Hukukçu, siyasetçi, XVII., XVIII., XIX. ve XX. Dönem Gümüşhane Milletvekili - Adalet Bakanı – Milli Savunma Bakanı. 24 Ağustos 1936 tarihinde Gümüşhane’de doğdu. Babası Süleyman Faik Bey, annesi Hatice Hanımdır.
İlk
ve orta öğrenimini Gümüşhane’de tamamladı. Lise eğitimini önce Gümüşhane Lisesi,
daha sonra Giresun Lisesi ve Bursa Erkek Lisesi’nde yatılı olarak tamamladı.
1954 yılında Bursa Erkek Lisesi’nden mezun oldu. 1960 yılında İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Askerlik görevini tamamladıktan
sonra 1963 yılında Gümüşhane’de serbest avukat olarak çalışmaya başladı.
1983
yılında Gümüşhane’de Anavatan Parti İl Teşkilatını kurdu ve aynı yıl Gümüşhane
Milletvekili seçildi. 17 Ekim 1986’da 1. Özal Hükümetinde Adalet Bakanlığı
görevine getirildi. Seçime giderken Bakanlıktan ayrıldı ve 1987 seçimlerinde
yeniden Gümüşhane Milletvekili seçildi. 2. Özal Hükümetinde; ilki 21 Aralık
1987’de, ikincisi 30 Mart 1989’da olmak üzere iki kez aralıklarla yine Adalet
Bakanlığı görevine getirildi. 9 Kasım 1989’da kurulan Akbulut Hükümetinde de
aynı görevini sürdürdü. 1991 seçimlerinde üçüncü kez Gümüşhane Milletvekili
olarak meclise girdi. 2. Yılmaz Hükümetinde Milli Savunma Bakanlığı görevine
getirildi. 1995 seçimlerinde dördüncü kez Anavatan Partisinden Gümüşhane
Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 30 Haziran 1997’de 3. Yılmaz Hükümetinde
beşinci kez Adalet Bakanlığı görevine getirildi. 1999 Genel Seçimlerinde Meclis
dışında kaldı.
Anavatan
Partisinde Genel Başkan Baş Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı olarak görev yaptı.
Anavatan Partisi kapatılıncaya kadar MKYK üyeliği devam etti. 1991-1995 arası
Meclis ANAP Gurup Başkanvekilliği, İlk milletvekilliğinde Bütçe ve daha sonraki
yıllarda Anayasa Komisyonu Üyeliği görevlerinde bulundu.
Ankara
GÜDEF (Gümüşhane Dernekler Federasyonu) Onur Kurulu, GÜSİAD Kurucu Üyesidir.
Mahmut San’ın kızı Ayfer Hanım’la evliliğinden bir çocuk babasıdır. Halen
Ankara’da ikamet etmekte Ülker İstişare Konseyi Başkanlığı ve değişik vakıf
başkanlıklarını yürütmekte olup, İstanbul Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyet
Başkanıdır.
KAYNAK:
TBMM Albümü 3. Cilt 1983-2010 (2010), Oltan Sungurlu (eksisozluk.com, 3 Kasım
2013), Oltan Sungurlu: 'Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal
demokrat parti lazım' (hurriyet.com.tr, 23 Nisan 2016), Mahmut Oltan Sungurlu (gumushaneliler.net,
25.03.2020), Oltan Sungurlu Haberleri - Oltan Sungurlu Kimdir (haberler.com, 25.03.2020),
Mahmut Oltan Sungurlu - Türkiye Büyük Millet Meclisi İntranet (tbmm.gov.tr, 25.03.2020).
8.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün üzerinden 23 yıl geçti. En yakınındaki
isimlerden biri Oltan Sungurlu’ydu. Partiyi onunla kurdu, üç kez Adalet
Bakanlığı’nı emanet etti. Sungurlu’yla hem Özal’lı günleri konuştuk, hem
bugünün Türkiye’sini…
Ölümünün
üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen bugün hâlâ neden Turgut Özal’ı konuşuyoruz?
-Bu
iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?
Siz
söyleyin lütfen...
-Türkiye
gelişiyor, ilerliyor, yeni şeyler yapılıyor. Ama yeni fikirler oluşmuyor.
Turgut Özal, Türkiye’ye yeni düşünceler getirdi, yeni bir hava estirdi. Bunun
üzerine ne Anavatan Partisi ne de diğer partiler bir şey koyabildi. Türkiye, o
açıdan bir kısırdöngüde. Yeni şeyler söylemek lazım. Türkiye’nin yeni atılımlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Nitekim, yerinde saydığını herkes kabul ediyor.
Turgut Özal’ı, hâlâ aşamadığımız için konuşuyoruz. Kötü tarafı bu.
İyi
tarafı ne?
-Kendim
için şöyle tarif ediyorum. Turgut Özal’dan önceki ve sonraki Oltan Sungurlu
diye hayatımın iki bölümü var.
Ne
değişti hayatınızda?
-Biz
Cumhuriyet’le tebaa, Demokrat Parti’yle vatandaş, Turgut Özal ile dünya
vatandaşı olduk. Diğer insanlarla asgari eşit olduğumuzu anladık. “Kıymetliyiz”
dedik.
Bunu
nasıl yaptı Özal?
-Düşündükçe
ben de şaşırıyorum. Bundan iki-üç sene evvel bir hastanenin bekleme yerinde bir
vatandaş yanıma geldi. Özal’ı konuşmaya başladık. Bana dedi ki: “Oltan Bey, ben
Ankara’nın yakın bir köyündenim. Biz köyden çıkınca ‘Ankara’ya gidiyoruz’
derdik, yani Ankara bizim için gurbetti. Şimdi Çin’de ve Amerika’da ticarethanem
var. Bunu bize Özal sağladı.”
Oltan
Sungurlu: Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti lazım
Turgut
Özal, eşi Semra Özal ile Boğaz’da el ele...
Aynı
zamanda çok farklı bir siyasetçi profiliydi Özal. Ailesi de öyle...
-Çok
medeni, çok beyefendi bir adamdı. Türkiye’de Koç bile Avrupa’nın eski
makinelerini alıp kullanırdı. Devlet daireleri de öyleydi. Özal dedi ki, “Böyle
nasıl yarışırız onlarla, zaten teknolojide geriyiz, mümkün değil. En yenisini
alacağız, sonra onları da geçeceğiz.” Gün geldi telefon işinde mesela,
Almanya’yı geçtik.
Şortla
karşımıza çıkan, bilgisayar oyunu oynayan, magazinde görünen biriydi...
-Sade
bir adamdı, doğaldı. Sabahtan gece yarılarına kadar çalışırsınız. Size ödev
verir, gece 3’te telefon açar. İşi takip ederdi. Hep güleryüzlüdür. Bir de
bazen geniştir. Ben zamanı kullanırken telaşlıyımdır. O, matematiksel hesap
yapardı. Mesela milletvekili listesi saat 17.00’ye kadar seçim kuruluna
gitmeli. O, hesap yapıyor. Köşk’ten Seçim Kurulu 10 dakika, her imza 20 saniye.
Kaç imza var, şu kadar. “Acele etmeyin” diyor.
Nasıl
tanıştınız?
-Basından
tanıyordum. 1960’ta üniversite öğrencisiydik, sağ tandanslıydık. Darbe oldu,
sonra “Ne olacak bizim halimiz” diye konuşmaya başladık. Dediler ki, “Planlamada
takunyalı kardeşler var. Bunlar ileride Türkiye’de çok şey yapabilirler”.
Bunlar Turgut ve Korkut Özal’dı. Sonra partiyi kurmak için bana telefon açtı.
Siz
o zaman neredesiniz?
-Gümüşhane’deyim.
Kabul etmedim. Bütün etrafım Doğru Yol istiyor. Sonra onları ikna ettim ve
ANAP’ı kurduk.
Birbirinizi
tanımıyor ama parti kuruyorsunuz, nasıl oluyor?
-Partiler
peşimdeydi. Siyasi bir varlık haline gelmiştim. 1975’te yaşımı büyütüp senatör
adayı olmuştum, veto edildim.
ANAP’ı
kurdunuz, yol arkadaşlığınız Özal’ın ömrü boyunca devam etti. Kolay mıydı Özal
ile çalışmak?
-Çalışırsan
kolaydı. En güzeli çalışmayı, yapılan işi fark ederdi. Değerlendirme yeteneği
çok yüksekti. Kıymet de bilirdi.
Çok
sık aklınıza geliyor mu?
-Onun
için her gün dua ediyorum.
Oltan
Sungurlu: Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti lazım
Hiç
kırılmadınız mı?
-İhtilafa
düştüğümüz oldu. Kendisinin benim hakkımda basın mensuplarına söylediği söz
şuydu: “Oltan’a bütün hakkımı helal ederim, beni hiç yanıltmadı, ne söylediyse
yüzüme söyledi.” Yıldırım Bey, Mesut Bey kavgasında o Mesut Bey’i tuttu, karşı
karşıya geldik. Ama hiç darılmadık.
Kendisi
de karşı karşıya geldi sonra...
-Mesut
Bey’i devirmek için harekete geçtiğinde beni çağırdı. Birkaç kişinin olduğu toplantıda
olmak istemediğimi söyledim. Telefon açtım, “Çok işim var, pazartesi gelsem
olur mu” dedim, yok. Altı saat konuştuk. Dedim ki, “Biz Mesut’u deviremeyiz.
Partiyi biz değil, basın idare ediyor artık...” Kalkmıştım, “Otur” dedi. “Ben
sizinleyim, sizinle olacağım ama netice değişmez” diyerek kazanamayacağını ima
ettim.
Cumhurbaşkanı-Başbakan
sürtüşmeleri neden tekerrür edip duruyor?
-Demirel
de, Özal da, Erdoğan da güçlü liderler. Parti onlar demek. Ve yönetmeye devam
etmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı olan birisi kendisinin sembolik olduğunu kabul
etmek zorunda. Mesela Özal Cumhurbaşkanı, Demirel Başbakan’dı. Demirel, Özal’a
adım attırmıyor, Özal istese Demirel’i çalıştırmaz. Dedi ki “Millet onları
seçti. Ben engellemem”. Ama Demirel
Cumhurbaşkanı oldu. Kendi partisini yıktı.
Oltan
Sungurlu: Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti lazım
ADALET
BAKANI YARGININ AMİRİ DEĞİLDİR
Şikesi,
Ergenekon’u, Balyoz’u vs. Türkiye’de çok ciddi davalar görüldü/görülüyor.
Adalet Bakanlığı yaptınız. Sizin döneminizle karşılaştırırsanız ne söylersiniz?
-Görülüyorsa
görülüyor, bana ne. Adalet Bakanı’na ne? Adalet Bakanı yargının amiri değildir.
Yargı bağımsızdır.
Bugün
aynı şeyi söyleyebilir misiniz?
-Yargıya
toz konsun istemem ama hâkimler şimdi bölündüklerini, parçalandıklarını ifade
ediyorlar. Üç defa Adalet Bakanı oldum, hiçbir dosya hakkında bilgim olmadı.
Kimse
sizden bu konuda ‘ricacı’ olmadı mı?
-Aşağısı
her zaman olur, bugün de olur. Yukarısı olmadı.
“Türkiye’de
adalet işlemiyor” diye niye söylenip duruyoruz o zaman?
-Eğer
yoksa adaletin olmayışının sebebi biziz.
Biz
derken vatandaş mı, siyasetçiler mi?
-Siyasetçiler
ve basın. 25 senedir söylüyorum, herkes
elini yargının üstünden çeksin. Görülmekte olan dava Meclis’te bile müzakere
edilemez. Her gün gazetelerde. Siyasetçiler konuşuyor. 2003’te kaygılandım:
Korkuyorum ki siyaset yargının sırtına binecek!!! Sonra da dedim ki, “Maalesef
siyaset yargının sırtına bindi”, sonra yine dedim ki, “Yargı bu yükü taşıyamaz,
çökecek”. Herkes zannetti ki, “İktidar yargının sırtına bindi” diyorum.
Oltan
Sungurlu: Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti lazım
Ne
demek istediniz?
-AK
Parti iktidar olunca, parlamento dışı muhalefet
telaşa kapıldı. Bunlar başımızdan gitmeyecek, irtica gelecek, hukuk
yoluyla devirelim diye düşündüler. Danıştay’daki cinayetten hükümeti sorumlu
tuttular, 367 diye karar çıkardılar vs. Sonuçta halk bunlardan infial duydu ve
ters tepti, AK Parti buraya yükseldi. Yani yargı yoluyla yapılan bu
haksızlıkları halk yakinen gördü. AK Parti de bunu iyi kullandı. Ondan sonra da
bu hükümet yargıyı düzeltmek için anayasada düzeltme yaptı. Sonuç ortada.
İrtica
korkusu dediniz, sizin döneminizde de yaşandı. ‘Takunyalılar meselesi’ diye bir
şey var…
-Evet,
korku Türkiye’de bazıları için bir malzeme. Diyelim ki emekli oldum, bir büyük
firmada müşavirlik yapıyorum. Telefon geliyor, “Sayın Bakanım, ben emekli albay
bilmem kim. Atatürk posteri bastırdık, tanesi 500 lira. Sizin firmaya 1000 tane
gönderelim mi”… Atatürkçü bir şey derneği… Benim arkamda ne var, Atatürk
posteri, masamda öyle, onun yanında öyle. Atatürk bizim liderimiz, bunu hepimiz
idrak edeceğiz. Bunu birbirimize karşı silah olarak kullanırsak ne olur, bazı
insanlar karşısına geçer. Türkiye’de yapılan bu… Müşterek değerlerimizi malzeme
olarak kullanıyorlar.
Din
için de durum bu mu?
-Tabii...
Adam ne diyor, “O Müslümansa ben değilim”…
Özal’ın
gazetecilerle arası nasıldı?
-Değer
verirdi. Bursla İngiltere’ye
gönderdi
gazetecileri. Zaman zaman çağırır, Türkiye ve dünya meselelerini konuşurdu.
Dava
açar mıydı?
-Zaman
zaman açmıştır. Ben hiç dava açmadım. Ama aynı noktada olsam açar mıydım,
bilmiyorum. Hukuken hakkı varsa “Neden açtın” diyemezsin. Ama hoşgörülü olmakta
fayda var. Davaların hiçbir şeyi çözmediğini biz avukatlar biliriz.
KOMÜNİZMDEN
KORKARDIM
Oltan
Sungurlu: Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti lazım
Özal, 1983’te otel odasında mitinge
hazırlanırken...
Mehmet
Ali Birand ve Soner Yalçın’ın yazdığı ‘The Özal’ kitabında bütün ömrünüz
boyunca komünizmden korktuğunuzu söylüyorsunuz...
-Öyleydi
tabii. Ben komünizmle üniversitede tanıştım. İranlı ve Kıbrıslı arkadaşlarım
vardı. Onlarla oldukça komünistlerin de insan olduğunu gördüm. Korkmakta çok da haksız değildik. Rusya ideolojiyle işgali getiriyordu. Adalet
Bakanı’yken cezaevindeki komünistlerin hepsini tanıdım.
Ne
konuşurdunuz?
-Çağırırlardı,
giderdim.
O
zaman mı değişti fikriniz?
-Belki
de. Ama artık öyle bir tehlike yok. Hoş sağ-sol kavramları da karışık
Türkiye’de.
Neden
karışık?
-Çünkü
bu kavramlar Batı’ya ait. Batı’daki sol başka, bizde başka. Türkiye’nin en
milliyetçi partisi MHP mi CHP mi mesela?
‘Türkiye’de
sol parti iktadara gelmez’ iddiası için ne diyeceksiniz?
-Çünkü
sol ile dini karıştırıyoruz. Yani İslamiyet devlet yönetimi için prensipler
koymuş, illa şu şekilde olacak dememiş. Diyor ki devlet adamının şu özellikleri
olacak. Efendim, fakir fukaranın hakkı gözetilecek, bunun sağı solu yok. Şimdi
sağ bunlara uyduğunu söylüyor. Uyup uymadığı ayrı. Sol ise nerede bunları görse
korkup, kaçıyor.
Yeni
bir sağ parti lazım mı Türkiye’ye?
-Yeni
bir sosyal demokrat parti lazım.
Nasıl
bir sosyal demokrat parti?
-Bir
kere dine imana karışmayacak. Sol bize yeni ne söylüyor?
Oltan
Sungurlu: Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti lazım
Ne
söylemesi gerekiyor?
-Onu
ben bulacak değilim. Yeni fikirleri ille de politikacılar bulacak diye bir şey
yok. Bu kadar düşünür, profesör, yazar var, herkesin ortaya bir şey koyması
lazım. Bak bu sosyalleşme yardım fonunu ANAP koydu, AK Parti siyasi açıdan çok
güzel kullandı. Ne diyor CHP… “Siz milleti bedavaya alıştırıyorsunuz, rüşvet
veriyorsunuz.” E tamam, belki söylediklerinde haklıdır. Ama bunu alan adam
diyor ki, “Bunlar iktidar olsalar bize bir şey vermeyecekler”.
Bir
cümlesi daha var toplumun: Bölündük, paramparça olduk…
-Kamuoyu
yoklamaları yapan bir adama dedim ki; “Türkiye çok bölündü. Şu İstanbul’da
toplum 10 ayrı kompartımanda yaşıyor. Her kompartıman ‘bu ülkenin sahibi biziz,
ötekiler vatan haini, def olsun gitsin’ diyor. İşin kötüsü Anadolu’ya da
yayılmaya başladı.” Bana dedi ki, “Bir araştırma mı yaptınız?” Yok dedim,
sadece politikacıyım. “Biz araştırma yaptık, dokuz kompartıman var” dedi.
Bu
neye sebep oluyor?
-En
basitinden kanunu kime göre yapacağız? Kültür farklılaşması en büyük
problemlerimizden biri. Batı’da en kuvvetli Hıristiyan, en kuvvetli adam. Bizde
ise Müslümanlık fakir fukaranın işi. Siz biliyor musunuz ki, Türkiye’de Özal’a
kadar Peygamber ve Allah’a sövmek serbestti?
Bilmiyordum…
-Hukuk
okuduğum halde ben de bilmiyordum. Benim teklifimle oldu.
KAYNAK:
Oltan
Sungurlu: 'Türkiye’ye dine imana karışmayan yeni bir sosyal demokrat parti
lazım' (hurriyet.com.tr, 23 Nisan 2016).