Karagöz Sanatçısı. 3 Nisan 1940 tarihinde İstanbul Kanlıca’da doğdu. Annesi Sıdıka Nebile Hanım babası Salih Kemalettin Efendi’dir. Karagöz yapım tekniğini küçük yaşlarda dedesi Hayri Beyden dinlediği hikâyeler ile öğrendi, geliştirdi.
İlk
tasvirlerini kartondan yaptı. Eritilmiş mum ve zeytinyağı ile saydamlaştırdığı
figürleri, keskin uçlu bıçak yardımı ile oyarak işledi. Pul yerlerini
ayakkabılara çakılan kabaralar vasıtasıyla temin etti. Bu yöntemle çok sayıda
tasvir meydana getirdi. Uçurtma çıtaları vasıtası ile de perde arkasından
oynattı. 16 yaşından itibaren deve ve sığır derileri kullanmaya başladı. Tasvir
yapımında nevrekan ismi verilen bıçak ile işleme tekniğini geliştirerek, klasik
tarzda sayısız figür yaptı.
1962
yılında, İstanbul’da yayımlanan Ekspres Gazetesi’nde karikatürist ve ressam
olarak girdi. Resimli roman kahramanı olarak kendi tiplemesi olan Feleksiz’i
günlük, halk tiplemesi olan Nasreddin Hoca’yı da haftalık olarak çizmeye
başladı. 1965-66 yıllarında Aydın, Çine’de askerlik görevini tamamladı.
Cemalettin Saraçoğlu’ndan çok değerli tasvir kalıplarını ve yapım aletleri
koleksiyonunu satın aldı. Tasvirde stil olarak, büyük tasvir üstadı Nazif Bey’i
seçti. Tasvirlerinde bu etkinin izleri gözlenmektedir. Oyun seslendirme tekniğinde
ise Hayali Küçük Ali ve dedesi Hayri Bey’i örnek aldı.
Akrabası
Hayali Memduh’un yazdığı oyunları elde edince, onun çizgisinde oyunlar vermeye
başladı. Dedesi Hayali Hayri, hem Hayali Memduh’un hem de Hayali Katip Salih’in
yakın dostu idi. Bu nedenle Hayali Hayri, onlardan dolayı sahip olduğu tüm
bilgi ve teknikleri, torunu Metin’e aktarmıştır. Daha sonraki yıllarda ağabeyi
Erdoğan’ın tasarladığı, diğer abisi Resa’nın yaptığı elektrikli oyma makinesini
kullanarak daha seri, daha ince işçilikli tasvirleri yarattı. Artık
tasvirlerinde klasik stil ile kendine ait olan modern stil ustalıkla bir araya
gelmişti. Ailede yer alan diğer bireylerin de gün geçtikçe ilgisine çeken
tasvir yapımı, kısa bir süre sonra onlarında amatör olarak tasvir yapmalarına neden
oldu. Böylelikle babası Kemalettin, ağabeyleri Lemi, Erdoğan, Resa, kız
kardeşleri, Emel ve İnci de zaman zaman bu işe katkıda bulundular.
Eşi
Mahmure Özlen sanatçıya en büyük desteği verdi. Sanatçının Kültür Bakanlığınca
1997 de basılan ‘Eski ve Yeni Karagöz Oyunları Metinleri’ kitabındaki oyunları
birlikte hazırladılar. Hayrettin İvgin düzenleme ve önsöz konusunda yardımcı
oldu. Ayrıca tasvir yapım aşamalarında da eşinin desteğini alan sanatçının
oğulları Fatih ve Murat’ta küçük yaştan beri bu sanatın içinde yer almışlar,
tasvir yapmayı öğrenmişler ve destek vermişlerdir.
1976
yılına kadar amatör olarak çalışan sanatçı, aynı yıl Kültür Bakanlığı’nın
açtığı 1. Ulusal Karagöz yarışmasında, 13 sanatçı arasında Türkiye 1. olmuş,
profesyonel sanat hayatına adımını atmıştır. Sanatçı, Prof.Metin And ile yakın
çalışma içinde olmuş, kendisinin ilgi ve desteğini görmüştür. Prof. Metin And
birçok ülkeden gelen araştırmacı, yazar ve öğrencilere Karagöz sanatının
tanıtılmasında büyük katkı sağlamıştır. Tasvir yapımında olduğu gibi oyun
oynatma tekniği ile de diğer Karagöz ustalarından ayrılan ve beğeni toplayan
sanatçı, Leyla ile Mecnun efsanesini araştırarak, eşi ile birlikte yeniden
kaleme almıştır. Böylece klasik olarak bilinen ve kaybolmaya yüz tutmuş “Ferhat
ile Şirin” ve “Leyla ile Mecnun” isimli oyunları yeniden hayal perdesine
taşımıştır.
Metin
Özlen, var olan veya var olup unutulmuş birçok kapsamlı oyunu hayal perdesinde
tekrar yorumlamakta ve canlandırmaktadır. Bunlardan bazıları Kanlı Kavak,
Pehlivanlar, Karagöz’ün Bekçiliği, Karagöz’ün Ağalığı, Kütahya Çeşmesi, Kanlı
Nigar, Çifte Cazular, Yalova Sefası, Bahçe, Kırgınlar, Tahmis, Âşıklar, Tahir
ile Zühre, Kayık, Tımarhane, Salıncak, Karagöz’ün Gelin Oluşu, Çivi Baskını,
Balıkçılar’dır. Yine bu oyunların dışında, Karagöz’ün Çobanlığı, Minibüs,
Karagöz’ün Kahyalığı, Karagöz’ün Sinema Faslı gibi oyunların altına da kendi
imzasını atmıştır.
Yurt
içinde olduğu gibi yurt dışında da ülkesini defalarca temsil etmiş olan
sanatçı, Karagöz‘ü kendi ulusuna olduğu gibi, diğer uluslara da tekrar tekrar
tanıtmış ve bu ulusların müzelerine eserler vererek ölümsüzleşmiştir.
1996
yılında UNIMA Geleneksel Türk Tiyatrosuna Hizmet Ödülü verilmiştir. Efendi’dir.
Karagöz yapım tekniğini küçük yaşlarda dedesi Hayri Beyden dinlediği hikayeler
ile öğrendi,geliştirdi.İlk tasvirlerini kartondan yaptı.Eritilmiş mum ve
zeytinyağı ile saydamlaştırdığı figürleri,keskin uçlu bıçak yardımı ile oyarak
işledi. Pul yerlerini ayakkabılara çakılan kabaralar vasıtasıyla temin etti. Bu
yöntemle çok sayıda tasvir meydana getirdi. Uçurtma çıtaları vasıtası ile de
perde arkasından oynattı. 16 yaşından itibaren deve ve sığır derileri
kullanmaya başladı. Tasvir yapımında nevrekan ismi verilen bıçak ile işleme
tekniğini geliştirerek, klasik tarzda sayısız figür yaptı.
1962
yılında, İstanbul’da yayımlanan Ekspres Gazetesi’nde karikatürist ve ressam
olarak girdi. Resimli roman kahramanı olarak kendi tiplemesi olan Feleksiz’i
günlük,halk tiplemesi olan Nasreddin Hocayı da haftalık olarak çizmeye başladı.
1965-66 yıllarında Aydın, Çine’de askerlik görevini tamamladı. Cemalettin
Saraçoğlu’ndan çok değerli tasvir kalıplarını ve yapım aletleri koleksiyonunu
satın aldı. Tasvirde stil olarak, büyük tasvir üstadı Nazif Bey’i seçti. Tasvirlerinde
bu etkinin izleri gözlenmektedir.
Oyun
seslendirme tekniğinde ise Hayali Küçük Ali ve dedesi Hayri Bey’i örnek
aldı.Akrabası Hayali Memduh’un yazdığı oyunları elde edince, onun çizgisinde
oyunlar vermeye başladı. Dedesi Hayali Hayri, hem Hayali Memduh’un hem de
Hayali Katip Salih’in yakın dostu idi. Bu nedenle Hayali Hayri, onlardan dolayı
sahip olduğu tüm bilgi ve teknikleri, torunu Metin’e aktarmıştır. Daha sonraki
yıllarda ağabeyi Erdoğan’ın dizayn ettiği, diğer abisi Resa’nın yaptığı
elektrikli oyma makinasını kullanarak daha seri, daha ince işçilikli tasvirleri
yarattı. Artık tasvirlerinde klasik stil ile kendine ait olan modern stil
ustalıkla bir araya gelmişti. Ailede yer alan diğer bireylerin de gün geçtikçe
ilgisine çeken tasvir yapımı, kısa bir süre sonra onlarında amatör olarak
tasvir yapmalarına neden oldu. Böylelikle babası Kemalettin, ağabeyleri Lemi,
Erdoğan, Resa, kızkardeşleri, Emel ve İnci de zaman zaman bu işe katkıda
bulundular. Eşi Mahmure Özlen sanatçıya en büyük desteği verdi. Sanatçının
Kültür Bakanlığınca 1997 de basılan “Eski ve Yeni Karagöz Oyunları Metinleri”
kitabındaki oyunları birlikte hazırladılar. Hayrettin İvgin düzenleme ve önsöz
konusunda yardımcı oldu.
Ayrıca
tasvir yapım aşamalarında da eşinin desteğini alan sanatçının oğulları Fatih ve
Murat’da küçük yaştan beri bu sanatın içinde yer almışlar, tasvir yapmayı
öğrenmişler ve destek vermişlerdir. 1976 yılına kadar amatör olarak çalışan
sanatçı,aynı yıl Kültür Bakanlığı’nın açtığı 1.Ulusal Karagöz yarışmasında,13
sanatçı arasında Türkiye 1.cisi olmuş, profesyonel sanat hayatına adımını
atmıştır.
Sanatçı,
Prof. Metin And ile yakın çalışma içinde olmuş,kendisinin ilgi ve desteğini
görmüştür. Prof. Metin And birçok ülkeden gelen araştırmacı, yazar ve
öğrencilere Karagöz sanatının tanıtılmasında büyük katkı sağlamıştır. Tasvir
yapımında olduğu gibi oyun oynatma tekniği ile de diğer Karagöz ustalarından
ayrılan ve beğeni toplayan sanatçı, Leyla ile Mecnun efsanesini araştırarak,
eşi ile birlikte yeniden kaleme almıştır. Böylece klasik olarak bilinen ve kaybolmaya
yüz tutmuş “Ferhat ile Şirin” ve “Leyla ile Mecnun” isimli oyunları yeniden
hayal perdesine taşımıştır. Metin Özlen, var olan veya var olup unutulmuş
birçok kapsamlı oyunu hayal perdesinde tekrar yorumlamakta ve
canlandırmaktadır.
Bunlardan
bazıları Kanlı Kavak, Pehlivanlar, Karagöz’ün Bekçiliği, Karagöz’ün Ağalığı,
Kütahyalı Çeşmesi, Kanlı Nigar, Çifte Cazular, Yalova Sefası, Bahçe, Kırgınlar,
Tahmis, Aşıklar, Tahir ile Zühre, Kayık, Tımarhane, Salıncak, Karagöz’ün Gelin
Oluşu, Çivi Baskını, Balıkçılar’dır. Yine bu oyunların dışında, Karagöz’ün
Çobanlığı, Minibüs, Karagözün Kahyalığı, Karagöz’ün Sinema Faslı gibi oyunların
altına da kendi imzasını atmıştır. Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da
ülkesini defalarca temsil etmiş olan sanatçı, Karagöz ‘ü kendi ulusuna olduğu
gibi diğer uluslara da tekrar tekrar tanıtmış ve bu ulusların müzelerine
eserler vererek ölümsüzleşmiştir.
KAYNAK:
Ustalarımız – Metin Özlen (unima.org.tr, 08.06.2020).