18. Yüzyıl vezir,
vali, şair, alim ve hattatlarından (?, Çermik / Diyarbekir - Ö. 1760). Şiirde mahlası
"Ahî"dir.
Çermiklidir. Abdullah Paşa’ya “Çeteci” lakabının Emîrü’l-Hac görevi sırasında
urbân eşkıyasına karşı başarılı mücadelesinden dolayı verildiği tahmin
edilmektedir. Çermik’te iyi bir medrese tahsili görerek, Arapça ve Farsça’yı
çok iyi öğrenmiş ve Kur’anı hıfzetmiştir. Genç yaşta Ordu komutanı olduktan
sonra İran savaşlarına katıldı ve gösterdiği başarı nedeniyle ünlendi ve bazı
vezirlere levent başağası oldu. Kahramanlığına karşılık kendisine
mirimiranlık, 1744′te de vezaret rütbesi verildi. 1739′da Sivas beylerbeyi
olmuştu. Sonra beş defa, H. l157 (M. 1744) yılında başlayarak Diyarbakır, iki
defa Sivas, iki defa Erzurum ve Rakka, H.l 159 (M. 1746) yılında da Adana, Van,
Trabzon, Anadolu, Halep valiliklerinde bulundu.
Ramiz
Tezkere’sinde bu zat için şu ifadeleri kullanmaktadır. Çeteci Abdullah Paşanın
tarihe geçen kahramanlıklarından en önemlisi, Irak ve Anadolu’yu koparmaya
çalışan Afşarlı Nadir Şah gibi büyük bir kahramana karşı giriştiği savaşlarda
görülmektedir. 1744 yazında Kars Kalesini 150 binlik bir ordu ile 75 gün
kuşatıp, başarılı olamadan çekilen Nadir Şah, daha önce Horasan, Afganistan,
Hindistan memleketlerinde elde ettiği başarıları doğu kilidindeki yaptığı
savaşı kaybetmesidir. Çeteci Abdullah Paşa’nın bu ortamda çok büyük
kahramanlıklar kaydetmiştir. Bu nedenledir ki Şair Hami ve Lebib onu çok
övmüşlerdir.
İran
ve Irak’a yapmış olduğu akınlar sebebiyle Nadir Şah’ın ordusu bozulduğundan
1746 başlarında barışa razı olmuş ve Şah 1639 Karşişirin anlaşmasına göre
sınırı belirlemeye mecbur kalmıştır. Çermikte medresesi, rum kapısı haricinde
bir su bendi vardır. Dağ kapı haricinde Cinobaşı mevkiine defnedildi. Şimdiki
Erkek Sanat Enstitüsü’nün bulunduğu tümseklikte olduğu bildirilmektedir. O
mevkideki mezarlar kaldırıldığı için yeri bilinmemektedir. Çeteci Abdullah Paşa
nereye gitmiş ise başarılı olmuştur. Çok yiğit ve son derece isabetli görüşlere
sahip olduğundan ve çete savaşlarında şöhret kazandığından “çeteci” lakabı ile
tanınmıştır. Bilgili, edepli bir kişiliği ile tanınır. Yazısının güzelliği
meşhurdur. Diyarbakır’daki kale camiinde bulunan medh-i Nebeviyi uzun bir
tahtaya yazarak duvara asmıştır. İbare
şöyledir:
Belega’l-ula bi
kemalihi
Keşefe’d-duca bi
cemalihi
Hasunet cemiu
hisalihi
Sallu aleyhi ve
alihi.
"Tertib-i
ziba", "Enharu’l-cinan fi
vicdani ayeti’l-Kur’an" isimli iki eserinin olması alim bir zat
olduğunu göstermektedir. Çermikte güzel bir medrese yaptırmış, büyük bir kısmı
hala mevcuttur.
İdareciliğinin
yanı sıra iyi bir hattat ve şairdi. (El Sicil) Çermikte medresesi, Rum kapısı
haricinde bir su bendi vardır. Bazı
evlerde kendi el yazısıyla hilye-i nebevi bulunmaktadır. 1760 yılında
Diyarbakır'da vefat etmiş, Dağ Kapı dışındaki mezarlığa defnedilmiştir. Bu
mezarlık kaldırıldığı için bugün tam olarak nerede medfûn olduğu
bilinmemektedir.
Ancak 1756'da
Diyarbakır valisi Çeteci Abdullah Paşa'nın yaptırdığı ve bu nedenle kendi
ismini taşıyan Çeteci Abdullah Paşa Medresesi adı ile de bilinen medrese,
Çermik'te halen turizme açık olarak hizmet vermektedir. Bu medrese, II.
Abdülhamid döneminde "Çermik Rüştiye Mektebi" olarak kullanılmış,
günümüzde onarılarak, yeniden camiye dönüştürülmüştür. Dikdörtgen planlıdır.
Merkezdeki avlunun üç yanına revaklar ve medrese odaları yerleştirilmiştir.
Kuzey yönü boş bırakılmıştır. Avlunun üç yanında bulunan odalar ve dışa çıkıntı
yapan mescid-dershane hücresi yapının belirgin özelliğidir.
Çermik
ilçesinde, çarşı içinde Ulu Cami`ye giden yol üzerinde bulunan medrese hakkında
mimarlık tarihçisi Rahmi Hüseyin Ünal, özetle
şu bilgileri vermektedir:
“Medrese, genel
hatlarıyla dikdörtgen bir plana sahiptir. Revaklar ve bunlar gerisinde yer alan
hücreler, merkezi avlunun üç kenarına sıralanmış, avlunun kuzey kenarı boş
bırakılmıştır. Revakların avluya bakan yüzleri koyu gri renkli bazalt ve bej
renkli kesme taşlarla örülmüş almaşık duvar düzenindedir. Avluya bakan revak
kemerlerinin araları camlı bölmelerle kapatılmıştır. Revaklar sekiz taş pâye
üzerine oturmaktadır. Avlunun güneydoğu ve güneybatı köşelerindeki pâyeler haç
kesitli, diğerleri T şekillidir. Pâyeleri duvarlara ve birbirlerine bağlayan
kemerler sivridir ve revakların cephe duvarları gibi almaşık düzendedir.
Revakların üzeri, pandantifler üzerine oturan on bir küçük kubbe ile örtülüdür.
Pâyeleri duvarlara bağlayan kemerlerden bazılarının içi sonradan örülmüştür...
"Güney
revakının ortasına açılan bir kapıdan mescide girilmektedir. Kapı aralığının
üst kısmına, tunç bir levha üzerine kazınmış üç satırlık bir inşa kitabesi
yerleştirilmiştir. Buna göre medrese Abdullah Paşa’nın yardımıyla 1170/1756
yılında inşa edilmiştir. Bu kapı ve iki yanındaki pencereler birer basık kemerle
örtülüdür.
"Medrese,
caddeye bakan kuzey cephesi önüne dükkânlar inşa edildiğinden bugün caddeden
görünmemektedir. Yakın zamanda avlusu düzenlenmiş, revak aralarında ve
revakların avluya bakan yüzünde onarım ve değişiklikler yapılmıştır. 1974
yılında, ilçenin Kur’ân Kursu binası olarak kullanılmıştır. Çermik Cami
Yaptırma Derneği tarafından onartılan medresenin tamamı bugün cami olarak
kullanılmaktadır."
HAKKINDA: Yurt
Ansiklopedisi (c. 4, Anadolu Yayıncılık,1982), Diyarbakır İl Müftülüğü / Tarihi
Camiler ve Medreseler (diyarbakirmuftulugu.gov.tr.), Mehmed Süreyya / Sicill-i
Osmanî (c. 3, s. 381/82), 2000'e Beş kala (Diyarbakır valiliği, 1995,s. 212),
Abdülgani Fahri Bulduk / Diyarbakır Valileri (Yay. haz. Eyyüp Tanriverdi, Ahmet
Taşğın, 2007, s.109), Mehmet Zeki Bey (c. 2, s. 257), Yrd. Doç. Dr. Ahmet Akgüç / "Çeteci Abdullah Paşa" (İhsan Işık /
Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013).
Çeteci Abdullah Paşa Medresesi adı
ile de bilinen medrese, Çermik ilçesinde, çarşı içinde Ulu Camiye giden yol
üzerinde bulunmaktadır. Medresenin 1756 tarihinde Çeteci Abdullah Paşa
tarafından yaptırıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır. Çeteci Abdullah Paşa
aslen Çermiklidir. Diyarbakır'da beş kez valilik yapmıştır. Hattat, şair, âlim,
fazıl ve cömert biri olarak nitelenen Abdullah Paşa 1760 yılında vefat etmiş,
Dağ Kapı dışındaki mezarlığa defnedilmiştir. Bu mezarlık kaldırıldığı için
bugün tam olarak nerede medfûn olduğu bilinmemektedir. Abdullah Paşaya
"Çeteci" lakabının Emîrü'l-Hac görevi sırasında urbân eşkıyasına
karşı başarılı mücadelesinden dolayı verildiği tahmin edilmektedir.
Rahmi Hüseyin Ünal, Çeteci
Abdullah Paşa Medresesi'nin mimarisi hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Medrese, genel hatlarıyla dikdörtgen bir plana sahiptir. Revaklar ve
bunlar gerisinde yer alan hücreler, merkezi avlunun üç kenarına sıralanmış,
avlunun kuzey kenarı boş bırakılmıştır. Revakların avluya bakan yüzleri koyu
gri renkli bazalt ve bej renkli kesme taşlarla örülmüş almaşık duvar
düzenindedir. Avluya bakan revak kemerlerinin araları camlı bölmelerle
kapatılmıştır. Revaklar sekiz taş pâye üzerine oturmaktadır. Avlunun güneydoğu
ve güneybatı köşelerindeki payeler haç kesitli, diğerleri T şekillidir.
Payeleri duvarlara ve birbirlerine bağlayan kemerler sivridir ve revaklarm
cephe duvarları gibi almaşık düzendedir. Revaklarm üzeri, pandantifler üzerine
oturan on bir küçük kubbe ile örtülüdür. Payeleri duvarlara bağlayan
kemerlerden bazılarının içi sonradan örülmüştür.
Medrese hücrelerinin düzeni,
onarımlar sırasında hayli değiştirilmiştir. Kuzeydoğu köşesindeki hücre ile
batı kanadındaki üç hücrenin avluya bakan duvarları sonradan kaldırılmıştır.
Güneydoğu ve güneybatı köşelerinde harap olan hücreler yeniden inşa edilmemiş,
bu hücrelerin revaka açılan kapıları örülmüştür. Yapının dış duvarları muhtemelen
kırma taşlarla örülmüş, üzerleri sıvanmıştır.
Doğu kanadındaki iki hücre ile
güney kanadında, mescidin iki yanında yer alan üç hücre, asli hüviyetlerini az
çok korumuş durumdadırlar. Mescidin sağ ve solundaki hücrelerin revaka açılan
kapıları, demir parmaklıklarla kapatılarak bu hücreler bir anlamda mescide
ilave edilmişlerdir. Hücrelerin hepsi beşik tonozlarla örtülüdür. Kuzeydoğu köşesindeki
hücrenin doğu duvarında ve güneybatı köşesindeki hücrenin batı duvarında, içe
doğru genişleyen birer ışık penceresi görülmektedir. Ayrıca mescitte ve iki
yanındaki hücrelerde mevcut pencerelerin ilk yapıdan kalmış oldukları
söylenebilir.
Güney revakının ortasına açılan
bir kapıdan mescide girilmektedir. Kapı aralığının üst kısmına, tunç bir levha
üzerine kazınmış üç satırlık bir inşa kitabesi yerleştirilmiştir. Buna göre
medrese Abdullah Paşa'nın yardımıyla 1170/1756 yılında inşa edilmiştir. Bu kapı
ve iki yanındaki pencereler birer basık kemerle örtülüdür.
Mescidin kuzey cephe duvarı,
revakların avluya bakan yüzleri gibi almaşık düzende kesme taşlarla
kaplanmıştır. Mescid, farklı şekilde örtülmüş iki hacimden oluşmaktadır.
Kuzeyde yer alan dikdörtgen hacim,
pandantifler üzerine oturan bir kubbe ile örtülüdür. Mescidin iki yanındaki
hücrelerin bu kubbeli mekânla bağlantıları sağlanmıştır. Güneyde yer alan
mekân, yarım sekizgeni andıran bir plana sahiptir ve dilimli bir çeyrek küre
ile örtülüdür. Bu mekân medresenin güney duvarında bir çıkıntı teşkil etmekte,
yarım sekizgen profilli mihrab da bu mekân içinde yer almaktadır. Mihrap nişi
mukarnas bir çerçeve içine alınmış ve mukarnas bir kavsara ile örtülmüştür. Üç
dilimli bir sağır kemer kavsarayı ihata etmektedir. Nişin iki yanındaki
silindirik profilli gömme sütuncuklarm basit mukarnaslarla süslü birer başlığı
vardır. Mihrap nişi ve çerçevesi sonradan badana edilmiştir. Avlunun üç kenarım
dolanan hücreler ve dışa doğru köşeli bir çıkıntı teşkil eden mescit-dershane
hücresi, medresenin belirgin özelliklerini teşkil etmektedir".
Medrese, caddeye bakan kuzey
cephesi önüne dükkânlar inşa edildiğinden bugün caddeden görünmemektedir. Yakın
zamanda avlusu düzenlenmiş, revak aralarında ve revakların avluya bakan yüzünde
onarım ve değişiklikler yapılmıştır. 1974 yılında, ilçenin Kur'ân Kursu binası
olarak kullanılmıştır. Çermik Cami Yaptırma Derneği tarafından onartılan
medresenin tamamı bugün cami olarak kullanılmaktadır (Bkz. Medrese Camii).
Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü aittir. Medrese, Vakıflar Genel Müdürlüğü
veritabanında "Çeteci Abdullah Paşa Medresesi Camii" adı ve
21.02.01/05 envanter numarası ile "Türkiye Kültür Mirasları"
arasında kayıtlıdır.
KAYNAK:
Ali Melek – Abdullah Demir / Dini Değerleriyle Diyarbakır (Diyarbakır İl
Müftülüğü, 2009, Ankara), Rahmi
Hüseyin Ünal (s. 74-78), Necdet İnal /
"Diyarbakır" (TDV İslam
Ansiklopedisi, İstanbul 1994, IX, 471), Abdulgani Fahri Bulduk, Diyarbakır Valileri, s. 108-109;
Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve
Sanat Adamları, 1, 205; a.mlf.
Anıtları ve Kitabeleri İle
Diyarbakır Tarihi, II, 705-706), Yurt Ansiklopedisi (c. 4, Anadolu
Yayıncılık,1982), Diyarbakır İl Müftülüğü / Tarihi Camiler ve Medreseler (diyarbakirmuftulugu.gov.tr.)