Coşkun Ongun

Hukukçu, Yazar

Doğum
14 Mart, 1978
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Burç

Yazar, hukukçu. 14 Mart 1978, Adana doğumlu. İlkokulu Akçal’da okuyup ortaöğrenimini Tufanbeyli’de tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yaparak 1999 yılında mezun oldu. İstanbul’da avukat olarak çalıştı ve “İstanbul Barosu Dergisi”nin yönetiminde yer aldı. Halen İstanbul’da avukatlık yapmaya devam etmektedir.

 İlk yazısı Nisan 2004’te Güncel Hukuk Dergisi’nde yayımlandıktan sonra, Radikal ve Cumhuriyet gazeteleri ile İstanbul Barosu Dergisinde özellikle hukuk alanında makaleler yayımlamayı sürdürdü. Ayrıca edebiyat dergilerinde öykü ve denemeleri yayımlandı. 

 “Coşkun, hukukun uygulanmasında karşılaşılan birçok sorunu ortaya koyduğu gibi, adliyede uzun saatler tüketen avukatlar, bu zor mesleğe uyum sağlamaya çalışan yeni mezun stajyerler ve çok sayıda dosya arasında sıkışıp kalmış yargıçlar gibi, hukuk sisteminin farklı aktörlerinin yaşadıklarını da anlatıyor. ‘Öyküleşen Hukuk’, halen İstanbul Barosu’nda görev yapan Coşkun Ongun’un çeşitli yayın organlarında yayımlanan yazılarının derlenmesiyle ortaya çıkmış. Kitap, hukukun gündelik hayattaki kullanımı, hak arayışı sürecinde yaşanan gülünç durumları, trajedileri ve mağduriyetleri, bir dizi yaşanmış olay üzerinden anlatıyor.” (Radikal Kitap, 10.08.2012)

ESERLERİ:  

HUKUK: Basın Davaları El Kitabı (2008), Yargı Kararları Işığında Medya Hukuku (2010), Öyküleşen Hukuk (2012).

DERLEME: Adana’ya Kar Yağmış (2006).

KAYNAK: ‘Öyküleşen Hukuk’ / Radikal Kitap (10 Ağustos 2012), Bilgi Formu (2014), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2015).  

AŞKIN Av. HALİ

  Yanlış anımsamıyorsam karşılaşmaları şöyle olmuştu: Çocuk, İstanbul’un gece kondu semtlerine yakın ama ulaşımı kolay bir öğrenci yurdunda kalıyordu. İstanbul Hukuk’ta okuyordu. Bu yurt önceleri sadece erkek öğrencilere aitti ama o yıl alınan bir kararla yurtta bulunan on bloktan ikisine kız öğrenciler yerleştirilmişti.

Aylardan Kasımdı. İstanbul, sabahları sisli, öğlen ve akşamları ılık geçen bir sonbaharı yaşıyordu.

O ise hayatının henüz ilkbaharındaydı. Yurtta kaldığı odaya gelip üzerini değişti. Tüm eşyalarını saklaması için kendine verilen dar bir dolabın demir kapağının iç yüzüne koyduğu aynaya bakıp odadan çıktı.

Yemekhaneye gidip bir şeyler yedi, kantinden çay içip gürültüden sesi anlaşılamayan televizyona boş gözlerle baktı. Sonra ders çalışmak üzere etüdün yolunu tuttu. Tam kaldığı bloğun kapısından içeri girecekti ki, uzun süredir annesini aramadığını hatırladı; geri döndü. Büyük giriş kapısının solunda dizili ankesörlü telefonların olduğu yere geldi.

O zamanlar cep telefonları yaygın değildi. Öğrenciler yakınlarıyla görüşebilmek için yan yana dizilmiş beş ankesörlü telefonu kullanıyorlardı. Sıraya girip beklemeye koyuldu. Sağ yanı yurdun sosyal tesislerine sol yanı onuncu bloğa bakıyordu. Sırasını beklediği ankesördeki öğrenci, görüşmeyi uzatmıştı. Bu sırada yağmur çiselemeye başladı. İçinden “yarın ararım,” deyip adımlıyordu ki, solunda duran bir çift göz, gitmesine engel oldu. Ayakları olduğu yere mıh gibi çakıldı; adım atamadı, kaldı.

  Gözlerin sahibi olan kızın kestaneye çalan saçları vardı. Başına geçirdiği kapüşonun kenarlarından dışa taşan saç telleri dalları filizlenmiş ağaç çiçekleri kadar canlıydı. Zeytin gözlerin parıltısı açık teniyle uyumluydu. İnce narin bir yüzü, ölçülü dolgunlukta yanakları vardı. Gülmese bile yüzündeki pamuksu gamzeler, karşıdakine böyle bir izlenim uyandırıyordu.

Yağmur, şapkasından aşağı akıp önce yanaklarına sonra da saç uçlarına değiyordu. Islanan yanakları onu daha da çekici gösteriyordu.           Çocuk, yağmurun hızını arttırmasına karşın beklemeyi sürdürdü. Kız bir ara, en sol köşedeki ankesörü göstererek “Şu çalışmıyor mu?” diye sordu. Soru ortayaydı. Yanıtı çocuktan geldi:

“O iki yıldır çalışmıyor.”

Sesi nedensiz titrek çıktı. Kız hafiften gülümsedi. “Anladı mı, sesin titrekliğini?”

  “İki yıldır mı burada kalıyorsunuz?”

 “Evet, bu üçüncü yılım.“

Yağmura rağmen sohbet koyulaştı. Önceki yurdun okuluna uzak olmasından dolayı buraya geldiğini, Hukuk Fakültesi ikinci sınıfta okuduğunu söyledi. Kızın da hukukta okuyor olması çocuğu biraz olsun rahatlattı. Konuşmaya o denli daldılar ki, telefonda biten görüşmeleri fark etmemişlerdi bile. Arkadan gelenler onların sırasını alıp konuşmuşlardı. Bu durumu ilk kız fark etti. Sırılsıklam ıslanan çocuğa “Ay pardon bende yağmurluk var ama siz çok ıslandınız,” dedi.

Çocuğa kalsa biraz daha konuşmak uğruna daha da ıslanırdı. 

Görüşmek üzere vedalaştılar. Doğru odasına koştu. Islak elbiselerini bile çıkarmadan günlüğüne şunları yazdı: “Bir bahçeden gelen hanımeli kokusu gibi bir şey, ya da baharda başlayıp süren ve güneye egemen olan portakal çiçekleri kadar güzel, bir kuzunun sürüden dönen annesine koşması, bir annenin doğumhanedeki minik bebeğini kucağına aldığında hissettikleri, sabahları duyulan taze ekmek kokusu, çiğdemlerin açışı, karların erimesinden sonra dere olup ağaç aralarından süzülüp gelen berrak bir suyun tadı, bir kıyı kasabasında alınan oksijen ve insanın kendini yeniden doğmuş gibi hissetmesi gibi bir şeydi bugün yaşadıklarım.”

Günlüğü kapatıp derin hayallere daldı. (…)

COŞKUN ONGUN HAKKINDA

Şu sıralar “hangi kitabı alıp okusam acaba?” diyorsanız ve şuanda bu yazıyı okuyorsanız doğru yerdesiniz. Birazdan bahsedeceğimiz bu kitap, konumları farklı olsa da birbirinden habersiz aynı yükü sırtlayan insanların hikâyelerini bir çırpıda okunacak denli yalın ve belleklerde uzun süre yer edecek kadar derin bir anlatımla okura sunuyor.

Okurken bir yandan tebessüm edebileceğiniz bir yandan kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir yandan da hüzünlenebileceğiniz bir öykü kitabı…

Her bir başlığın dikkat çekici olduğu bu kitapta hukuk mesleğinin zorlularını ve özellikle stajyer avukatların yaşadıkları sorunları okuyacaksınız. Bu eserin sadece hukukçular tarafından değil herkes tarafından okunması, özellikle avukat-müvekkil ilişkisi çerçevesinde tarafların birbirlerine karşı hoşgörülü olmasını sağlayacaktır.

Bu niteliği sayesinde kitap herkese hitap edebilecek türden...

Kitapta aynı zamanda denemelerde yer alıyor.

Yazar: (http://hukukiyorum.blogspot.com/2013/11/bu-kitaba-kitapliginizda-yer-acin.html)
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör