Sanayici, İş Adamı, İthalatçı, Armatör, STK yöneticisi, Siyasetçi, XX. ve XXII. Dönem İstanbul Milletvekili. 1948, Ağrı doğumlu. Baba adı Ziyabey, anne adı Vasfiye. Lise mezunu. Sanayici ve ticaretle uğraştı, armatörlük ve ithalatçılık yaptı.
Göksal Küçükali, XX. Dönemde (24.12.1995 – 18.04.1999)
RP’den, XXII. Dönemde (03.11.2002 – 22.07.2007) AK Parti’den İstanbul
Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı. XX. Dönemde RP’den istifa ederek bağımsız
kaldı. XXII. Dönemde AK Parti’den istifa ederek ANAP’a geçti. Sonra bu partiden
de istifa ederek bağımsız kaldı.
Göksal Küçükali, 2003 yılında aile üyeleriyle birlikte
kültür ve sanata destek amaçlı Küçükalioğulları Vakfı adlı bir sosyal yardım
vakfı kurmuştur. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
KAYNAKÇA: Ahmet Hakan / İstifacıyı Takdimimdir
(hürriyet.com.tr, 2 Mart 2005), TBMM Albümü 3. Cilt 1983-2010 (2010), AK Parti
ve Erdoğan’a ihanet edeni millet affetmiyor (yeniakit.com.tr, 26.05.2015), Göksal
Küçükali (kucukaliogluvakfi.org, 26.05.2019).
İSTİFACIYI
TAKDİMİMDİR
Ahmet HAKAN
<B>AKP’</B>nin
<B>‘Kim kimdir’</B>ini bilmeyenler için peşinen
belirtelim:<br><br>Sakın, <B>‘AKP’de bir istifa daha...
İstanbul Milletvekili Göksal Küçükali de partiyi terk etti’</B>
şeklindeki haberlerden etkilenmeyin.
Sakın,
Göksal Küçükali’nin istifasını diğer istifalarla karıştırmayın.
Ve
yine sakın, bu istifadan yola çıkarak ‘AKP kan kaybediyor, içe kapanıyor,
dışarıdan gelenler partiyi terk ediyor’ türünden siyasal analizlere filan
kalkışmayın.
Neden
mi?
Çünkü
bu istifa, o türden bir istifa değil.
***
Bu
istifanın ne türden bir istifa olduğunu anlayabilmek için öncelikle Göksal
Küçükali’nin hikáyesini tüm yönleriyle ortaya koymak gerekir:
Göksal
Küçükali denilince akla ‘Süleymancılar’ adı verilen dini grup gelir. Çünkü
Küçükali, ‘Süleymancılar’ grubunun ‘politikaya meraklı’ etkili bir ismidir.
Küçükali
1980 öncesi Adalet Partisi’ne yakındı. 1980 sonrası ise ANAP’lı oldu.
-
1995 seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın önerisiyle Refah Partisi’nden aday olup
milletvekili seçildi. Refah kapatılınca Fazilet’e geçmedi. Bu süreç içinde hep
Erdoğan’a yakın durdu.
AKP’nin
kurulmasıyla birlikte kendisini ‘En ateşli AKP’li’ olarak niteledi.
3
Kasım seçiminin aday listeleri açıklandığı gün ‘Dostlukların son günü’ oldu.
Çünkü kendisini ‘listelerin efendisi’ olarak gören Küçükali, alt sıralarda aday
olarak gösteriliyordu. Küçükali bu durumu hazmedemedi. Daha seçim yapılmadan
öfkeyle Erdoğan’a bir mektup yazdı. Mektupta Erdoğan’a ağır hakaretler vardı.
Küçükali ‘seçilemeyeceğini’ düşünüyordu. Öfkeye kapılmış, genel başkana meydan
okumuştu...
Küçükali,
‘hakaret mektubu’nu yazdı ama listeden çekilmedi. AKP’nin oy patlamasının doğal
sonucu olarak, alt sıralarda yer almasına rağmen parlamentoya girmeyi başardı.
-
Ama ortada ‘genel başkana hakaret eden bir mektup’ vardı. Yani köprüler
atılmıştı. Bir ‘barış’ umudu da yoktu. Küçükali işte bu noktada rotasını çizdi:
Parti içi muhalefet yapmaya kendini adadı.
Hükümetin
Irak politikasına karşı çıktı. Arınç’ın ikinci kez Meclis Başkanı seçilmesine
itiraz etti. İşin içyüzünü bilmeyenler açısından ‘fevkalade ilkeli siyasetçi’
portresi çiziyordu. Oysa ortada ‘kaderin cilvesi’ vardı ve Küçükali’nin
‘muhalefet yapmak’ dışında pek seçeneği yoktu.
Küçükali
adı en son gündeme, Uğur Dündar’ın ‘Arena’ programında geçti. Küçükali,
Arena’ya konuşan bir işadamı tarafından ‘Asrın Yağması’ olarak nitelenen büyük
bir yolsuzluk olayının ‘aracı milletvekili’ olarak suçlanıyordu. Erdoğan,
Arena’daki haber üzerine ‘Gereği yapılsın’ dedi. Ve Küçükali ‘kesin ihraç
istemiyle’ disipline sevk edildi.
-
Küçükali’nin AKP’den ihracına ‘kesin’ gözüyle bakılıyordu. Ancak süreç
tamamlanmadan Küçükali dün istifa etti.
***
Yani
bu istifa, ‘Son zamanlarda AKP’de baş gösteren istifa zincirinin son halkası’
olarak nitelendirilmemeli.
Olay,
zaten ‘gönderilecek’ bir ismin, ‘Onlar göndermeden bari ben gideyim’ atağıdır.
Uyanık
milletvekili, gündemi iyi koklayıp, kendi istifasını, son zamanlardaki
istifaların arasına karıştırma ve sıkıştırma kurnazlığını göstermiştir.
Mesele
bundan ibarettir.
***
Ama
tabii bu ‘kıssa’nın da bir de ‘hisse’si var:
Artık
‘Cemaatler sürü gibidir, onların elebaşlarından birini aday gösteririz, oyları
kaparız’ mantığı iflas etmiştir. Çünkü böylesi yaklaşımlar, artık ‘aşiretler’de
bile yok. Akıl, mantık ve vicdan, ‘cemaat yapısı’ içinde bile bu derece
‘kiralık’ olmaz.
Üstelik,
‘Cemaatin ileri gelenini aday göster, oyları kap’ anlayışı, bin türlü politik
ve ahlaki sorunun yanı sıra, ‘cemaat oyları pazarlamacısı’ adını
verebileceğimiz ‘profesyonel simsarlar’ı doğurmaktadır.
Simsarlar
da her zaman girdikleri partinin ‘en zayıf halkası’ olurlar.
KAYNAK:
Ahmet Hakan / İstifacıyı Takdimimdir (hürriyet.com.tr, 2 Mart 2005).