19.
Yüzyıl hukukçu şairlerinden (D. 1810, Diyarbekir - Ö. ). Adı Mustafa, müstearı
"Talib"dir. Çeşitli kazaların kadılığında bulunmuş olan Mehmed Şerif
isimli zatın oğludur. Bu sebeple ailesi "Kadızâde" lakabıyla
tanınmıştır. Bu aileye mensup olanlar, halen Kadıoğlu soyadını taşımaktadır. Tahsilini
tamamladıktan sonra ilkin vilâyet kalemi kitâbetinde, sonraları Bağdad'a
giderek Divan kitâbetinde, Süleymaniye ve Erbil kaymakamlıklarında ve ardından
Musul ve Kerkük meclisleri kitâbetinde çalıştı. 1854 senesinde Şam Meclisi
kâtipliğine getirildi. 1861 yılında ise -Karadaş ıslahatına memur edilen- Müşir
Derviş Paşa'nın maiyetinde başkâtip olarak bulundu ve bu vesile ile Avusturya
ve Macaristan'a seyahat imkânına kavuştu.
1862'de
Bosna vilâyeti kitâbetine nakledildi. Bir müddet sonra İstanbul'a döndü.
Oradan da Diyarbekir'e geldi. Fakat burada çok kalmadı. Malatya ve müteakiben
Palu müdüriyetlerine, Oltu sancağı muhasebeciliğine, oradan Erzurum Ziraat
müdürlüğüne ve 1867 de Hüsnü Mansur kaymakamlığına tayin edildi. Bu son görevinde
üç ay kadar çalıştı, İstanbul'a giderek isteği üzerine emekliye ayrıldı ve 1868
de memleketine döndü. 1873 senesinde vefat etti. Mezarı Dağ Kapısı'nda
"Gel beni gör sekisi" yanında idi.
Talib,
bilhassa hiciv sahasında şöhret yapmış şairlerimizdendir. Aynı zamanda
kolaylıkla çok güzel tarihler düşürdüğü de anlaşılmaktadır. Onun "Kamanto" kasidesi,
"Efendi" redifli hicviyesi, Reşid Paşa'ya dair mersiyesi en çok
beğenilen eserlerindendir. Ayrıca "Mefâtîhnâme"
isimli bir eseri mevcuttur. Bu yazma eserin bir nüshası merhum Şevket
Beysanoğlu'nun özel kütüphanesinde idi.
KAYNAK: Eşa, Şevket Beysanoğlu /
Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (2. bas. 1996, c. 1, s. 336-340), İhsan
Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim
Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2015).
Lûtf
ü kerem ü caize-i dembedeminden
Kâlâ-yi
kelâm-ı şuara oldu behalu
Kânı
kürmaj kâm veran nükte şinasa
Ey
mertebe-i kadri felekden yukaru
Medhin
yem-i lûtfun gibi paye mi bulunmaz
Mellâh-ı
hayalim ne kadar etse tekâpu
Bu
kuvvet-i güftar ile emrnaki ne çare
Sima-yi ekâbir gibidir bahtlı
siyeh-rû
Reng-i
ruhi zengi gibi olmaz mütegayyir
Zemzemle
değil, kevser ile eyleseler şu
Çekdim
yed-i endişemi medh-i kübradan
Meddahı
hissa mı olur merd-i sühagû
Tesiri
şitadan teni üryanımı mestur
Etsün
deyu zor eylemeden patladı paltu
Talib
yeter ıtnahı suhan vakt-i duadır
Dergâh-ı
Hudadan budur ihlas ile mercu
KAYNAK: Şevket Beysanoğlu / DFSA (2.
bas. 1996, c. 1, s. 336-340).