Şair ve yazar (D. 29 Mart 1988, Genç / Bingöl – Ö. 21 Haziran 2020, Bursa). Ailesiyle birlikte 1995 sonrası süreçte Bingöl’den Bursa’ya göç ederek bu şehirde yaşamaya başladı. Uzun yıllar yaşadığı Bursa’da bir döner dükkânı işletirken uzun uğraşlar sonucu bir bahçe satın alıp doğayla içli dışlı olmuştu.
“Gürsu’nun Sesi” yerel gazetede köşe yazarlığı
da yapan Ahmet Bilen, 2018’de babasını
kaybetmiş, babasının vefatından sonra aynı yıl “Keke Babam – Gerçek Bir Hayat Hikâyesi” adında Akademik
Yayıncılık’tan bastırdığı bir şiir kitabı yayımladı. Kitabında baba sevgisi,
ölüm, doğa, memleket özlemi, sevgi başlıca temalar olarak dikkat çekmiştir.
Yalın
ve lirik bir dili olan Bilen, halk şiiri geleneğinden yararlanarak çoğunlukla
kafiyeli ve hece ölçülü şiirleriyle bilinir. Şiirlerinde ana dili Zazaca’dan
izler, imgeler kullanan şair, babasına ithaf ettiği kitabına ad olarak da,
babasının sevenleri tarafından Kürtçe’de (Zazakî ve Kurmancî) “keke” yani
“ağabey” olarak bilinmesine gönderme yaparak; “Keke Babam”ı ad olarak tercih
eder.
“Keke
Babam” şiirinin 2018 yılında klibi de yayımlanmıştır : https://www.youtube.com/watch?v=AmJ4UKV9S3g
Babalar Gününde
vefat etti
Şair
Ahmet Bilen, çok sevdiği babasının ölümünden sonra, “Huzur hanem” dediği
bahçesinde hafta sonu, bir babalar gününde (21 Haziran 2020) ailesiyle birlikte
Bursa Kestel’de sel sularına kapılarak, 32 yaşında iken hayata veda etti. Ahmet
Bilen’in eşi Türkan, kızı Medine, yeğeni Derya Bilen ve annesi Nazime Bilen de
bu afet sonucu yaşamını yitirdiler.
Ahmet
Bilen ve ailesinin cenazeleri Bingöl’e götürülerek bu ilin merkezine bağlı
Gözeler köyü Haraba mezrasında toprağa verildi. Şairin genç yaşta ölümü
edebiyat camiasını yasa boğdu.
Not: Ahmet Bilen’in
hayatı ve çalışmaları hakkında bilgileri derleyip gönderen Okan Alay’a ve katkıları
olan Erengül Balkan’a
teşekkür ederiz (Biyografya)
KAYNAKÇA:
Gerçek hikaye kitap oldu (olay.com.tr, 22.02.2018), Ahmet Bilen / Keke Babam
(2018), Okan Alay’dan alınan bilgiler (29.06.2020).
AHMET BİLEN
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
Bir
papatyanın son yaprağında,
Ölçtük
sevgimizi...
Bir
yaprağa daha ihtiyaç duyarak,
Bütün
papatyaları katlettik!
Sırf
yalan söylemediği için.
*
Adam
kördü!...
Ama
kalp-siz değildi.
Ve
ansızın bir gecede,
Bütün
Şehrin...
elektrik
trafosunun şantelini indirdi...
Zifiri
bir karanlık şehre çökmüştü.
Sokağa
çıkarak avazı çıktığı kadar haykırdı.
İşte
şimdi şartlar eşit, Ve tek renk!...
Beni
anlamak için kör olmanıza'da gerek yoktu.
Sadece
biraz empati ve saygı istiyorum...
Ve
son olarak...
Aslında
ben hepinizi görüyorum...
Ama
sizin göremediğiniz...
Kalp
gözü ile...
*
DAYE
Dört
mevsim zımıstan yaşıyorum.
Firar
etmiş baharım yazım.
Üşürüm
titrerim sensiz daye.
Gurbet
ellerde şimdi yalnızım.
Simalar
ğeriv diller yalancı.
Geceler
uykusuz herkes sabahçı.
Burda
ekmek aslanın ağzında daye.
Hasretin
yüreğimde büyük sancı.
(7/24)
Yedi yirmidört mesai'deyim.
Bir
bilsen görsen ne haldeyim.
Kur-un
ezimşun bir daha bırakmazsın daye.
Senden
habersiz ekmek derdindeyim.
Bu
memlekette sanki ğela bawara.
Kimsenin
yolu düşmez mezara.
Hep
dünyalık için çalışırlar daye.
Kimse
tanımıyor waye bıra.
Herkes
ağa bey benim diyor.
Sorsan
kimse zazaki nizun anlamıyor.
Bu
nasıl bir adaletsizliktir çekilmiyor daye.
Zengin
fakire kan kusturuyor.
*(Zımıston) Kış... (Daye) Anne...
(Ğeriv) Yabancı... (Kur-un ezimşun)Şan ve şerefi yüce olan
Kur'ân.
(Ğela bawara) Kıyamet kopmuş... (way bıra) Bacı kardeş... (Zazaki nizun)
zazaca bilmiyor...
*
Beyaz
karlı dağlara karanlık çökmüştü.
Bulutlar
ağlamaklı geziniyordu gökyüzünde...
Kar
eriyordu zifiri bir sessizlikte.
Şehir
karantina günlerinde eve kapanmıştı.
İzole
bir hayat tercih edilmişti.
Sokak
lambalarına caddeler,
Ve
bütün şehir eşlik ediyordu.
Yıldızlar
gibi parlıyordu,
Kendisi
küçük sevdası büyük şehir.
Herşeye
rağmen öyle bir poz veriyordu ki,
Fotoğrafçıya
bu şehir.
Dünyada
ki bütün ödüllere aday...
İşte
o şehir benim şehrim,
Güzel
Bingöl'üm...
*
"
Sevgi ile terbiye edilmemiş,
Bir yürekte!...
Gemiler
değil!...
Liman
anlamsız kalır!!! "
*
Ölüme
ramak kala...
Sokaklardan,
caddelere yürüyorum.
Ürkütücü
bir sessizliğin zifirinde.
Metelik
yok cebimde, düşlerimden başka.
Hayal
mi, gerçek mi bilmiyorum.
Sanki
bu şehir, üzerime geliyor.
Ay
buluta girmiş, bulutlar kapanık.
Bir
gürültüyle, gök çatlıyor.
Yıldırımlar
vuruyor, gökyüzünden yeryüzüne.
Şehir
uykuda, ben yalnızlığın kucağında.
içimde
damla damla, derin bir korku birikiyor.
Tam
yağmur yağarken, patlayan bir ışık.
Bir
şimşeğin sesi, hançer gibi saplandı ciğerime.
Nefesim
kesiliyor, yüreğim kanıyor.
Sanki
sabah olmayacak, bu sokaklarda.
Ölüm
beni arzuluyor, son nefesimde.
Bana
yakışık kalmaz, can vermek sokaklarda.
Hergün
ezdiğim, bu sokaklar üzerime geliyor.
Yağan
yağmurlar, yıkasın bedenimi.
Ben
elveda ederken, bu şehirden.
Sabah
olsun, horoz sesleriyle uyansın çocuklar.
Islak
ıslak gidiyorum, sarhoş yürüyüşüyle.
Taş
duvarlara, çarpa çarpa düşüyorum.
Ne
ay, aydınlık veriyor yollarıma, ne yıldızlar.
Çıkmaz
bir sokakla buluşuyorum.
Umutsuz
çaresiz, dizlerimin üzerine çöküyorum.
Bir
ışıltıyla, üzerime doğru gelen gölge.
Simsiyah
esrarengiz, bir el uzanıyor yalnızlığıma.
Haykırdı
gür sesiyle, açın ışıkları bir can ölüyor.
Pencereler
ışıklandı, sokaklardan caddelere.
Bu
şehir senden yana, ne olur gitme diye.
Sımsıkı
sarıldı ruhum bedenime,
ölüme
ramak kala!
*
{Kar'd e l e n
Çiçeği }
filizlenir
karlı topraktan.
Müjde
verir bahardan.
Ne
güzel yaratmış yaradan.
Yeşermiş
kardelen çiçeği!
Erince
karlı dağlar,
Şenlenir
dere ovalar,
Beyaz
renkle açacaklar,
Coşacak
kardelen çiçeği!
Çisiliyor
yaprakların,
Dökülüyor
gözyaşların,
Hercaidir
bu ayrılığın,
Üzülme
kardelen çiçeği!
Beyaz
yaprakların bükülür.
Kar
içinde süzülür.
Güneş
görünce dökülür.
Ölme
kardelen çiçeği!...
*
(Gün
ışığı görmemiş madenciler)
Yüzleri
kara cepleri delik
Elleri
nasırlı ayakları çatlak
Ölmeden
üstüne örtmüşler toprak
Gün
ışığı görmemiş madenciler
Kömürle
süslenmiş sürmeli gözler
Kaleme
hasret kazma tutan eller
Bükülmüş
bunamış kambur beller
Gün
ışığı görmemiş madenciler
Gündüzleri
kara geceleri kara
Ak
düşmüş saçları kömürden kara
Kimse
bilmez derindir bu yara
Gün
ışığı görmemiş madenciler
Saf
temizdir duyguları
Kirlidir
bedenleri tertemiz yürekleri
Tek
dertleridir arda kalan yetimleri
Gün
ışığı görmemiş madenciler
Soma
yanıyor anneler feryat ediyor
Çocuklar
babasız yol gözlüyor
Bu
kader değişmez öyle görünüyor
Gün
ışığı görmemiş madenciler
Kalastan
tahtadır can güvenliği
Kayayı
taştan oyar bileği
Kuru
soğan peynirdir yemeği
Gün
ışığı görmemiş madenciler
Dört
aralığa madenci günü diye avuturlar
Üç
yüz altmış dört günü altı saati unutmuşlar
Dört
mevsim birden yer altında çalışırlar
Gün
ışığı görmemiş madenciler
*
(Ben Allah'tan
korkarım)
Yalan
yanlışla işim olmaz
Yüreğim
hak yolundan ayrılmaz
Ben
Allah'tan korkarım
Yılan
çiyandan dost olmaz
Hayat
felsefem haktır
Hesap
kitabım açıktır
Ben
Allah'tan korkarım
Bir
ah almak da günahtır
Ben
kimseyi yargılayamam
Haddim
değil sorgulayamam
Ben
Allah'tan korkarım
Hak'kı
haklı'dan alamam
Ben
sorumluyum kendim'den
Bana
ne diyemem ki sen'den
Ben
Allah'tan korkar uyarırım
Dökülürse
dil'den gelirse el'den
*
BABA SENSİZ
KİMSESİZİM
Unuturum
diye çok korkuyorum
Her
gece resmini öperek uyuyorum
Baba
hasreti çekiyorum
Baba
sensiz kimsesizim
Artık
sadece rüyalarıma geliyorsun
Evin
yolunu mu bulamıyorsun
Bu
halimi görüp de mi gelmiyorsun
Baba
sensiz kimsesizim
Nereye
gidersem bir hatıran
Kimse
kalmamış ki seni soran
Yokluğunda
herkes olmuş yaman
Baba
sensiz kimsesizim
Varlığın
güç cesaret verirdi bana
Korkusuzca
çıkardım sokaklara
Sen
gidince yolumuz düştü mezarlara
Baba
sensiz kimsesizim
Her
gün pencereden yolunu gözlüyorum
Belki
de gelirsin diye bekliyorum
Ah
bir çıkıp gelsen çok özlüyorum
Baba
sensiz kimsesizim
Seninle
yaşadım bu yalan dünyayı
Seninle
tanıdım ben ikiyüzlü insanı
Şimdi
sen yoksun neyleyim insanı dünyayı
Baba
sensiz kimsesizim
*
Ben
yalnız seni sevdim
Can
oldum canan dedim
Bu
gönlümü sana verdim
Kimler
talip olmadı ki
Ben
yalnız seni sevdim
Gül
oldun koparamadım
Ben
sana hiç kıyamadım
Diken
olup canımı yaksanda
Ben
yalnız seni sevdim
Şimdi
çok uzaklardasın
Hangi
yabancı diyardasın
Gel
dersem gelir misin
Ben
yalnız seni sevdim
Gel
gör artık şu halimi
Derbeder
ettin sen beni
Yeter
artık dönsen geri
Ben
yalnız seni sevdim
*
Biz
üç kişiydik,bizi kimse ayıramadı.
Ben,yalnızlığım,ve
suskunluğum,
Beni
yendiğinizde, yalnızlığımla tanışacaksınız!
Yalnızlığımı
tanıdığınızda ise,
Suskunluğumda
sağır olacaksınız !!!
DAYE...
Ahmet BİLEN
Dört
mevsim zımıston yaşıyorum.
Firar
etmiş baharım yazım.
Üşürüm
titrerim sensiz daye.
Gurbet
ellerde şimdi yalnızım.
Simalar
ğeriv diller yalancı.
Geceler
uykusuz herkes sabahçı.
Burda
ekmek aslanın ağzında daye.
Hasretin
yüreğimde büyük sancı.
Yedi
yirmidört mesai'deyim.
Bir
bilsen görsen ne haldeyim.
Kur-un
ezimşun bir daha bırakmasın daye.
Senden
habersiz ekmek derdindeyim.
Bu
memlekette sanki ğela bawara.
Kimsenin
yolu düşmez mezara.
Hep
dünyalık için çalışırlar daye.
Kimse
tanımıyor waye bıra.
Herkes
ağa bey benim diyor.
Sorsan
kimse zazaki nizun anlamıyor.
Bu
nasıl bir adaletsizliktir çekilmiyor daye.
Zengin
fakire kan kusturuyor.
(Zımıston)
Kış...
(Daye)
Anne...
(Ğeriv)
Yabancı...
(Kur-un
ezimşun)Şan ve şerefi yüce olan Kur'ân.
(Ğela
bawara) Kıyamet kopmuş...
(way
bıra) Bacı kardeş...
(Zazaki
nizun) zazaca bilmiyor...
Facebook
Ahmet Bilen sayfası, 10 Haziran 2020