Müzikolog, yazar, radyo ve televizyon programı sunucusu, Tasavvuf Müziğinin isim babası (D. 1937, Eskişehir – Ö. 25 Temmuz 2019, İstanbul). Çocukluğu II. Dünya Savaşı’nın yokluk yıllarında Eskişehir’de geçti. İlkokul ve lise arkadaşları arasında İnan Kıraç, Cüneyt Arkın ve Yılmaz Büyükerşen vardı. 10 yaşında şiir, 16 yaşında hikaye yazarak ödül kazandı. Tasavvuf müziği tanımlamasının, Hoş Seda ve Gönül Telimizi Titretenler programlarının isim babası oldu.
Balcı,
ismini önce TRT radyolarında duyurdu. 1970'lerde hazırladığı ilk ses getiren
radyo programı "Beri Gel Barışalım" adını taşır. Türkiye dışına hitap
eden bu yapım o kadar ilgi çekti ki, çuvallar dolusu tebrik mektubu gelmesine
yol açtı. Yurt dışındaki vatandaşlarımız bu programda kendi sesini, kendi inanç
ve kültürünü buldu.
Ergun
Balcı bu defa yurt içine hitap eden programlar yaptı. "Gönül Telimizi
Titretenler ve "Hoş Sada", hem anlamlı isimleriyle hem de zengin
muhtevasıyla, o günlerde gerçekten gönülleri titrettiği gibi, sonraki yıllarda
birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu.
Zamanla
resmi zihniyet değiştikçe işin boyutu gelişti. "Tasavvuf Müziği"
adıyla yayınlar yapılmaya başlandı. Bu alanın velut bestekarı ve icracısı Ahmet
Hatiboğlu'nun ifadesiyle "Tasavvuf Müziği" ismi Ergun Balcı'nın
buluşudur.
Radyo
programı olarak hazırladığı "Hoş Sada" çok ilgi görünce, Ergun Balcı
bunu 1982'de televizyona taşıdı. Spiker Gülgun Feyman bu programla tanınıp
meşhur oldu. Samime Sanay, Yıldırım Gürses, Faruk Tınaz gibi sanatçılar bu
program sayesinde tanındı ve döneme damgalarını vurdular.
Nevzat
Atlığ, Yusuf Ömürlü ve Mehmet Dede hakkında kıymetli eserler kaleme alan Ergun
Balcı, mütefekkir yazar Sâmiha Ayverdi’nin manevi evlatlarındandı.
Ergun
Balcı gençliğinde isyankar ruhlu biri idi. Mehmet Örtenoğlu (1891-1965) adlı
bir arif insan, bu "aykırı delikanlı"yı, derviş tabiatlı biri haline
getirir. Böylece tasavvuf musikimiz verimli bir hizmet eri kazanmış olur.
Mehmet Dede, Kenan Rifai-Samiha Ayverdi ocağında pişenlerdendir.
Vefatı:
Ergun
Balcı, 25 Temmuz 2019 günü vefat etti. Cenazesi 26 Temmuz 2019 günü Cuma
namazından sonra Merkezefendi Camii’nde kılınan namazın ardından Merkezefendi Mezarlığında
toprağa verildi.
KİTAPLARI:
Cibali'den
Kubbealtı'na Yusuf Ömürlü (2003, İkinci bas. "Musikiye Adanmış Bir Ömür
Yusuf Ömürlü'nün Hayatı” adıyla, 2016), Musikimizle
Övünmemiz İçin Nevzat Atlığ (2004), Mehmet Dede (2007).
KAYNAKÇA:
Vitrindekiler / Nevzat Atlığ (Cumhuriyet Kitap, 3.3.2005), Tasavvuf müziğinin
isim babası Ergun Balcı (27.04.2013), Ergun Balcı tasavvuf müziğinin isim babası
(yeniasir.com.tr, 22.12.2017), Ergun Balcı Kimdir? (karar.com, 26.07.2019),
Ergun Balcı (eksisozluk.com, 26.07.2019), Ergun Balcı kitapları
(kitapyurdu.com, pandora.com,kidega.com, idefix.com, odakitap.com, 26.07.2019).
Mehmet DEMİRCİ
Musiki,
milletleri millet yapan değerlerin başında gelir. Türk musikisinin garip bir
kaderi var. Cumhuriyet Türkiyesi'nde bir ara yanlış kültür politikaları sonucu
Türk Musikisi gözden düştü. Devletçe eğitim öğretimi terk edildi, kısa
süreliğine de olsa radyolardan kovuldu. Devletin bu "neyzen bakışı"
epeyce devam etti.
Seviyeli
Türk müziği, özellikle tasavvuf musikisinin revaç bulmasını sağlayan görünmez
kahramanlar vardır. Bunlardan biri Ergun Balcı'dır.
İsmini
önce TRT radyolarında duyurdu. 1970'lerde hazırladığı ilk ses getiren radyo
programı "Beri Gel Barışalım" adını taşır. Türkiye dışına hitap eden
bu yapım o kadar ilgi çekti ki, çuvallar dolusu tebrik mektubu gelmesine yol
açtı. Yurt dışındaki vatandaşlarımız bu programda kendi sesini, kendi inanç ve
kültürünü buldu.
Ergun
Balcı bu defa yurt içine hitap eden programlar yaptı. "Gönül Telimizi
Titretenler ve "Hoş Sada", hem anlamlı isimleriyle hem de zengin
muhtevasıyla, o günlerde gerçekten gönülleri titrettiği gibi, sonraki yıllarda
birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu.
Bu
yapımlarda Balcı, Bektaşi nefesleri ve bazı ilahilere yer verdi. Bunlar
insanımızın çok ilgisini çekti.
Hoş Sada
Zamanla
resmi zihniyet değiştikçe işin boyutu gelişti. "Tasavvuf Müziği"
adıyla yayınlar yapılmaya başlandı. Bunlarda Ergun Balcı'nın titiz seçiciliği
yapımların kalitesini yükseltti. Bu alanın velut bestekarı ve icracısı Ahmet
Hatiboğlu'nun ifadesiyle "Tasavvuf Müziği" ismi Ergun Balcı'nın
buluşudur.
Bizde
televizyon 1975'lerden sonra yaygınlaştı. Radyo programı olarak hazırladığı
"Hoş Sada" çok ilgi görünce, Ergun Balcı bunu 1982'de televizyona
taşıdı. "Hoş Sada" musiki dünyamızda yeni bir çığır açtı. Spiker
Gülgun Feyman bu programla tanınıp meşhur oldu. Samime Sanay, Yıldırım Gürses,
Faruk Tınaz gibi sanatçılar bu program sayesinde tanındı ve döneme damgalarını
vurdular.
Üslup Sahibi
Ergun
Balcı'nın dikkati çeken bir özelliği de güçlü bir metin yazarı oluşudur. Ona
ait programları zevkli hale getiren unsurlardan biri, son derece edebi ve
zevkle dinlenen takdim metinleri ve aralara serpiştirilen açıklama
cümleleridir. Onun yazıdaki üstün kabiliyetini yayımlanmış kitaplarında daha
açık görürüz.
Ergun
Balcı'nın basılmış biyografi kitapları vardır. Türkçe'yi kullanmadaki ustalığı
ve edebi zevki bu eserlerde daha açık şekilde karşımıza çıkar. Balcı'nın müthiş
bir gözlem kabiliyetine sahip olduğu, kitaplarındaki çarpıcı tasvirlerde
kendini gösterir.
Kitapları
İlk
kitabı, bestekar, koro şefi ve Kubbealtı Musiki Kurslarının hocası olan Yusuf
Ömürlü hakkındaki "Cibali'den Kubbealtı'na Yusuf Ömürlü" isimli
eseridir. Kitabın ikinci baskısı "Musikiye Adanmış Bir Ömür Yusuf
Ömürlü'nün Hayatı" adıyla Nefes yayınları arasında çıktı.
İkinci
kitap, bir Hak dostunu anlatır ve "Mehmet Dede" adını taşır
(Kubbealtı neşriyatı). Ergun Balcı gençliğinde isyankar ruhlu biri idi. Mehmet
Örtenoğlu (1891-1965) adlı bir arif insan, bu "aykırı delikanlı"yı,
derviş tabiatlı biri haline getirir. Böylece tasavvuf musikimiz verimli bir
hizmet eri kazanmış olur. Mehmet Dede, Kenan Rifai-Samiha Ayverdi ocağında
pişenlerdendir.
Üçüncü
kitap "Musikimizle Övünmemiz İçin Nevzat Atlığ" isimli eserdir. Bu
hacimli kitapta giderek hafızalardan silinmeye ve klasik zevkten uzaklaşmaya
başlayan musikimizin, Nevzat Atlığ'la yeni bir hayat bulmasının hikayesi
anlatılır (Kubbealtı neşriyatı).
1937
doğumlu 80 yaşında bir delikanlı olan Ergun Balcı'ya sağlıklı bir ömür dilerim.
KAYNAK:
Ergun Balcı tasavvuf müziğinin isim babası (yeniasir.com.tr, 22.12.2017).
TASAVVUF
MÜZİĞİNİN İSİM BABASI ERGUN BALCI
Çocukluğu
II. Dünya Savaşı’nın yokluk yıllarında Eskişehir’de geçti. İlkokul ve lise
arkadaşları arasında İnan Kıraç, Cüneyt Arkın ve Yılmaz Büyükerşen vardı. 10
yaşında şiir, 16 yaşında hikaye yazarak ödül kazandı. Tasavvuf müziği
tanımlamasının, Hoş Seda ve Gönül Telimizi Titretenler programlarının isim
babası oldu. Zaman Tüneli’nde bu hafta Ergun Balcı var.
Zaman Tüneli
/SELİM EFE ERDEM
Ergun
Balcı, programcı kimliğiyle Ankara Radyosu, TRT ve RTÜK’lü yılların canlı
tanığı, yazar olarak tasavvuf ve Türk müziğinin önemli bir kalemi ve
müzisyenliğiyle de üstat olarak anılan bir isim. Tasavvuf Müziği
tanımlamasının, unutulmaz programlar Hoş Seda ve Gönül Sesimizi Titretenler
programlarının isim babası ve metin yazarı. Balcı’ya tasavvuf ile geçen
hayatını sorduk...
-İsminizin özel
bir öyküsü olduğunu öğrendik. Kız çocuğu bekleyen babanız siz dünyaya gelince
biraz hayal kırıklığı yaşamış gibi.
Ergun isminin konulması çok enteresandır.
Hazreti Mevlana’nın torunu Ergun Çelebi’den gelir. Babam iki oğlunun ardından
üçüncü evladının kız olmasını istiyor. Kütahya’daki Ergun Çelebi türbesine
giderek, dua etmiş. Ama ben doğmuşum. Bir hakim komşumuz ‘Ergun Çelebi’den kız
çocuğu istedin vermedi. Madem erkek oldu, sen de onun adını koy’ demiş. Babam
da bunun üzerine Ergun adını koymuş. Ama okulda Ergun, evde Ergün deniyordu
bana. Nüfus kağıdında bile, cüzdan yenilendikçe bir zaman Ergun başka bir zaman
Ergün diye yazılıyordu ama son hali Ergun kaldı.
-1937 dünyaya
geldiğiniz ve çocukluğunuzu geçirdiğiniz Eskişehir’de savaş yıllarında nasıl bir manzara vardı?
II. Dünya Savaşı başladığında henüz iki
yaşındaydım. Ekmek karneyle, zor günler geçiriyoruz. Yiyecek sıkıntısı vardı.
En zenginlerin bile ayakkabısı olmayabiliyordu. Zengin ve fakir, o zamanlar
aynı durumdaydı. Okulda silgi bulamazdık. Savaşa girmememize rağmen, dört dönem
asker besliyorduk, pirinç ve buğday hiç
yoktu. Her çocuğa çeyrek ekmek, büyüklere de yarım ekmek verirlerdi. Evde üç
erkek çocuktuk. Babam, devlet demiryollarından aldığı maaşa rağmen üçümüzü de
okutmak istiyor. Evde yemek sıkıntısı oluyor, annem az malzemeyle çok yemek
yapmayı deniyordu. Böyle bir ortamda büyüdük.
Okullarımızda hakikaten çok iyi öğretmeler vardı. Cumhuriyet sonrasının
irfan ordusu denilen öğretmenleri işte onlardı. Çok büyük vatanseverdi hepsi.
VALİDEN ÜSTÜN
ZİRAAT MÜDÜRÜ
-Hangi okulda
okudunuz, sıra arkadaşlarınız arasında kimler vardı?
Eskişehir Gazi İlköğretim Okulu. Sınıf
arkadaşlarım arasında İnan Kıraç ve mimar Erkut Şahinbaş vardı. İnan Kıraç’ın
babası Eskişehir İl Ziraat Müdürü’ydü. Kıtlık döneminde Ziraat müdürleri
validen bile önemliydi. Ağabeyi de Vehbi Koç’un Eskişehir satış ofisinin
müdürüydü.
-Nasıl
öğrencilerdiniz, birbirinizin misketini aldığınız olur muydu?
İnan Kıraç çok yaramaz, hareketli bir çocuktu
ilkokulda. Yıllar sonra Polatlı Yedek Subay Okulu’nda karşılaştık ama tanımadı
beni. Bütün sınıf çok samimiydi. Bir kere ‘İdman’ diye bir oyun oynardık. Biz
işçi çocuğuyuz ama mahallem aristokrat bölümün mahallesiydi. İstiklal
Mahallesi. Benim Türkçem, Kıraç’ın resmi iyiydi. Ayşe Başaran öğretmenimizi unutamam. Hele bir
de felsefe öğretmenim Feride Altay vardı, sonra Feride Balakbabalar oldu. Ankara radyosunda neyzen
Sezai Balakbabalar’ın annesidir. Lisemizin adı o zaman adı Eskişehir Lisesi’ydi
ama sonra Atatürk Lisesi oldu. Hepimiz Feride Hanım’ın peşinden koşardık, onu o
kadar çok seviyorduk.
-Lisedeki
arkadaşlarınız arasında kimler vardı?
O dönem Eskişehir Lisesi’nde okuyan öğrenciler
arasından çok sayıda ünlü isim çıktı. Lisede aynı sınıfta olmasak da Cüneyt
Arkın ve Yılmaz Büyükerşen gibi isimler vardı. Büyükerşen ile o kadar samimi
değildik ancak Fahrettin ile iyi arkadaştık. Lise döneminde adı Cüneyt Arkın
değildi, Fahrettin idi. İkimiz de çok yakışıklıydık.
-Hanginiz daha
yakışıklıydı? Aranızda rekabet var mıydı?
Fahrettin ile ben Eskişehir’in iki
yakışıklısıydık. Rekabet falan olmazdı. Fahrettin o dönemde çok iyi yazılar
yazardı. İkimiz de iyi yazardık. ‘Kalem mi Kılıç mı?’ isimli yarışmada Türkiye
ikincisi oldum. Yeditepe ve Varlık edebiyat dergilerinde hikayelerim çıktı.
Fahrettin’le Eskişehir’i dolaşırdık. Yılmaz Büyükerşen de lisede bir gün
otobüsteki bir davranışımı eleştiren yazı yazmıştı o dönemde.
EFSANE HOŞ SEDA
VE GÖNÜL TELİMİZİ TİTRETENLER
-TRT’nin on
yıllar süren Gönül Telimizi Titretenler ve Hoş Seda programlarının da isim
babası ve yapımcısıydınız? Nasıl doğdu bu programlar?
Müzik, gönlümüzden gelen sesi iletir. O ses,
gönül telimizi titretir. Programın ismi böyle doğdu. Hoş Seda önce radyodaydı,
dinleyiciler tarafından çok beğenilince TV programına geçirdik. Program
metinlerini ben yazardım. O programlarda çok sayıdan icracı ve sunucu
arkadaşımız geçti.,
10 YAŞIMDA ŞİİR
16 YAŞIMDA HİKAYE YAZMAYA BAŞLADIM
-Son İmparator
Abdülhamid, Mehmet Dede, Nevzat Atlığ ve Yusuf Ömürlü biyografileriniz dikkat
çekti. Edebiyata ilginiz nasıl başladı?
Tasavvuf dünyası içindeki annem Atiye Hanım ve
ağabeyim Fehmi Balcı okumayı severdi. Yunus Emre’nin Taştın Diye Deli Gönül
ilahisiyle okumaya başladım. İlk şiirimi on yaşımda, ilk hikayemi 16
yaşımdayken yazdım. Annemin Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halit Ziya Uşaklıgil’in
eski yazı dilindeki romanlarını hala saklarım. Michel Zevaco ve Robinson
Crusoe’yu okudum. Gençliğimde Kemalettin Tuğcu’yu okudum. Mehmet Dede manevi
dünyamı değiştirdi ve bugünkü dünya görüşümü yarattı.
YENİ İSİMLERDEN ELİF UYAR’I BEĞENİYORUM
-Yeni
icracılardan hangi isimleri beğeniyorsunuz?
Yusuf
Ömürlü’nün kızı Elif Ömürlü Uyar’ı çok beğeniyorum. Kubbealtı’ndan yetişen
değerli bir isim. Kubbealtı’ndan çok değerli isimler geçti.
KAYNAK:
Tasavvuf müziğinin isim babası Ergun Balcı (27.04.2013).