Eğitimci, Hukukçu, Şair, Siyasetçi, VI., VII. ve VIII. Dönem Bursa, V. Dönem Ordu Milletvekili (D. 1885, Bursa, - Ö. 30 Ağustos 1954). Kaynaklarda, Muhiddin Baba Bey (Pars), Muhittin Baha Bey (Pars) olarak da geçer. İstanbul Hukuk Mektebi mezunudur. Bursa Bidayet Mahkemesi Üyeliği, Bursa Sultanisi Edebiyat, Mantık ve Felsefe Öğretmenliği, Serbest Avukatlık, Millet Yolu Gazetesi ve Haftalık Bursa Dergisi Sahipliği görevlerinde bulundu.
Osmanlı
devletinin yenilgisi ile sonuçlanan Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan
"Mondros" ateşkesinden sonra, Bursa'da oluşturulan bağımsızlık
yanlısı örgütlerin tümünde etkin görevler aldı. Önceleri bu amaçta bir kuruluş
olarak doğan Cemiyet-i Müderrisin'e ilgi duydu, Teâli-i İslâm Cemiyeti'ne
dönüşmesinde –görev üstlendi. Cemiyetin yayın organı niteliğindeki Bursa
Mecmuası'mn sorumlu yönetmenliğini yaptı, yazıları ve şiirleriyle kitleleri
işgale karşı bilinçlendirmeye çalıştı.
Cemiyet'iıı
1919 başlarında Bolşevikliğe karşı bir bildiri yayımlaması üzerine, pek çok
taşra şubelerinde olduğu gibi Bursa'da da yine büyük olasılıkla Kuvay-ı Milliye
yanlısı örgütlerine katılma kararı almasında etkili oldu. Bu çalışmalarından
ötürü dönemin Bursa valisi Gümülcineli İsmail Hakkı Bey'in hışmına uğradı,
Konya'ya sürgün edildi.
27
Haziran 1919'da Albay Bekir Sami Bey'in 56. Tümen Komutanı olarak Bursa'ya
gelmesi ve Gümülcineli İsmail Bey'in İstanbul'a kaçmasından sonra Bursa'ya
döndü. "Reddi İlhak" ve "Müdafaa-i Hukuk" cemiyetlerinde ön
saflarda görev aldı. Bu arada Kurtuluş Savaşı dönenimin söylencesel örgütü
"Yeşilordu Cemiyeti"nin kuruluşuna katıldı ve ondört genel merkez
yöneticisi arasında bulundu.
1920'de
Bursa'nın işgaline kadar ve 1922-1923 yılları arasında arasında iki kez Hüdavendigâr
Vilâyeti Davavekillcri Cemiyeti'nin (sonra Bursa Barosu) başkanlığım yapmıştır.
22
Şubat 1922'dcn itibaren, Müdafaa-i Hukuk Merkez Kurulu 'mm sağladığı
finansmanla Millet Yolu adında bir gazete çıkardı. Bursa'n 1118 Temmuz 1920'de
işgal edilişine kadar yaşamını sürdüren bu gazetede bağımsızlıktan ve Kuvay-ı Milliye’den
yana bir yayın politikası izledi; genel merkez yöneticiliğini yaptığı
Yeşilordu'nun görüşlerini savundu.
Gazete
bu tutumu nedeniyle, 15 ve 22 Temmuz 1920 tarihli İngiliz haberalma
raporlarında "Bolşevik propagandası" yaptığı savıyla geçti -o tarihte
Bursa işgal edilmiş, gazete yayınına son vermek zorunda kalmış bulunuyordu-.
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Bursa milletvekili olarak girdi. 1920
sonlarında Mustafa Kemal'in direktifiyle Yeşilordu Cemiyeti'nin kapatılması
üzerine, Mahmut Celal Bey (Bayar) ile birlikte, bir süre de Resmi Türkiye
Komünist Fırkası'nda görev aldı.
İstiklâl
Mahkemesi başkanlığı yaptı. İlk mecliste, Mustafa Kemal'in görüşleri
doğrultusunda oluşturulan Müdafaa-i Hukuk Grubu'nda yer aldı. Ne var ki, ikinci
dönemden soma bir süre siyaset dışı kaldı.
Daha
sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden 5. dönemde Ordu; 6, 7 ve 8.
dönemlerde de Bursa milletvekili seçildi. 1950'de yine Cumhuriyet Halk
Partisi'nden Bursa adayı oldu; ne var ki gerek ülke genelinde, gerekse Bursa'da
Demokrat Parti'nin üstünlük sağlaması dolayısıyla milletvekili seçilemedi. Çekirge'de
sahibi bulunduğu sıcak suyu bulunan bahçede 1935 yılında bir toprak havuz
yaptırdı. 1937'dc bunu yüzme sporuna elverişli iki beton havuzla geliştirdi.
Böylece oluşturduğu Havuzlu Park ile Park Otel'i Beden Terbiyesi'ne bağışladı.
2
Mayıs 1954 seçiminde yeniden aday olduysa da CHP'nin yeterli oy alamaması
nedeniyle seçilemedi. 30 Ağustos 1954'te öldü (Bak. BURSA MECMUASI ve MİLLET
YOLU).
Pars Ailesi:
Muhiddin
Baha Pars, bir nedenle Cumhuriyet Halk Partisi Bursa il başkanlığına yazdığı
bir mektupta, Pars ailesiyle ilgili şu bilgileri vermektedir: "Bursa 'da
Şehreküstü mahallesinde kendisine mahsus bir türbede yatan dedem Pars Beyden
başlayarak ecdadım ve ailem 600 küsur seneden beri Bursa'dadır. Vakfettiği
Gemlik zeytin âşânile, oranın ve türbesinin bulunduğu mahallenin tapu harçlarını
vaktiyle kendisine Orhan Gazi tarafından verilmiş olması, Pars Bey'in bir
kumandan olarak Bursa nın fethinde yararlıklar gösterdiğine delâlet eder. Dedem
Pars Beyin, babam Şeyh Hacı Baha Efendinin, onun babası Şeyh Hafız Ahmet
Efendinin fukaralar ve çocuklar için yapılmış vakıfları ve hayırları vardır.
Babanım, Orhan Camii karşısında, hasılatı fakir çocuklara vakfedilmek üzere
yaptırdığı büyük çarşı yanmış, arsası belediye tarafından gasp
edilmiştir..."
İstiklal Marşı
yarışmasına katıldığı şiir:
Gün Doğarken (1934) adlı bir
şiir kitabı da olan Pars, 1921 'de açılan İstiklâl Marşı yarışmasına katılmış
ve yazdığı şiir en beğenilen yedi şiir arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
sunulmuş ise de, 13 Mart 1921 günlü Oturumda Mehmet Akif Ersoy'un yarışma dışı
şiiri "İstiklal Marşı" olarak kabul edilmiştir.
Muhittin
Baha Pars’ın yazdığı marşın sözleri şöyledir:
Altı
bin yıl efendilik yaptın
'Kahraman
Türk' idi cihanda adın
Bir
ateşten siperdin İslâm'a
Sönmeyen
bir güneş gibi yaşadın.
Ey
büyük, ünlü milletim ileri!
Hasma
çiğnetme, koş bu şanlı yeri!
Düşmanın
bir cihansa, dostun Hak
Haklan
elbette müstakil yaşamak.
Atıl,
ez, vur, senindir istiklâl,
Ebedîparlasm
şu al bayrak...
Ey
benim şanlı milletim ileri;
Ele
çiğnetme koş bu ülkeleri!
KAYNAK: TBMM Albümü
2. Cilt 1950-1980 (2010), Metin KÜLÜNK on Twitter: "Yıl 1947 Yer TBMM
Dönem 7 ( twitter.com, 20 Temmuz 2019), Celil Bozkurt / Milli Mücadele'de Muhittin Baha Pars (bursadakultur.org,
14.08.2020), Muhittin Baha Pars
(enbursa.com, 14.08.2020), Önceki Başkanlar - Bursa Barosu (bursabarosu.org.tr,
14.08.2020), Milletin Sesi Muhittin Baha Pars gazete (kitantik.com, 14.08.2020),
Milli Mücadele Döneminde Muhittin Baha Pars (bursadakultur.org, PDF,
14.08.2020), Pars Kardeşler - Bursa'nın Simgeleşmiş İsimleri (bursadakultur.com,
14.08.2020).
ÖZET
Muhittin
Baha Pars, yakın dönemde Bursa'nın sosyal ve siyasal yaşamında etkili olmuş aydınlardan
biridir. Milli Mücadele'de Bursa'da oluşturulan milli direnişin mimarlarından
olan Muhittin Baha Bey, Bursa Redd-i İlhak ve Bursa Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetlerinin kurucuları arasında yer almıştır. Muhittin Baha Bey'in
yayımladığı Millet Yolu ve Bursa Mecmuası, Bursa halkının işgallere
karşı bilinçlenmesinde ve Kuvay-i Milliye'ye desteğine önemli katkılar
sunmuştur. Muhittin Baha Bey, Bursa milletvekili olarak Birinci TBMM'ye girmiş
ve Milli Mücadele'yi yürüten meclisin en aktif vekillerinden olmuştur. Mecliste
Mustafa Kemal Paşa yanlısı tutumuyla dikkat çeken Muhittin Baha Bey, 1. Grup'ta
yer almış ve grubun aldığı kritik kararlarda söz sahibi olmuştur. Başkomutanlık
ve İstiklal Mahkemeleri gibi önemli kanunların çıkarılmasında ciddi hizmetleri olmuştur.
Milli Mücadele'de ortaya koyduğu vatansever tutumu ve fedakar çalışmalarıyla
dikkat çeken Muhittin Baha Bey, büyük zaferin kazanılmasında pay sahibi
olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Muhittin Baha
Pars, Bursa, Milli Mücadele, İstiklal Mahkemeleri, Millet Yolu, Bursa Mecmuası.
ABSTRACT
Muhittin Baha Pars is one of the intellectuals recently been
influential in social and political life of Bursa. Muhittin Baha Bey who was
one of the architects of the national resistance created in Bursa during
National Struggle, also was among the founders of the “Bursa Refusal of Annex”
and “Bursa Defense Law Society”. Muhittin Baha Bey were offered a significant
contribution in the awareness of the people against the occupation and to
support the Nationalists by publishing the Road of Nation and the Journal of
Bursa. Muhittin Baha Bey, entered Parliament as the first deputy of Bursa and
became one of the most active deputies of the Parliament which executing the
national strugle. Muhittin Baha bey known as supporter of Mustafa Kamal, has
taken place in 1st Group and was closely involved with critical decisions. He
has been serious role in issuing ordinances such as “Act of Supreme Millitary
Commander” and “Act of Independence Courts”. Noted for its patriotic attitude
and altruistic work revealed in the National Struggle Baha Pars Bey, has a role
in victory of great war.
Key Words: Muhittin Baha Pars, Bursa,
National Struggle, İndependence Courts, Nation Road, Bursa Journal.
Giriş
Muhittin Baha Bey, Bursa'nın ve
Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın dönem tarihine tanıklık etmiş önemli bir
şahsiyettir. Özellikle de Milli Mücadele'nin sürdürüldüğü dönemde Birinci
TBMM'nin önde gelen milletvekillerinden olmuş, Mecliste yapılan müzakere ve
alınan kararlarda etkili olmuştur. Hakkında yazılanların bölük pörçük bilgilerden
öteye gitmediği Muhittin Baha Bey'in, akademik bir araştırmaya konu edilmesi
zaruridir. Muhittin Baha Bey'in Milli Mücadele dönemi faaliyetlerine geçmeden
önce onun hayat hikayesini özetlemek, ileride yapılacak değerlendirmelerin daha
sağlıklı yapılması açısından önem arz etmektedir.
Muhittin
Baha Pars, 1884 yılında Bursa'da doğdu. Babası, Baba Efendi Tekkesi Şeyhi Bahaattin
Efendi, annesi Nakiye Hanım'dır. Baba soyu, II. Murat döneminde Pars Bey olarak
yaşamış Şeyh Abdullah oğlu Bedrüddin Mahmut Beye dayanır. Muhittin Baha Bey'in
büyük ağabeyi Mehmet Baha B ey, ünlü bir bestekar olup, Abdülhak Hamit
Tarhan'ın manzum piyesi Nesteren'i ve onun eşi Fatma Hanım'ın ölümü üzerine
yazdığı Makber şirini besteledi. Ayrıca
Türkiye'nin ilk müzik dergilerinden olan Alem-i Musiki'yi yayımladı. Geleneksel
Türk musikisi alanında yarattığı pek çok parçaların yanında marşlar ve
operetler de besteleyen Mehmet Baha Bey'in çok sayıda şarkı, müzikli temsiller
ve güfteleri ile birlikte kendisine ait olan çocuk şarkıları da bulunmaktadır. Muhittin
Baha Bey'in küçük ağabeyi Hakkı Baha Bey, Bursa'da İdadi-i Askerisinde,
İstanbul'da Harbiye ve Erkan-ı Harp Mektebi'nde okudu. 1906'da yüzbaşı
rütbesinde iken, Selanik'te, sonradan "İttihat ve Terakki Fırkası"na dönüşecek
olan "Osmanlı Hürriyet Cemiyeti"nin on kurucusu arasında yedinci
sırada yer aldı. 1907'de Cemiyet'in adı "İttihat ve Terakki Cemiyeti"
olarak değiştirildi. Bu dönemde, Harbiye'den sınıf arkadaşı Mustafa Kemal'i,
Suriye'deki sürgün yaşamından firar ederek Selanik'e geldiği sırada Cemiyet'e
üye yaptı.[1]
Muhittin
Baha Bey, Bursa'da Erkek Lisesi'ni, ardından İstanbul Hukuk Fakültesi'ni
bitirdi. 1909 yılında Bursa Bidayet Mahkemesi'ne atandı. 1920-1921 ve 1922-1923
arasında iki defa Hudavendigar Vilayeti Davavekilleri Cemiyeti'nin (Bursa
Barosu) başkanlığını yaptı. Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Bursa'da kurulan
ve tehcir edilen Ermenilerin davasını gören Bursa İdare-i Örfiye Mahkemesi'nde
ücret almaksızın Bursalı memurların dava vekilliğini üstlendi.[2]
Eğitmenlik yönü de bulunan Muhittin Baha Bey, Bursa Sultanisi'nde uzun yıllar
Edebiyat, mantık ve felsefe öğretmenliği yaptı.[3]
Muhittin
Baha Bey, yerel ve ulusal bir çok derneğin kuruculuğunu yaptı ve yöneticileri
arasında bulundu. TBMM'de bulunduğu sıralarda 7 Mayıs 1921'de Ankara'da kurulan
Milli Mücadele yanlısı Türkiye Muallime ve Muallimler Dernekleri Birlik'in
kurucuları arasında yer aldı. Birlik'in 1922 yılında oluşturulan Geçici İdare
Heyeti'nin başkanlığını üstlendi.[4] 22-26
Nisan 1924 tarihinde Ankara'da toplanan Türk Ocakları Umumi Kongresi'nde Merkez
Heyeti üyeleri arasında yer aldı. Ayrıca, 23 Nisan-1 Mayıs 1925 tarihleri
arasında Ankara'da toplanan Türk Ocakları II. Kurultayı'nda Merkez Heyeti
üyeliğine seçildi.[5]
23
Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla birlikte aktif siyasete atılan Muhittin Baha
Bey, birinci TBMM'ye Bursa milletvekili olarak girdi. Ardından on iki yıl
siyasetten uzak kaldı. Bu süre zarfında Bursa'da avukatlık, eğitmenlik ve
farklı derneklerde yöneticilik yaptı. 1935'te yeniden siyasete dönen Muhittin
Baha Bey, TBMM'nin Beşinci Yasama Döneminde (1935-1939) Ordu milletvekili
seçildi. Ardından, TBMM'nin Altıncı (1939-1943), Yedinci (1943-1946) ve
Sekizinci (1946-1950) Yasama dönemlerinde kesintisiz olarak Bursa
milletvekilliği yaptı.[6] 1950
ve 1954'te CHP'den yeniden Bursa milletvekili adayı olduysa da seçimi
kazanamadı. Muhittin Baha Bey, 29 Ağustos 1954'te Bursa'da vefat etti. Mezarı,
diğer ağabeyleri gibi Emir Sultan Mezarlığı'ndadır.
1. Bursa'daki Faaliyetleri
Muhittin Baha Pars, Mondros
Ateşkes Antlaşması'ndan sonra ülkeyi saran işgallere karşı Bursa halkına yön veren
lider şahsiyetlerden biri oldu. O, Mondros'un hemen ardından Bursa Mecmuası'nda kaleme aldığı "Felaket
Karşısında" başlıklı uzun yazıda Bursalılar seslenmiş, halka sağ duyulu
bir kurtuluş reçetesi sunmuştu. "Düçar olduğumuz müthiş felaket-i mağlubiyet karşısında kayıp ettiğimiz
şeylerin matem-i zıyaını tutarken, gözlerimizi kapamamalı, aynı felakete tekrar
düçar olmaktan sıyanet-i nefs için istikbali düşünmeliyiz" diyen Muhittin
Baha Bey, halkı uyanık olmaya ve gerekli dersi çıkarmaya çağırıyordu. Bunun
yanında "kendimize bihakkın sahib, mevcudiyet-i milliyemizi bihakkın
müdrik olmadıkça üstümüzden böyle kuvvetlerin eksilemeyeceği" gerçeğini
hatırlatan Muhittin baha Bey, daha o günlerde milli iradenin gücüne işaret
ediyordu:
"Mağlubiyet ne
kadar büyük olursa olsun, milletimizin azim ve imanı yanında küçük kalmalıdır.
Düşmanlar orduları mağlub ve hatta imha etse de, yaşamak isteyen bir milleti
ortadan kaldırmaya muvaffak olamaz. Mevcut bir millet ise bütün yaşayanlar gibi
tekamüle namzettir. Şu halde bize düşen vazife mazinin kara günlerini atiye
aksettirerek ümitlerimizi zaaf ve izmihlale düşünmekten ictinab ve
tecrübelerden istifade ederek çalışmak, çalışmaktır. Hüsn-ü niyet ve vukuf ile
icra edilen müşterek sai, bir millet için mutlaka hayırlı ve nafi' eserler
vücuda getirir.."[7]
Muhittin Baha Bey, Milli Mücadele'de
Bursa'da işgallere karşı ortaya çıkan ve halkın milli mücadele bilincini
uyandırmayı hedefleyen tüm oluşumlarda görev aldı. Bursa'da sürdürdüğü milli faaliyetlerden dolayı dönemin
Bursa Valisi Gümülcineli İsmail Hakkı Bey tarafından Konya'ya sürgün olarak
gönderildi. Sonradan 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey'in 27 Haziran
1919'da Bursa'ya gelmesi ve Vali İsmail Hakkı Beyin İstanbul'a kaçmasından
sonra Bursa'ya dönebildi.[8]
1.1.
Bursa Redd-i İlhak Cemiyeti
Yunanlıların İtilaf Devletleri'nin desteğinde, 15 Mayıs
1919'da İzmir'i işgal etmesi tüm ülkede nefretle karşılandı. Mondros Mütarekesi
ahkamına aykırı olarak işgallerin günden güne artması ve işgal sahalarına hakim
olan vahşet ve katliam ameliyesi Türk insanını harekete geçirdi. Ülkenin bir
çok bölgesinde işgallere karşı "Redd-i ilhak" ve Müdafaa-i
Hukuk" namıyla direniş örgütleri oluşturuldu. Başlangıçta, propaganda ve
yayın yoluyla bulundukları bölgelerin haklarını koruyan bu örgütler, zamanla
silahlı mücadeleyi benimsemeye başladı.[9]
Bursa'da Milli Mücadele Döneminde
kurulan ilk savunma örgütü olan Bursa Redd-i İlhak Cemiyeti 1919 Temmuzu'nda
kuruldu. Cemiyetin kurucuları arasında Muhittin Baha ve ağabeyi Hakkı Baha Bey
de bulunmaktaydı.[10]
Bu örgütün oluşumu, Yunan tehdidi karşısındaki diğer bölgelere daha geç ve
oldukça yavaş biçimde gerçekleşti. Bu gecikmenin başlıca nedeni, Bursa'da Saray
ve İtilafçıların kuvvetli etkinliğiydi. Cemiyet, türdeş bir fikir yapısından
yoksun olup, farklı görüşte üyelerden oluşmaktaydı. Kimileri, olayların
gelişimiyle Kuva-i Milliye'ye ve özellikle de -hilafetçi yapıları dolayısıyla-
Anadolu Hükümeti'nin dönüşüm sürecine karşı çıkacak ve zaman içinde tasfiye
edildi. Bazıları da Milli Mücadele'ye açıkça cephe alarak işgalcilerle işbirliğine
girdi. [11]
Bursa Redd-i İlhak Cemiyeti,
faaliyetlerini İsmet İnönü Caddesi'nde bulunan Yağcı Cemal Bey'in dükkanının
üstünde bulunan Avcılar Kulübü'nden yürütmekteydi. Cemiyet, daha sonra İzmir
Oteli'nin karşısında bulunan Terzi Muhittin Bey'in dükkanının bulunduğu sokakta
başka bir eve taşındı. Cemiyetin gönüllü veya profesyonel nitelikte silahlı elemanları
bulunmaktaydı.[12] Cemiyet,
bir kaç aylık bir faaliyet döneminden sonra Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne
iltihak etti.
1.2.
Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
İşgallere karşı ülke genelinde faaliyette bulunan Müdafaa-i
Hukuk örgütleri, Sivas Kongresi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
altında bir araya getirildi. Ayrıca, her vilayette bu cemiyete bağlı olarak
müdafaa-i hukuk şubeleri kurulmaya başlandı. Sivas Kongresi'nden yaklaşık bir
ay sonra Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin merkezi, daha önce
Bursa Redd-i İlhak Cemiyeti'ne idari merkezlik yapan Setbaşı'ndaki Avcılar Kulübü'ydü.
Cemiyetin merkezi, sonradan Yeniyol'daki İstanbul Oteli karşısında bulunan
Edremit Oteli'ne taşındı.[13]
Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal
Paşa, 11 Ekim 1919'da Sivas'tan Bekir Sami Bey'e gönderdiği şifreli telgrafta,
Bursa'da güvenilir kişilerden oluşan bir heyet-i merkeziye kurulmasını ve Bursa
dahilinde nahiyelere varıncaya kadar bir Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesine
gidilmesini istedi. Bu doğrultuda Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin merkez
heyeti oluşturuldu[14]
ve heyet, 10 Ekim 1919 tarihinden itibaren çalışmalara başladı. Cemiyetin ilk başkanlığına
Bursa Redd-i İlhak Cemiyeti'nin önde gelenlerinden Erzurumlu Salih Hoca (Mehmet
Salih Yeşil) getirildi. Cemiyetin merkez heyetinde bulunan Muhittin Baha Bey,
Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin aldığı kritik kararlarda doğrudan etkili
oldu. Cemiyetin ilk bildirisi, onun görüşleri dahilinde hazırlandı. Cemiyetin
1920 Nisanında yapılan genel toplantısında başkanlığa Muhittin Baha Beyin
ağabeyi Hakkı Baha Bey seçildi.[15]
Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti,
propaganda organı olarak 22 Şubat 1336 (1920) tarihinde basın hayatına giren Millet Yolu gazetesini kullanmaktaydı. Gazetenin
sahibi ve mesul müdürü Muhittin Baha Bey'di. Bursa'da Vilayet Matbaası'nda
basılan gazetenin masrafları, Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti tarafından
karşılanmaktaydı.[16]
Gazete başlığının altında "Hukuk ve Hakimiyet-i Milliye'nin Müdafi-i Yevmi
Gazetedir" ibaresi yer alırken, logonun altında da Tevfik Fikret'in:
"Millet
yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol/
Ey
hak yaşa, ey sevgili millet yaşa, varol"
mısraları bulunmaktaydı.[17]
Millet Yolu, cumartesi günleri hariç
her gün yayımlanmaktaydı. Gazete, 1927 yılına kadar faaliyette kaldı.
Millet
Yolu, Milli Mücadele ruhunu uyandırmakla birlikte, o günlerde Türk insanına
örnek bir devrim olarak gösterilen Rusya'daki Bolşevik hareketin ateşli
savunuculuğunu da yapmaktaydı. Gazete, İngiliz istihbarat raporlarına girecek
kadar solcu bir kimlik taşımaktaydı. 15 ve 22 Temmuz 1920 tarihli İngiliz
istihbarat raporlarına göre gazetede, Bolşevizm'in neleri savunduğu, neleri
gerektirdiği ve temel ilkelerinin neler olduğuna dair diziler yayımlanıyordu.[18]
2.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki Faaliyetleri
Bu bölümde Muhittin Baha Beyin Milli Mücadele döneminde
TBMM çatısı altında yürüttüğü faaliyetler ele alınmıştır. Öncelikle, TBMM'deki
konumu ve görev aldığı komisyonlar özetlenmiş, ardından Yeşil Ordu, Türkiye
Komünist Partisi, İstiklal Mahkemeleri ve Türkiye Muallim ve Muallimeler
Birliği'ndeki dikkat çekici faaliyetleri değerlendirilmiştir..
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'un 16 Mart 1920'de resmen
işgal edilmesinin ardından Temsil Heyeti adına bütün illere, bağımsız
sancaklara ve kolordu komutanlıklarına bir genelge gönderdi. Genelgede Osmanlı
Mebusan Meclisi'ne katılan üyelerin yanı sıra sancaklarda seçimler yapılmasını
ve yeni üyelerin 15 gün içinde Ankara'ya gönderilmesini istedi. Bursa
Sancağı'nda yapılan seçimlerde Muhittin Baha (Pars), Operatör Emin (Erkul), Necati
(Kurtuluş) Beyler ile Mustafa Fehmi (Gerçeker) ve Şeyh Servet (Akdağ) Efendiler
milletvekili seçildi. Söz konusu isimler, daha önce Osmanlı Mebusan Meclisi'nde
Bursa'yı temsil eden Osman Nuri (Özpay) ve Hasan Fehmi (Kokay) Beylerle
birlikte TBMM'ye katıldı.[19]
Bursa milletvekilleri, TBMM'ye
katılmak üzere 6 Nisan 19120 tarihinde Ankara'ya hareket etti. Hareketten bir
gün sonra Millet Yolu gazetesinde
Muhittin Baha Beyin Bursalı hemşerilerine hitaben yazdığı bir veda yazısına yer
verildi. Muhittin Baha Bey, Türk insanının "hukuk-u aliye-i hilafetin,
haysiyet ve istiklal-i milletin muhafazası uğrunda" kararlı olduğunu
belirtiyor ve TBMM'nin görevini "yıkılmak istenilen taht-ı saltanatı
terhin ve sir edilmek istenilen milleti layık olduğu mertebe-i bülende
isal" olarak niteliyordu.[20]
Muhittin
Baha Bey, TBMM'nin açıldığı andan itibaren değişik komisyonlarda sorumluluk
aldı ve çalışmalarıyla Meclisin dikkat çeken vekillerinden biri oldu. İlk
olarak TBMM'nin 23 Nisan 1920 tarihli Birinci Oturumunda Mustafa Kemal Paşa'nın
tavsiyesiyle Meclis Başkanlık Kurulu katipliğine seçildi.[21] Sonradan
olışturulan Maarif Encümeni başkanlığına getirildi.[22] Ayrıca,
27 Nisan 1920'de Bursa milletvekili Şeyh Servet Efendi'nin takririyle kurulan ve
Milli davanın propagandasını yapan İrşad Encümeni'ne dahil oldu.[23]
Muhittin
Baha Bey, 10 Mayıs 1920'de TBMM'de kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Grubu'nun yönetim kurulunu oluşturan on iki üyeden biriydi.[24] Bundan
dolayı, Grubun Mecliste aldığı kritik kararlarda daima ön planda yer aldı. 5 Ağustos
1921'de TBMM'de cereyan eden Başkumandanlık Kanunu müzakerelerinde kanunun
ateşli savunuculardan oldu. Bu hususta 2. Grubun liderlerinden Hüseyin Avni
Beyle girdiği tartışma dikkat çekicidir. Mustafa Kemal Paşa'ya üç ay süreyle
Meclisin fiili yetkilerini veren beş maddelik kanun önergesini veren dokuz
kişilik listede Muhittin Baha Beyin de imzası vardı.[25] Şairlik
yönü de bulunan Muhittin Baha Bey, 1921'de Maarif Vekaleti tarafından açılan istiklal
marşı yarışmasına katıldı. Yarışmaya 724 şiir iştirak etti ve en beğenilen altı
şiir Meclis Matbaası'nda basılarak milletvekillerine dağıtıldı. Muhittin Baha
Beyin, "M" rumuzuyla yazdığı üç kıtalık şiir bunlar arasındaydı.
Fakat, yarışmanın galibine vaat edilen 500 liralık ödül Meclis'te tartışma
konusu olunca Muhittin Baha Bey şiirini yarışmadan geri çekti.[26]
Yarışmayı, Burdur Milletvekili Mehmet Akif Beyin yarışma dışından yazdığı
"Kahraman Ordumuza" adlı 10 kıtalık şiiri kazandı.
Muhittin
Baha Bey, 28 Haziran 1923'te yapılan milletvekili genel seçimlerinde aday
gösterilmedi. Bursa milletvekili 2. Kolordu Komutanı General Ali Hikmet Ayerdem'in
milletvekilliğinden istifa etmesiyle boşalan yer için 1925'te yapılan ara
seçimlerde Bursa'dan bağımsız aday oldu. Fakat, rakibi Nurettin Paşa'ya karşı
seçimi kaybetti.[27]
Muhittin Baha Bey, 1935'te Ordu milletvekili seçilinceye kadar uzun bir süre
siyasetten uzak kaldı.
2.1. Yeşil Ordu Cemiyeti
Yeşil
Ordu'nun kimliğinin tespitinde ve gerçekte ne amaçla kurulduğuna dair farklı
fikirler öne sürülmüştür. Yeşil Ordu adı ilk kez Rusya'da bir efsane halinde
duyuldu. Yeşil Ordu, Kafkas Türkleri ve Müslümanları tarafından kurulan ve
Bolşevik Kızılordu ile birlikte İngiliz yanlısı hükümetlere karşı çarpışan bir
ordunun adıydı. Anadolu gazetelerinde, sınırımızı aşarak Erzurum'a doğru
gelmekte olan böyle hayali bir Yeşil Ordu'nun müjdesi verilmekteydi. TBMM
Hükümeti, Rusya'dan Anadolu'ya gelecek yardım kuvvetlerine verilen Yeşilordu
adının ülke içinde efsaneleşen tesirlerini ortadan kaldırmak istiyordu. Bundan
dolayı Mustafa Kemal Paşa, TBMM içinde beliren Bolşeviklik tehlikesini önlemek,
onu kontrol altına almak ve kendilerinden yardım umulan Bolşevikleri
gücendirmeden oyalamak için bir yerli Yeşil Ordu teşkilatının resmen
kurulmasını istedi. Ayrıca, bazı milletvekili olan yakın arkadaşlarını kendi
istek ve teklifleri ile bu kuruluşun Genel Merkez Heyeti'nde görevlendirdi.[28]
Yeşil Ordu Cemiyeti, 1920 Mayısı'nda
ortaya çıktı. Cemiyet, resmi bir beyanname ile ortaya çıkmayan gizli bir
örgüttü. Fakat, Mustafa Kemal'in bilgisi dahilinde kuruldu. Cemiyetin Genel
Merkez Kurulu'nda TBMM'den aralarında Muhittin Baha Bey'in de bulunduğu on üç
milletvekili yer aldı.[29]
Daha sonra Çapanoğlu Ayaklanması'nı bastırdığı sırada Ankara'ya gelen Çerkes
Ethem de cemiyete katıldı. Böylelikle, cemiyetin ciddi bir silahlı gücü de
oluşmuş oldu. Çerkes Ethem, 1920 Ağustosunda Eskişehir'de Arif Oruç'la birlikte
Seyyare Yeni Dünya adlı günlük bir
"İslam Bolşevik" gazetesi çıkarmaya başladı. Gazetenin adı ve
başındaki "Dünyanın Fukara-i Kasibesi Birleşiniz" sözü (Yeşil Ordu
kavramı gibi) Sovyet Müslümanlarından esinlenmiş görünmektedir.[30]
Yeşil Ordu, kimliğini "Avrupa
emperyalizminin hulül ve istila siyasetini Asya'dan tard etmek üzere teşekkül
etmiş bir mücadele kuruluşu" olarak açıklamaktaydı. Cemiyet, "Yeni
Dünya" olarak nitelediği Rusya'daki Bolşevik devrimini Anadolu insanına
hedef göstermekte; kurtuluşu, bir İslam-Bolşevizm ittihadında mümkün
görmekteydi. [31]
Yeşil Ordu'nun kuruluş ve gelişme
devrelerinde Bursa'nın özel bir yeri bulunmaktadır. Cemiyetin on üç
yöneticisinden beşi Bursa ile doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili kişilerdi. Bunlar, Şeyh
Servet Efendi (Nakşibendi şeyhi, 1. Dönem Bursa mebusu), Muhittin Baha Bey (1.
dönem Bursa mebusu), Çerkes Reşit Bey (Ethem Bey'in ağabeyi, o zamanlar
Hüdavendigar Vilayetinin sınırları içinde bulunan Bandırma'nın Karacabeye daha
yakın Emreköy'den), Hakkı Behiç Bey (1. Dönem Ertuğrul (Bilecik) mebusu,
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Kurulu'nda Bursa temsilcisi
ve Gemlik doğumlu Mahmut Celal Bey (Bayar, 1. Dönem Saruhan mebusu) idi.[32]
Bunların içinde Muhittin Baha Bey'in Yeşil Ordu'nun Bursa örgütlenmesinde ayrı
bir yeri vardır. Akkılıç, Yeşil Ordu'nun Bursa'da bir önceki evresi olarak
tanımladığı Teali İslam Cemiyeti ile Muhittin Baha Bey arasında doğrudan bir
İlişki olduğu kanaatindedir. 19 Şubat 1919'da İstanbul'da kurulan Teali İslam
Cemiyeti'nin 18 şubesi arasında Bursa ve Yenişehir de bulunmaktaydı. Muhittin
baha Bey'in yönetiminde çıkan Bursa
Mecmuası'nda Cemiyetin bildirileri yayımlanmaktaydı. Cemiyetin, 1920
başlarında yayımladığı bir bildiride Bolşevizm'le özdeşleştirdiği Kuvay-i
Milliyeyi sert şekilde eleştirmesi üzerine Anadolu'da bulunan birçok şubesi cemiyetle
bağlarını kesmişti. Akkılıç'a göre, Teali-i İslam Cemiyeti'nin tasfiye
olmasından sonra milliyetçiliğe sempati duyan eski üyeler Yeşil Ordu'da bir
araya gelmişti.[33]
Bursa Ziraat Okulu Müdürü Refet Bey de anılarında Muhittin Baha Bey'in Yeşil
Ordu'nun Bursa'daki örgütlenmesinde önemli bir rolünün olduğunu belirtmektedir.
Yazdığına göre, İstanbul Hükümeti'nin teşvikiyle Bursa'da ayaklanmalar çıkarmak
kastıyla bazı gizli kuruluşlar kurulmuştu. Bunun üzerine Ankara'da milletvekili
bulunan Muhittin Baha Bey, Bursa'ya gelerek Yeşil Ordu adında Bolşevik bir
örgütün derhal kurulması gerektiğini öğütlemişti. Ardından, Refet Bey ve Çerkes
Ethem'n kardeşi Reşit Bey, Albay Bekir Sami Bey'in liderliğinde bir araya
gelerek Yeşil Ordu'yu kurmuştu.[34]
Yeşil
Ordu, zamanla amacından sapması ve başına buyruk hareket etmesi üzerine
1920'nin sonlarında tasfiye edildi. Mustafa Kemal Paşa, Sovyetlerle ilişkilerin
bozulmaması için yerine resmi Türkiye Komünist Partisi'ni kurdurdu. Bazı Yeşil
Ordu üyeleri bu partiye ilhak ederken, kapatılma kararına tepki gösteren kimi
üyeler de "Halk-ı İştirakıyyun Fırkası"nı kurarak Ankara Hükümeti'nin
denetimi dışına çıktılar.
2.2. Türkiye Komünist Partisi
Türkiye Komünist Partisi (TKP), 18 Ekim 1920'de resmen
kuruldu. Partinin önde gelen diğer üyeleri arasında Tevfik Rüştü (Aras), Mahmut
Esat (Bozkurt), Yunus Nadi (Abalıoğlu), Kılıç Ali, İhsan (Eryavuz), Refik
(Koraltan), Eyüp Sabri (Akgöl) ve Süreyya (Yiğit) bulunmaktaydı.[35]
Yeşil Ordu'nun önde gelen üyelerinden Muhittin Baha ve Hakkı Behiç Beyler,
Mustafa Kemal Paşa'nın isteğiyle bu partiye geçti. Muhittin Baha Bey, TKP'nin
genel sekreterlik görevini üstlendi.
TKP, üç aylık ömründe dikkat çeken bir
faaliyette bulunmadı. Yayın organı olarak kullandığı Hakimiyet-i Milliye ve Yeni
Gün gazetelerinden anlaşıldığına göre, komünizmin bazı doktrinel
uygulamalarına taraftar olsa da Rusya'daki gibi kanlı bir devrimden yana
değildi. TKP, Batı emperyalizmine karşıydı fakat ulusların özgürlüğüne ve kendi
şartlarına göre uyarlanmış bir komünizme taraftardı.[36]
Muhittin Baha Beyin TBMM'deki TKP
tartışmalarında ortaya koyduğu fikirler Komünizme bakışını göstermesi açısından
net veriler sunmaktadır. TBMM'nin 22 Kasım 1920 tarihli oturumunda, Mustafa
Kemal Paşa'nın Rusya'daki ihtilalı fenni ve ilmi tarzda incelemek üzere seçilen
heyete İstiklal Mahkemesi üyesi Tevfik Rüştü Beyin de katılması yönünde
tezkeresi Meclis'te bir komünizm tartışması doğmuştur. Bir Rus muhaciri olan
Siverek milletvekili Mustafa Lütfi Bey, TKP adına Rusya'ya gidecek heyetin Meclis
adına gitmesini eleştirmiş ve TBMM'nin komünist fikirde olmadığını, ayrıca TKP
üyelerinin, başlarındaki kalpağı kırmızı bir şeritle çevirmekle komünist olamayacağını
ileri sürmüştür. Buna karşı söz alan Muhittin Bey, oldukça sert bir tonlamayla
Mustafa Lütfi Bey'i eleştirmiş, TKP üyelerinin vatansever ve başlarındaki
kalpakların da samimi bir gayeye yönelik olduğunu vurgulamıştır. Komünizmi
"...memleketi kurtaracak, milleti kurtaracak, insaniyeti kurtaracak
esasat-ı ilmiye" diye tanımlayan Muhittin Baha Bey, heyete seçilen
üyelerin TKP'ye mensup olmakla ilmi ve ahlakı seciyelerinden bir şey
yitirmediklerini savunmuştur.[37]
Muhittin Baha Beyin benzer bir
refleksini, TBMM'nin Rusya ve Ermenistan'la kurulan ilişkileri tartıştığı bir
oturumda da görmekteyiz. Söz konusu oturumda Mustafa Kemal Paşa, Vekiller Heyeti
adına söz almış ve Türk ordusunun mağlup ettiği Ermenistan'ın elindeki
silahların alınmasıyla ilgili uzun bir izahat vermiştir. Daha sonra söz alan
muhaliflerden Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey, Ermenilerin güvenilmeyecek
unsurlar olduğundan bahisle komünizm hakkında "...bir din, bir akide
olarak memleketimize komünizm girmeyecektir. Bir çapulcu, bir yağmacı, bir cani
sıfatıyla memleketimize girecektir" ifadelerini kullanmıştır. Tekrar söz
alan Mustafa Kemal Paşa, TKP'de bulunan üyelerin gayet namuslu ve vatansever
kişiler olduklarını vurgulayarak, komünizmden gelebilecek zararlara karşı
gerekli tedbirlerin alınacağını ifade etmiştir. Buna cevap veren Hüseyin Avni
Bey, Rusların yakınlaştıkları milletlere komünizmi enjekte etmek niyetinde
olduklarını, TBMM'nin Ruslarla sadece emperyalizme karşı ortak olduğunu, milli
amaç ve duygu yönünden ayrı olduğunu ileri sürmüştür. Yeniden söz alan Mustafa
Kemal Paşa, Ruslarla olan ortaklığın sadece kapitalizm aleyhinde olduğunu,
Ruslara verilmiş herhangi bir sözün olmadığını ve Komünizmin bizim için bir
"sosyal sorun" olduğunu beyan etmiştir. Tartışmaların şiddetlenmesi
üzerine söz alan Muhittin Baha Bey'in Hüseyin Avni Beye yönelik olarak sarf
ettiği şu ifadeler dikkat çekicidir:
"Efendiler pek çok söyleyecek değilim.
Yalnız Hüseyin Avni Beyin bir millete bihakkın vaki olan buğuz ve kin tesiriyle
bir mesleki içtimaiye vaki olan taarruzu protesto etmek için çıktım. Burada bir
Komünist Partisi vardır ve onun azası, bir Komünist Partisi teşkil etmekle, en
büyük bir vazife-i içtimaiye ve bir vazife-i vataniye ifa ettiklerinden
emindir. Arkadaşlarımız anlamak icap eder ki, Komünist Partisine iştirak
edenler, hudud-u milliye hürmetkar ve onun için hayatlarını feda etmeye her an
amadedirler. Komünist Partisine iştirak eden emindir ki, bu davalarında, bu
partiyi teşkil etmekte ve bu davada ilerlemekte en büyük vatanperverliklerini
ızhar etmişlerdir ve ediyorlar ve edeceklerdir. Komünist Partisi hudud-u milliyenin,
Misak-ı Milli dahilinde mevcudiyetini kabul eder ve onun için hayatını fedaya
ahdeder. Biz böyle kabul etmişizdir. Bolşevikler de milletlerin arzularına
müracaat ederek hükümetlerinin teşekküllünü kabul ettirmiştir.[38]
2.3 İstiklal Mahkemeleri
TBMM'nin 23 Nisan 1920'de
Ankara'da resmen açılarak faaliyete geçmesi, Milli Mücadele'nin seyrinde bir
dönüm noktası oldu. Meclisle birlikte millete mal edilen Milli Mücadele, daha
örgütlü ve topyekun bir zeminde gerçekleşmeye başladı. Fakat, TBMM'nin
açılmasıyla birlikte yurdun farklı bölgelerinde Meclise karşı isyanlar patlak
verdi. TBMM, otoritesini korumak için 29 Nisan 1920'de çıkarılan
"Hıyanet-i Vataniye Kanunu" çıkardı. Fakat, bu kanun beklenen asayiş
ve huzur ortamını yaratamadı. Bu hususta, cepheye yakın bölgelerde faaliyet
gösterecek ve hızlı karar verip uygulayacak mahkemelere ihtiyaç duyuldu. Buna
yönelik olarak TBMM'nin 11 Eylül 1920 tarihli oturumunda dokuz maddelik
"Firariler Hakkında Kanun" kabul edilerek "İstiklal
Mahkemeleri" kuruldu.[39] Genel
Kurmay Başkanı İsmet Beyin teklifi ile Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta,
Sivas, Kastamonu ve Pozantı'da olmak üzere yedi mahalde İstiklal Mahkemesi
kuruldu. Sonradan Diyarbakır'da da bir mahkemenin kurulması kararlaştırıldı.[40]
TBMM'nin
21 Eylül 1920 tarihli oturumunda Muhittin Baha Bey, 73 oy alarak başkanlığını
Antalya milletvekili Rasih Beyin yaptığı Eskişehir İstiklal Mahkemesi'ne üye
seçildi. Mahkemenin diğer üyeleri, Kütahya milletvekili Haydar Bey ve Denizli
Milletvekili Yusuf Bey'di.[41]
Eskişehir
İstiklal Mahkemesi, 20 Ekim 1920 ile 17 Şubat 1921 tarihleri arasında görev
yaptı. Mahkemenin faaliyet sahası, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, İzmit ve Bursa idi. Eskişehir,
İstanbul'dan gelen bozguncu ve casusların çalışma bölgesiydi. Mahkemenin dava
konularını bölgeye has asker kaçakları, Kuvay-i İnzibatiye'ye katılmak,
bozgunculuk, casusluk ve soygun suçları oluşturuyordu. Mahkeme, faaliyet
sürecinde 470 beraat, 57 idam, 594 tecil edilmiş idam, 20 gıyaben idam, 272
kürek ve 11.270 muhtelif cezaya hükmetti.[42]
İstiklal
Mahkemelerinin aldığı tedbirler sayesinde, asker kaçakları önemli ölçüde
önlendi, on binlerce kaçak ve bakaya cepheye sevk edildi. Fakat, mahkemelerin
aldığı sert tedbirler, verilen idam cezaları ve mahkeme üyelerinin sorumsuzluğu
Meclis'te tartışma konusu oldu. 1. İnönü Savaşı'nın kazanılması, İstiklal
Mahkemelerinin varlığını zorunlu kılan nedenleri büyük ölçüde kaldırdı.
Nihayet, Meclis Başkanlığı'nın verdiği 2 Şubat 1921 tarihli kararla, 1. Dönem
İstiklal Mahkemeleri-Ankara İstiklal Mahkemesi hariç- kapatıldı.[43]
İstiklal
Mahkemeleri'nin çalışmalarına son vermesinden bir ay sonra asker arasında kaçak
olayları ve bozguncu propaganda belirgin şekilde arttı. Ayrıca, Orta Anadolu'da
soygun, ayaklanma, kaçak ve adi suçlar hızla çoğalmaya başladı. Bu suçlara
bakan normal mahkemeler, dosyaların çokluğu yüzünden davaları sonuçlandırmakta
zorluk çekmeye başladı. TBMM'nin aldığı cezai tedbirler de sorunlara kalıcı
çözüm getiremedi. Diğer taraftan, Türk ordusunun Kütahya-Eskişehir
muharebelerinde Yunanlılara yenilmesi ve Ankara'nın tehlike altına girmesi
Meclis'te büyük moral çöküntüsü yarattı. Bu durum İstiklal Mahkemeleri'nin
yeniden kurulmasına zemin hazırladı.[44]
İcra
Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa, 23 Temmuz 1921'de TBMM'de yaptığı askeri
durum hakkındaki konuşmasında Türk ordusunun güvenliğinin sağlanması için Konya
ve Kastamonu'da iki İstiklal Mahkemesi'nin kurulmasını istedi. Ardından Sinop
milletvekili Hakkı Hami Bey, Samsun'da da bir mahkeme kurulmasını uygun olacağını
belirtti. Meclis, Konya, Kastamonu ve Samsun'da İstiklal Mahkemesi kurulmasını kararlaştırdı.[45] Mahkemeler
için yeniden üye seçimine karar verildi. Antalya milletvekili Tahsin Bey ile
Mardin milletvekili İbrahim Bey, meclisin 24 Temmuz 1921 tarihli oturumunda
verdikleri ortak takrirde 12 kişilik üyelik için 20 kişilik bir liste sundu.
Fakat karar alınamadı.[46]
28 Temmuz'da yapılan ilk tur oylamasında Canik Milletvekili Emin Bey, 176 oyun
89'unu alan ilk üye oldu. Fakat, çoğunluğu sağlayan başka bir üye çıkmadı.[47] Nihayet,
30 Temmuz'da yapılan oturumda 180 kişilik adaydan, aralarında Muhittin Baha Bey'in
de bulunduğu 12'si İstiklal Mahkemeleri üyeliğine seçildi.[48]
Başkumandan
Mustafa Kemal Paşa'nın isteği üzerine 8 Eylül 1921'de Yozgat İstiklal Mahkemesi
kuruldu. Ankara'da bulunan mahkemeyle birlikte toplamda 5 İstiklal Mahkemesi
oluşturuldu. Muhittin Baha Bey, başkanlığını Hacim Muhittin Beyin yaptığı Konya
İstiklal Mahkemesi'ne üye seçildi.[49]
Konya
İstiklal Mahkemesi, 11 Ağustos 1921'de Konya'da çalışmalarına başladı. Mahkeme,
12 Ağustos'ta yayımladığı bir beyannameyle göreve başladığını, düşman istilası
altında olan memleketin içinde bulunduğu zor şartları ve Milli Mücadele'nin
önemini belirtti. Mahkeme ayrıca, iki maddelik bir açıklamayla düşmana yardım
edenleri, Milli Mücadeleye muhalif olanları ve müşkülat çıkaranları en şiddetli
şekilde ikaz etti.[50]
Muhittin
Baha Bey, annesinin rahatsızlığı nedeniyle sonradan mahkeme üyeliğinden
ayrılmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Mahkeme başkanı Hacim Muhittin Bey, 14
Nisan 1922'de Muhittin Baha Beye yazdığı mektupta "kendi annesinin ölümüne
bile gidemediğini" belirterek derhal göreve gelmesini istedi. Sonuç
alamayınca, 27 Nisan ve 28 Haziran'da olmak üzere iki kez M. Kemal Paşa'ya
ardından da bir kez TBMM'ne Muhittin Baha Beyin altmış beş gündür göreve
gelmediğini bildirdi. Bu arada Muhittin Baha Bey, 9 Haziran 1922'de istifa
etti. Kısa süre sonra İstiklal Mahkemeleri kaldırıldığı için yerine kimse
gönderilmedi.[51]
Konya
İstiklal Mahkemesi, bir yıl boyunca Konya, Karaman, Ereğli, Anamur, Silifke,
Pozantı, Niğde, Akşehir, Burdur, Isparta, Antalya ve Denizli'de faaliyet
gösterdi. 1 Ağustos 1922 tarih ve 249 No'lu kanun gereğince mahkemenin görevine
son verildi. Mahkeme, 16 Ağustos 1921 ile 22 Temmuz 1922 tarihleri arasında
1407 davayı sonuçlandırdı. Bu kararlardan 166'sı idam, 1479'u da tecil edilmiş
idam kararıydı.[52]
TBMM'nin
31 Temmuz 1922 tarihli oturumunda 15 maddelik 249 nolu "İstiklal Mehakimi
Kanunu" çıkarılarak İstiklal Mahkemelerinin görev ve sorumlulukları
yeniden düzenlendi. Kanun görüşmelerinde söz alan Muhittin Baha Bey, mevcut
adli mahkemelerin adaleti tam olarak tesis edemediğini ve suçluların serbestçe
dolaştıklarını vurguladı. Konya'daki deneyimlerinden örnek veren Muhittin Baha
Bey, özellikle hırsızlık ve rüşvet gibi suçlarda hızlı karar alıp uygulayan
İstiklal Mahkemelerinin devreye girmesi gerektiğini savundu. Bu doğrultuda, Kanunun
İstiklal Mahkemelerinin vazifelerini düzenleyen 3. Maddesinin "K" ve "S"
fıkraları Muhittin Baha Bey'in teklifiyle düzenledi. Buna göre, hırsızlık
yapan, rüşvet alan mülki ve askeri memurlar, bunlara ortak olan ve aracılık
yapanlar (K fıkrası); memuriyet nüfuzunu kullanarak halka zulüm ve işkence
yapan mülki ve askeri memurların yargılanması (S fıkrası) İstiklal
Mahkemeleri'nin görev kapsamına alındı.[53]
"İstiklal
Mehakimi Kanunu" ile İstiklal Mahkemeleri'nin yetkileri ciddi şekilde
sınırlandırıldı. Buna mukabil, mahkemelerde görev alan savcıların yetkileri genişletildi
ve savcılar, karar alma sürecinde belirleyici duruma geldi. İdam kararları,
Meclisin onayına bırakıldı. Böylelikle, mahkemeler ilk dönemindeki
"İhtilal mahkemeleri" niteliğini kaybetti. Nihayet, 1 Ağustos 1922'de
kabul edilen yeni kanunla İstiklal Mahkemelerine son verildi.[54]
Milli
Mücadele esnasında "...isyan sahalarında hayatlarını tehlikeye koyan ve en
ağır mesuliyetlerini üzerlerine alarak mühim kararlar veren İstiklal
Mahkemeleri azaları" TBMM'nin 22 Nisan 1925 tarihli oturumunda takdirle
anıldı. Dönemin Muş milletvekili İlyas
Sami Bey ve 20 arkadaşının verdiği
teklifle kendilerine kırmızı-yeşil kurdeleli istiklal madalyası verildi.[55]
İstiklal
Mahkemelerinin kararları daima sorgulanmış, zaman zaman TBMM'de sert
tartışmalara neden olmuştur. Özellikle muhalif milletvekilleri, mahkemelerin
anti demokratik yapısını eleştirmiş ve onları türlü şekillerde insan hakları
ihlali yapmakla suçlamıştır. Nitekim, TBMM'nin Hıyanet-i Vataniye Cürümlü
Eşhasın Affına Dair Kanun görüşmelerinde mahkemeler yeniden gündeme gelmiştir. Görüşmelerde
Hüseyin Avni Bey, "İstiklal Mahkemesine giden arkadaşlarımız devletin
kuvay-i maddiye ve manevivesini başka şekilde tefsir ettiler. O kanun o kadar
elastiki idi ki, ne yapılsa haklıdır" diyerek mahkemelerin amacından
saptırıldığını ileri sürmüş ve hükmettiği bazı cezaların affını istemiştir.
Buna cevap veren Muhittin Baha Bey, İstiklal Mahkemelerini şöyle savunmuştur:
"...Dün verdiğim kararlardan bugün muazzep
değilim. Dünkü verilen kararın memleketin menfaatine hadim olduğuna kaani
olduğum gibi bugün dahi eminim ve iddia ediyorum...Biz bu memlekete hıyanet
edenleri astık. Biz bu memlekete karşı gelenleri astık. Biz bu davanın
aleyhinde bulunanları astık. Biz sizin aleyhinizde bulunanları astık...Diyorum
ki efendiler, biz bu memleketi kurtarmak için adam astık..."[56]
2.4. Bursa'nın İşgal Sürecindeki Faaliyetleri
15 Mayıs 1919'da İzmir'in
işgaliyle başlayan Yunan istilası, zamanla tüm Ege bölgesine yayıldı. İngiliz
desteğinde ilerleyen düzenli Yunan birlikleri, 22 Haziran 1920 tarihinde altı
tümenlik bir kuvvetle bir kaç cepheden Anadolu'yu işgale başladı. 30 Haziran'da
Balıkesir, 2 Temmuz'da Mustafa Kemal Paşa ve Karacabey Yunan birlikleri
tarafından işgal edildi. Ardından, 6 Temmuz'da Gemlik ve Mudanya, 7 Temmuz'da
da Karacabey işgal edildi. Nihayet Yunanlılar, bir direnişle karşılaşmadan 8
Temmuz 1920'de Bursa'yı ele geçirdi. Bursa'yı müdafaa eden kuvvetlerden Yarbay
Nazmi Bey komutasındaki 56. Tümen tamamen dağıldı. 20. Kolordu Komutanı Yarbay
Bekir Sami Bey de İnegöl istikametinden Eskişehir'e çekildi.[57]
Bursa,
asırların getirdiği bir gelenekle Hilafet ve Saltanat'a güçlü hislerle
bağlıydı. Bundan dolayı, İstanbul Hükümetinin Kuvay-i Milliye hakkında yaptığı
olumsuz propagandalar Bursa'da derin tesirler bıraktı. Şehir, İstanbul'la milli
kuvvetler arasında tam bir bölünmüşlük içindeydi. Bu durum şehrin kolayca işgal
edilmesinin nedenlerinden birisi oldu.
Bursa'nın
işgali, tüm ülkede büyük bir üzüntü ve panik havası yarattı. Anadolu'nun
değişik yerlerinde işgali protesto eden gösteriler düzenlendi. İşgale duyulan
infial, TBMM'de bir duygu seline ve öfke patlamasına neden oldu. Meclisin 8 Temmuz
1921 tarihli oturumunda Genel Kurmay Başkanı İsmet Paşa, Yunanlıların
ilerleyişi ve cephelerin durumu hakkında genel bir bilgilendirme yaptı. Ardından
M. Kemal Paşa, "...efendiler, bazı yerler işgal edilmiştir ve bunun üç misli
daha işgal olunabilir. Fakat bu işgal hiç bir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır"
diyerek milletvekillerine moral aşıladı.[58] 10
Temmuz 1920'de yapılan oturumda Trabzon milletvekili Hamdi Bey ve 30 arkadaşı,
Bursa'nın işgaline karşı duyulan üzüntünün bir simgesi olarak meclis kürsüsüne
siyah bir örtü asılmasını teklif etti. Teklif kabul edildi ve meclis kürsüsüne
işgalin sona ermesine kadar siyah bir örtü asıldı. Oturumda, gayet sert
tartışmalar yaşandı. Bazı milletvekilleri, Bursa'yı işgal eden Yunan ordusunda
Halife ordusundan da katılımların olduğunu ifade ederek, İstanbul'u ihanetle
suçladı. Burdur milletvekili İsmail Subhi Bey, verdiği takrirde Halife
ordusunun desteğinde Bursa'yı işgal eden Yunanlıların şehirde yaptıkları
"tahrip, tahrik ve Müslüman Türk kızlarının ırzlarını hetk ve
telvis"i, işledikleri mezalim ve fecayiin tüm yurt genelinde duyurulmasını
ve Türk insanında "milli heyecan ve intikam hislerinin
uyandırılmasını" istedi. Bursa milletvekillerinin bu oturumda söz almaması
dikkat çekti.[59]
TBMM'nin
12 Temmuz 1920 tarihi oturumunda Bursa'nın işgali tartışmaları aynı sertlikle
devam etti. Mecliste ortaya çıkan hava, işgalde sorumlu görülen yetkililerden
hesap sorulması idi. Oturumda söz alan Bursa kökenli Saruhan milletvekili
Mahmut Celal (Bayar) Bey, Bursalıları savunan ve sağduyu mesajları veren uzun
bir konuşma yaptı.[60]
Daha sonra Vekiller Heyeti kararıyla 20. Kolordu Komutanı Bekir Sami Bey'in
görevine son verildi. Bekir Sami Bey, önce Antalya ve Havalisi Komutanlığı'na
ardından da Kuzey Kafkasya Askeri Murahhaslığı görevine getirildi.[61]
Mustafa
Kemal Paşa, Bursa'nın işgalinin ardından Batı Cephesi'nde askeri tetkiklerde
bulunmak üzere bir grup milletvekiliyle birlikte Bilecik, Kütahya ve İnegöl
hattına gitti. Meclis tarafından seçilen bu milletvekillerinin arasında Bursa
milletvekili Muhittin Baha Bey de yer aldı. Milletvekilleri 10 günlük tetkik
ziyaretinden sonra TBMM'''de ayrıntılı olarak cephe izlenimlerini anlattı. Muhittin
Baha Bey, Batı cephesindeki son durum ve Bilecik'te sürgün bulunan Bursalı
hemşerilerine dair Meclise bilgi verdi. Bursalıların hazin öyküsüne dikkat
çeken Muhittin Baha Bey, Bursa'nın işgali sırasında sorumsuzlukla hatta
düşmanla işbirliği yapmakla suçlanan Bursa halkını savunmayı bir "vazife-i
milliye "addettiğini belirtti. Ardından, Bursalıların "vazife-i
vataniyesini ifa etmekten" çekinmediklerini, gerçek suçluların bu
memleketin münevverleri ve zenginleri olduğunu vurgulayarak konuşmasını
bitirdi.[62]
Bursa,
işgalin birinci yıl dönümünde TBMM'de cereyan müzakerelerde yeniden ele alındı.
Bursa'da işlenen Yunan mezalimi hakkında açılan müzakerede ilk sözü Bursa milletvekili
Muhittin Baha Bey aldı. Oldukça duygusal ve ağlamaklı bir ses tonuyla konuşan
Muhittin Baha Bey, Yunan işgalini betimlerken şunları söylüyordu.
"Efendiler, bütün ömründe mağlubiyet ne
olduğunu bilmeyen bir dakika için zillet-i mağlubiyetin ne olduğunu tanımamış
olan, bir dakika için mukaddesat ve hukukundan en küçüğünü çiğnetmemiş olan
Sultan Osman'ın türbesini biz efendiler bir sene evvel düşman ayakları altında
bıraktık. Efendiler, 365 gün evvel Osmanlı tarihinin en yüksek servetlerini, en
yüksek hatıratını, en büyük adamlarını, Müslümanlığın bir çok evliyasının
türbelerini Yunanlıların ayakları altında görmek bedbahtlığına duçar olduk."[63]
Ardından,
Bursa'dan gelen son haberleri değerlendiren Muhittin Baha Bey, Yunanlıların her
an Bursa'yı yakılabileceği konusunda milletvekillerinin dikkatini çekti. Bu
haber Meclis'te gergin ve ümitsiz bir hava oluşturdu. Muhittin Baha Bey, gelen
haberlerinin doğruluğuna o kadar çok inanmıştı ki, Bursa'nın yakılmasını
peşinen kabul ediyor; fakat şehrin tarihine, padişah ve evliya türbelerine
dokunulmaması için adeta yalvarıyordu. Konuşmasında, Eskişehir'de sürgün
bulunan Bursalı hemşerilerine de değinen Muhittin Baha Bey, Nevres Ali Nuri
imzasıyla kendisine gönderilen ve TBMM'ye olan güveni konu edinen telgrafı
okudu. Ardından, Edirne milletvekili Şeref Bey, bir takrir vererek Yunanlıların
Bursa'yı yakacakları hususunda Hariciye Vekili'nin Meclise bilgi vermesini
istedi. Hariciye Vekili Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey'in Bursa'nın işgaline
değinmeden genel duruma dair verdiği bilgiler milletvekillerini tatmin etmedi.
Bunun üzerine Muhittin Baha Bey'in verdiği bir takrir üzerine Meclis'te genel
bir görüşme yapıldı.[64]
Türk
ordusu, 26 Ağustos 1922'de başlattığı Büyük Taarruz ve akabinde yaptığı 30
Ağustos 1922 tarihli Başkomutanlık Muharebesi sonunda Yunan kuvvetlerinin büyük
bir kısmını imha etti. M. Kemal Paşa'nın 1 Eylül'de verdiği "Ordular! İlk
hedefiniz Akdenizdir ileri!" emriyle birlikte Türk ordusu İzmir'e girdi. 11
Eylül'de de Bursa düşman işgalinden kurtuldu.[65]
Bursa'nın kurtuluşu yurt genelinde coşkulu bir sevinç yarattı. Milli Müdafaa
Vekili Kazım Bey, TBMM'de milletvekillerine Bursa'nın kurtulduğu müjdesini
verdi. Ardından, İzmir ve Bursa'nın kurtuluşundan dolayı M. Kemal Paşa'ya bir
takrirle Türk milletinin şükran ve teşekkürleri sunuldu.[66]
Bursa'nın
kurtuluşunun ilanıyla birlikte Bursa milletvekilleri Muhittin Baha, Dr. Emin ve
Şeyh Servet Beyler Bursa'ya geldiler. Milletvekilleri, TBMM'ye gönderdikleri
bir telgrafta Yunanlıların şehre
zarar vermeye fırsat bulamadan kaçtıklarını arz ederek, halkın TBMM'ye şükranlarını
ve milli hükümete saygılarını sundular.[67]
15 Eylül 1922 günü Bursa'da kurtuluş vesilesiyle büyük bir miting düzenlendi.
Bursa halkı, M. Kemal Paşa'ya bir şükran borcu olarak TBMM'nin Bursa'ya
teşrifini arzuladı. Bunun üzerine bahsi geçen Bursa milletvekilleri ile
Belediye Başkanı Muhtar Bey, TBMM'ye kendilerini Bursa'ya davet eden bir
telgraf gönderdi.[68]
TBMM, bu konuyu Meclisin 23 Eylül 1922'de yaptığı gizli oturumda geniş bir
şekilde ele aldı. Oturumda, 45 milletvekilin Meclisin Bursa'ya gitmesi yönünde
verdiği takriri değerlendirildi. Milletvekillerinin ikiye bölündüğü bu
görüşmelerde, Meclisin mesai yoğunluğu göz önüne alınarak takririn ertelenmesine
karar verildi.[69]
İlerleyen süreçte Meclisin Bursa'ya gitmesi mümkün olmadı.
2.5. Muallim ve Muallimeler Cemiyeti'ndeki Faaliyetleri
Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla
birlikte Anadolu'da bir demokratikleşme dönemi de başladı. Bundan yararlanan
değişik dernek ve sendikalar, hem mesleki çıkarlarını savunmak hem de Milli
Mücadele'ye katkı vermek için bir örgütlenmeye girdi. Bunlardan biri de 1920
Temmuz'unda Ankara'da kurulan Muallim ve Muallimeler Cemiyet'iydi.
Genel katipliğini Kazim Nami'nin
(Duru) yaptığı cemiyet, kuruluşu dolayısıyla TBMM'ye gönderdiği bir davetiyede
meclis üyelerini Hacı Bayram Veli'de okutacağı bir mevlid-i Şerife davet
ediyordu. [70]
Davetiye, Mecliste gayet olumlu tesirler bıraktı ve derneğin desteklenmesi
yönünde bir hava oluşturdu. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur,
Anadolu'da Milli Eğitim müdürlüklerine gönderdiği bir genelgede cemiyetin diğer
il ve bölgelerde de kurulmasını istedi. Bunun üzerine Anadolu'nun bir çok
yerinde cemiyetin şubeleri açıldı.[71]
Cemiyet, Kazım Nami'nin liderliğinde
7 Mayıs 1921'de Türkiye Muallim ve Muallimeler Cemiyeti Birlik adını aldı. Birlik'in
kurucularından biri de öğretmen kökenli milletvekili Muhittin Baha Bey'di.
Birlik'in bir yıl sonra yapılan seçiminde Muhittin Baha Bey, Birlik'in muvakkat
idare heyeti başkanlığına seçildi. Heyette, İzmir milletvekili Mahmut Esat
(Bozkurt) ve Kütahya milletvekili Cevdet Beyler de bulunmaktaydı.[72]
Muvakkat İdare Heyeti, 26 Haziran 1922 tarihinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde Birlik'in dünya görüşü, hedefleri
ve faaliyet usullerine dair bir bildiri yayımladı. "Kardaşlar"
hitabıyla başlayan bildiride Anadolu'nun Mondros Mütarekesi sonrasında maruz kaldığı
yıkıcı işgallere dikkat çekiliyor; Türk milletinin, bağımsızlık ve özgürlüğü
için her türlü mücadeleyi göze alacağı vurgulanıyordu. Bu mücadelede,
öğretmenlere başat görev biçen Birlik; tarihte Almanya, Rusya ve Bulgaristan
gibi ülkelerdeki başarılı devrimci hareketlerin arkasında fikir ordusunu
oluşturan öğretmenlerin olduğunu vurguluyordu. Birlik, öğretmenleri bir
"devrim savaşı" olarak gördüğü Milli Mücadeleye katılmaya
çağırıyordu. Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa'nın 1922 yılında TBMM'nin yıldönümünde
söylediği "Türkiye'nin efendisi ve sahibi köylüdür" sözünü
"memleketin devrim saatini çaldı" yargısıyla tevil eden bildiri,
Türkiye Devrimi'nin öğretmenlerle kazanılacağını vurguluyordu.[73]
Birlik'in devrim vurgulu
bildirisinin üstelik Anadolu Hareketi'nin propaganda gazetesi olan Hakimiyet-i Milliye'de yayımlanması, TBMM'de
sert tartışmalara neden oldu. Karahisarı Sahip (Afyon Karahisar) mebusu İsmail
Şükrü Efendi, TBMM'ye sunduğu önergede, bildiri içeriğinin bilimsel olmaktan
ziyade "siyasi" olduğunu vurgulayarak İslamiyet'ten hiç bahsetmeyen
bildirinin Almanya ve Rusya örneklerinde verilen Bolşevik vurguların yanlış
anlaşılmalara neden olduğunu ileri sürdü. İsmail Şükrü Efendi; Dahiliye, Maarif
ve Şer'iye (Adalet) vekaletlerine cevaplamaları istemiyle üç de soru yöneltti.
Bunlar; Birlik'in Dernekler Kanunu'na göre kurulup kurulmadığı; hükümetin,
Bolşevik bir devrime taraftar olup olmadığı ve hükümetin, gerek TBMM'ye karşı
oluşabilecek güvensizlik, gerek eğitimin gidişatını etkilemesi bakımından ve
gerekse de İslam esasları noktasında bildiriye karşı takip ettiği politikanın
ne olduğu idi.[74]
Önergeye cevap veren Dahiliye Vekili
Mehmet Ata Bey, Birlik'in Dernekler Kanunu'na uygun olarak kurulduğunu, siyasi
bir içerik taşımadığını ve yayımladığı bildirinin halk arasında bir yanlış
anlama meydana getirmediğini belirtti. Fakat, Mehmet Ata Bey, derneğin yönetim
kurulunda bulunan tek kadın üye olan Leman Hanım'ı kast ederek erkek ve kadın
öğretmenlerin bir arada çalışmasının gerek Maarif ve gerekse Ankara Valiliği
tarafından uygun görülmediğini ilave etti.[75]
SONUÇ
Muhittin
Baha Pars, Milli Mücadele döneminde Bursa'nın siyasal ve sosyal yaşamında
doğrudan etkili olmuş bir aydındır. Bursa'da kurulan Redd-i İlhak ve Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetlerinin kuruluşunda görev almış, bu örgütlerin bağımsızlık yanlısı
faaliyetlerinde önemli roller üstlenmiştir Muhittin Baha Beyin yayımladığı Millet Yolu ve Bursa Mecmuası, halkın işgallere karşı bilinçlenmesinde ve Anadolu
hareketine katılmasında büyük katkı sağlamıştır. Muhittin Baha Bey,
milletvekilliği döneminde Bursa halkının Ankara'daki gözü kulağı olmuştur.
Bursa'nın işgali sırasında ihmalkarlıkla suçlanan Bursa halkına en büyük destek
Muhittin Baha Pars'tan gelmiştir.
Muhittin
Baha Pars, Milli Mücadele döneminde Bursa milletvekili olarak Birinci TBMM'ye
girmiş ve Meclis'in önemli komisyonlarında görev almıştır. Meclis'te kurulan
Anadolu ve Rumeli Müdafaa Hukuk Grubu'nun önde gelen üyelerinden olan Muhittin
Baha Bey, grubun aldığı kritik kararlarda söz sahibi olmuştur. Muhittin Baha
Bey, savaş yıllarında M. Kemal Paşa'nın yanında yer almış ve kararlarına
şartsız destek vermiştir. M. Kemal Paşa'ya üç ay boyunca Meclisin yetkilerini
veren kanun önergesinde onun da imzası vardır. Aynı zamanda hukukçu bir kimliği
olan Muhittin Baha Bey, Mecliste tartışılan pek çok kanunun şekillenmesinde
uzman görüşleriyle katkılar sağlamıştır. Bunun en tipik örneklerinden biri de
İstiklal Mahkemeleri Kanunu'dur. Mecliste şiddetli tartışmalara neden olan
İstiklal Mahkemeleri Kanunu'nun formatında ve İstiklal Mahkemeleri'nin
kuruluşunda Muhittin Baha Beyin önemli hizmetleri olmuştur. Eskişehir ve Konya
İstiklal Mahkemelerinde fiilen görev yapan Muhittin Baha Bey, muhaliflere karşı
daima İstiklal Mahkemeleri'nin arkasında durmuştur.
Muhittin
Baha Pars, İslamcı/Bolşevik nosyonu bariz olan Yeşil Ordu ile Bolşevizmi
bayraklaştıran resmi TKP'nin kurucu kadrosundandı. Ayrıca, Rus Devrimi'ni örnek
alan Türkiye Muallim ve Muallimeler Cemiyeti Birlik'in başkanlığını
üstlenmişti. M. Kemal Paşa'nın Sovyetlerden beklediği yardımları almak için
özel olarak kurdurduğu bu örgütler, Mecliste şiddetli komünizm tartışmalarına
neden olmuştur. Muhittin Baha Bey, Mecliste cereyan eden tartışmalarda
Komünizmin ateşli savunucularından olmuş ve sıkça muhalif milletvekilleriyle
karşı karşıya gelmiştir. Muhittin Baha Beyin Komünizm hakkında ortaya koyduğu
samimi ve sitayişkar görüşler, onun dönemin koşullarına özgü bir tür solcu
kimliğinde olduğunu göstermektedir.
KAYNAKÇA
ARŞİV
BELGELERİ
Başbakanlık
Osmanlı Arşivleri (BOA), Dahiliye
Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Evrak Odası (DH.EUM.VRK), 25/49.
RESMİ
YAYINLAR
TBMM
Albümü 1920-2010,
(Editör: Sema Yıldırım, Behçet Kemal Zeynel), 1.Cilt, TBMM Basın ve Halkla
İlişkiler Yayınları, Ankara 2010.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi (TBMM) Zabıt Ceridesi (ZC).
Türkiye
Büyük Millet Meclisi (TBMM) Gizli Celse Zabıtları (GCZ).
KİTAPLAR
Akkılıç, Yılmaz; Kurtuluş Savaşı'nda Bursa, Birinci Kitap, Mondros'tan İşgale,
Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yayınları, Bursa 2008.
Aybars, Ergün; İstiklal Mahkemeleri (1920-1927), Cilt
I-II, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir 1988.
Demirel, Ahmet; Birinci Mecliste Muhalefet, İletişim
Yayınları, 2. baskı, İstanbul 1995.
Eğilmez,
Mümtaz Şükrü; Milli Mücadele'de Bursa,
İstanbul Tarih Yayınları, İstanbul 1980, s.189.
Göldaş, İsmail; Milli Kurtuluş Savaşında Öğretmenler, Öğretmen Dünyası Yayınları, İstanbul 1981.
Karaer, İbrahim; Türk Ocakları, Türk Yurdu Neşriyatı,
Ankara 1992.
Öztürk, Yücel; Bursa Basın Tarihi, Ekin Yayınevi,
Bursa 2012.
Sakallı, Bayram; Milli Mücadele'nin Sosyal Tarihi, İz
Yayıncılık, İstanbul 1997.
Tansel, Selahattin; Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, Cilt 3,
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1991.
Tevetoğlu, Fethi; Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar,
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1998.
Tunçay, Mete; Türkiye'de Sol Akımlar (1908-1925), 3.
Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara 1978.
Yüceer, Saime; Bursa'nın İşgal ve Kurtuluş Süreci,
Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa 2001.
MAKALELER
Akkılıç, Yılmaz; Yakın Geçmişten Üç Kardeşin Portresi Mehmet
Baha, Hakkı Baha, Muhittin Baha, Bursa
Defteri, Sayı 2, Haziran 1999.
"Nurettin Paşa Muhittin
Baha'ya karşı kazalarda ekseriyet aldı", Cumhuriyet, 3 Şubat 1925.
GAZETELER
Bursa
Mecmuası
Cumhuriyet
Hakimiyet-i
Milliye.
Millet
Yolu
İNTERNET
KAYNAKLARI
http://www.bursabarosu.org.tr/sayfalar.php?sayfa=12
KAYNAK: Celil Bozkurt / Milli Mücadele'de Muhittin Baha Pars
(bursadakultur.org, 14.08.2020).
* Yrd. Doç Dr. Düzce Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü.
[1]
Yılmaz Akkılıç, Yakın Geçmişten Üç
Kardeşin Portresi Mehmet Baha, Hakkı Baha, Muhittin Baha, Bursa Defteri,
Sayı 2, Haziran 1999, s.26-33.
[3]
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri (BOA), Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye
Müdüriyeti Evrak Odası (DH.EUM.VRK), 25/49.
[4]
İsmail Göldaş, Milli Kurtuluş Savaşında
Öğretmenler, Öğretmen Dünyası Yayınları, İstanbul 1981, s.44-45.
[5]
İbrahim Karaer, Türk Ocakları, Türk
Yurdu Neşriyatı, Ankara 1992, s.184-185.
[6]
TBMM Albümü 1920-2010, (Editör: Sema
Yıldırım, Behçet Kemal Zeynel), 1.Cilt, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler
Yayınları, Ankara 2010, s.458.
[7]
Bursa Mecmuası, 26 Muharrem 1337/ 1
Kasım 1918, Sayı 21.
[8]
Akkılıç, a.g.m., s.31.
[9]
Bayram Sakallı, Milli Mücadele'nin
Sosyal Tarihi, İz Yayıncılık, İstanbul 1997, s.140-147.
[10]
Cemiyetin diğer kurucuları şunlardır: Erzurumlu Salih Hoca, İdare Meclisi
Başkatibi Hami, Hasan Sami, Yenişehirli Hafız Abdullah, Paşa Çiftliği Sahibi
Ali, Ali Ruhi, Memduh, İstinaf Mahkemesi Başkanı Hasan (Süleyman Vehbi), Müftü
Hafız Ahmet, Gürcü Murtaza, Murat, Müderris Kara Yusuf, Nasuh Zade Saim,
Urgancı Abdullah, Fesçi Hafız Halit, Su Müdürü Salih, Öğretmen Okulu Müdürü
Hamid, Şer'iye Mahkemesi Başkatibi Nurettin, Dr. Mehmet Ali, Eczacı Şükrü,
Defterdarlıktan emekli Raif, oğlu Celal, Dr. Şefik Hidayet, Emekli Kurmay
Binbaşı Nevres, Öğretmen Hüsnü Uluğ, Değirmenci Ömer Ağa, Cemil, Jandarma Alay
Komutanı Albay İsmail Hakkı, Dişçi Anber, Operatör Emin, lise öğretmenlerinden
Ali Rıza, Tabak Tevfik Ağa, Soğanlı Çiftliği Sahibi Ethem, Hacı İvas Çiftliği
Sahibi Mustafa, Tabak Eşref, Tüccar Hüseyin Avni ve Binbaşı Mehmet Ali Beyler.
Bkz. Mümtaz Şükrü Eğilmez, Milli
Mücadele'de Bursa, İstanbul Tarih Yayınları, İstanbul 1980, s.189.
[11]
Yılmaz Akkılıç, Kurtuluş Savaşı'nda
Bursa, Birinci Kitap, Mondros'tan
İşgale, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yayınları, Bursa 2008, s.70-72.
[12]
Akkılıç, a.g.e., s.56.
[13]
Eğilmez, a.g.e., s.189-190.
[14]
Cemiyet, şu kişilerden oluşmaktaydı: Başkan Erzurumlu Salih Hoca, Muhittin
Baha, Nasuh Zade Sadık, Urgancı Abdullah, Bursa Kadısı Tahir, Avukat Osman
Nuri, Emekli Yüzbaşı Hacı Ahmet, Binbaşı Abdullah, Müderris Kara Yusuf, Ahmet
Muhtar, Mümtaz Şükrü ve Gemlikli Necati beyler. Bkz. Eğilmez, a.g.e., s.189.
[15]
Saime Yüceer, Bursa'nın İşgal ve
Kurtuluş Süreci, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa 2001, s.48-51.
[16]
Yücel Öztürk, Bursa Basın Tarihi,
Ekin Yayınevi, Bursa 2012, s.164.
[17]
Millet Yolu, 7 Şaban 1338/26 Nisan
1920.
[18]
Mete Tunçay, Türkiye'de Sol Akımlar
(1908-1925), 3. Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara 1978, s.192.
[19]
TBMM Albümü, s.18-19.
[20]
"Sevgili Hemşehrilerime", Millet
Yolu, 18 Recep 1338/7 Nisan 1920.
[21]
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Zabıt Ceridesi (ZC), Devre 1, Cilt 1,
Oturum 1, 23 Nisan 1336 (1920), s.2.
[22]
TBMM Albümü, s.19.
[23]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 1, Oturum 15,
13 Mayıs 1336 (1920), s.280.
[24]
Ahmet Demirel, Birinci Mecliste
Muhalefet, İletişim Yayınları, 2. baskı, İstanbul 1995, s.220
[25]
TBMM Gizli Celse Zabıtları (GCZ),
Cilt 2, 5 Ağustos 1337 (1921), s.164-185.
[26]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 9, Oturum 6,
12 Mart 1337 (1921), s.85.
[27]
"Nurettin Paşa Muhittin Baha'ya karşı kazalarda ekseriyet aldı", Cumhuriyet, 3 Şubat 1925.
[28]
Fethi Tevetoğlu, Milli Mücadele
Yıllarındaki Kuruluşlar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1998, s.198.
[29]
Yeşil Ordu Cemiyeti'nin Genel Merkez Kurulu'nda yer alan milletvekilleri
şunlardı: Şeyh Servet (Akdağ), Dr. Adnan
(Adıvar), Hakkı Behiç (Bayiç), Eyüp Sabri (Akgöl), Yunus Nadi (Abalıoğlu),
Hüsrev Sami (Kızıldoğan), İbrahim Süreyya (Yiğit), Reşit, Sırrı (Bellioğlu),
Mustafa (Cantekin), Hamdi Namık (Gör), Muhittin Baha (Pars), Nazım (Öztelli).
Bkz: Tunçay, a.g.e., s.136-137;
Tevetoğlu, a.g.e., s.220.
[30]
Tunçay, a.g.e., s.144-145.
[31]
Yeşil Ordu'nun yayımladığı beyanname, talimatname ve nizamname için bkz.
Tevetoğlu, a.g.e., s.225-230.
[32]
Akkılıç, a.g.e., s.182-183.
[33]
Akkılıç, a.g.e., s.181.
[34]
Eğilmez, a.g.e., s.202.
[35]
Tunçay, a.g.e., s.163.
[36]
Tunçay, a.g.e., s.167-168.
[37]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 6, Oturum
101, 22 Kasım 1336 (1920), s.16.
[38] TBMM ZC.
Devre 1, Cilt 7, Oturum 28, 3 Ocak 1337 (1921), s.161.
[39]
TBMM ZC. Devre 1, Cilt 4, Oturum 63,
11 Eylül 1336 (1920), s.84-89.
[40]
TBMM ZC. Devre 1, Cilt 4, Oturum 67,
18 Eylül 1336 (1920), s.198.
[41]
TBMM ZC. Devre 1, Cilt 4, Oturum 69,
21 Eylül 1336 (1920), s.238.
[42]
Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri
(1920-1927), Cilt I-II, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir 1988,
s.78.
[43]
TBMM ZC. Devre 1, Cilt 8, Oturum
152, 12 Şubat 1337 (1921), s.269-271.
[44]
Aybars, a.g.e., s.97-98.
[45]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 11, Oturum
54, 23 Temmuz 1337 (1921), s.348-353.
[46]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 11, Oturum
55, 24 Temmuz 1337 (1921), s.357-358.
[47]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 11, Oturum
56, 28 Temmuz 1337 (1921), s.363-364.
[48]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 11, Oturum
57, 24 Temmuz 1337 (1921), s.366-367.
[49]
Aybars, a.g.e., s.102.
[50]
Aybars, a.g.e., s.108.
[51]
Aybars, a.g.e., s.113.
[52]
3 No'lu Konya İstiklal Mahkemesi'nin
özetlenmiş faaliyet listesi için bkz: Aybars, a.g.e., s.118.
[53]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 22, Oturum
82, 29 Temmuz 1336 (1922), s.58.
[54]
Aybars, a.g.e., s.130.
[55]
TBMM ZC, Devre 2, Cilt 18, Oturum
109, 22 Nisan 1341 (1925), s.393-394.
[56]
TBMM ZC. Devre 1, Cilt 26, Oturum
170, 8 Ocak 1339 (1923), s.220-235.
[57]
Selahattin Tansel, Mondros'tan
Mudanya'ya Kadar, Cilt 3, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1991,
s.157-166.
[58]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 2, Oturum 30,
8 Temmuz 1336 (1920), s.226.
[59]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 2, Oturum 31,
10 Temmuz 1336 (1920), s.236-249.
[60]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 2, Oturum 32,
12 Temmuz 1336 (1920), s.279-286.
[61]
Yüceer, a.g.e., s.88-90.
[62]
TBMM ZC. Devre 1, Cilt 3, Oturum 45,
9 Ağustos 1336 (1920), s.158-159.
[63]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 11, Oturum
48, 9 Temmuz 1337 (1921), s.187-189.
[64]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 11, Oturum
48, 9 Temmuz 1337 (1921), s.187-217.
[65]
Yüceer, a.g.e., s.123.
[66]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 23, Oturum
100, 11 Eylül 1338 (1922), s.619-620.
[67]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 2, Oturum 32,
12 Temmuz 1336 (1920), s.279-286.
[68]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 2, Oturum
105, 20 Eylül 1338 (1922), s.107.
[69]
TBMM GCZ, Devre 1, Cilt 3, 23 Eylül
1333 (1922), s.806-811
[70]
TBMM ZC, Devre 1, Cilt 2, Oturum 38,
21 Temmuz 1336 (1920), s.372-373.
[71]
Tunçay, a.g.e., s.241.
[72]
Göldaş, a.g.e., s.44-45.
[73]
Hakimiyet-i Milliye, 26 Haziran 1922.
[74]
TBMM. ZC, Devre 1, Cilt 22, Oturum
84, 14 Ağustos 1338 (1922), s.162-163.
[75] TBBM. ZC,
Devre 1, Cilt 22, Oturum 84, 14 Ağustos 1338 (1922), s.163.