Ayşe Sökülmez

Gazeteci-yazar

Doğum
01 Ocak, 1967
Burç

Gazeteci yazar. Ocak 1967’de Diyarbakır’da doğdu. Ailesi Kerkük Süleymaniye’den önce Mardin’in Sürgücü ilçesine, oradan 1950’lerin başında Diyarbakır’a göç etmiş. Gelin olarak gittiği Almanya’nın Freising kasabasının Langebach köyünde yaşıyor. Tam bir göçmen kızı.

2017’den bu yana yazılarını tigrishaber.com sitesinde yayımlıyor. 2020’de  Langenbach Belediye Meclisine 8’inci sıradan aday oldu.

İlki 2017’de olmak üzere şimdiye dek iki kitabı yayımlandı. Kitaplarında Diyarbakır sevgisini, çocukluk ve gençlik dönemi şehir gözlemlerini anlattı.

 

Kitapları:

 

Düş Dedim Hayal Dedim (2017)

Zülüf Dokunmuş Tene (2019)

 

KAYNAK: Birsen İnal / Ayşe Sökülmez’le Hoş Bir Söyleşi: Saray Kapısından Almanyaya - (blogmilliyet.com.tr, 15 Ağustos 2015), Ayşe Sökülmez  / Diyarbakır Uçağı (tigrishaber.com, 03.04.2018), Yerel Seçimlerde Yazarımız Ayşe Sökülmez SPD'den Aday (haberbayern.de, 07 Aralık 2019), Ayşe Sökülmez biyografisi, kitapları (kidega.com, 30.03.2020).

DİYARBAKIR UÇAĞI

Ben eski kafayım ya işte bilgisayarı açık ağzında sakız elinde kocaman telefonu çantası markası milletin gözüne batsın diye koymuş masayı en işgal eden aksesuar ve gelişi güzel atılmış masanın öbür sandalyelerine deriye benzer ince bir ceketi atmiş ben aslan değil ama yeleli bir kürklüyüm dercesine havası cakası..

Hanımefendi burası boş galiba oturabilir miyim dediğimde bana ne baktığı ne bakmadığı ne anlayıp anlamadığı belli olmadan saçını oraya buraya savurarak geç otur aman bana ne...der gibi yaptı hareketiyle..

Dedi gibi demesine.. Ben de bari oturmadan elimdekileri kibarca bırakayım kendime bir kahve alayım deyip hanım kıza eşyalarıma dikkat eder misiniz dediğimde ne dediği anlaşılmadan lafları sözleri dilinde genzinde yuvarlayarak kimi kelimeleri kare dikdörtgen eşkenar üçgen yaparak verdiği cevaptan anladım emanete bakmayacak.

Bozuntuya vermeden tamam dedim sorun değil hama eşyalarımı kim çalarsa çalısın sen rahatına bak ben kendime kahvemi gene gider alırım ve nitekim gittim aldım da.

Döndüğümde kızcağız masayi terketmişti masa kompile bana kaldı..

Bu arada yavaş yavaş Diyarbakır şivesi modunda havaya girmeye başladım kendi kendime.

Kız Allahtan gitti onu kahvemi içerken süzecektim kim bilir ne ahret sorularda soracaktım.

Şöyle etrafı kolaçan ederek bakınırken bunlardan kiminle yolculuk yapacağım diye de içimden geçirmedim değil işin bu Faslıda keyiflidir tavsiye ederim.

Elimdeki kitabi okumaya koyuldum zira iki saatim vardı daha.

Anonslar peşpeşe gelirken Adana bir iki yolcular 230 numaralı kapıya..

Malatya yolcuları kapı değişti 410 numaralı kapıya.

Özellikle o kapıları neden niçin sıkça değiştirdiklerini anlamakta zorlanmam bir havayolu personeli olarak.

Sıra yavaş yavaş Hakkari uçağından önce bize geliyordu.

Hakkari’de havaalanı var mıydı bilmiyorum.

Anons gelse oraya da devletin uçağı gidecekti zarr.

Baktım bizim anons saati yakın kalktım tam biletimde yazılı kapının tam da önüne geldim.

Heycanla sıraya girmeyi bekledim.

Sıra olduk tek tek kimi çift kimi üç kimi beş.

Kalabalık olanlar gurup olanlar aile olanlar sırada yan yana durunca sıra tek hiza değildi haliyle. Diyarbakır dönüş uçaklarında bu sıralar aklıma gelir hep herkesin elinde bir iki kilo kadayıf mutlaka olur.

Ankara Diyarbakır uçağı sırasında kimsenin elinde kadayıf yok bu ayrıntıyı da düşünmeden edemedim.

Genelde el bagajları var çoğunun.

Ankara'dan Diyarbakır'a kimsenin aklına İskender Kebap paketleyip götürmek gelmez haliyle diyerek uçakta koltuk numaramı buldum.

21 E sol orta koltuk.

Yanıma bari biri oturaydı sohbet etseydim hiç korkmam uçaktan ama her nedense ki nedenini peşin biliyorum Diyarbakır uçağından korkarım.

O vahim kaza aklıma gelir hep.

Sabaha kadar yakınlarını bekleyen acı içinde ağlayan kürtçe türkçe ağıt yakan insanlar gelir aklıma irkilirim.

Yanıma genç sakallı bir delikanlı oturdu.

Baktım başka kimse gelmiyor şiveyle ortayı boş bıraksak olur mu elimdeki eşyaları koyacağım oraya dediğimde bana bakmadan olur dedi.

Eyvah yanıma da İşitçi oturdu dedim.

Zira sırada yaşları çok genç askerler gördüm.

Polis kimi.

Memurlar belli, bir de istihbaratçı.

Dhkpcci, Pyd' li.

İsimleri yanlış yazabilirim normalde de her gece televizyında duysamda bu isimleri hafızamda tutamam.

Tüccarı, işçisi, emeklisi..

Kısaca Dhp-kacesi, İşitcisi, kasabı, manavcısı, sanayicisi hepimiz hepimiz aynı uçağa bindik, aynı yöne gitmek için isteğimizle bilet aldık yola koyulduk.

Hostesler belli belirsiz noktalarda havada düşersek can yeleklerinden acıl çıkış kapılarından bahsetti ikramlarından önce.

Bense kulağım pilotta asıl onun yapacağı anonsu bekliyordum.

Ya Pilot?

Ya Pilotta bizi kaçırırsa bir başka yere.

Bu kez söz vermiştim alandan beni almaya geleceklerdi.

Bir seferinde sessiz sedasız inmiştim de meydanda sarılanlar birbirini arayanlar ..

Ben gide gide hem de kendi memleketimdi gitmiştim bir taksiye binmiştim kimsesiz gibi kendimi hiç affetmemiştim hep.

Bu kez almaya gelecekler beni fakat ya Pilot?

Anons geldi Türkçe ve arkasında İngilizce.

İngilizce bilen vardı elbet uçakta.

Ama sırf İngilizce konuşan bir İngiliz tek görmemiştim binince.

Hepimiz tamamdık bir İngiliz eksikti uçakta.

Yanımdakine emrivaki yer değişiminden sonra. Baktım daha anonstan önce izlediği videoda tamam dedim bu İşitçi ya.

Madem yanıma oturdu dur hele ona sorular sorayım ma ne olacak uçakta beni öldürecek değil!

Merhaba!

Merhaba!

Dedim nerelisen?

Desem nerelisen kurban?

Olmaz!

Niye tanımadığım Allah'ın işitlisine kurban olayım.

Dedi Erganiliyem.

Vay dedim elimde bak okuduğum kitabın yazarı da Erganilidir.

Sanki Erganilileri çok tanıyorum.

Kimlerdensen?

Dedi abla falan ağanın toruniyam.

Dedim he bu kitapta tıpkısının aynısını yazmış Fevzi abi.

'Başım Gözüm Üstüne' kitabinda.

Dedi he!

E dedim seni ben İşitçi zannettim.

Dedi yok abla.!

Ee dedim oturur oturmaz açtın o kesme biçme videolara baktın gördüm .

Dedi yok abla haberlere baktım.

Dedim e tamam madem değilsen..

Başladık koyu kısa bir sohbete.

Kısa çünkü önümüzdeki koltukta istıhbaratçilar.

Sonra uçak inene kadar sustuk..

Susunca aklımdan geçeni niye sizden sakınayım.

Allah var hade uçağı Pilot kaçırmadı..

E hade diyelim uçak düşüşe geçti.

Kim kime sarılır,

kim kime dua eder.

Kim kimi bogazlar.

Kim kimi kurtarır.

Bu Diyarbakır uçağı bu kez şarkısız türküsüz ama..

İnişe hazırdır tüm yolculara Anadolu jet hayırlı inişler diler bizi seçtiğiniz için sizlere teşekkür ederiz..

Anons kim ne olduğunu sanırım kısada olsa unuttu korkudan.

İniş esnasında öyle bir iniş yaptı ki pilot hani insan değil anne babasının ismini kendi ismini bile unutup sadece yukarıyla bağlantı kurarak Allah’ım affet bizi.

Bu topraklarda yaşayan ismi cismi kim varsa ne varsa hama herkesi...

O ne iniş öyle..

 

KAYNAK: Diyarbakır uçağı - Ayşe Sökülmez  (tigrishaber.com, 03.04.2018).

 


DÜŞ DEDİM HAYAL DEDİM

Ayşe Sökülmez

 

Lis Basın Yayın

 

Kitap Açıklaması

 

En çok, en çok Diyarbekir yazılarıdır yazarın dünyası. Bir resim yapar bir gün ters laleler boyayacaktır önünde duran büyük bir resim kağıdına. Envayi çeşit renk tuvale alınmayı bekler, üç renk seçer; sar kırmızı ve yeşil sonra yanına kahverengiyi ekler.

Bir çiçeğin güya gövdesi de olmalı... Hayatı boyunca okul yıllarında sonra ilk defa bir fırça alır eline. Hiç anlamaz resimden, boyadıkça ters lale bekliyordur oysa hiç ters lale görmemiş o güne kadar da, öncesinde de...

Resim biter, resim hocası herkesin resmini duvara iliştirince fark edilir ki Avrupa'nın soğuk kasvetli havası o gün orada bulunan herkesin kağıtlarında kendini göstermiştir.

Gri, uçuk mavi en fazla pastel yeşil beyaz buruşuk donu silik renkler.

Ayşe Sökülmez'in kağıda boyadığı ters laleler odaya verdiği tuhaf sıcaklık yanında aynı zamanda korkunç tipik bir Avrupa soğuğu gibi gurbet hüznü de salar herkese.

Abartısız o gün o adada olan herkes kendi hikayesini, kendi boyadığı resmi unutup ta Hakkari'nin dağlarına gider, dakikalarca sorular sorarlar, anlatmasını isterler kendi hikayelerini unuturcasına!

"Ben ters lale görmedim ne orda ne de başka yerde." der.. Ve ekler; "Gördüğü sadece Diyarbakır'da yedi yaşımda güneş tutulmasıydı Direkhane Sokak'ta. Ellerinde tenekeler annem, ablam ağabeylerim, yengelerim, babam, amcalarım, komşular, yüzlerini güneşin doğduğu tarafa dönmüş, Sur'ların üst öbür tarafı üzerinden kimi dualar ederek, ta ki güneş kendini gösterene kadar! Çığlıklar atıp gene tenekeler çalarak güya güneşi karanlıktan kurtarmıştık."

İşte Ayşe Sökülmez "Düş Dedim Hayal Dedim" ilk kitabında kendi biriktirdiklerini anlatmış. Gerisi okura kalmış...

 

Yazar: Arka Kapak

ZÜLÜF DOKUNMUŞ TENE

Ayşe Sökülmez

 

Lis Basın Yayın

 

Kitap Açıklaması

 

Ayşe Sökülmez, Düş Dedim Hayal Dedim kitabının ardından Zülüf Dokunmuş Tene kitabıyla okuyucuya yeniden merhaba diyor. İlk kitabında Diyarbakır özlemini bir nakış gibi işleyen ve bütün kelimeleri mesafelerin yükünden kurtaran Ayşe Sökülmez, bu kitapta farklı zamanları, farklı anlatı biçimleriyle sunuyor. Zülüf Dokunmuş Tene aynı zamanda Ayşe Sökülmez’in yaptığı yolculukların, gördüğü yerlerin ve yine her zamanki gibi Diyarbakır özleminin bir hafızası. Daha önce yayınlanmış yazılarla beraber dört bölümden oluşan kitap, zor zamanların bir derlemesi niteliğinde.

Yazar: Arka Kapak

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör