Sosyal medya fenomeni, yazar. Yazılarını “merlin'in kazanı” adlı internet sitesinde yayımladı. Birbirinin devamı içerikte iki kitabı yayımlanmıştır.
Medyada
doom adlı internet oyunuyla gündeme gelmiş, geniş bir oyun koleksiyonuna
bilgilerine yer verilmiştir.
Kitapları:
Doom
Kitabı (2017), Doom Hikayeleri Doom Kitabı 2 (2018).
KAYNAK:
Mahmut Saral (eksisozluk.com, 22.08.2013), Mahmut Saral ile Doom kitabını
konuştuk (Söyleşi Ersin Kılıç, merlininkazani.com,
09.03.2017), Aiberg / Doom Kitabı - Mahmut Saral (teknoseyir.com, 09.03.2017), Mahmut
Saral kitapları (idefix.com, kitapyurdu.com, 24.08.2019).
DOOM KİTABI -
MAHMUT SARAL
Artık
31 yaşındayım ve eskisi gibi ara vermeden, tamamen kendimi kaptırarak, o oyun
evreninde yaşıyormuşçasına maceralara atılıp büyük bir zevkle oyun oynamayalı
çok uzun zaman oldu. Elimden geldiğince bütün uygun şartları hazırlayıp, dikkat
dağıtıcı unsurları ortadan kaldırıp, kendime bir bilgisayar oyunları oynama
ortamı hazırlamaya çalışmayı denedim. Tabi ki yaş ilerledikçe sorumluklar
artıyor ve yoğun iş temposu nedeniyle ancak hafta sonu tatilinde, zaten olmayan
sosyal hayatından fedakarlıkta bulunarak zaman ayırabiliyor insan esaslı bir
oyun seansına. Eskiden masaüstü bilgisayarımı kullanırdım bu iş için. Ta ki
şimdi 9 yaşına gelen yeğenim ve ufak kardeşi hafta sonu babaanne-dede
ziyaretlerinde amcalarını kendileriyle ilgilenmeleri için alıkoyana dek. Önce
bilgisayar başından kalktığım ve bu kadar şeker iki insan yavrusunun sevgisine
mazhar olduğum için gözüme güzel gözüken bu olay, daha sonraları benim için pek
de hayırlı olmamaya başladı. Yeğenlerimin bir süre sonra masaüstü bilgisayarı
kendi oyunlarını oynamak için işgal etmeleriyle durumun aleyhime döndüğünü fark
etmem bir oldu. Onları masadan kaldırıp kendim oyun oynayacak kadar bencilce
bir davranışta bulunamazdım ne de olsa. Artık tek bir işe yarıyordum: Onların
istedikleri oyunları yüklemek, çalışır hale getirmek, pili biten kontrolcülerin
pilini değiştirmek… Hem daha ne istiyordum? İlk yeğenim doğduğunda o büyüdükçe
onu bilgisayar oyunlarıyla tanıştırmak değil miydi zaten hayalim? Ne var ki,
yaşlandığımın belirtisi olacak, bu yeni kuşağın sevdiği oyunları ben
sevemiyorum, her zaman singleplayer ve kendimi kaptırabileceğim bir öykü tercih
eden yapımın yanında onların sevdiği belirli bir hedefi olmayan (favorileri
Minecraft ve onun benzeri Growtopia) ve genellikle multiplayer oyunlara bir
anlam veremiyorum. Neyse, herkesin zevki kendine... Masaüstü elden çıktığına
göre işte kullanacağım dizüstünü bari oyun oynayabilir güçte tercih edeyim
diyerek hafif ve dışarıdan iş hayatının gerektirdiği profesyonel görüntünden
ödün vermeyen ama içinde i7 işlemci, Raid SSD, bolca bellek ve en üst model
ekran kartı barındıran bir kuzu postuna bürünmüş kurt aldım. Sonuç: Game of the
Year sürümünü çıktığı gün alıp kurduğum Witcher 3’ü 1 senedir intro ve
tutorial’dan sonra 10 dakikadan fazla oynayacak kafa rahatlığı bulamadım.
Bundan sonra kaderime razıyım. Bol bol oyun sektörüyle ilgili makaleler okumak,
oyun inceleme videoları izlemek ama iş oturup oynamaya geldiğinde bir türlü
kendini verememekle geçecek bir ömür!
Mahmut
Saral’ın Doom Kitabı’nı okuyunca bu düşünceler geçti kafamdan: Bütün yaşamı
bilgisayar oyunlarıyla yoğrulmuş bir insan olarak bazı ortak yönlerimiz var
nitekim. Kitap 176 sayfa ve çoğunlukla id Software’in kuruluşundan bugüne kadar
çıkardıkları oyunlar çerçevesinde firma tarihinden bahsediliyor. İlgili
kişilerle Mahmut’un değişik zamanlarda yaptığı röportajlardan tutun da
internette, dergilerde veya basın bültenlerinde yayınlanan yazılardan alıntılar
var bolca. Benim beklentim olan ve kitabın genelinde yer bulacağını
zannettiğim, Doom’la ilgili kendi hayatından anılar ve düşüncelere ise aralarda
diğer bölümlere göre daha seyrek yer veriyor. Özellikle çocukluk zamanından
paylaştığı anılara benzer yerlere daha fazla yer verilseymiş keşke.
Cümlelerinden Mahmut’un özellikle John Carmack ve John Romero’ya ne denli
hayranlık beslediğini kendi sesiyle anlattığını duyar gibi oluyorsunuz. John
Carmack’in sadece bilgisayar oyunları dünyasında değil, genel olarak teknoloji
dünyasında da deha kabul edildiğini göz önünde bulundurursak ona itiraz edecek
halim yok. Ama gözüme kendisi pek yetenekli değilmiş ve sadece çok da büyük bir
iş olmayan harita hazırlamak gibi şeyler yapıyormuş da (yanılıyor olabilirim),
sadece doğru zamanda doğru insanlarla eğlenceli bir hayat paylaşmanın kaymağını
yiyormuş gibi duran Romero da Carmack’tan daha aşağı kalır bir sevgi görmüyor
bu kitapta. Bunların dışında Doom’un nasıl doğup büyüdüğünü ve bugünkü dev
marka halini aldığına şahit oluyoruz özellikle kitabın başlarında. Yazarın
verdiği ipuçları sayesinde Doom gibi bir eserin arkaplanının nasıl dolu
olduğunu, hangi yeteneklerin ve tesadüflerin bir araya gelerek böyle bir ürünün
mümkün olabildiğini görüyoruz. Benim dikkatimi bilhassa çeken konuysa ilk oyun
Doom’un shareware olarak dağıtılmasının nasıl doğru bir hareket olduğu… id
Software Knee-Deep in the Dead bölümünü, ücretsiz olarak, özellikle
üniversitelerin paylaşım ağlarına yükleyerek çok geniş bir kitleye ulaşmayı
başarmış. Windows’dan daha fazla bilgisayara kurulmuş bir programdan
bahsediyoruz burada! Saral’ın meşhur Doom koleksiyonunu duyurması ve dünya
çapında aldığı olumlu tepkilere de yer veriyor kitap. Konu ne olursa olsun bir
insan dünyada bir numaraysa saygı duyulması gerekir. Ne iş yapıyor olursan ol,
işini en iyi şekilde yapmayı hedefle düşüncesinin bir başka alanda tezahür edişi
işte.
Kitabın
anlatım konusunda kabul edilmesi gereken birçok eksisi var, ki bu yazarın ilk
kitabı. Kesinlikle bir fikirden ibaret kalmasına gönlü el vermeden, başladığı
işi yarım bırakmayıp, yazdıklarını basılı bir kitap haline getirmiş olması dahi
hiç azımsanmayacak bir başarı. Eminim ki Doom ya da başka konularda yeni bir
kitap yazmaya başladığı zaman çok daha dolu bir ürün ortaya koyacaktır. Tam
olmuş diyemiyorum, çünkü bu haliyle pek de bir bütünlük içermeyen bir havası
var. Daha ziyade bir blog’a yakışacak şekilde, farklı yerlerden toplanmış
gazete küpürleri bir araya gelmişe benziyor. Özellikle alıntıların arasındaki
cümleler alıntının sahibine mi yoksa yazara mı ait bazen belirsizlik yaratacak
şekilde kafa karışıklığına sebep oluyor. Anlatım dışında, bir dahaki kitapta
daha fazla özen gösterilmesini dilediğim bir unsur da kapak tasarımları. Arka
kapak tasarımı vaziyeti kurtarır cinsten… Ancak ön kapak olumsuz anlamda bir
acemilik hissi veriyor. Tamam, yazar teşekkür sayfasında ön kapak görseliyle
alakalı olarak, bu ilk eskizle yetinmenin genç çizeri onurlandırmak açısından
kendi isteği olduğunu söylüyor ama genel tasarımda yazılarla (ki yazıların
kalabalıklığı da bunda etken) uyumsuzluğu kitabı eline alanı ilk bakışta
rahatsız ediyor.
Sonuç
olarak Doom’a özel bir ilgim olmasa da, bilgisayar oyunlarıyla ve bilgisayar
oyunları sektörü merakıyla geçen bir ömür nedeniyle kitabı severek okudum.
Yazdıklarıyla bana düşündürttükleri, bir işe tutkuyla sarıldığını gördüğüm için
verdiği ilham ve adıma imzaladığı kitap için Mahmut Saral’a teşekkür ederim.
KAYNAK:
Aiberg / Doom Kitabı - Mahmut Saral (teknoseyir.com, 09.03.2017).