Seyyid Hüseyin Zerraki

Araştırmacı Yazar, STK Yöneticisi

Doğum
04 Nisan, 1962
Eğitim
Doktora
Burç
Diğer İsimler
Hüseyin Ağaçkıran

Araştırmacı yazar, STK yöneticisi, Dünya Seyyidler ve Şerifler Kültür ve Araştırma Derneği Genel Başkanı. Ehli-Beyt ve Nakibül-Eşraf Uzmanı, Asıl adı Hüseyin Ağaçkıran’dır.

Seyyid Hüseyin Zerraki, 4 Nisan 1962 tarihinde Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde, ailesinin beş çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Diyarbakır’da, lise ve üniversiteyi Ankara’da bitirdi. Uzun yıllar devletin çeşitli kademelerinde görev yaparak emekli oldu.

Seyyid Hüseyin Zerraki, uzun yıllar Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile İstanbul İl Müftülüğü Meşihat ve Şeriye Sicilleri Arşivinde bulunan Nakibül-Eşraf Şecere-i Tayyibe Defterleri ve Soy Şecereleri üzerinde araştırmalar ve çalışmalar yaptı. Yurt içinde üniversitelerde ve sivil toplum kuruluşlarında "Nakibül-Eşrâflık" kurumu üzerinde konferanslar verdi. Hz. Muhammed (sav) ailesi Seyyidler ve Şerifler üzerinde yaptığı derin araştırmalar ve çalışmaları sonucu yurt dışında da başarı plaketleri, takdirnameler ile fahri doktora unvanlarına layık görüldü.

Seyyid Hüseyin Zerraki, tarafından yazılan ve Prof. Dr. İbrahim Yılmazçelik tarafından yayına hazırlanan Hz. Peygamberin sevgili torunları Seyyidler & Şerifler ve Nakibü'l-Eşraflık Müessesesi aldı eseri, 2016 yılında Seyyidler ve Şerifler Derneği tarafından yayımlanmıştır.

Eserinde seyyid olduğunu, peygamber sülalesinden geldiğini belgeleriyle açıklayan Seyyid Hüseyin Ağaçkıran (Zerraki), kendisini şöyle tanıtmaktadır:

 

“Nesep silsilem/Soy ağacım şöyledir:

Babam Seyyid Muhammed Sabri,

dedem Seyyid Muhammed Zülfikâr,

dedemin babası Diyarbakır Hazro ilçesi Merâni köyünde türbesi ziyaret olan,felçli hastaların Şifa bulduğu Seyyid Şeyh Osman Zerraki'dir.

Seyyid Şeyh Osman Zerraki'de Lice/Atak Zırkan beylerinden Ömer Beg'in beş oğlundan biridir. Ömer Beg'de, Atak beylerinden Yusuf Beg'in üç oğlundan biridir. Yusuf Beg'de Hasan Beg'in oğludur,

Hasan Beg'de ünlü Atak Valisi ve Zırkan beylik başkanı Mir Veli Beg'dir,Mir Veli Beg de, onuncu kuşaktan Lice  Derhust-Dibek Köyünden, ziyaret olan Sadatların Sadatı Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerraki'nin torunudur,

"Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerraki'nin soy ağacı da şöyle devam ediyor.

Babası Seyyid Abdurrahman, Dedesi Seyyid Ahmet,

Seyyid Tahir, Seyyid Ali,

Seyyid Abdullah, Seyyid Cafer-i Katal,

Seyyid Muhammed Maktum,

Seyyid İsmail El Ekber,

İmam Cafer-i Sadık,

İmam Muhammed Bakır, İmam Zeynel Abidin,

İmam Hüseyin Şehid-i Kerbela, Allah’ın galip arslanı İmam Ali Mürteza,

İmam Ali de Hz. Ebu Talib'in oğludur.”

 

KAYNAKÇA: Sahte seyidler İslamiyet’e zarar veriyor! (ozgurhabergazetesi.com, 29.12.2017), Merani’de Yatan Zat Kimdir?  - Engin Öztürk – Özel Haber (Özgür Haber Gazetesi, 24 Ekim 2018), Dünya Seyyidler Ve Şerifler Kültür Ve Araştırma Derneği Genel Başkanı Seyid Hüseyin Zerraki (youtube.com 28.12.2019), Ramazan Demir / Zırkı Yöresi ve Seyyid Hasan Zerraki Ziyareti (2019), Haddinizin Bilin Peygamber Ailesine Dil Uzatmayın (mercekhabergazetesi.com, 12 Ocak 2019), Dr. Hüseyin Zerraki / Osmanlı’da İlk Sâdât Nezâreti (Bakanlığı) Kurulması (mercekhabergazetesi.com,12 Şubat 2020), Peygamberimizin Torunları Olan Nakibü'l Eşrâfların Yeri Ve Önemi (mercekhabergazetesi.com, 22.02.2020), Teseyyüd ve Müteseyyid/Sahte Seyyid Hadisesi ! (mercekhabergazetesi.com, 22.02.2020), Seyyid Hüseyin Zerraki (dunyaseyyidlerdernegi.com, 22.02.2020).

HADDİNİZİN BİLİN PEYGAMBER AİLESİNE DİL UZATMAYIN

Dünya Seyyidler ve Şerifler Kültür Araştırma Derneği Genel Başkanı Seyyid Hüseyin Zerraki'den Kutlu Soya Dil Uzatan Sözde Âlim ve ilahiyatçılara Uyarı!!!

Öncelikle son zamanlarda artan din düşmanlıkları özellikle İslam dinine karşı ve bu dinin temsilcileri Müslümanlara yönelik yapılan zulümler had safhada. İslam coğrafyası deyim yerinde ise yangın yerine döndü. Filistin, Afganistan, Çeçenistan, Myanmar, Suriye, Irak, Doğu Türkistan say say bitmez, bunların yanı sıra Güney Afrika ülkelerinde bilinçli misyonerlik faaliyetlerinin tamamı dünyayı sözde daha güzelleştirmek için değil, daha çekilmez ve çirkinleştirmek adına yapıldığını, bir güruhun mutluluğunu bütün insanların mutluluğuna değişildiğini herkes takdir ediyordur.

Ancak benim ziyadesiyle üzen durumlar bunlar değil, elbette ki hüzünleniyorum ancak, ‘Mazlumun dostu Allah’tır’ diyip aslında tesellisinin olduğunu da ifade ederek kendimi teselli ediyorum.

Beni taaa kalbimin derinliklerine kadar üzen ve oldukça sinirlendiren konu ise, yıllarca ilim ve irfan yuvalarında talebelik yapmış, hakkın yolunun ve hakikatin taaa derinliklerine kadar inmelerine rağmen ve her birinin arkasında binlerce insanın yürüdüğü bir takım sözde ilahiyatçı ve medrese alimleridir.

Son yıllarda televizyonlarda adeta şov yapıyorlar. Birde sözü evirip çevirip Peygamber Efendimizin kutlu soyuna getiriyorlar.

Yok, efendim, ‘peygamber soyları şöyle, yok böyle’ bir ehli küfrün bile kutlu soya yakıştıramadığı sözleri ümmetinden olduklarını iddia ettikleri peygamberin kutlu soyuna reva görüyorlar. Hepsine tek bir uyarıda bulunuyorum: Kutlu soya dil uzatmak haddinize düşmüyor. Haddinizi bilin…

Bu Ümmetin Hali Ne Olacak

Hz. Resulullah’ın ailesinden ne istiyorlar!!!

Geçtiğimiz günlerde yine bir televizyon kanalında izliyorum, birkaç koca koca adamlar Türkiye’deki siyasi konjonktürü ve dinin konuları konuşuyorlar. Bende onları pür dikkat sonuna kadar seyrettim. Bunlar belli bir yerlere mesaj vermek onların propagandasını yapmak için lafı dolaştırıyorlar. Anlamıştım sözü Hz. Peygamberin ailesine getirerek şöyle diyorlar:

‘Ortalıkta seyyidim ve şerifim diyen bir takım insanlar dolaşıyor, milletten saygı ve hürmet bekliyorlar. Zorla el etek öptürmek istiyorlar. Seyyid olmanın hiç bir önemi yoktur. Kim takva sahibiyle Allah katında o seyyid’dir’ deyip iki de bir ‘Peygamber demiş ki ey kızım Fatima başın çaresine bak bende seni kurtaramam’ şeklinde gebeleyip sanki bir marifetmiş gibi ve devamla Resulullah’ın kutlu soyunu aşağılıyorlar.

Hey Allah’tan korkmayanlar, Peygamber'den utanmayanlar siz hadisleri yorumlarken içinden cımbızla seçerek Ehl-i beytin aleyhine olanı alıyorsunuz, niçin Ehl-i beytin lehine senetli sahih olan hadislerden bahsetmiyorsunuz.

Bu ayetin manası şöyle Namaz ayeti nazil olunca yüce Allah ‘Ey Habibim ilk önce akrabalarını uyar’ buyurması üzerine Hz. Resulullah'ta bütün akrabalarını toplamış bu ayeti onlara anlatmış Hz. Fatima’ya da ‘Ey kızım Fatima namaz, namaz sakın ha? Nefsini Allah’a sat diye uyarmış; Hz. Fatima da amenna sadakna ya Resulullah demiştir. Peki? Bunda ne var ki ikiden bir bunu ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz. Sanki Ehl-i beytin faziletimi düşüyor. Buradan kutlu soy aşağılanmıyor ve küçükte düşürülmüyor ortalığı velveleye vermenin ne anlamı vardır, Allah aşkına söyleyin? Sizin bu kutlu soya kin ve nefretiniz nedir!

Hz. Resulullah'ın ehl-i beyti'nin faziletlerini ve üstünlüğünü niçin anlatmıyorsunuz tabiî ki işlerinize gelmiyor.

Hz. Resulullah Hz. Fatima’ya şöyle buyurduğunu bilmiyor musunuz?

“Fatima’nın soyuna ateşin haram kılınması: Hakim, sahih senetle Abdullah ibn Mes'ud'dan rivayet etmiştir ki: Allah'ın Resulü şöyle buyurdu:

“Fatima iffetini kâmil olarak korudu. Bu yüzden Yüce Allah onun soyuna ateşi haram kılmıştır”

Muttaki, ibn Abbas'tan rivayet etmiştir ki: Allah'ın Peygamber'i, Fatima'ya şöyle buyurdu:

“Allah sana ve evlatlarına azap etmez”

“Yine Muttaki, ibn. Mes'ud'dan rivayet ediyor ki:

“Gerçekten Fatima, Kâmil olarak iffetini korudu ve bu yüzden Allah onu ve evlatlarını, cennete dahil eder”

 

KAYNAK:

1-Sahih-i Buhari, Bed'ü'l-Halk kitabı, Menakıbu Karabeti Resulullah ve Menkıbetu Fatima babı.

2-Feyzü'l-kadir Fa harfi, Hadis:5833 c.4,s.421

3-Sahih-i Buhâr-i, Nikah kitabı, Zebbu'r -Reculi an ibnetih babi.

Allah aşkına bunlarda nasıl bir peygamber sevgisi vardır. O zaman bunlar İslam peygamberi ile samimi değiller yalan söylüyorlar. Diye düşünmez mi insan?

Resulullah’ın şu hadisi şerif-i hatırlamıyorlar mı?

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Sizleri nimetleriyle beslendiğinizden dolayı Allah'ı seviniz. Allah'ı sevdiğiniz için beni de seviniz. Bana olan sevginizden Ehli Beytimi seviniz”, “Ehl-i beytime eziyet edene Allah'ın azabı şiddetli olur” (“Müellifin Adı: Hafiz Celaleddin Abdurrahman Bin Ebu Bekr el Suyuti, vefat 911 hicri. Kitabın adı: Cami'ul Sağır)

Ülkemizin ilahiyat fakültelerin de görevli akademisyenler, diyanet işlerinde görevli bazı alimlerimiz ve medreselerde ki hocalarımız bu hadisi anlatırken hep eksik anlatırlar?

“Hz. Peygamber ve Kur’an sevgisinden bahsederler. Bir türlü dilleri varmıyor Ehl-i beyt desinler bunlar görevini tam yapmamış oluyorlar! Yani Rasulullah'ın genetiğini taşıyan nesli pâkını unutturmak istiyorlar.? “Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur:

“Ümmetimden hiç kimse, benim ehl-i beytimi sevmeden bana imam getirmiş olamazsınız, beni yalnız severseniz bu da eksik ibadet demektir”

Beni evlatlarımla beraber onlardan ayırmadan seviniz demek istiyor...

Bende onlara soruyorum Seyyid olduğunu ve el öptürmek isteyen o sahte Seyyid ailelerini çok iyi biliyorsunuz televizyonda onları deşifre edin bende sizinle beraber olayım. Eğer yüreğiniz varsa onları açıklarsınız korkudan bunları açıklayamıyorsunuz. Ortaya sallayarak Seyyidlere dil uzatarak onlara iftira atıyorsunuz. Bu iftira size günah olarak yeter…

 

 İSLAM DÜNYASINDA ÖZLENEN HUZUR VE BARIŞIN YOLU RASULULLAH'IN ÜMMETTİNE EMANET ETİĞİ EHL-İ BEYT'İNDEN GEÇER!!!!

 

İslam coğrafyasında yaşanan olaylararın  tablosuna, bakıldığında,

Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Libya, Somali, Sudan, Fas, Tunus, Yemen,

Mısır, ve daha bir çok Arap ülkeleri hepsi kan revan içerisindedir.

Bu durumda olan daha da başka islam ülkeleri de vardır,manası sevgi ve barış olan, kardeşliği, hakkı,adaleti ve merhameti öğütleyen islam dinini ve onun yol ve esaslarını gösteren yüce rehber kur'an-ı kerim'i yanlış yorumlayan yada cehaletlerinden dolayı yanlış istikametlere götürenler ve gaflet içersinde olanlar yüzünden, islam dünyası asırlardır huzur ve esenliğe muhtaç hale gelmiştir.

"Peki ne yapmak gerekir? Yüce Allah'ın anayasası olan Kur-an-ı kerim-i ve  islam peygamberi olan Hz.Muhammed Mustafa'nın S.A.V.'min ehl-i beyti ile ilgili buyurmuş olduğu sahih hadislerini dosdoğru yorumlamak ve sahip çıkmak lazımdır,Hz.

Rasulullah vefat etikten sonra ümmetine emanet etiği gözide torunlarına ve onların zürriyetine sahip çıkılmadı katletiler yerlerinden ve  yuvalarından sürüldüler, Halende islam ülkelerinin çoğunda bu kutlu soyu tanımiyorlar ve tanımakta istemiyorlar.

Müslümanlar'a  soruyorum ? Ehl-i beyt kimdir ! bilmiyoruz bilmek zorunda değiliz diyorlar. Peki rasulullahın sahih senedli hadislerin birinden Ey ümmetim: beni yalnız severseniz zürriyetimi sevmeseniz eksik ibadet yapmış olursunuz mutlaka bizleri beraber seviniz ki bana iman getirmiş olursunuz diye buyurmuştur. Ehl-i beytin ana vatanı Mekke, ve Medinedir,hiç merak etinizmi ? burada  neslipâktan kaç aile Seyyid yaşadığını biliyormusunuz? Maâlesef çok komik bir rakam yaşiyor.! otuz aile vardır.Çünkü gerek emeviler gerkse vahabi rejimi onları anavatanların'dan   kovmuşlardır. Selçukiler, Artukiler, Eyubiler,memluklu, ve Osmanlılar onlara sahip çıkmışlardır.

Somut belgelere göre ülkemizde onbinin üzerinde seyyid ve şerif yaşamaktadır bunlarda yedi bölgeye dağılmışlardır.

 

SEYYİD HÜSEYİN ZERRAKİ DÜNYA SEYYİDLER VE ŞERİFLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI

 

KAYNAK: Haddinizin Bilin Peygamber Ailesine Dil Uzatmayın (mercekhabergazetesi.com, 12 Ocak 2019),

 

 

 

 

OSMANLIDA İLK SÂDÂT NEZÂRETİ (BAKANLIĞI) KURULMASI

           Cennet Mekân Osman Gazi 1299 Yılında Osmanlı Devleti'ni kurduktan sonra, Dünyada ki islam ülkelerin de bulunan çoğu "Seyyidler, Alimler, bilginler, ve şeyhler'in bu ülkenin beldelerine akın etmeye başlayınca,elbette kendileri ile birlikte bazı proplemleri de getirmişlerdir."Bu proplemlerin başında seyyidlerin imtiyazlarından faydalanmaya çalışan bazı uyanık gurupların Mütesseyyidlerin (sahte seyyidlerin) mevcudiyeti olacağı elbete açıktı.

Çünkü,Türkiye selçukluları'nda gerekli görülen bazı seyyidlere,nesilden nesile devam eden idrârlar, maaş,Askerlik,ve vergi muafiyetleri sağlanmıştır.Selçukluların bir uzantısı olan Osmanlı ülkesinde saygı ve hürmet ,onlara karşı müsbet bir bakış açısı vardı: Sultan ll.Murat her yıl seyyidlerin bulundukları şehirlerde kendi mübarek eliyle bin filori dağıtır- üleştirir(paylaştırır) idi. Osmanlı kaynakları ilk sâdàt Nezâreti'nin tesisi hakında hemen hemen ayni ve birbirlerini teyid eden malumatları verirler.Atâyi Zeyl-i Şakâyık'ında şöyle der:

Ma'lüm ola ki,Diyâr-ı Rum'da Selatin-i Osmaniyeden Yıldırım Han zamanına gelince tâife-i'aliyye-i sâdâta zâbit ve nâzır yokmuş.Bağdat da mestur olan Aşık çelebi'nin ceddi Seyyid Ali Nattâ Emir Sultan ile Mahruse-i Burusa'ya -Bursa'ya geldiklerinde sâdât'a nazır tayin olunmuş idi.Anlar intikal eyledikde (Ahirete intikal) mansıb-ı nezbur oğlu Zeynelabidin Efendi'ye tefiz olunmuş,Devlet-i Sultan Murâd-ı sâni ve Asr-ı Muhammed Hânide mazhar-ı iltifat-ı Pâdişâhi i'zâz ve iclâl-i nâmütenâhi ile mübahi olmuş idi.Anlar (Zeynelabidin Efendiye) intikal eyledikde, mansıb-ı mezbur nice zaman hali kalmıştı.

Atâyi'de Aşîk çelebi'nin nesebinden söz edilirken seceresi es-seyyid er razvi Zeynel'abidin b.Muhammed Nattâ-er Râzvi el-Hüseyni "şeklinde veriliyor.Sonra büyük dedesi Seyyid Muhammed (Ali Nattâ) in Bağdatta hatırı sayılır eşraftan olup,Nat-duzi (şahdiyan düşek diken) biri olması dolaysiyle bu sanatından dolayı kendine "seyyid Nattâ "denildiğinden söz ediliyor.Sonra Seyyid Ali'nin Emir Sultan'la birlikte "Yıldırım Han asrında Medine-i Burusa (Bursa şehri) ya gelip yerleştikleri beyan ediliyor.

Seyyid Nattâ 'dahi vezir ishak paşanın kızını tezevvüç eyleyüp Yıldırın Han hazretleri Ebu ishak zaviyesi'ni Seyyid Nattâ için bina eylemişler idi Ve merkumı sâdât-ı kirâma nazır nasb eyleyüp tevliyet-i evkâf-ı zâviyeyi mezbüra ve evladına şart eyledi".

Bir başka önemli kaynak da ilk sâdât Nezâreti'nden şöyle arz eder:

"Hafi olmaya ki ,bu Devlet-i aliyye (Osmanlı devleti) de Yıldırım Han zamanına gelince sâdât-ı kirama zâbıt tayin olunmayup Aşık Çelebi'nin ceddi Seyyid Ali Nattâ; Emir sultan ile Burusa'ya geldiklerinde Sâdât nâzır tayin olunmuş idi.Onlar intikal eyledikde,oğlu Zeynelabidin efendi sultan Murad-ı sani ve asr-ı Muhammed Han-ı ( 2.Murad ve Fatih ) de mazhâr-ı i'zaz ve iclal olup onlar (zeynelabidin) dan sonra manasıb-ı mezbur nice zaman hali kalmıştı.

Başka bir kaynak da Yıldırım Bayezıt Han asrında sâdât-ı kirama nâzır ta'yin olunmuşken,sonraları metruk olmağa bu makama kanuni sultan süleyman döneminde Nakibü'l-eşrâf nasb olduğunu kayeder.D'Ohson ise,Osmanlı sultanlarının ilk dördü yani,Osman beyden başliyarak Yıldırım Bâyezıd devri içine alan dönemde,milletin değişik sınıfları içine karışan Hz.Ali R.A.evlatlarının Osmanlı İmparatorluğu'nda hiç bir başlarının olmadığını yazar.Arkasından "Babası ll.Bâyezid'ın esaretini takib eden fırtınalı ortamda geçici mutluluğu içindeki Prens Emir Sultan,Nteftiş eden manasına gelen nâzır adıyla Seyyid Ali Nath'a (natta) Efendi'nin şahsında emirlere bir başveren hanedanın ilki olmuş. Bu efendi (Seyyid Ali) hayatının geri kalan kısmında bu ayrıcalıktan istifade etti ve oğlu Zeynelabidin efendi'yi onun halefi oldu denir.Başka bir Yabancı tarihçi;

Hamer de,Osmanlılarda ilk Nikabet Teşkilatı'nın Yıldırım Bâyezıd devrinde kurulduğunu ifade eder ve ilk kuruluş hakkında ayni malumatları tekrarlar.Kiymetli Tarihçimiz Prof Uzunçarşılı ise,Nikâbet Nezâretinin ilk teşkilinde Atâyi'yi kaynak olarak kullanır ve orada ki bilgileri aynen alır.

Bütün bu yazdıklarımdan Osmsnlılarda ilk sâdât Nezâreti hakkında şu neticeler çıkar.

1-Her ne kadar seyyidler hakkında müsbet bir tavır gözlense de Osmanlı devletinde Yıldırım Han zamanına gelinceye kadar seyyidler için kurulmuş bir sâdât Nezâreti yoktu.

2-Osmanlılarda sâdâtâ ilk zabit ve nazır seyyid Ali 'dir kendisi aslen Bağdat'lı olup soyca Hüseynidir.Sahtiyan döşek yapma sanatıyla kendini geçindiren,sayılan bir kimsedir.Emir sultan ile birlikte Bursa'ya hicret etmiş ve Bursa'da Nâkibü'l eşrâf olarak tayin edilmiştir.İshak paşanın kızıyla evlenmiştır. Yıldırım han (H 791-804/M.1389-1401 )kendisine Ebu ishak Zaviyesini bina etmiş,tevliyetinide kendisine ve evladına şart kılmıştır.

İlk sâdât Nazırı ayni zamanda bir santkâr olduğu ve geçimini bu sanatıyla sağladığı ihtimali burada daha kuvvetlididir ve seyyidler asalak bir sınıf değildir.

Emir Buhari ve seyyid Ali örneğide bana,Osmanlı ülkesi ne etraf beldelerden Seyyidlerin göç ettiklerine bir delildir.

İlk Osmanlı sâdât nazırı hatırı sayılan, sâdât'a tayin olunan meşur biri idi.Fazıl ve alim olan Emir Buhari'den ta'lim görmüştür. Osmanlı beldelerindeki Seyyidlerin itibari ve devlet tarafından iyi karşılanmalarının bir işareti de ,Hüseyin nesil olan Emir Buhari'nin Yıldırım Han'ın kızı,Seyyid Ali Natta'nın da İshak Paşa'nın kızı ile evlenmeleridir.Bazı kitaplarda teşvik edilen Seyyidlerle akrabalık tesisi hususu da bu şekildedir Osmanlı ülkesinde gerçekleşmeye başlamış,saray ve itibarca en yüksek devlet makamlarında bulunan şahıslar,başı çekmiştir.

Sâdât nazırı ayni zamanda bir padişah vakfı olan Ebu ishak Zaviyesi'nin mütevelli (idareci) liğine tayin edilmiştir.

Durum, bizi daha önce hem seyyidlere ait vakıflara bakan,hem de Nakibü'l -eşraflık vazifesini yürütenleri anımsamaktadır.Şu kadar var ki adı geçen Ebu İshak Zaviyesi vakfı,seyyidler için değil Ebu ishak kazeruni ashabı, vâridin,müsâfirin ve mukimin için tahsis edilmiştir.Şeyh Ebu İshak kâzeruni H.352/M 953 de şiraz da Kazuran kasabasında doğmuş H.426/M.1034 de vefat etmiştir.Kâzeruniye tarikatının kurucusudur.Adı geçen şeyh bilhassa İran'da tarikatı vasıtası ile islamiyetin yayılmasına çalışmış,görüldüğü gibi ayni tarikat Anadoluya da geçmiş ve Yıldırım Bâyezıd'ın himayesine mazhar olmuştur ve O'nun tarafından bu tarikata mensub dervişler için İshakiye zaviyesi H.802/M.1400 tarihinde bina edilmiştir.

Vakfiyenin vazifeleri kısmında,Yıldırım Han,vaaz ve nasihat edebilme kudretinde,dervişlerle bir arada olabilecek dindâr ve ahlâk-ı hamide sahibi şeyhe günde on dirhem,zaviyenin ehil olan imamı için iki,müezzine bir,ferrâş ve bevvâba birer,tabbâh için de bir dirhem gündelik vazife tahsis etmiştir.

Vakfiye H.802 Ramazan-ı evâsıtında (M.1400 mayıs ) yazılıp hâkim-i şer'i tarafından tastik edilmiştir.

Uzun çarşılı,ishakiye zaviyesi ile Nikabet Teşkilatının birbiriyle ilişkilendirmekte olduğu gibi,başka kaynaklarda da,Seyyid Ali Natta'nın sâdâta nazır ve zabıt tayinini müteakip ishakiye zaviyesinin adı geçene tevliyetinin şart koşulduğu bildirilmekte,ya da önce tevliyet sonra sâdât Nâzırı olduğu ifade edilmektedir.Hatta Prof Uzun çarşılı bu vakfiyenin hakim huzurunda tastik tarihi ile Nikâbetin ilk tesis tarihini "Osnanlı devletinde Nakibü'l -eşrâf makamı H.802 Ramazan M./1400 Mayıs da Sultan Yıldırım Bâyezıd zamanında reis olmuştur diye birleştirir Bu cesurca verilmiş bir hüküm olmakla birlikte,Osmanlı kaynaklarında ki ifadeler'in yazarı bu ifadeyi cesaretlendirmektedir.

Her durumda,ilk Nikabet Nezâretinin Yıldırım Han devrinde M.1389 -1402 de kurulduğu kesindir.Prof Uzunçarşılı,bir başka ifadesinde;seyyid Ali Nâttâ'bu hizmete tayin edilince kendisine Bursada yaptırılan ishakiye zâviyesi'nin tevliyeti(idaresi) verilmiş ve bu tevliyet evladına şart kılınmıştır"diyerek,sanki nikabet vazifesine karşılık olarak vakfın tevliyetinin kendisine ve evladına şart koşulduğunu beyan eder.Belki O'nun ve neslinin mütevelliğe şart kılınması,bir yandan padişahın ona yakınlığını nesline bir imtiyazını diğer yandan,nikabet ve tevliyet görevine bir ücreti ifade eder.

Hülasa,fazıl, alim ve ,ilim tahsis etmiş ayni zamanda Hz.Hüseyin neslinde ve aslen Bağdatlı olan Seyyid Ali;Emir sultan'nın kayınpederi Yıldırım Bâyezıd'ın tesiriyle büyük ihtimalle H 802/M.1400 Mayısın da Yıldırım Han Zamanında tesis edilen sâdât Nezâretinin başına getirildi.

Seyyid Ali Natta'dan sonra yerine oğlu seyyid Zeynelabidin'in bu makama gelmesi ilk zamanlar sâdât Nezâretin'de soy takibini ve uzun yıllar bu makamda kalabilme durumunu gösteriyor.

 

DR.SEYYİD HÜSEYİN ZERRÀKİ

DÜNYA SEYYİDLER VE ŞERİFLER

KÜLTÜR VE ARAŞTIRMA DERNEĞİ GENEL BAŞKANI

 

KAYNAK: Dr. Hüseyin Zerraki / Osmanlı’da İlk Sâdât Nezâreti (Bakanlığı) Kurulması (mercekhabergazetesi.com,12 Şubat 2020),

 

DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE YAŞAYAN HZ. PEYGAMBER’İN SOYU-EHL-İ BEYTİ OLAN SEYYİD VE ŞERİFLERE DUYURULUR

 Dünya Seyyidler ve Şerifler Kültür ve Araştırma Derneği İstanbul Başakşehir ilçesinde  19.06.2014 Tarihinde resmi olarak  kurulmuştur, İslam alemine hayırlı uğurlu olsun, Yüce Rabbim birlik beraberliğimizi sağlasın devletimizi kıyamete kadar yüce kılsın.

Bu derneğimıżin kurulmasının amacı; sahte seyyidliği ve istismarı önlemek, gerçek seyyidleri de kayıt altına alarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ön gördüğü esaslar doğrultusunda İslam dini peygamberi olan Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) dünyada ve Türkiye’deki soyu ve ehl-i beyti olan Seyyid ve Şerif aileler arasında imkanlar ölçüsünde her türlü maddi ve manevi yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak, seyyidlik ve şeriflik makamının Nakibü'l Eşrâflık kurumunun anlaşılması ve gelişmesi ile ilgili bu alanda bilimsel etkinlikler ve yaýında bulunmak, seyyidlik ve şeriflik makamına  haiz olanların görevlerini bildirmek bu amaçlardan birine hizmet eden diğer dernek ve yapılar ile dostluk ilişkilerini kuvvetlendirmektir.

Osmanlı  döneminde Nakibü'l Eşrâf kaymakamları tarafından, verilen; ellerinde neseb-soy şeceresi olan seyyid ve şerif kardeşlerimiz derneğimize baş vurarak üye olmaları rica olunur. Eğer herhangi bir sebeble ellerindeki neseb şeceresi kayıp olmuş, çalınmış, yırtılmış ve yanmış ise, bu ailenin adı, baba adı, doğum yeri lakabı, ili, ilçesi yazılmış şekilde dönemin Nakibü'l eşrâf kaymakamları tarafından tespit edilerek, kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtlar da İstanbul Süleymaniye’de İl Müftülüğü meşihat ve şeriye siciller'i arşivinde asırlardan beri  düzenli bir şekilde muhafaza edilen "Nakibü'l Eşrâf - Secerei -Tayyibe Defterlerinde mevcuttur. Oraya gitsinler, kayıtları varsa çıkartsınlar, Meşihat dairesinde tasdik etmek suretiyle, derneğimize müracaat ederek üye yapalım.!!

Eğer bu defterlerde de bu ailenin ismi, lakabı yoksa? Hiç kimse  boşu boşuna hayallere kapılmasın, müslümanları kandırmasınlar, kendilerini de seyyid olarak tanıtmasınlar, çok günahtır. Bir nevi Hz.Peygambere de  iftira atmış olurlar. Seyyid olmadığı halde ben seyyid'im diyen bir kişi, neseb -soy hırsızı demektir. Yani soysuzdur, soyu belli olmadığı halde kendisini Resulullah'ın  nüfusuna yazdırarak itibar kazanmak demektir. Bu da Hz. Peygamber'e karşı büyük saygısızlıktır ve cezası da  ağırdır, gerek Osmanlı devleti kanunnamelerinde, gerekse  "İmam Malik’in de belirttiği gibi, "Yalandan şeriflik ve seyyidlik iddia eden birisi cezası; ağırtıcı, sızlatıcı (veci) tesirli bir şekilde dövülür, teşhir edilir, pişman edici, ıslah edici muamelelerle, ciddi bir ta'zirle oturdukları mahallerde suçlarını neşr ( teşhir) etmekle, samimi bir ıslahın gerçek işaretlerini verene kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar ve bu hususta tevbe edip, durumunun düzelmesi zahir oluncaya kadar hapsedilirdi. Bu hapis müddeti uzayabilirdi. Eğer bu tedbirlere rağmen bir daha   tekrar ederse  "Sahtekarın Sağ Eli Kesilirdi" Çünkü haksız yere kendi soyunu Resulullah'a nispet etmek, Peygamber hakkına bir istihfaftır. Osmanlı devletinde mütesseyyidler tesbit edilince ilmiye sınıfından seçilen, seyyid ve şerif  olan Nakibü'l eşrâf kaymakamları onlara gerekli cezayı vermeye yetkili idiler.

 

Dr. Seyyid  Hüseyin ZERRÂKİ

Dünya Seyyidler ve Şerifler Kültür ve Araştırma Derneği Genel Başkanı.

Başakşehir/İstanbul-Türkiye

 

 

 

 

MERANİ’DE YATAN ZAT KİMDİR?

 Yıllardır hasta ve felçlilerin iyileşip şifa buldukları Hazro ilçesindeki Merani Ziyareti’nde yatan zatın Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerraki olduğu biliniyordu ancak gazetemizin yaptığı araştırma ve incelemeler sonucu gerçek ortaya çıktı. Büyük uğraş ve araştırmalar sonucunda ziyarette yatan şahsın Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerraki’nin 15 göbekten torunu Seyyid Osman Zerraki olduğu ortaya çıktı.

 

GERÇEĞİN BELGELENDİĞİ KAYNAKLAR

 

Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerrâki ve Seyyid Şeyh Osman Zerraki’nin noterde tasdikli soy şecereleri, Seyyid Şeyh Osman Zerraki'nin soyu devam ettiğine dair Nüfus Müdürlüğü’nden alınan nüfus kaydı örnekleri, Seyyid Seyh Osman Zerraki'nın üzerinde Merâni köyünde bulunan tapu kayıtları, Seyyid Şeyh Osman Zerraki'nin veraset ilamı kararı, Seyyid Şeyh Osman Zerraki'nın türbesinin Merâni de vefat ederek, ziyaret olduğuna dair Diyarbakır Sulh Hukuk Mahkemesi’nde alınan tespit ve veraset ilamı kararı ile Diyarbakır Valiliği ve İl Müftüsünün hazırladığı dini değerleri evliyalar isimli kitapta da yer alıyor.

 

ÜNLÜ İSİMLER DE ŞİFA BULDU

 

Yıllardan beridir gerek kent içerisinde gerek bölge, gerekse ülke hatta Avrupa ve dünyanın bir çok ülkesinden hasta ve felçlilerin iyileşip şifa buldukları, ünlü isimlerinde kimi zaman ziyaret ettikleri bilinen son olarak uğradığı silahlı saldırı sonucu kısmi felç geçiren ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses’in ziyaret ederek şifa bulduğu Hazro ilçesindeki Merani Ziyaretinde yatan zatın Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerraki olduğu biliniyordu.

 

SEYYİD OSMAN ZERRAKİ

 

Ancak gazetemizin yaptığı inceleme ve araştırmalarda burada yatan mübarek zatın Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerraki’nin 15’inci göbekten torunu Seyyid Osman Zerraki olduğu anlaşıldı.

 

Bu mübarek zatın kim olduğunu, nereden geldiğini ve soyunun ne olduğunu, soyunun devam edip etmediğini bütün yönleriyle gerçek bilgi ve belgelerle tespit ederek bir gerçeği gözler önüne seriyoruz. Yaptığımız araştırma ve inceleme sonuçlarına göre;

 

“OSMANLI DÖNEMİNDE NAKİBÜL-EŞRÂF KAYMAKAM VEKİLİ”

 

Bu muhterem zat'ın Adı: Seyyid Osman Zerraki, Şeyh Hasan-ı Zerrakinin 15 göbekten torunudur. Doğum Tarihi Miladi 1785 Lice'ye bağlı Atak köyü, ölüm tarihi Miladi 1877 Merani’dir. Merâni Osmanlı döneminde kaza iken Amcazadesi Lice beglerinin atası olan İbrahim Begle birlikte Ocakzade olarak, bölgedeki Seyyid ve Şeriflerin şecere işlerine bakmakla yükümlü oldukları bir nevi dönemin Nakibül-eşrâf kaymakam vekili görevini yürütüğü anlaşılıyor. Babasının adı Atak'ın Zırki beylerinde Ömer Beg'dir, Dedesi ise Yusuf Beg’dir dedesinin babası Hasan Beg’dir türbesi de Merâni'de ayni türbenin on metre ilersinde mezarlığın içersinde bölgede Mir-i kâl olarak bilinmektedir.

 

ŞEYH HASAN ZERRAKİ’NİN KABR-İ ŞERİF'İ DE LİCE İLÇESİ DİBEK KÖYÜNDE

 

Dedesinin dedesi de Atak Valisi ve Zırkan Beylik Başkanı Mir Veli Beg'dir. Mir Veli Beg de Zırkan Beylik Başkanı ve Diyarbakır Ulucami Şafiiler bölümünü yapan cennet mekân Seyyid Vakıf Ahmet Beg'in torunun torunudur. Seyyid Vakıf Ahmet beg de Seyyid Şeyh Hasan'ı Zerraki'nin torunun torunudur. Şeyh Hasan Zerraki’nin Kabr-i Şerif'i de Lice ilçesi eski ismi Derhust yeni ismi Dibek köyünde iki oğlu Seyyid Hüseyin ve Seyyid Nasır Gazi ile birlikte yan yana türbeleri bulunuyor.

 

GERÇEĞİN BELGELENDİĞİ KAYNAKLAR

 

Gerçeğin belgelendiği kaynaklar ise şunlar:

Seyyid Şeyh Hasan-ı Zerrâki ve Seyyid Şeyh Osman Zerraki’nin noterde tasdikli soy şecereleri, Seyyid Şeyh Osman Zerraki'nin soyu devam ettiğine dair Nüfus Müdürlüğü’nden alınan nüfus kaydı örnekleri, Seyyid Seyh Osman Zerraki'nın üzerinde Merâni köyünde bulunan tapu kayıtları, Seyyid Şeyh Osman Zerraki'nin veraset ilamı kararı, Seyyid Şeyh Osman Zerraki'nın türbesinin Merâni de vefat ederek, ziyaret olduğuna dair Diyarbakır Sulh Hukuk Mahkemesi’nde alınan tespit ve veraset ilamı kararı ile Diyarbakır Valiliği ve İl Müftüsünün hazırladığı dini değerleri evliyalar isimli kitapta da yer alıyor.

 

KAYNAK: Merani’de Yatan Zat Kimdir?  - Engin Öztürk – Özel Haber (Özgür Haber Gazetesi, 24 Ekim 2018).

 

 


Yazar: HABER

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör