Naciye Hanım (Suman)

Fotoğrafçı, Fotoğraf Sanatçısı

Doğum
23 Nisan, 1881
Ölüm
23 Temmuz, 1973
Burç
Diğer İsimler
Naciye Suman

İlk profesyonel Müslüman kadın fotoğrafçı (D. 23 Nisan 1881, Üsküp / Makedonya – Ö. 23 Temmuz 1973, İstanbul). 23 Nisan 1881’de Üsküp’te bir paşa kızı olarak dünyaya geldi. Babası, Salih Paşa’dır. 22 yaşına geldiğinde, o zamanlar yüzbaşı olan İsmail Hakkı Bey’le evlendi. Balkan Savaşı’nın sonuna gelindiğinde; Nusret, Fikret ve Nedret isminde üç çocuk dünyaya getirmiş, dördüncüsüne ise dokuz aylık hamiledir. Osmanlı İmparatorluğu ise en zayıf dönemlerini yaşamaktadır. Avrupalının gözündeki “Hasta Adam”, Balkan savaşlarında ağır yenilgi alarak yaklaşık 500 sene idaresinde tuttuğu Rumeli’deki toprakları kaybedince, çileli bir dönem başlar. İsmail Hakkı Bey ve karnı burnundaki Naciye Hanım, her şeylerini bırakıp sadece kendilerini kurtararak, Anadolu’ya doğru göç edenler arasına katılır. Naciye Hanım çocuğunu oralarda doğurmak istemediği için, İsmail Hakkı Bey eşini ve çocuklarını bir asker arkadaşına teslim ederek, askerleriyle Viyana’ya sığınır. Dördüncü çocuk Macaristan sınırında, trende dünyaya gelir.

İstanbul’a geldiklerinde Beşiktaş Yıldız’daki Sait Paşa konağını tutarlar. İsmail Hakkı Bey ise Viyana’da kaldığı zaman zarfında fotoğrafçılığı öğrenir. Ailesinin yanına dönerken fotoğraf malzemelerini de beraberinde getirerek, konağın çatı katını adeta bir stüdyoya çevirir. Eskiden konaklarda çatı katlarının çamaşırlık olduğunu belirten Ekşigil, burada her yerin camla kaplı olduğunu, çekim esnasında ışığın, camlardaki perdelerle yönlendirildiğini söylüyor. İsmail Hakkı Bey’in fotoğraf merakı sayesinde, tüm aile fotoğrafçılığı kolayca benimser ve çatı katını keyifle vakit geçirdikleri bir alana dönüştürürler.

Fakat İsmail Hakkı Bey, uzun süre İstanbul’da kalamaz. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, yeniden cepheden cepheye koşacaktır. Bu uzun savaş yılları, ülkenin erkekleri kadar, cephe gerisinde kalan kadınlarının da sırtına ağır yükler koyar. Kadınlar, o güne kadar erkeklerin payına düşen görevleri de üstlenmek durumunda kalırlar.

Bu yılların güçlü karakterlerinden biri olan Naciye Hanım da ailesine bakmak zorundadır artık. Nedret Hanım, annesinin düşünmesi gereken ailenin hayli kalabalık olduğunu belirtiyor o yılları anlatırken. Kendisinden başka iki erkek kardeşi olduğunu (Trende doğan Mithat ve daha sonra dünyaya gelen Hikmet doğduktan kısa süre sonra ölecektir) annesi, anneannesi, üç tane evlatlık, kendileriyle ilgilenen nineleri ve dört, beş askerle beraber oldukça kalabalık bir aile olduklarını anlatıyor.

 

Gümüş tepsi satılınca…

 

Naciye Hanım, işte bu zorlu ve uzun savaş yıllarında, paralarının tükenmesi üzerine aileden kalma gümüş bir tepsiyi satmak zorunda kalır. Ancak bu üzücü olay, önemli kararlar alacağı bir dönüm noktası olur. “Ben insan değil miyim, ben hayatımı kazanamaz mıyım, çocuklarıma bakamaz mıyım? İlla ki bunları satarak mı yaşayacağız” der ve bir fotoğrafhane açmaya karar verir. Zaten bunun için gerekli her şey çatı katında mevcuttur. Sadece tabela yaptırmak kalıyor ki, onu da zaten kendisi bir askerle beraber giderek yaptırır. Bu kararı verdiğinde yanında eşi yoktur. O dönemi düşünelim. Bir paşa kızı, hiç kimseye sormadan iş kuruyor ve çalışıyor. 1919 yılında bunun kolay kabul edilemeyecek bir adım olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Naciye Hanım gelebilecek eleştirilerin hiçbirine aldırmaz. Konağın önüne astıkları tabelada “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi- Naciye” diye yazar. İlk gün 10 kişi gelir. Tüm ailenin refah içinde yaşayacağı yılların sadece başlangıcıdır bu.

Naciye Hanımın bu iş girişimi en ufak bir engele çarpmaz. Aslında o yıllarda, halkın fotoğrafa olan mesafeli duruşu, İlk Müslüman fotoğrafhanelerinden olan Resne ve Yeraltı fotoğrafhanelerinin tehdit alıp, vitrinlerinin kırılmasına sebep olmuşsa da, Naciye Hanım kolay kabul görür. O dönemde kadınların erkek fotoğrafçılar karşısında peçelerini açmaları pek hoş karşılanmadığı için, fotoğrafhane hanım müşteriler için önem kazanır. Kadınlar, Naciye Hanım’ın karşısında rahatlıkla yüzlerini ve omuzlarını açıp, saçlarını dökerek poz verirler. Bu özel fotoğraflarını, cephede savaşan eşlerine, özlem dolu mektuplarıyla birlikte gönderirler.

 

Kayıp arşiv

 

Sonraları Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi’nin arşivinin kaybolması ve orada çekilmiş olan hiçbir fotoğrafın bulunamayışı araştırmacılarda fotoğraflara damga basılmadığı sonucunu doğurur. Ancak, bir kısmı damgalı olmak kaydıyla arşivimde yer alan fotoğraflar, hem bu konuya açıklık getiriyor hem de tarihimizdeki bu önemli ismin karanlıkta kalan yüzüne ışık tutuyor. Bu fotoğraflara baktığımızda Naciye Hanımın da kendisinden önceki stüdyolar gibi, resimli bir fon kullandığını görüyoruz. Ve yine her stüdyoda bolca bulunan; sandalye, sehpa, çiçek gibi aksesuarlar bolca göze çarpmakta.

Naciye Hanım stüdyo dışında, düğünlerde de fotoğraf çekmeye gider. Ayrıca Sultan Reşat’ın torunlarına verdiği fotoğraf derslerinden dolayı haftada iki gün saraya gitmiş, haftada bir gün de harem ağalarıyla sultanlar gelerek, Naciye Hanımın stüdyosunda karanlık oda dersleri almışlardır. Ancak ne yazık ki bunların hiç birisi henüz elimize ulaşmamıştır.

 

“Yaralandığında görürdük babamı”

 

İsmail Hakkı Bey, ailesinin yanına ancak yaralandığı zamanlar gelebilir. Nedret Ekşigil babasından söz ederken, üzüntüyle şunları ekliyor “Biz çocukluğumuzda babamı hiç görmezdik. Harpten harbe gider, yaralanır gelir, ancak öyle görürdük onu. İyileşir, hadi gene harbe giderdi. Kafkasya’ya gitti parmakları koptu, kasığından vuruldu, kalbinden yaralandı. Parça parça bir adam. Yani hiç baba görmedik. Babamız var, hayal gibi. Böyle geçti hayatımız.”

İsmail Hakkı Bey aldığı yaralardan ötürü Kurtuluş Savaşı’na katılamaz. Sabahtan akşama kadar karanlık odada, hanım müşterilere görünmeden baskı ve rötuş yaparak Naciye Hanım’a yardım eder. Ayrıca düzen ve temizlikten sorumlu bir bayanla, Nedret Ekşigil’in, “çok okuyan, çok kültürlü bir paşa kızı” olarak tanımladığı ve “Saide Teyze” diye söz ettiği Naciye hanımın bir gençlik arkadaşı da asistan olarak fotoğrafhanede çalışırlar.

İsmail Hakkı Bey Kurtuluş Savaşı’na katılamaz ama Kumkapı’dan Ankara’ya gizlice askeri malzeme gönderir. Naciye Hanım da üzerine düşeni yapar. Nedret Hanım, annesinden söz ederken “Ne muhteşem kadındı annem” diyor, “Teşkilat kurdu. Herkes bilir bunu. Kadınları topladı. Hiç kimse durmadan, kendi durmadan, fanilaları, eski şeyleri sökerler, örerler, askerlere eldiven çorap gönderirlerdi. Gece gündüz onları örerlerdi. Herkes teşkilat. Hiç kimse durmazdı. Hiçbir kadın gece evinde böyle oturmazdı. Tanımıyorum. Yani ne kudretli kadındı annem.”

Naciye Suman, bir müddet Beşiktaş’taki konakta çalıştıktan sonra, işi genişletmek ister. Beyazıt’ta tramvay durağında bir apartmanın üç katını tutar. Alttaki iki kat oturmaları için ayrılır. Çatı katı ise yine fotoğrafhaneye dönüştürülür; çatı tamamen kaldırılıp camlarla kaplanır. Burada da fotoğraf çalışmalarına ara verilmeden devam edilir. Naciye Hanım ayrıca asistanıyla dışarıya düğün çekimlerine de gider.

İsmail Hakkı Bey yıllarca cephede olmanın ve aldığı yaraların etkisiyle sinirli bir adam olmuştur. Bu durum; Nedret Ekşigil’in “Levent gibi çok yakışıklıydı. Çok güzel gözleri vardı, bir askerde olamayacak kadar iyi Fransızca bilirdi” diyerek anlattığı babasıyla “muhteşem kadın” diye tarif ettiği annesinin ayrılmasına neden olur.

Soyadı kanunundan sonra oğlunun aldığı Suman soyadını kullanan Naciye Hanım, torunu oluncaya kadar Beyazıt’taki fotoğrafhanede çalışmalarına devam eder. Torunu Sevgi Divitçioğlu’yla (ressam) daha fazla vakit geçirmek isteyerek, 1930 yılında fotoğrafhaneyi kapatır ve Ankara’ya gider. Tüm arşiv yok olup gitse bile, Naciye Hanım 23 Temmuz 1973’te vefat ettiğinde, arkasında başarılı bir iş hayatı, örnek bir yaşantı ve biri kız (ünlü terzi Nedret Ekşigil), iki oğlan (Nusret Suman, Fikret Suman) olmak üzere üç harika çocuk bırakır.

 

KAYNAKÇA: Naciye Suman (eksisozluk.com, 6 Ekim 2008), İlk Kadın Fotoğrafçımız Naciye Hanım (kolektomani.com, 25 Şubat 2013), Osmanlı'nın ilk kadın fotoğrafçıları (karar.com, 18 Ağustos 2015), Naciye Suman Kim (feymag.com, 11 Eylül 2015), İlk Savaş Fotoğrafçımız Semiha Es (4 Ocak 2018), Osmanlı'nın ilk kadın fotoğrafçısı (fikriyat.com, 25.11.2018), Türkiye'nin İlk Kadın Fotoğrafçısı Naciye Hanım (Suman) (istanbulkadinmuzesi.org, 06.01.2020), İlk profesyonel Müslüman kadın fotoğrafçı: Naciye Hanım (kiralikfotografmakinesi.com.tr, 06.01.2020), Türkiye'nin İlk Kadın Fotoğrafçısı (wowturkey.com, 06.01.2020).

Örnek 1

Örnek 2

Örnek 3

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör