir öğrenim gördü. Onun hükmü altında Hive
altın çağını yaşadı. Önemli bir kaynak olan ve Ana Asya’nın tarihini anlatan, aynı
zamanda Türklerin kökenine dair kitapları Kıpçak Türkçesi ile yazmıştır. Babası Arap Muhammed Han’ın sağlığında genç yaşta Kat’a
vali olarak atanarak (1619) devlet yönetiminde görev aldı. Kardeşleri İlbars ile Hubeş’in ayaklanmaları sırasında babasının yanında yer aldı. Babası yenilerek kardeşleri tarafından öldürülünce Buhara Hanı
İmam Kuli Han’a sığındı (1620).
Gazi Bahadır Han, ağabeyi İsfendiyar Han’ın hükümdarlık savaşımına
yardım etti. 1623’te tahta çıkan İsfendiyar Han, Urgenç’i vererek onu ödüllendirdi. Bir süre Urgenç’te yaşadıktan sonra, Harzem hanı olan
İsfendiyar Han’ın baskı yaptığı
Özbekleri çevresinde toplayarak
ağabeyine karşı tavır aldı. İsfendiyar
Han, bu hareketi zorla bastırınca
Kazakistan’a kaçtı (1626). Ağabeyinin
yokluğundan yararlanarak Hive Kalesi’ni
ele geçirdi (1628). Ancak, İsfendiyar Han dönünce yakalanarak Safevilerin
egemenliği altındaki Ebiverd’e sürüldü (1629).
Safevi hükümdarı Şeyh Safi’den yakın ilgi görerek İsfahan’a yerleştirildi.
Burada kaldığı surece Farsça
öğrendi; Türk tarihiyle ilgili araştırmalar yaptı. Isfahan’dan kaçtıktan sonra bir sure Kalmukların yanında
kalarak Moğol dili ve gelenekleri hakkındaki bilgilerini geliştirdi.
Aral Özbeklerince Urgenç’te han ilan edildi (1642). Anlaşmazlığı düştüğü İsfendiyar’la
mücadele etti ve ona yenildi. Daha önce ele geçirip geri vermek zorunda kaldığı
Hive’ye egemen oldu ve ölümüne kadar hanlığını burada sürdürdü. Buhara hanları,
Safevîler ve Ruslarla sık sık savaştı. İsfendiyar Han’ın ölümüyle, hiçbir zaman onun hanlığını
tanımayan Buhara Özbeklerinin
çekilmeleri üzerine Hive’ye geldi (1645).
Buhara Özbeklerine, Safevilere ve
Kalmuklara karşı savaşarak yönetimini
korudu; Türkmenlerin
başkaldırılarıyla uğraştı.
Bahadır Han, yerini oğlu Ebu Muzaffer’e bırakarak son yıllarını
okuyup yazmakla geçirdi. Tahtı bıraktıktan
kısa bir süre sonra da öldü (1663). Yine Hive hanlarından Ebulgazi unvanlı
iki kişi daha vardır ki onlar ikinci ve üçüncü diye tanınırlar.
Gençlik
yaşlarında öğrenmeye başladığı Arapça ile Farsçayı İran’da kaldığı yıllarda geliştirmişti.
Çağatayca yazdığı tarih kitaplarıyla da tanınan Gazi Bahadır, Çağatayca olarak Oğuzların tarihi niteliğindeki “Şecere-i Terakime” (1659) ve Türkmenlerin tarihi hakkında bilgiler de veren “Şecere-i Türkî”de
XV. yüzyıl başlarından 1663 yılına kadarki Türk Moğol tarihini anlattı. Ölümünden
sonra oğlu tarafından tamamlanan ve yer yer destan özellikleri taşıyan “Şecere-i
Türkî” 1717’den itibaren Fransızca,
Almanca, İngilizce, Rusça gibi çeşitli Batı dillerine
çevrildi. Ayrıca, Ahmet Vefik Paşa (1864), Rıza Nur (1925) ve Muharrem Ergin tarafından
(1975) Türkçe olarak ve ayrıca 1905’te Kazan’da yayımlandı.
Aynı eser 1864’te Ahmet Vefik Paşa tarafından “Tasvir-i Efkâr”
gazetesinde tefrika edilmişti. “Şecere-i Terakime” ise 1937’de Türk Dil Kurumu yayınları arasında, 1974’te “Tercüman” gazetesinin “1001 Temel Eser Dizisi”nde
içinde çıktı. Bu kitaplar İlgi Kültür Sanat Yayınevi tarafından 2010 yılında “Türk’ün Soyağacı” adıyla yayımlandı. Bu
basımın girişinde Bahadır Han’ın kitap ve kendisi hakkındaki şu sözlerine yer
veriliyor:
“Hiç kimse zannetmesin ki, ben bu kitabı kendi neslimi yükseltmek için, hakikati bozarak yazdım. Zaten Hakk beni mümtaz yaratmıştır, buna ihtiyacım yoktur. Ben bütün hakikati olduğu gibi yazdım. Tanrı bana özel olarak üç şey verdi: 1-Askerlik fenni, kanun ve nizamları, orduya komuta etmek sanatı, bir orduyu yürütmek ve harp nizamına sokmak, dostlar ve düşmanlarla söyleşmek; 2- Her türlü şiir ile Türk, Arap ve Acem dillerini; 3- Moğolistan, Turan, İran ve Arabistan’da hüküm süren padişahların tarihini bilmek. İran, Irak ve Hindistan’da benim kadar şair yok dersem yalan söylemem. Fakat gezdiğim ve ahvalini işittiğim yerlerin hiç birisinde Müslüman veya kâfir, benim gibi asker görmedim ve duymadım.”
Hive hanları arasında en ünlüsü kabul edilen Ebul Gazi Bahadır Han, aynı zamanda şair, bilgin ve tabiptir. Tıp konusunda “Menâfîül İnsan” adlı bir eser kaleme almış olan Ebul Gazi Bahadır Han’ın çok daha ünlü ve halen kaynak olarak önemini koruyan iki eseri ise Türk tarihi ile ilgili olanlarıdır.
ESERLERİ:
Şecere-i Türk (Sagara-i Turki, 1661), Şecere-i Terakime
(1663-1664 yılları arasında yazmıştır), Menâfîül
İnsan (tıpla ilgilidir).
KAYNAKÇA: İbrahim Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Mustafa
Kafalı / Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (c. 10, 1994), Büyük
Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi (1968-72), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda
İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Yurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü
(6. bas. 1999), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve
Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013).