Mustafa Solak (Tarihçi)

Gazeteci-yazar, Araştırmacı Yazar, Tarihçi

Gazeteci yazar. Aydınlık gazetesi, turkishnews.com ve kemalistportal.com yazarlarından. Atatürkçü Düşünce Derneği şubelerinde verdiği konferanslar ve katıldığı televizyon programlarındaki konuşmalarıyla tanınıyor.

Mustafa Solak, kemalizm ve laiklik duyarlığı ekseninde dört kitap yayımlamıştır.

 

Kitapları:

 

Laikliği Doğru Anlamak (2017), Şükrü Kaya - Atatürk’ün Bakanı (2017), Gayrimilli Eğitim (2018), Diyanet'in Fetvaları - Atatürk'ten Bugüne Diyanet'in Dönüşümü (2019).

 

KAYNAKÇA: Tarihçi Mustafa Solak: Cumhuriyet 1923'te kuruldu, 2023'te kaldırılacak; Laik, sosyal, hukuki anlamda bir cumhuriyet olmayacak (Vişne Haber Ajansı - https://www.istanbulgercegi.com, 08.02.2018), Mustafa Solak (Tarihçi-Yazar) / Atatürk'ü ağlatan devrimci öğretmen: Mustafa Necati (aydinlik.com.tr, 1.1.2019), Mustafa Solak kitapları (1000kitap.com, kaynakyayinlari.com, 02.09.2019).

TATÜRK'Ü AĞLATAN DEVRİMCİ ÖĞRETMEN: MUSTAFA NECATİ

ATATÜRK'Ü AĞLATAN DEVRİMCİ ÖĞRETMEN: MUSTAFA NECATİ

 

Mustafa SOLAK (Tarihçi-Yazar)

 

1894 yılında doğan ve Hukuk Fakültesi mezunu Mustafa Necati Kuvayı Milliye hareketine katılmıştır. TBMM’nin açılmasından sonra Saruhan milletvekili olarak Ankara’ya gelmiştir. Ülkede huzuru sağlamak üzere kurulan İstiklâl Mahkemeleri’nde görev almıştır. Sırasıyla Mübadele ve İmar-İskân, Adalet, Millî Eğitim Bakanlığı yapmıştır.

 

 

Ateşkes Sonrasında İşçilerin Ve Subayların Haklarını Savundu

 

Mondros Mütârekesi’nin (Ateşkesinin) sonrasında İtilâf Devletleri’nin işine son verdiği Aydın-Kasaba demiryolu işçilerinin haklarını korumak üzere İzmir Demiryolları İslâm Memurini Teavün Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük etmiş ve hukuk müşavirliğini üstlenmiştir. İzmir’de, 1. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle işsiz kalan yedek subaylar tarafından İttihat Zabitleri Teavün Cemiyeti kurulmasına yardımcı olmuştur.[1]

 

Kuvayi Milliye Saflarında

 

İzmir’in işgali üzerine Balıkesir’de Kuvâ-yı Milliye’ye katılarak Soma ve Bergama taraflarında çete savaşlarında bulunmuştur. Anzavur’a karşı girişilen harekâtta görev almıştır.[2] Balıkesir’de İzmir’e Doğru gazetesini çıkarmıştır. 25 Ocak 1920’de Balıkesir Barosu’nu kurmuş ve ikinci başkanlık görevini üstlenmiştir. TBMM’nin açılmasından sonra Ankara’ya gitmiştir.

Mustafa Necati, TBMM’nin verdiği görev dahilinde Kastamonu’da İstiklâl Mahkemesi başkanlığının yanında, bölgedeki Kuvâyı Milliye hareketini de düzenlemiştir. Kastamonu’daki genç ve idealist kadroyu Açıksöz gazetesinin etrafında toplamıştır. Kastamonu’da Müdafaa-yı Hukuk, Kızılay Derneği, Çocuk Esirgeme Kurumu, Gençler Kulübü, Muallimler Cemiyeti ve İlim Derneği’nin çalışmalarına destek olmuştur.

 

Mübadele İskan-İmar Bakanlığı

 

30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da, Türk ve Rum Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin Sözleşme ve Protokol imzalanmıştır. 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarında, Ermeni baskısı sebebiyle göç eden kişilerle, Ege’den iç kesimlere doğru kaçmak zorunda kalan ve bu yüzden evini, barkını terk eden insanların iskân işiyle uğraşmak üzere Mübadele İmar-İskân Bakanlığı kurulmuştur. 20 Ekim 1923 günü Meclis’te yapılan oylamada ise Mustafa Necati bu bakanlığa getirilmiştir. 8.11.1923 tarihinde de Mübadele ve İmar-İskân Kanunu kabul edilmiş ve ülke 10 iskân bölgesine ayrılmıştır. Mustafa Necati, Meclis’te yaptığı bir konuşmada kendi bakanlığı zamanında gelen göçmen sayısını 155.585 kişi olarak açıklamıştır.[3]

 

Adalet Bakanlığı

 

6 Mart 1924 günü Adalet Bakanlığı görevine başlamıştır. O, öncelikle bir komisyon kurmuş ve yapılacak işleri planlamıştır. Türkiye’de Sulh, Asliye, Cinayet ve Temyiz Mahkemeleri kurulmuştur. Mahkemeleri ilçelere kadar yayılmıştır. Hâkimlerin sicilleri yeniden düzenlenmiştir. Liyakatsiz ve sicili bozuk olan hâkimler 1 Mayıs 1924’de tasfiye edilmiştir. Mustafa Necati, 26 Nisan 1924’de Muhamat Kanunu ile meslek ahlâkına uymayan; meslekte yetersiz, bin dolayında avukatın işine son vermiştir.

 

Zabıt kâtibi, icra memuru ve müstantik (sorgu yargıcı) yetiştirmek üzere 20 Eylül 1924 günü Ankara’da Adliye Meslek Mektebi açılmıştır. Ayrıca Ticaret Kanunu, Ceza Kanunu, Mecelle Tadilâtı, Müfarekât Münakehat Kanunu ve Hükkâm Kanunu’nun hazırlıkları yapılmıştır.

 

Milli Eğitim Bakanlığı

 

Mustafa Necati bakanlığı döneminde millî eğitimin laik ve çağdaş yolda ilerleterek öğretmenleri geliştirmek için kurslar açmış, yurt dışından uzmanlar getirtmiştir. Öğretmenlerin meslekî bilgilerini artırmaları için Terbiye dergisi çıkartmıştır. Karma eğitim ve harf devrimi gibi onun zamanında hayata geçmiştir.

Dünyadaki eğitimi izlemek ve eğitimi geliştirmek için “Gazi Orta Öğretmen Okulu” ve “Eğitim Enstitüsünü” kurdurmuştur.

Mustafa Necati bakan olmadan önce İzmir’de öğretmenlik, Özel Şark Lisesi’nde müdürlük yapmıştır. 21 Aralık 1925 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı görevine başlamıştır. Bakanlığa öğretmen örgütü başkanı iken gelmiştir. Hem bakanlığı hem de başkanlığı bir arada yürütmüştür.

Mustafa Necati, eğitimde başarıya ilkokulu esas alarak, yaygınlaştırarak ulaşacağı kanaatindeydi. Aksi takdirde üst öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısı azalacak; yetişmiş insan gücüne erişilemeyecekti. Her yıl 3 bin kişi olmak kaydıyla on yılda 30 bin öğretmen yetiştirmeyi hedef almıştır. Köy sayısının 40 bin dolayında olduğunu düşünülürse 10 yılda öğretmensiz köy bırakılmayacaktı.

 

Mustafa Necati amacını şöyle açıklıyordu:

 

 

“Memlekette, mektep bulamayan bir çocuk bırakmayacağım.”

 

Milli Eğitim Bakanlığı'nda Yasal Düzenlemeler

 

Heyet-i İlmiye’yi toplamış ve yapılması gereken işleri planlamıştır. İlk olarak, 789 Sayılı Maarif Vekâleti Teşkilât Kanunu 23 Mart 1926 tarihinde kabul edilmiştir. 20 Mart 1926 yılında kesinleşen bu yasaya göre, eğitim politikasını oluşturmak için Eğitim Bakanlığı bünyesinde biri dil ve diğer bilimsel sorunlarla uğraşacak "Dil Heyeti", diğeri ise eğitim-öğretim işleriyle uğraşacak olan "Talim Terbiye Dairesi" olarak iki bilimsel kurul oluşturulmuştur. Dil Komisyonu, Türkçenin bilimsel incelemesini yapacak, dil bilgisi oluşturacaktı. Türkçe sözler derlenmiş ve İmlâ Sözlüğünü düzenlemiştir. 1929’da Arapça, Farsça dersleri eğitim programından çıkarılmıştır.

Ayrıca Maarif Eminlikleri de kurulmuştur.[4] İlköğretimin yaygınlaştırılması işi valilere bırakılmıştı. Bakanlık bu nedenle, bir veya daha çok valilikleri birleştirerek bir eğitim bölgesi yapmaya ve o bölgenin bütün eğitim-öğretim işlerini Bakanlığa bağlı bir "Maarif Emini"nin yönetimine vermeyi kararlaştırmıştır. Bu, eğitimi merkezileştirme yönünde bir girişimdi.[5] İlköğretimin yaygınlaştırılması için 819 Sayılı Muallim Mekteplerine Muavenet Kanunu çıkarılarak il özel idarelerine ait paraların % 10’luk bir dilimi, bakanlık bütçesine aktarılmıştır.

Ders kitaplarının ucuz bir şekilde basımını sağlamaya çalışmıştır. İlkokul öğretmenlerinin sayıca yeterli olmayışları dolayısıyla 842 Sayılı İlk Mektep Muallim Muavinleri Hakkında Kanun çıkarılmış ve orta dereceli okullar ile yüksek okullardan ayrılanların bazı derslerin sınavlarını vermeleri şartıyla öğretmenlik mesleğine katılmaları sağlanmıştır.

Mustafa Necati, eğitimle, yaşamın birbirini desteklemesi, eğitimin toplumsal ihtiyaçlara uygun, üretici, yararlı olmasını savunmuştur. Bu hususta şunları belirtir:

“Biz, çocukları doğa ile eşya ile gerçeklerle karşılaştıran, neşe ve özgürlük havası içinde çalışmaya, gözlem ve muhakemeye, yaratıcılığa götüren bir okul istiyoruz. Biz istiyoruz ki, okul; çocukların birbirine yardım ederek, birbirlerini tamamlayarak çalıştıkları bir laboratuar olsun… Bizim kurmak istediğimiz okulda dinleyiciler yoktur. Düğün ve oyun içinde çalışan, eserler ortaya koyan, küçük adamlar vardır.”[6]

Öğretim Birliği Yasası’na karşı hareket eden yabancı özel okulları kapatmış, öğretmen okulunda Türkçe edebiyat bölümü açmıştır.

3 Şubat 1927’de Avrupa’daki incelemeleri sonrası 12 Mayıs’ta TBMM’de işe yarar, uygulamalı bilginin verilmesi yönünde şu cümleyi sarfetmiştir:

“Yirminci yüzyıl yaşamı o durumu almıştır ki, her demokratik ulus genel eğitim ile birlikte, her sınıf halkı mesleğe hazırlayacak önlemleri almayı ödev bilmiştir.”[7]

Atatürk de benzer şekilde 1923’te şunu söylemişti:

“Türkiye millî eğitiminin amacı bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çok, hayatta başarıya ulaşmayı sağlayan işe yarar kullanılabilir bir araç durumuna getirmektir.”[8]

Mustafa Necati, bu amaçla Bakanlıkta Sanayi-i Nefise şubesi kurulmuştur. Mesleki eğitimi geliştirmek amacıyla il idareleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı meslek okullarını 1927’de 1052 Sayılı Meslek Mektepleri Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlamıştır. Ankara, Aydın, Bursa, Diyarbakır, Edirne, İstanbul, Kastamonu ve Konya’da sanat okulları açılmıştır.

Mustafa Necati, Talim–Terbiye kurumunu, Bakanlığın beyni olarak görmüş ve siyasetten etkilenmemesi için özerk bir yapıya kavuşturmaya çalışmıştır.[9]

Mustafa Necati, Bakanlığın teftiş sistemini de düzenleyerek müfettişler merkez ve mıntıka müfettişleri olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.

 

Örgün Ve Yaygın Eğitim Alanındaki Çabaları

 

İlkokullar şehir ve köy olmak üzere ikiye ayrılmış; şehir okulları 5 yıl, köyler ise 3 yıllık düzenlenmiştir. İlk ve orta öğretimin parasız gerçekleşmesini sağlamıştır. Dağınık yerlerdeki köylerin çocuklarını merkezî yerlerde toplamak üzere yatılı köy okulları açılmıştır. Kimsesiz çocuklar için yatılı şehir okullarında meslek sahibi olmaları düşünülmüştür.

Hem okuma yazma öğretmek ve hem de onlara temel vatandaşlık eğitimi kazandırmak amacıyla halk dersaneleri açılmış ve buralarda 50 bin kişi eğitilmiştir. 1928 yılında yeni harflerin kabulüyle Millet Mektepleri açılarak buralarda 42 bin dolayında kurs düzenlenerek bir milyon dolayında vatandaş kurstan yararlandırılmıştır.

Liselerde karma eğitime geçileceğinin söylenmesi üzerine tepkilerin arttığı, İstanbul öğretmenlerinin, dindar ve vatansever öğretmen yetiştirilmediği gerekçesiyle protestolarda bulunduğu, öğretmen okulu öğrencileri boykot yaptığı dönemde karma eğitime geçilmiştir. Talim ve Terbiye Dairesince, yalnızca ortaokulda karma eğitimin denenmesi önerilmiş, Mustafa Necati ise sorumluluğu üstlenerek, 1927-1928 eğitim-öğretim yılında varolan 70 ortaokulda karma eğitime geçilmesine karar vermiştir. 1928-1929 eğitim-öğretim yılında tüm liselerde karma eğitime geçilmiştir.

 

Öğretmenlerle İlgili Düzenlemeler

 

Mustafa Necati’nin bugün öğretmenlerce hatırlanmasının nedenleri öğretmene ve öğretmenliğe kazandırdığı saygınlık, içtenlik, öğretmenlik mesleğinin niteliğini artırmasıdır.[10] Öğretmenlerle mektup, telgraf gibi yollarla doğrudan iletişim kurarak öğretmenler sahiplenmiştir.

Maarif müdürleri, müfettişler, valiler, politikacılar öğretmene karşı haksız, keyfi girişimlerde bulunmaya cesaret edemezdi.[11] Mustafa Necati öğretmene güven vermiştir.

Mustafa Necati öğretmenlerin karar süreçlerine katılmalarına gösterdiği önemi şöyle açıklar:

“Genel eğitim sorunlarında danışmasız hiçbir karar vermemek ve her zaman en genç öğretmenden en büyük üstatlara dek bütün meslektaşlarımızın görüşlerini toplamak temel ilkelerimizdendir ve bu ilkeler içinde yürütmekteyiz."[12]

 

'Okuttuğundan Daha Çok Okumayan Bir Öğretmen Çabuk Yıpranır'

 

Mustafa Necati, öğretmenlerin öğretmenlerin büyük bölümünün meslekî yayınları okuyamaması üzerine öğretmenlerin kendilerini geliştirmeleri için yayınlar hazırlatmış ve öğretmenlere ulaştırmıştır. Öğretmenlere şu öneride bulunur:

“Okuttuğundan daha çok okumayan bir öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir. Dikkat ediniz, araştırma, irdelemeye düşkün ak saçlı bir öğretmen hep dinç ve gençtir."

Öğretim araç ve gereçlerinden oluşturulan "Okul Müzesi" içinde Gezici Öğretmen Kitaplığı kurmuştur. Öğretmenlerin istedikleri kitaplar kargo ile yollanmıştır.[13]

Öğretmenlerin sicillerini doğru tutmak üzere Sicil Dairesi hizmete sokulmuştur. Öğretmenlerin sağlıkları konusunda da İstanbul’da Validebağ Provantoyumu açılmıştır.

İlkokullar, köy ve şehir olarak iki gruba ayrılmış; köylerde 3, şehirlerde 5 yıllık eğitim esas alınmıştır. Şehirlerdeki öğretmenlerin 5, köy öğretmenlerinin ise 3 yıllık bir eğitimle yetiştirilmeleri plânlanmıştır. Ortaokulların Türkçe öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere 1926 yılında Konya’da bir okul açılmıştır.

 

Laik eğitim anlayışı çerçevesinde, öğretmen olarak çalışan başta imam olmak üzere meslek dışından gelenlerin görevlerine son verilmiştir.[14]

 

Atatürk'ü Ağlatan Genç Bakan

 

Cumhuriyet devriminin azimli, üretken bakanını ne yazık ki 1 Ocak 1929’da kaybettik. Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Mustafa Necati’nin ölümüne çok üzüldüğünü şöyle anlatır:

“O kadar sevinen Necati, Latin harfi ile imza atmayı henüz meşk ediyordu. Maarif Vekili, Millet Mektebi’nin ilk talebesi olacaktı. Heyecan içinde kalktı. Pek sevdiği zeybeğini oynadı. Körbarsak ameliyatı olması için hekimlerin nasihatlerini dinlemeyen zavallı genç, bu sıçrayışlarla bir zehir kesesini delerek içine akıttığını bilmiyordu. Ertesi gün ateşler içinde yattı, Millet Mektebini sayıklayarak öldü. Atatürk’ün ilk defa hıçkırıklarla ağladığını bu ölüm akşamı görmüştüm. ‘Ne evlattı O’ diye hayıflanıyordu.”[15]

 Başbakan İsmet İnönü de Necati Beyin mezarı başında şunları söylüyordu:

“İnkılâpçıların ölürken kalanlardan ve yeni yetenlerden bir tek dileği vardır: cansız bileklerinde sallanan vazife bayrağının kavranıp daha yüksekte dalgalandırılmasıdır. Necati, aziz Necati; dileğin yerine getirilecektir.”[16]

Mustafa Necati’nin bileklerinde sallanan bayrağı, baskılara rağmen bugün de devrimci öğretmenler dalgalandırmaktadır.

 

[1] Zeki Arıkan, “Mustafa Necati”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 2, 1992, s. 59.

[2] Kâzım Özalp, Millî Mücâdele 1919-1922, Ankara 1985, C. I., s. 98.

[3] TBMM Zabıt Ceridesi, D.IL, C.VII, Ankara, 1970, s. 1046.

[4] Mustafa Ergün, Atatürk Devri Türk Eğitimi, AÜ DTCF Yayınları, Ankara, 1982, s.41.

[5] Age, s.43.

[6] Kemal Kocabaş, “Açış Konuşması”, Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitimi Devrimi, İzmir, 2009, s.12.

[7] M. Rauf İnan, “Mustafa Necati", Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, 1987, s.361.

[8] Agm,s.363.

[9] Hâkimiyet-i Milliye, 9.2.1926.

[10] M.Rauf İnan, Mustafa Necati, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1980, s.10-13.

[11] Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Anı Yayıncılık, İstanbul, 1999.

[12] İnan, Mustafa Necati, s.169.

[13] Akyüz, age, s.357.

[14]Mahmut Adem, “Mustafa Necati’nin Eğitimdeki Devrimciliği”, Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitimi Devrimi, İzmir, 2009, s.48-49.

[15] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif yayınları, İstanbul, 2012,s.513.

[16] Hayat Cilt V Ankara, 10 Kânunsani, 1929, Sayı 111

 

KAYNAK: Mustafa Solak (Tarihçi-Yazar) / Atatürk'ü ağlatan devrimci öğretmen: Mustafa Necati (aydinlik.com.tr, 1.1.2019).

 

 

TARİHÇİ MUSTAFA SOLAK: CUMHURİYET 1923'TE KURULDU, 2023'TE KALDIRILACAK; LAİK, SOSYAL, HUKUKİ ANLAMDA BİR CUMHURİYET OLMAYACAK

TARİHÇİ MUSTAFA SOLAK: CUMHURİYET 1923'TE KURULDU, 2023'TE KALDIRILACAK; LAİK, SOSYAL, HUKUKİ ANLAMDA BİR CUMHURİYET OLMAYACAK

 

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak Can Ataklı'nın sunduğu Yazı İşleri programına konuk olarak katıldı.

Solak, Erdoğan'ın tartışmaya açtığı Lozan, Ege Adaları ve MEB'in dincileşmenin önünü açan yeni müfredatına ilişkin bilgiler verdi.

 

Mustafa Solak'ın açıklamaları şöyle:

 

"-Lozan Osmanlı'da benzeri görülmemiş tarihi bir zaferdir. 94 yıldır hala yürürlükte. Bu kadar yürürlükte olan başka bir anlaşma yok. Dünyanın sınırları değişti Lozan hala geçerli. İddia edildiği gibi süresi de sınırlı değildir. Lozan'la büyük devletilere verilen hukuki, ticari ayrıcalıklar kaldırıldı. Türkiye bağımsızlığını ilan etti. Emperyalistlerin Kürt ve Ermeni devleti kurma çalışmalarını boşa çıkardık. Gayrimüslimlere farklı hukuki statü tanınıyordu. Tek hukuk sistemine geçildi. Bu da milletleşmeyi getirdi.

Sevr Anlaşması'nda Bozcaada ve Gökçeada'yı İtalyan ve Yunanlara bırakmıştık, onları geri aldık.

1830'da Yunanistan bağımsızlığını ilan etmeye başladıktan sonra Ege'deki adalar parça parça elden çıkmaya başlamıştı. Biz Lozan'da Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ve kıyımıza 3 mil yakın adacıkları aldık. Ege adaları ve Midilli Yunanlılarda kaldı. Rodos ve 12 ada italyanlara bırakılmıştı. 1. Dünya Savaşı başlayınca Osmanlı 'kabul etmiyorum' diye nota verdi ama İtalyanlarda kaldı 12 ada. Sonra Yunanistan'a verildi.

 

"Yeni bir tarih tasarımı ortada"

 

Biz Lozan'da ne yaptık? İsmet İnönü Anadolu kıyısındaki adaları talep edelim, olmazsa Meis, Bozcaada, Gökçeada konusunda diretelim, dedi. Adalar Kurtuluş Savaşı'ndan önce Misak-ı Milli içinde değildi. Balkan savaşlarıyla elden çıktı. Boğazlar üzerinde tam kontrol yoktu. 1936'daki Montrö Anlaşması ile kontrol sağladık. Hayat katıldı. Musul konusunda halk oylaması yapmak istedik ama Şeyh Sait ayaklanması girdi. Misak-ı Milli'yi büyük ölçüde gerçekleştirdik. Bakınca Lozan bir zaferdir. Bize Sevr ile bırakılan 440 bin km kare topraktı. Atatürk 780 bin km kareye çıkardı.

Yeni bir tarih tasarımı ortada. Atatürk'ü hain olarak gösterecekler. İskilipliler, Mustafa Sabriler Yunan uçaklarıyla Kurtuluş Savaşı'na karşı bildiriler dağıtmadı mı? Atatürk için katli vaciptir denmedi mi? Nasihat heyetleri gelmedi mi, Kuvayı İnzibatiye ordusu halife tarafından örgütlenmedi mi, bunlar olmadı mı? Hem Vahdettinci olup hem Atatürk'ün yanında olamazsınız. İkisi cepheleşmiş. Fevzi Çakmak da karşı ama sonra Kurtuluş Savaşı'na katılıyor.

 

"Cumhuriyet 1923'te kuruldu, 2023'te kaldırılacak"

 

Türkiye Lozan'ı 1923'te onaylıyor. Fransa, İtalya, Belçika 1 yıl sonra onaylıyor. Dünyada Lozan'ı 1926'ya kadar kabul ettiler. Bekliyorlar, Türkiye batacak diye düşünüyorlar. Bugün ABD hala lozan'ı kabul etmiş değil. 8 ülke Lozan'a imza vermiş. Yunanistan'la Türkiye arasında değil yalnız. Cumhuriyet 1923'te kuruldu, 2023'te kaldırılacak. Ad olarak değil ama laik, sosyal, hukuk anlamında bir cumhuriyet olmayacak.

Musul'u, Kerkük'ü alacağım demekle olmaz, 8 devlet var. Bugün Suriye, Irak dünya devletlerinin üssü haline gelmiş. Savaştayız, şimdi tazminatlar için savaşa mı sürükleyekesiniz? Bugün Kilis'te 1 hafta okulları tatil ettik, eğitim durdu. Kendi vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlayamıyoruz. Lozan'ı, Ege adalarını tartışmaya açmak toplumu tedirginliğe sürüklemek değil mi? Musul, Kerkük, Ege adaları için tekrar savaşa mı girelim, diye sorgulamak lazım.

 

"Mustafa Kemal Hareket Ordusu içinde yer alıyordu. O zaman Atatürk de mi darbeci?"

 

(Erdoğan) Lozan'la ilgili dosyalar hazırlatıyorum, dedi. Lozan'da bulacağı bir şey yok, ortada gizli bir şey yok. Muhtemelen Türkiye  kurulmadan toprak kayıplarını da İttihak Terakki'ye bağlayacaklar. Abdulhamit'in toprak kayıplarını ona bağlayacaklar. 1. ve 2. Balkan savaşları sırasında adalar işgal edlimiş. Sırbıstan, Arnavutluk bağımsız oldu. Bunlar zaten 1913 öncesi bağımsızlık ilan edenler. Olsa olsa bu olur. Bu gündemi çarpıtmaktan başka şey değil. Mustafa Kemal Hareket Ordusu içinde yer alıyordu. O zaman Atatürk de mi darbeci?

Vatanı kurtarmak için kurulmuş cemiyetler ya da yerelde önderler öncülüğüne ortaya çıkan mücadelelerin tek başına başarılı olması mümkün değildi. Tek çatı altında birleştirildi. Kuvayı Milliye çatısına girmeyenler hain olarak nitelendi.

 

"Suriye'ye rağmen Suriye'yi savunmak doğru değil"

 

Suriye'nin üniter yapısını savunan Esad. Suriye'yi savunmak isteyen bir ülke varsa meşru temsilcisi Esad yönetimiyle ilişki kurulması gerekir. Kuvayı Milliye diyeceksek (ÖSO'ya) Esad'a bağlı bir örgütlenme olursa olur.

Türkiye'nin ben Esad'a rağmen Suriye'yi savunuyorum demesi doğru bir anlayış değil. ÖSO Esad'la olursa Kuvayı Milliye kabul edilebilir. Suriye'ye rağmen Suriye'yi savunmak doğru değil. ÖSO kullanışlı bir araç olabilir ama bir süre sonra denetimden kaçabilir. Bir an önce Esad'la ilşki kurulmalı. Amerika güneyimize girdi üslerini kurdu. BOP haritalarını kurdu. Bunlar Amerika'nın karagahında Türk subayları tarafından da görüldü. Atatürk hedef tahtasına konuldu. Bunlar ortadayken Kürtler, ÖSO kendi kaderini tayin ediyor diyemeyiz. Amerika'nın esas derdi pasifike karşı kukla devleti yaratmak.

 

Yeni müfredat: Laiklik ilkesi gereklidir

 

4. sınıftan 11. sınıfa kadar din kitabında laiklik ve Atatürk ismi geçmiyor. Laiklik eskiden bir ünite anlatılıyordu. Şimdi ise bir problem olarak görülüyor. Kelam dersinde 'sekülerizm ilk bakışta din karşıtlığı olarak görülmese de dini önemsememe, hayatı yaşarken dinden referanslar yapmama, dinden uzaklaşma' olarak görülüyor. 'Sekülerler her ne kadar ateist olmadıklarını kabul etseler de tanrıya sen bizim işimize karışma demektedir' deniyor.

(Eski İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya, laiklik anayasaya dahil edilirken, 'kanunlarımızı ihtiyaçlarımıza göre yaparız, dogmalara göre değil' diyor. Kaya, 'Ülke işlerine din karıştırılmamalı' diyor. Laiklik ilkesi gereklidir. Çıkarılması, hedef tahtasına konulması doğru değil.

KAYNAK: Tarihçi Mustafa Solak: Cumhuriyet 1923'te kuruldu, 2023'te kaldırılacak; Laik, sosyal, hukuki anlamda bir cumhuriyet olmayacak (Vişne Haber Ajansı - https://www.istanbulgercegi.com, 08.02.2018).

Yazar: HABER

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör