İsrafil Kuralay

Köşe Yazarı, Öğretim Görevlisi, Belgesel Film Yönetmeni, STK Yöneticisi, Yönetici, Yapımcı, Bürokrat

Doğum
Eğitim
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

Yönetici, Bürokrat, Köşe Yazarı, Öğretim Görevlisi, Belgesel Film Yönetmeni, Yapımcı, İTO Başkan Yardımcısı. 1965 yılında Erzurum’un Tortum ilçesinde doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

TRT’de, TGRT’de görüntü yönetmeni ve yapımcı-yönetmen olarak görev yaptı. İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyeliği, UTESAV Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanlığı görevinde bulundu.

2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Üyeliği yaptı. BSF (Bilim Sanat Felsefe) Akademisi Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Çok sayıda televizyon programı, belgesel, siyasi kampanya, marka ve iletişim kampanyalarına imza attı.

Diriliş Postası gazetesi köşe yazarlarından olan İsrafil Kuralay, Yedirenk İletişim Yapım firmasının kurucu ortağı ve genel müdürü. İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Başkan Yardımcısı.  MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi çalışmalarını sürdürmektedir. Sürekli basın kartı sahibi. Evli ve iki çocuk babası olan Kuralay, orta derecede İngilizce, Arapça ve Fransızca bilmektedir.

 

Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler:

 

Altay’ın Çocukları Kazaklar - 2016 .... Belgesel, 00:25:20

3. Türk Dünyası Belgesel Film Yarışması, Profesyonel Kategori, Finalist. 2018

El Turko

Moğolistan’da Türk İzleri

Almanya’da Türk İzleri

Almanya Treni

Kuzey Yıldızı (Uzak Asya’da Türkler)

Balkanlarda 100 yıl önce 100 yıl sonra

Anadolu Başkentleri

Balkanlarda İslam

Rusya’da İslam

Endülüs Düşerken

İpek Yolu

Anadolu Düğünleri

Orta Asya

 

KAYNAKÇA: UTESAV'da yeni başkan İsrafil Kuralay (patronlardunyasi.com, 21 Temmuz 2006), Ekonomi ile birlikte kültür sanat da gelişmeli - İsrafil Kuralay, Bâbıâli Sohbetleri’nde iş dünyasının kültür sanat ile münasebetlerini anlattı(dunyabizim.com, 25 Ekim 2014), İsrafil Kuralay ile 'Dünden Bugüne UTESAV' Üzerine (dunyabulteni.net, 16 Nisan 2017), Çözüm, Selahaddin Eyyubi modeli (wptest.beranet.com, 3 Temmuz 2017), İsrafil Kuralay: Mehmet Niyazi Bey(tyb.org.tr, 17.05.2018), Yazarlar – İsrafil Kuralay (dirilispostasi.com, 04 Temmuz 2019), İsrafil Kuralay / Sapkın, sapık ve meşruiyet (dirilispostasi.com, 04 Temmuz 2019), İsrafil Kuralay (kameraarkasi.org, 19.07.2019).

MEHMET NİYAZİ BEY

MEHMET NİYAZİ BEY

 

İsrafil KURALAY

 

Mehmet Niyazi Bey1990’ların başı bir akşam vakti Sinan Paşa Medresesi’nde hararetli tartışmalar oluyor. Her mesele farklı bir bakış açısıyla ele alınıyor.

Sigara dumanları altında yoğun çay trafiği yaşanıyor. Küçük kümeler halinde bir başka dünyanın adamları gündeme dair ne varsa tarih ve medeniyet perspektifinde konuşuyorlar. Burası aynı zamanda İLESAM’ın (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) merkezi.  Medresesinin revaklı bölümü fikir kulübü gibi çalışıyor. Revakların köşe bölümünde daha farklı bir tartışma var. Can kulağıyla dinliyorum ancak bazı konuları anlamakta zorlanıyorum. Daha önce defalarca konuşulmuş konulara sadece atıf yapılıp geçiliyor. Uzun zaman sonra ortama ayak uydurabildim.

Yanlış hatırlamıyorsam o bölümde Mehmet Niyazi Özdemir, Nusret Özcan, Yusuf Özarslan, Kemal Çiftçi, Mustafa Nadir Önay, Bilal Arıoğlu, Ebubekir Kurban bulunuyordu. Yoğun yüksek sesli tartışmaları dikkatle dinleyen Mehmet Niyazi Ağabey sakin üslubuyla konuya açıklık getiriyordu. Hararetli tartışmaların ortasında elinde naylon bir poşetle Hilmi Oflaz Ağabey belirdi. Konulara o kadar muttali ki tartışmaya hemen dalıverdi. Sonunda herkes Hilmi Ağabeyi dinlemekle yetindi. Bütün konuşulanlar Mehmet Niyazi Ağabey tarafından bir sonuca bağlandı. Hilmi Oflaz Ağabey elindeki poşeti açarak getirdiği yiyeceklerden ikramda bunlundu. Böylece Hilmi Ağabey’in sofrasına da konuk olmak nasip oldu.

Bu ve benzeri sohbetlere daha sonraki yıllar Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin bulunduğu Kızlarağası Medresesi’nde devam edildi. Mehmet Niyazi Ağabey özellikle gençleri can kulağıyla dinler onları tatlı bir üslupla tarih ve medeniyetimizin örnek şahsiyetlerinde ibret tablolarıyla yönlendirirdi. İnce tarihi espriler toplantıyı şenlendirirdi. Defalarca katıldığım bu tartışmalı sohbet toplantılarından çok büyük istifade ettim.  Farklı görüşlerde çok insan tanıdım. Bir dönem de yazar, araştırmacı Mahmut Çetin bu sohbetleri organize etti diye hatırlıyorum.

Mehmet Niyazi Bey mesaisini Beyazıt Kütüphanesi’nde araştırma yaparak geçirirdi. Daha sonraki yıllar Bağlarbaşı’ndaki İSAM’da (İslam Araştırmalar Merkezi) okumalarını sürdürdü. Kitaplarının çoğunu bu kütüphanelerde yazdı. Hukuk tahsili görmüş, felsefe üzerine çalışmalar yapmış, Almanya’da doktorasını tamamlayarak uzun süre hocalık yapmış, tarihi meseleleri romanlaştırarak gelecek nesillere aktarma mesuliyetini kendinde görmüş bir bilge insandı.

Mehmet Niyazi Bey’in kitapları kendisinin de kurucuları arasında bulunduğu Ötüken Neşriyat’tan çıkmıştır. Çok sayıda tarihi romana imza atmıştır. Çanakkale Mahşeri, Dâhiler ve Deliler, Yazılmamış Destanlar, Medeniyet Ülkesini Arıyor, Plevne, Ölüm Daha Güzeldi, Yemen! Ah Yemen gibi çok sayıda kitabıyla tarihi günümüze roman diliyle taşımıştır. Çanakkale Mahşeri’ni 8 yılda bizzat Çanakkale’ye gidip savaşın yaşandığı yerleri görerek yazdığını kendisinden dinlemiştim. Kurduğumuz Yedirenk Gezi Kulübü’nün bir programı Çanakkale’ye olmuştu. O gezide bize Mehmet Niyazi Ağabey rehberlik etti.  Cepheleri anlatırken nasıl duygulu ve içten konuştuğunu hâlâ hatırlıyorum.

KAYNAK: İsrafil Kuralay: Mehmet Niyazi Bey(tyb.org.tr, 17.05.2018).

SAPKIN, SAPIK ve MEŞRUİYET

SAPKIN, SAPIK ve MEŞRUİYET

 

İsrafil KURALAY

 

Her türlü konuda ifrat ve tefritten uzak durmayı bize öneren inancımız burada ölçü olmaktan çıkıyor.

Katrina Kasırgası’ndan sonra Dünya Ticaret Merkezlerinin toplantısı için Amerika’nın New Orleans şehrine gitmiştik. Şehrin birçok bölgesi hala kasırganın etkisiyle perişan durumdaydı. Konakladığımız otelin arkasında çok canlı ve hareketli cadde dikkat çekiyordu. Akşam arkadaşlarla bu caddeye indik. Hayatımda gördüğüm en rezil en aşağılık yer burasıdır. Cadde boydan boya gökkuşağı bayraklarla süslenmiş,   erkek ve kadın karışımı çirkinlik abidesi mahlûklar sağa sola cilve satarak yürüyorlar. Manzara korkunç, pazar iğrençti.  Abartının her türü fütursuzca sokağa inmişti. Yarabbi aklımıza mukayyet ol diyerek hızlı bir şekilde caddeyi terk ettik.

Ertesi gün toplantı da birkaç Amerikalıya bunu sordum ancak çok umurlarında olmadı. İçimden “kasırga biraz daha kuvvetli olsaydı Mississippi Nehri’ne burayı da katsaydı insanlık ne kaybederdi” diye düşündüm.

LGBT denen örgüt her yıl Onur Yürüyüşü adı altında onursuz bir eylemi dünyanın her yerinde gerçekleştirmeye çalışıyor. Her türlü sapıklığı kanun güvencesine almak için mücadele ediyorlar. Maalesef ülkemizde de bu tür eylemler için girişimde bulunuyor, güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya giriyorlar.

İşin garip tarafı bu güne kadar kamu kurum ve kuruluşlarından bu tür sapık işlere genelde destek gelmezdi.  Ancak bu sene durum farklı oldu. Muhafazakârlara şirin görünerek oy toplayan CHP’li belediyelerde destek kervanına katıldı. Zaman zaman CHP değişiyor, toplumun değerleriyle barışıyor diye düşünenlere bu desteği ibret tablosu olarak sunarım.

İşin başka bir garip ve vahim tarafı da, muhafazakâr iktidarın eliyle İstanbul Sözleşmesi adı altında bu ve benzeri sapıklıkların ve sapkınlıkların meşru hale getirilmiş olmasıdır. Muhafazakâr kadın derneklerinin “kadına şiddete hayır” adı altında başlattıkları hayırlı işin vardığı noktanın her türlü sapkınlığı ve sapıklığı desteklemek noktasına varması maalesef yürek burkuyor. Bu ne yaman çelişki…

Her türlü konuda ifrat ve tefritten uzak durmayı bize öneren inancımız burada ölçü olmaktan çıkıyor. İnsanlarla, hayvanlarla, eşyalarla ve de kendinizle olması gerekenden fazla abartılı ilgi ve ilişkiye girerseniz sapıtırsınız ve de varacağınız yer sapkınlıktan başkası olamaz. Sevginin de, nefretinde, ilginin de ölçüsü kaçınca felaketi bekleyin.

Gelelim Lut kavminin yeni versiyonlarına; bu hareket bir moda halinde dünya ölçeğinde yayılıyor. İnanç bağı kalmayan toplumlarda bu tür sapkınlıklar meşru görülmeye başlıyor, yasalarla koruma altına alınıyor. Toplumu bir arada tutan hiçbir değer olmayacaksa, devlet bu tür sapıklıkları güvence altına alacaksa toplum olarak nasıl huzur içinde yaşayabiliriz.

Eğitim kurumlarında, medyada ve de sanat kurumlarında bu sapıklıkları teşvik eden sinsi çalışmalar yapılıyor. Millet olarak uyanık olmalıyız. Karışıklıklar çağında tehlikenin nerden geleceğini kestirmek oldukça zor.  Bazen başka ambalajlara bürünmüş zehri dostlar eliyle içebilirsiniz. Toplumun bu tür tehlikelere karşı ferasetle hareket edeceğine inanıyorum. Hazine niteliğinde değerlerimiz bizi koruyacaktır. Yeter ki yeni kuşaklara aktarmasını bilelim.

KAYNAK: İsrafil Kuralay / Sapkın, sapık ve meşruiyet (dirilispostasi.com, 04 Temmuz 2019).

 

İSRAFİL KURALAY İLE 'DÜNDEN BUGÜNE UTESAV' ÜZERİNE

 

İSRAFİL KURALAY İLE 'DÜNDEN BUGÜNE UTESAV' ÜZERİNE

 

İbrahim Ethem Gören, UTESAV Başkanı İsrafil Kuralay ile ‘Dünden Bugüne UTESAV’ üzerine hasbihal etti

 

İbrahim Ethem Gören / Dünya Bülteni

 

Uluslararası Teknik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı UTESAV, teknoloji, ekonomi, sosyal bilimler alanlarında ülke ve dünya çapında üstün vasıflı, bilgili, kültürlü, medeniyet bilincini haiznesiller yetiştirmek ve eğitmek gayesiyle ulusal ve uluslararası eğitim-öğretim kurumları, üniversiteler; meslekî okullar, araştırma-geliştirme merkezleri, bilgi bankaları, spor tesisleri, kütüphane, teknopark, laboratuarlar kurmak; kurulmuş olanlara iştirak etmek veya kurulmasına yardımcı olmak gayesine matuf olarak 20 yıldan bugüne pek çok hayırlı çalışmalara imza atmış bir Sivil Toplum Kuruluşu.

 

UTESAV Başkanı İsrafil Kuralay ile ‘Dünden Bugüne UTESAV’ üzerine hasbihal ettik.

 

İbrahm Ethem Gören: Müsiad, İTO, UTESAV ve gibi pek çok STK’da yönetici olarak hemen her kademede görev yaptınız/yapmaktasınız. Hangi saiklerle sivil toplum kuruluşlarında yer aldınız/alıyorsunuz?

 

İsrafil Kuralay: Sivil toplum çalışmaları iyilikleri çoğaltmaya mahsus çalışmalar. Bu kuruluşlarda görev alarak karınca misali hem safımı belirtmeye çalıyorum hem de gök kubbede bir hoş seda bırakabilir miyim diye gayret ediyorum. Allah rızası için yapılan çalışmalarda sadakayı cariye kabilinden amel defterimin açık kalmasına gayret ediyorum.

 

15 TEMMUZ, STK’LARIN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKARDI

 

Türkiye’de ‘Sivil Toplum’, cemiyette üzerine düşen sorumluluğu ne kadar yerine getirebiliyor?

 

Aslında sivil toplum kavramını galatı meşhur olarak kullanıyoruz ancak çok da bizim maksadımızı, kültür ve medeniyetimizi ifade eden bir kavram değil. Bizim gönüllü kavramını kullanmamız lazım ancak onu çok benimsetemedik. Sivil kavramı bize çok yabancı ve bizim için bir şey ifade etmiyor.

Gelelim sivil toplumun görevini yerine getirme meselesine... Gerektiği şekilde görevin yerine getirildiğini düşünmüyorum. Sivil toplum örgütlerinde ciddi  yapılanma sorunu var. Kurulurken maksat net olarak belirlenmiyor. Bir odaklanma söz konusu olmuyor. Genellikle ‘dünyayı kurtarma’ maksadına yönelik, soyut, içini doldurmanın mümkün olmadığı, kulağa hoş gelen ancak bir şey ifade etmeyen iddialarla yola çıkılıyor. Kurum kimliği gibi görsel unsurlara riayet edilmiyor. Profesyonel kadroya önem verilmiyor. İyi niyetli ancak gereklerinin yerine getirilmediği bir yola giriliyor. Buna rağmen çok başarılı kurum ve kuruluşlarımız da yok değil.

Bir diğer önemli meselede sivil toplum kuruluşlarının gerçekten sivil olması siyasetin, bürokrasinin, uluslararası meselelerin tebdili kıyafeti olması lazım. En tehlikeli saha siyaset. Konusu siyaset olan kuruluşların bile sıcak siyasetten uzak durmaları şart.

 

Sivil toplum örgütlerinin de kendi muhasebelerini yaparak yeniden düzenlenmeleri gerekiyor.

15 Temmuz sonrasında STK’ların önemi bir kez daha ortaya çıktı. Milli Birlik Platformu’nda vakıf ve derneklerimiz etle tırnak gibi birleşti. Milli birlik ve beka meseleleri zaviyesinden STK’ların ne türden sorumluluklar üslenmelidir?

15 Temmuz’da toplumun bütün kesimlerinin olduğu gibi sivil toplum örgütleri de büyük gayret gösterdiler. Birlik ve beraberliğin sağlanması için ciddi çalışmalar yapıldı. Burada bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Çok sıkıntılı dönemlerden geçmiş STK’larımızın olağanüstü hallerde hızlı hareket edecek bir kriz yönetme yaklaşımlarının olmadığını fark ettik. Belki bu vesile ile çatı kuruluşların bünyesinde fevkalade hallerde nasıl hareket edileceğine dair bir stratejik çalışma yapılır.

15 Temmuz sivil toplum kuruluşlarının önemini bir kez daha ortaya çıkardı. Başarılı organizasyonlara imza atıldı.

 

UTESAV’la yolunuz nasıl keşişti?

 

UTESAV, MÜSİAD üyelerinin kurduğu bir vakıf. 1996 yılında MÜSİAD basın komisyonunda görev aldım. MÜSİAD’daki arkadaşlarımın benim vakıfta da görev almam gerektiğini ifade ettiler. Böylece MÜSİAD’da görev yaparken vakıfla da ilgilenmeye başladım.

 

UTESAV’a kim/kimler, nasıl üye olabilir? Üyelik süreçleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

 

UTESAV 1995 yılında MÜSİAD kurucuları, yönetim kurulu üyeleri, şube başkanlarının kurduğu bir vakıf. Biliyorsunuz vakıflar dernekler gibi üye odaklı kurumlar değil. Daha çok faaliyetler ekseninde yapılanıyorlar.

 

UTESAV, ekonomiden sosyal bilimlere; bilgi bankalarından ihtisas kütüphaneciliğine ve teknoparklara, Arapça kursundan Kırım’da, Filistin’de ve Mısır’da olup bitenlere kadar oldukça çok geniş ilgi ve disiplin alanlarını haizçalışma alanlarınız var. Bir odaklanma sorunu yaşıyor musunuz? Belli bir odağınız, hizmetlerinizin nirengi noktası var mı?

 

Aslında kuruluşta kapsam çok geniş düşünülmüş. Bu geniş düşünce kurumun ismine de yansıyor. Fikir ve eğitim eksenli bir maksat murat edilmiş. Biz de karınca kararınca kuruluş maksadına yönelik çalışmalar yaparak emaneti sürdürmeye çalışıyor. Kuruluşta adı net belirtilmese de bir düşünce kuruluşu gibi yapılandırılmak istenmiş. Bu geniş başlık yelpazesi aslında bir düşünce kuruluşunu ifade ediyor. Buna ihtiyaç olduğunun da farkındayım.

 

UTESAV’IN HİZMETLERİNİN NİRENGİ NOKTASINI KÜLTÜR VE MADENİYETİMİZİN TEMEL KAVRAMLARI OLUŞTURUYOR

 

Hizmetlerimizin ana noktasını kültür ve medeniyetimizin temel kavramları oluşturuyor. Bütün çalışmalarımızı mili ve manevi değerlerimize  odaklayarak tabiri caizse çağdaş dünyadan da kopmadan daha iyi bir dünyanın mücadelesini verme yönünde yapıyoruz. Amacımız bir fikir klubü, bir düşünce müessesi gibi çalışmak... İnsanımıza ve medeniyetimize daha bir bütüncül bakmak.

 

 

 

Amaçlarınızın tahakkuku yönünde ne türden çalışmalar yapıyorsunuz?

 

Çalışmalarımızı birkaç başlıkta özetlemek isterim.

 

Buyurunuz İsrafil Bey...

 

Kur’an Buluşmaları: Medeniyetimizin ana kaynağı Kur’an-ı Kerim’i anlamadan hayatı anlamak mümkün değil. 4 yıldır Ümit Şimşek Bey’in sunumuyla her cumartesi saat 07:00-09:00 saatlerinde kavramlarla Kur’an Dersleri yapıyoruz.

Fikir İklimi: İktisadi Kalkınma ve Değerler, Tüketim ve Değerler, Medeniyet ve Değerler, Teknoloji ve Değerler, Yerli Savunma Sanayii, Helal Turizm, Medya ve Değerler, Karz-ı Hasen gibi konularda çalışmalar yaptık/yapıyoruz.

Haliç Buluşmaları: Güncel meseleleri ele aldığımız toplantılar. En son ‘’Güçlü Türkiye için yurt dışı eğitimi ve Maarif Vakfı’’ konusunu ele aldık.

Tarih Sohbetleri: Tarih, İktisat, medeniyet konusunda uzmanlarıyla sohbetler düzenliyoruz.

Erdemli Hayat Sitesi: Erdemli Hayat Sitesi UTESAV’ın yayın organı. Erdemli insan, erdemli dünya için yeni bir bakış açısıyla habercilik yapmaya gayret ediyoruz.

Erdemli Hayat Okulları: Değerlerimize dayalı eğitim modelleri üzerinde çalışıyoruz.

Osmanlıca Dersleri

Arapça Dersleri

Konferans ve seminerler

Kitaplar: Erdemli İnsan, İktisadi Kalkınma ve Değerler, Tüketim ve Değerler, Medeniyet ve Değerler.

 

Gayelerinizin tahakkukuna yönelik bahsettiğiniz çalışmalar vakıf mensuplarınız, paydaşlarınız ve kamuoyu nezdinde ne kadar neş ü neva buluyor?

 

Çalışmalarımız daha çok fikri temelli olduğu için zaman zaman arkadaşlarımızdan çok teoride kaldığımıza dair şikayetler alıyoruz. Ancak fikir düzeyinde yaptığımız çalışmaların uygulamasını yapacak kurum ve kuruluşların olduğunu biliyoruz. Mesela MÜSİAD.

 

 

TİCARETİ DÜZELTİRSEK HAYATI DÜZELTİRİZ

 

İş hayatında erdemli yöneticilik önemli. Erdem hayatın her alanının olmazsa olmaz bir değeri. Bu noktadan hareketle Erdemli erdemli yöneticilik üzerine eğiliyorsunuz. Bu konudaki çalışmalarınızın öznesinde neler var?

Bir iddiamız var ‘’ticareti düzeltirsek hayatı düzeltiriz’’ diye. Gerçekten ticaretin dokunmadığı hayat yoktur. Alırken ve satarken helâl-haram ölçülerine riayet edilmesi iyiliği ve güzelliği beraberinde getireceği gibi daha huzurlu ve daha dengeli bir dünyada yaşamanın da sigortasıdır adeta.

 

CEMİYETİN KURTULUŞ REÇETESİNİN AHLÂK VE ERDEMDE OLDUĞUNA İNANIYORUZ

 

O nedenle değerleri ile mücehhez erdemli insan, erdemli yönetici, erdemli işadamı kavramlarına vurgu yapıyoruz. Peygamberimiz (sav) ’’Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’’ buyuruyor. Biz de dünyanın kurtuluş reçetesinin ahlâk ve erdem olduğuna inanıyoruz.

 

Sizce eskilerin tabiriyle efradını cami a’yarını mani erdemli iş adamının profili nasıl olmalıdır?

 

Peygamberimiz (sav) ‘’Dürüst ve güvenilir tüccar ahirette, peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle beraber olacaktır’’  buyuruyor. Temel ilke, temel düstur bu; dürüst olmak, güvenilir olmak. Çalışanların, ürünlerin Allah’ın emaneti olduğu bilinciyle hareket etmek.

Daima doğru olmak ve doğrularla beraber olmak.

Emeğin hakkını gözetmek.

Cesur olmak.

Bütün işlerinde Allah rızasını gözetmek.

Ne cimri ne de müsrif olmak. Dengeli olmak.

Sözünde durmak.

Ahde vefa göstermek.

Yetimin, yoksulun hakkını gözetmek.

Zekatını vermek sadakadan geri durmamak. Gibi hemen aklıma gelen özellikleri taşıyan iş adamlarının olduğu bir toplumun sırtı yere gelmez.

 

GENÇLERE MALESEF HAYATIN BİLGİSİNİ ÖĞRETMİYORUZ

 

Bahsettiğiniz erdemli insanın; erdemli iş adamının ve yöneticinin yetişmesi bağlamında eğitim kurumlarına, üniversitelere, STK’lara, mesleki birlik ve kuruluşlara ne türden görevler düşüyor?

İşin temeli eğitim. Çocuklarımıza değerlerini hakkıyla öğretirsek geleceğimizden endişe etmemize gerek yok. Ancak bir çok gereksiz bilgiyle gençlerin kafasını dolduruyoruz ama hayatın bilgisini öğretmiyoruz. Vereceğimiz eğitimle çocuklar ferasati, marifeti, diğergâmlığı huy edinmiyorlarsa verdiğimiz eğitimde ciddi sorunlar var demektir.

 

GENÇLERE ALET BİLGİSİ KADAR DEĞER BİLGİSİ DE VERİLMELİ

 

Alet bilgisinin yanında değerlerin bilgisini de vermemiz lazım.

 

STK’LARIN GÖNÜLLÜ İRFAN YUVASI OLMASI ŞART

 

STK’ların gönüllü irfan yuvaları olması şart. Maalasef kapitalist sistemde bu kurumlar birbiriyle rekabet eden menfaat kurumları olarak ortaya çıkıyor. Toplumun ve insanlığın faydasını gözetmek yerine kendi menfaatını gözeten yapılar olarak şekilleniyorlar. Oysa bizim medeniyetimizin müesseseleri olan Ahilik ve Lonca teşkilatlarında çağdaş yönetim felsefelerine taş çıkaracak nitelikte ilkeler var.

Sözü Ahiliğe getirdiniz. Osmanlı Cihan Devleti’nde Ahilik Teşkilatı sadece esnafı değil; toplumu ve devleti de ayakta tutan hamle çapında iş ve gönüllere dokunan hizmetler yapıyordu. Bu noktada esnafın, sanat ve zanaat erbabının gündem ve çözülmesi gereken meselelerine yönelik devlete, ilgili bakanlıklara düşen görev ve sorumluluklar nelerdir?

Selçuklu döneminde ortaya çıkan, Osmanlı’da da devam eden Ahilik kurumu eğitim, ahlâk ve denetim gibi çok yönlü ve çok boyutlu bir yapı olarak görev icra ediyordu.

 

Yamaklıktan, çıraklığa, çıraklıktan ustalığa giden yolda pişen insanlar meslek önderleri olarak topluma yön veriyor, güven veriyorlardı. O nedenle bozuk ürün yapanın pabucu dama atılıyordu.

 

AHİLİĞİN DÜSTURLARINDAN İSTİFADE EDELİM

 

Nostalji yapalım demiyorum; Ahilik kurumunu bire bir geri getiremeyiz ama onun düsturlarından istifade ederek yeni kurumlar oluşturabiliriz.  Bunlar bizim yitik mallarımız onları elde etmenin peşinde olmalıyız.

 

TEORİYLE PRATİĞİN BİR ARAYA GELMESİNİ ÖNEMSİYORUZ

 

Üniversitelerle sanayi-ticaret ve hizmet sektörlerindeki işbirlikleri önemli. Bu alanda vakfınızın ne tür çalışmaları, öncü girişimleri var?

Yaptığımız bütün çalışmalarda akademik bilgiyle, iş dünyasının bilgisini mecz etmeye çalışıyoruz. Mütevelli heyeti üyelerimiz üniversitelerde tecrübelerini paylaşıyorlar. Teoriyle, pratiğin bir araya gelmesini önemsiyoruz.

UTESAV’ın araştırmacılık yönünü ilişkin bir sual tevcih etmek isterim. Vakfınız, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sorunlardan kurtulması,sıkça dile getirilen orta gelir tuzağından sıyrılarak milli gelirini artırması, gelir artışıyla müsavi olarak insanlarımızın daha müreffeh bir hayat standardı yakalaması için, ekonomik ve sosyal konularda araştırmalar yapıp bu sahada çalışan araştırmacıları/akademisyen ve uzmanları destekliyor. Belli başlı araştırmalarınızdan söz eder misiniz?

Daha iyi adaletli bir düzen için İktisadi Kalkınma ve Değerler, Tüketim ve Değerler, Medeniyet ve Değerler bağlamında yaptığımız çalışmaları kitaplaştırdık. Karz-ı Hasen  müessesesi üzerinde tafsilatlı çalışmalar yaptık. Şu anda MÜSİAD tarafında kurum olarak ihdas edildi.

Şu an için UTESAV’ın araştırma masasında ne türden araştırmalar var? Araştırma dosyalarını kamuoyuyla nasıl paylaşıyorsunuz?

Şu anda Teknoloji ve Değerler konusunda yapmış olduğumuz uluslararası sempozyumun tebliğlerini İngilizce ve Türkçe olarak basma çalışmalarını yapıyoruz. İslam İktisadının Temel Kavramları ile ilgili bir çalışmanın hazırlıkları içerisindeyiz.

Haliç Buluşmaları’nda ülke meselelerinden dünyanın mazlum coğrafyalarına kadar olup bitenleri teşrih masasına yatırıyorsunuz. Haliç Buluşmaları hakkında bilgi verir misiniz? Kimler gelip neleri konuştular/tartıştılar? Önümüzdeki aylarda konuklarınız kimler olacak?

Haliç Buluşmaları’nda ülkemizin ve dünyanın gündemindeki meseleleri ele alıyoruz.  Siyasetten ekonomiye; eğitimden kültüre kadar birçok konuyu bu buluşmalarda konuştuk. Bazı başlıkları vermem gerekirse Darbeler, Anayasa Değişimi, Gezi olayları, Kırım meselesi, Afrika ve Ortadoğu konularını uzmanlarıyla tartıştık.

 

GEÇMİŞİ OLMAYANIN GELECEĞİ YOKTUR

 

‘Tarih milletin yurdudur.’ Dolayısıyla tarihi anlamak, yorumlamak ve doğru bir gelecek perspektifi tesis etmek milletlerin bekâsı bağlamında önemli. Tarihi anlama yönünde UTESAV’da Tarih Sohbetleri düzenliyorsunuz. Entelektüel bir şahsiyet olarak tarih, tarihin doğru yorumlanması, millet ve ümmet kavramlarını nasıl telif ediyorsunuz?

Geçmişi anlamadan geleceğe yön vermek mümkün değildir. Tabiri caizse geçmişi olmayanın geleceği yoktur. Bu nedenle tarihten ibret almak için büyük medeniyet tecrübemizden istifade etmeye çalışıyoruz. Selçuklu ve Osmanlı gibi cihan devleti kurmuş milletimizin yakın coğrafyalarda binlerce emaneti var. O yüzden özellikle Balkanlar ve Ortadoğu’nun çok önemli olduğuna inanıyoruz. Tabii ki İslâm ümmetinin en güçlü milleti olarak Müslümanların meseleleriyle yakından ilgilenmeliyiz.

 

Kültür adamı; yapımcı ve yönetmensiniz. Bu alanda pek çok projeye imza attınız. Bu yönünüz UTESAV’a ne kadar yansıyor? Vakfınızın bu alanda ne türden çalışmalar yapıyor?

 

Mesleğimiz kültür sanat olunca yaptığımız çalışmalarda kültür sanat adamlarından daha çok istifade ediyoruz. Vakfımız hedef dünyasına dair belgeseller, projeler yapıyoruz.

 

İŞ DÜNYASI KÜLTÜR ALANINA YATIRIM YAPMAYI TERCİH ETMİYOR

 

Kültür ve sanatla iç-içesiniz. İş dünyası geleneksel sanatlarımıza, kültüre, sanata ve nasıl bakıyor? Kültür sanatın ekonomik boyutu iş dünyasına yeni bir alan açıyor mu?

 

İş dünyasının kültüre ve sanata ilgisinin zayıf olduğuna şahit oluyorum. Gerçekten iş adamları daha çok para kazanmanın peşindeler. Kapitalist düzen iş adamlarına hep daha fazla kazanmalarını öneriyor. Kültür sanat alanın temsil edildiği kültür ekonomisi klasik sektörlere göre daha az para kazandırıyor.  Bu nedenle iş dünyası kültür alanında yatırım yapmayı tercih etmiyor.

 

MADDİ VE MANEVİ DÜNYAMIZIN ZENGİNLEŞMESİNİN ANA UNSURU KÜLTÜR SANATTIR

 

Özellikle manevi duyarlılığa sahip iş damlarının kültür sanata duyarsızlığını anlamak mümkün değil. Halbuki maddi ve manevi dünyamızın zenginleşmesinin ana unsuru kültürdür sanattır.

 

OLCAY YAZICI ERDEMLİ İNSAN PROJEMİZİN İSİM BABASIYDI

 

Vakıf müdürlüğünüzü bir dönem arkadaşım, gazeteci-yazar-şair Olcay Yazıcı  deruhte etmişti.  Mülakatın bu yerinde rahmeti vesile kılarak merhum için bir paragraf açalım dilerseniz. MÜSİAD Marşı’nı da yazan Olcay Bey’in UTESAV’a ne türden ile katkıları neşet etmiştir.

Rahmetli Olcay Yazıcı Bey’le UTESAV’da beraber çalışma imkanı buldum. Duyarlı, naif bir insandı. Fikrî bazda vakfın çalışmalarına çok büyük katkıları oldu. Dil konusunda çok hassastı. İstanbul Avrupa Kültür Başkenti projesinde de beraber çalıştık.  MÜSİAD Marşı’nı yazdı. Erdemli İnsan projesinin isim babası Olcay abiydi. Allah rahmet eylesin. Bu vesileyle kendisini andık.

 

AHLÂK VE ERDEMİ ELDEN BIRAKMAYALIM EFENDİLER

 

Sizin eklemek istediğiniz hususlar nelerdir?

 

Çok teşekkür ediyorum. Dünya Bülteni’nin haber ve kültür dünyamıza katkılarının büyük olduğunu biliyorum.

 

Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

 

Ahlâk ve erdemi elden bırakmayın efendiler…

 

İlginiz için teşekkür ederim.

 

Ben de teşekkür ederim İbrahim Ethem Bey.

 

KAYNAK: İsrafil Kuralay ile 'Dünden Bugüne UTESAV' Üzerine (dunyabulteni.net, 16 Nisan 2017).

 

Yazar: Röportaj

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör