İslâm alimi (D. 1886, Norşin / Bitlis – D. 18
Haziran 1930). Şeyh Abdurrahman et-Tahî’nin torunu ve Abdürrahîm Efendi’nin
oğludur. Sekiz yaşında iken annesini ve babasını kaybetmiş olduğundan, amcası
Muhammed Said Efendi tarafından büyütüldü. Birinci Dünya Savaşı başladığında,
bu savaşa amcaları ile birlikte katılarak büyük yararlıklar gösterdiğinden
milis yüzbaşılığa kadar yükseltildi. Daha sonra kendisine Sultan Reşad
tarafından Gümüş Muharebe Liyakat Madalyası gönderildi. Amcası Şeyh
Ziyauddin’in ölümünden sonra ailesinin idaresini devraldı. Bu dönemde Şeyh Said
ayaklanması baş gösterdiğinde, Şeyh Ma’sum, birkaç Şeyh ve ağa ile birlikte,
Ohinli Şeyh Alaaddin Efendi’nin (Ö. 1949) fetva vermemesi nedeniyle, bu
ayaklanmaya katılmama kararı aldı. Bu karar, o sırada Bitlis valisi olan
Manastırlı Kâzım Dirik Paşa’ya, Şeyh Ma’sum ve Hizanlı Şeyh Selahaddin
tarafından iletildi. Ayaklanmanın bastırılmasının ardından diğer bazı şeyh ve
ağalarla birlikte İzmir’e sürgüne gönderildi. İzmir’de iki yıllık zorunlu
ikametten sonra Norşin’e geri döndü. Norşin’de medrese faaliyeti sürdürmesi ve
1930 tarihindeki Zilân Deresi (Ağrı) olayı nedeniyle, sonrasında amcasının oğlu
Sultan Veled ve Ohin Şeyhi Alaadin’le birlikte Gaziantep Cezaevine gönderildi.
Cezaevinde bir müddet kaldıktan sonra Gaziantep’te iki yıllık zorunlu ikamete
tabi tutuldu. Zorunlu ikameti bitince Norşin’e dönebildi. Bundan sonra da
medrese ve tasavvuf faaliyetlerini sürdürdü.
KAYNAK: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).