Yönetmen, senaryo yazarı. 1952 yılında Yozgat’ta doğdu ve orada büyüdü. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul’a gezmeye geldi. Üniversite okumak gibi bir düşüncesi yoktu. Burada gezerken Sadık Battal adlı bir akademisyenle tanıştı. Aynı zamanda çeşitli kanallara belgeseller yapıyordu. Ona “Stajyerlik yapabilir misin?” diye sordu. Daha sonra iki ay kadar Sadık Battal’a stajyerlik yaptı.İlk uzun metrajlı filmi “Güvercin Hırsızları” ile Saraybosna Film Festivalinde Türkiye’yi temsil etti. Güvercin Hırsızları” ile birçok ödül kazandı. Sonra başka filmlerin yönetmenliğini yaptı, bazılarının da senaryolarını yazdı.
Ahmet Uluçay’ın 2009 yılında beyin tümörü tedavisi gördüğü
sırada hayatını kaybetmesi dolayısıyla yarım kalan “Bozkırda Deniz Kabuğu”
filmini beyaz perdeye taşındı.2019’da, Dengi Dengine, 2020’de Tutunamayanlar,
2023’te Şanzelize Düğün Salonu dizisini çekti. Yeni projelerde yer almayı
sürdürmektedir.
Yönetmeni Olduğu Film ve
Diziler:
Şanzelize Düğün Salonu (TV Dizisi 2023)
Dünya Hali (TV Dizisi 2021)
Tutunamayanlar (Murad Zaloğlu ile, TV Dizisi 2020)
Dengi Dengine (TV Dizisi 2019)
Bozkırda Deniz Kabuğu (Sinema Filmi 2019)
Güvercin Hırsızları (Sinema Filmi 2018)
Senaristi Olduğu Film ve
Diziler:
Dünya Hali (TV Dizisi 2021)
Tutunamayanlar (TV Dizisi 2020)
Dengi Dengine (TV Dizisi 2019)
Güvercin Hırsızları (Sinema Filmi 2018)
KAYNAKÇA: Osman Nail Doğan, Bozkırda Deniz
Kabuğu filminin detaylarını açıkladı (AA - aksam.com.tr, 26 Nisan 2019), Tutunamayanlar Dizisi Kadrosu (diziseti.tv, dizioyuncu.com, dizibilgi.tv,
24.12.2019), Osman Nail Doğan (imdb.com, 15.06.2023), Osman Nail Doğan
(sinematurk.com, 15.06.2023), Osman Nail Doğan (diziler.com, 15.06.2023), Osman
Nail Doğan (beyazperde.com, 15.06.2023).
Ahmet Uluçay’ın 2009 yılında beyin
tümörü tedavisi gördüğü sırada hayatını kaybetmesi dolayısıyla yarım kalan
“Bozkırda Deniz Kabuğu” filmi, Osman Nail Doğan tarafından beyaz perdeye
taşınacak. Konuyla ilgili konuşan Osman Nail Doğan, “(Ahmet Uluçay’ın oğlu)
İdris Abi senaryoyu okumamı ve Bozkırda Deniz Kabuğu’nu benim çekmemi
istediğini söyledi. Senaryoda anlatılan imgesel şeyler, cinler, periler,
deliler, kediler, çocuklar ve aşk hikâyesi… Bunların hepsini çocukluğumda
Yozgat’ta yaşamıştım. Babaannemin bana anlattığı hikâyelere çok benziyor.
Dolayısıyla bu senaryo beni zorlanmayacak gibi hissettim.” dedi.
İlk uzun metraj filmi “Karpuz Kabuğundan
Gemiler Yapmak” ile birçok film festivalinde ödül alan yönetmen Ahmet Uluçay’ın
ölümü nedeniyle tamamlanamayan ikinci uzun metraj filmi “Bozkırda Deniz
Kabuğu”, genç yönetmen Osman Nail Doğan tarafından beyaz perdeye aktarılacak.
2009 yılında beyin tümörü nedeniyle
tedavi görürken hayatını kaybeden Ahmet Uluçay’ın senaryosunu Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın desteğiyle hayata geçirecek olan Osman Nail Doğan,
aksam.com.tr’den Ezgi Aşık’a konuştu.
İlk filmi “Güvercin Hırsızları” ile
dikkatleri üzerine çekerek birçok ödül kazanan Osman Nail Doğan, sinemayla
nasıl tanıştığını, devam etmekte olan dizi projesini ve “Bozkırda Deniz Kabuğu”
senaryosuyla yolunun nasıl kesiştiğini anlattı.
Sinemaya kaçınılmaz bir giriş yaptığını
söyleyen Doğan, “Bozkırda Deniz Kabuğu” filmiyle ilgili olarak, “Anadolu
sineması dediğimiz şey, Ahmet Uluçay ile bağlantılıdır. Ahmet Uluçay hem
sinemada hem de edebiyatta eserler bıraktı. Ben de bir bozkır çocuğuyum. Ahmet
Uluçay sineması beni her zaman derinden etkilemişti. Onun baktığı yerden
bakabildiğimi düşünüyorum. (Ahmet Uluçay’ın oğlu) İdris Abi, filmin senaryosunu
okumamı ve filmi benim çekmemi istediğini söyledi. Senaryoda anlatılan imgesel
şeyler, cinler, periler, deliler, kediler, çocuklar ve aşk hikâyesi… Bunların
hepsini çocukluğumda Yozgat’ta yaşamıştım. Babaannemin bana anlattığı
hikâyelere çok benziyor. Doğduğum ve büyüdüğüm bir hikâye, senaryoyla
bütünleşmem hiç zor olmadı. Ahmet Uluçay’ın kısa filmlerinin ve edebi
metinlerinin de bir tutkunu olarak, bunu görsel olarak anlatmam bana hiç zor
gelmeyecek gibi hissettim.” sözlerini kullandı.
İlk önce sizi tanıyalım. Kendinizi
sinema ve yönetmenlikte nasıl buldunuz?
Yozgat’ta doğdum ve orada büyüdüm.
Liseyi bitirdikten sonra İstanbul’a gezmeye geldim. Üniversite okumak gibi bir
düşüncem yoktu. Burada gezerken bir akademisyenle tanıştım; Sadık Battal, aynı
zamanda çeşitli kanallara belgeseller yapıyordu. Benim sinema gibi bir düşüncem
yoktu. Sadık Abi bir belgesel hazırlıyordu, bana “Stajyerlik yapabilir misin?”
diye sordu. Daha sonra iki ay kadar Sadık Abi’ye stajyerlik yaptım. Orada
sinemanın dallarıyla ilgili şeyler duydum, fakat bunlarla ilgili hiç malumatım
yoktu. Sonra annemin ameliyatlık bir durumu vardı, izin alarak Yozgat’a döndüm.
Bir hafta diye gittim, 20 gün kaldım.
“SİNEMAYA KAÇINILMAZ BİR GİRİŞ YAPTIM”
Döndüğümde “Bizde işler böyle yürümüyor,
disiplin önemlidir, 15 gün dediysen 15 günde gelmen gerekiyor. Sen bu süreyi
aştığın için seninle çalışamayız.” dedi. Daha sonra ben de İstanbul’da kalmaya
devam ettim. Bir bilgisayarım vardı. Evde; kurgu nedir, nasıl yapılır diye bir
yıl boyunca kurgunun bütün detaylarına dair fikir edinmeye çalıştım. Daha sonra
kendime bir kamera aldım. Onunla dolaşarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Tam o
sırada Suriye’de bir gazeteci arkadaşım kaçırıldı, o da bölgeye kameraman
olarak gitmişti. O kaçırılınca onu gündem yapmak için kısa bir video hazırlamak
istedim. Gazetecilerle küçük röportajlar yaptım ve televizyonlar da bunu
yayımladı. Sadık abi bunları görünce beni tekrar çağırdı, sonra bir çalışma
sürecine girdik. Okuma ve araştırma yaptım, dolayısıyla sinemaya kaçınılmaz bir
giriş yapmış oldum.
“YÖNETMENİN KENDİSİNE SORMASI GEREKEN
SORULAR VARDIR”
İlk uzun metrajlı filminiz “Güvercin
Hırsızları” ile Saraybosna Film Festivalinde Türkiye’yi temsil ettiniz. Bu
filmin yapım süreci nasıl gelişti, film hikâyesi nedir?
Birkaç senaryo derslerine katılmıştım.
Onun dışında da kendi yaptığım senaryolarla ilgili okumalar vardı. Yönetmen
olmak isteyen kişinin kendisine şunu sorması gerekiyor: Benim anlatabileceğim
bir şey var mı? Bir şey anlatmak istiyor muyum? Bu sorulara cevap verdiği takdirde
zaten önünde bir hikâyesi de oluyor.
Doğduğum ve büyüdüğüm yerde insanların
kendi dünyaları vardı, güvercin beslenirdi. Ben de o dünyayı göstermek
istiyordum. Aslında filmin hikâyesi şöyle… Abim roman yazmak istiyordu, küçük
sinopsis gibi bir şey yazmıştı. Ben de bunu senaryo yazalım dedim ve film
oradan çıktı. Yaklaşık bir yıl sürdü. Türkiye’de sanat filmlerini destekleyen
tek yapı Kültür ve Turizm Bakanlığı, şimdi TRT de var. Bakanlığa başvurmanız
gerekiyor, biz de başvurduk ve oradan aldığımız destek neticesinde TRT
ortaklığı geldi. Filmin yapım süreci böyle başlamış oldu.
“FİLMİ EN BAŞINDAN TEKRAR ÇEKECEĞİZ”
Türk sinemasının önemli yönetmenleri
arasında yer alan Ahmet Uluçay’ın 1993 yılında yazdığı ama çekemediği “Bozkırda
Deniz Kabuğu” senaryosunu beyaz perdeye taşıyacaksınız. Bu süreç nasıl gelişti?
Ahmet Uluçay, ilk filmi “Karpuz
Kabuğundan Gemiler Yapmak” ile çok büyük etki uyandırdı. Bu filmiyle ağzımızda
bir tat bıraktı ama asıl yapmak istediği filmde bize ne gösterecek acaba diye
insanlarda bir beklenti oluşturdu. Anadolu sineması dediğimiz şey, Ahmet Uluçay
ile bağlantılıdır. Çünkü Uluçay hikâyeye yine Anadolu’dan bakar. Ahmet Uluçay
hem sinemada hem de edebiyatta eserler bıraktı. “Bozkırda Deniz Kabuğu”
filminin yazım sürecini anlattığı bir hikâye kitabı var. Aslında bu kitap film
yayımlandıktan sonra çıkacaktı ama film çekilemediği için öne alındı. Kitap
sayesinde Ahmet Uluçay’ın ne yapacağına dair insanların bilgisi vardı.
Burada bir şey söylemek istiyorum.
İnsanlar da düşündüğünde çok mantıklı bulacaktır. Yarım kalan bir filmi
tamamlamak gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü o gün filmde oynayan çocuklar
bugün 30 yaşında, dolayısıyla biz filmi en baştan yeniden çekeceğiz ve çekmek
zorundayız. Ahmet Uluçay’ın çektiği kış sahneleri var. Onları kullanamayacağız
belki ama o görüntüleri filmin sonuna veya başka bir şekilde insanlara
gösterebiliriz.
“BABAANNEMDEN DUYDUĞUM HİKÂYELERE
BENZİYORDU”
Ahmet Uluçay’ı bir idol olarak
görüyorum. Sinemaya giriş hikâyem başladığında onun doğup büyüdüğü ve vefat
ettiği eve, yani hep Tepeciğe giderdim. Yaklaşık iki ayda bir orayı ziyaret
ediyordum. Ailesi ve köy sakinleriyle çok yakın bir ilişkim oldu. Yıllar içinde
sürekli gidip geldim. Yıllar sonra İdris Abi, “Filmi senin çekmeni istiyoruz,
senaryoyu bir okur musun?” dedi. Ben de okudum ve “Yapabilirim.” dedim. Ahmet
Uluçay’ın anlattığı imgesel şeyler; cinler, periler, deliler, kediler, çocuklar
ve aşk hikâyesi… Bunların hepsini çocukluğumda Yozgat’ta yaşamıştım.
Babaannemin bana anlattığı hikâyelere çok benziyor. Doğduğum ve büyüdüğüm bir
hikâye, dolayısıyla benim anlatmam bana hiç zor gelmeyecek gibi hissettim.
“KÖY SAHNELERİNİ AHMET ULUÇAY’IN SEÇTİĞİ
YERDE ÇEKECEĞİZ”
Peki, senaryonun çekimlerine ne zaman
başlayacak?
Çekimlerin iki aşamalı olması gerekiyor.
Çünkü bizim kış sahnelerimiz var. 2020’nin ocak ayında kış sahnelerini çekerek
başlayacağız. Yaz ve sonbahar sahneleri için ağustos ve eylülde üç farklı
şehirde (Yozgat, Kütahya, İzmir) çekeceğiz. Filmin çoğunluğu düşlerden
oluşuyor. Dolayısıyla deniz gerekiyor, bunu İzmir Urla’da çekeceğiz.
Bozkır sahnelerini benim bildiğim ve
tanıdığım yer olan Yozgat’ta çekeceğiz, çünkü Kütahya’da bozkır yok. Yine Ahmet
Uluçay’ın Tavşanlı’da seçtiği bir köy var. Yıkık dökük, kimse yaşamıyor. Orada
köy sahnelerini çekeceğiz. Çekimi 10 hafta diye planladık. Yaz ve kış
sahnelerinin uzun bir süreci var. Çok iyi bir ön hazırlık süreci gerekiyor. Kış
sahnelerinden sonra 6 ay boyunca ön hazırlık sürecine gireceğiz. Özel
efektlerimiz var. Bunun için Kanada’dan bir ekiple görüşüyoruz. Bozkır
sahneleri için tren garı döşetmemiz gerekiyor. Bir yıla yayılan bir süreç olan
filmi bu şekilde tamamlamış olacağız.
“HANGİ ALANDA ÇALIŞMAK İSTİYORSAN
TUTKULU BİR ŞEKİLDE YÖNEL”
Genç bir yönetmen olarak yaptıklarınız
ve yapacaklarınızla sinema öğrencileri için bir motivasyon oldunuz. Peki,
öğrencilere bu konuda nasıl tavsiyede bulunabilirsiniz?
Sinema bölümünde okumanın yönetmenlik
veya sektörün herhangi alanında çalışmak açısından önemli olduğunu
düşünmüyorum. Ben de üniversite okumadım ama bu durum tabi her zaman böyle
değil. Biraz tutku gerekiyor, yani kurgu yapman gerekiyor. Kurgucu olman
gerekiyorsa kurguya dair her şeyi bilmen gerekiyor. Bunlar maalesef okullarda
dört yıl boyunca öğretilemiyor, eksik kalınıyor. Sinema okuyan arkadaşlarımız
hangi alanda çalışmak istiyorsa o alana tutkulu şekilde yönlenmelerini tavsiye
ediyorum.
“OYUNCULUĞUN MÜKEMMEL OLMASI,
KRİTERLERİMDEN BİRİDİR”
Yakın zamanda hayata geçirmeye
çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?
Şu anda bir dizi projemiz var. Bir rock
grubu ramazan davulculuğu yapıyor. Eğlenceli ve komik bir hikâye, toplumdan
izole yaşayan rock grubunun muhafazakâr bir mahalleye gelmesiyle hem rock
grubunun hem de mahallelinin önyargısı var. Biz bu önyargıları kırmaya
çalıştığımız bir iş yapmak istedik. Ramazan ayının sonunda, bayramda
yayımlanacak 5 bölümlük bir hikâye çekiyoruz. Sinemada oyunculuk meselesine
takmış durumdayım. Oyunculuğun mükemmel olması, kriterlerimden bir tanesi...
“GERÇEKLİK BENİ CEZBEDİYOR”
Peki, size göre iyi bir oyuncunun
kriteri nedir?
Tarkovsky diyor ki, “Gerçek ne kadar çok
gerçekse o kadar sıra dışıdır.” Gerçeklik, benim bakış açım o duygunun gerçek
olması… Ben bu yüzden ilk filmimi daha önce hiç kamera karşısına geçmemiş
insanlarla yaptım. Gerçeklik beni cezbediyor. Herhangi bir oyuncunun sahnede
iyi yakalanması ve o gerçekliğe ulaşması beni keyiflendiriyor.
KAYNAK: Osman Nail Doğan, Bozkırda Deniz
Kabuğu filminin detaylarını açıkladı (AA
- aksam.com.tr, 26 Nisan 2019).