Davut Yatkın

Radyo Sunucusu, Araştırmacı Yazar, Gazeteci

Doğum
Eğitim
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim İlahiyat Fakültesi

Araştırmacı, gazeteci yazar, radyo programı sunucusu. 1979, Pendik / İstanbul doğumlu. Aslen Kastamonuludur. İlk, orta ve lise eğitimini Pendik’te tamamladı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim İlahiyat Fakültesine devam etmektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır.

Ulusal ve yerel, radyo ve televizyon programlarına katıldı. Çeşitli platformlar kapsamında seminer, sohbet ve konferanslar verdi. Halen dernek, vakıf gibi çeşitli platformlarda konferans, sohbet ve seminerlerini sürdürmektedir. İslami çalışmalarının yanı sıra serbest gazetecilik de yapmaktadır.

Yerel olarak Pendik Duyuru gazetesinde gazetecilik hayatına atıldı. Aynı gazetede röportaj, muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı. Halen Pendik Yenises ve Uzunköprü Gürses gazetelerinde haftalık köşe yazıları yayımlanmaktadır. Gebze Mesaj FM’de Siyer-i Nebi adlı programı hazırlayıp sunmaktadır.

Fikir, görüş ve katkılarınız için [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.

  

Kitapları:

 

Hz. Peygamberden Yansıyan Nükteli Latifeler (2009), Gülüyorsak Bir Nedeni Var (2016), Modern Zamanlarda Kur’an’la ve Namazla Dirilmek (2016).

KAYNAK: Davut Yatkın (Bilgi teyidi, 19.01.2019).

MEZHEP BAĞNAZLIKLARINI AŞMALIYIZ

MEZHEP BAĞNAZLIKLARINI AŞMALIYIZ

 

Davut YATKIN               

 

Mezhep kaygılarını, mezhep bağnazlıklarını, mezhep ırkçılıklarını aşamayan bugünün Müslüman dünyası bir türlü bir araya gelemiyor. Ortak değerlerde, ortak iyiliklerde buluşamıyor. İnsanlık adına, insanlık değerleri adına bir şeyler üretemiyor. Mezhebi ve taassubi düşünceler; olması gereken ve yapılması gereken üretkenliklerin düşüncelerin üstünü örtüyor. Bağnaz düşüncelere sahip olan mezhep mensupları; Dünya insanlarının hatta kendi mensubu olduğu İslam dininin mensuplarıyla aynı fikirde, aynı mezhepte, aynı hoca efendide buluşmak istiyor. Bunun haricinde bizden değildir diyerek ötekileştiriyor, dışlıyor/iteliyor. Etnik köken ve mezhep aidiyetinde buluştukları takdirde bir araya gelebileceklerini ortak işler yapabileceklerinin düşüncesi içerisindeler. Kuşatıcı, kucaklayıcı, birleştirici eylemlerden ve söylemlerden bir hayli uzaklar. Bu yanlış tutum, düşünce ve davranış İslam dünyasını derinden sarsıyor ve maalesef bu süreç böyle devam ediyor.

Yozlaşmış düşünce ve fikirlerle yeni ufuklar çizilemeyeceği, yeni nesiller inşa edilemeyeceği geçmiş yüzyılda görülmüş ve yaşanmış olmasına rağmen, bu kör ve sığ anlaşılmaz durumlar devam ediyor. O yüzden İslami tutum ve bütünlükten söz edemiyoruz.

Düşüncelerimizi, yaşam biçimlerimizi İslami tevhid birliği ekseninde şekillendirmediğimiz için başka sahte yaşamlar ve hayatlar peşinde koşuyoruz. Her yaptığımız işlerde bu sahte hayatların, yaşam şekillerinin bizlere biçtiği rol çerçevesinde düşünüyor ve hareket ediyoruz.

 Parçalanmışlıklarımızı, ezilmişliklerimizi, eksikliklerimizi, hatalarımızı, kusurlarımızı gündeme getirmeye korkuyoruz. Bizleri saran sahte dünyada, masklarla dolaşıyor, maskesiz yaşayamıyoruz. Tevhidi bünyede, tevhidi sancak altında buluşamıyoruz.

Başka kültür, düşünce ve yaşayışlara mahkûm olan İslam mensupları İslami yaşayış tarzlarını hayata geçiremiyor. Mevcuda alışık olduğundan statükodan kopamıyor.

Bugün İslami bünye ve düşünceler her zemin ve şartlarda kendi varoluş değerlerini, ortaya koymalı ve bu uğurda bütün entelektüel birikimlerini sergilemelidirler.

[email protected]

TÜRKİYE GÖZÜNÜ AÇTI ARTIK

                                   

TÜRKİYE GÖZÜNÜ AÇTI ARTIK

     

 Davut YATKIN                                                         

 

ABD, Emperyalist çıkarlarını daha önce bir ölçüde gizliyordu, ama şimdilerde ise bunu artık açıkça söylüyor.

Söylemekle yetinmiyor güya müttefiki olduğu Türkiye’nin gözünün içine baka baka tehditler savuruyor.

PKK/YPG’ye tırlar dolusu silah yardımında bulunuyor.

Türkiye’ye yapılan bu ekonomik saldırı, linç girişimi, küçültme, daraltma, boyun eğdirme ABD’nin emperyalist düşüncesinin bir halkasıdır.  Bu eksen de kamuoyunda Dolar ve Euro üzerinden bir panik havası yaratılmaya çalışılıyor.

Öteden beri bilinir ki ABD; ülkeleri hegemonyası altına almak, beğenmediği sistemleri zapt-u rap altına sokmak için çeşitli oyunlar, düzenbazlıklar sergiler. Türkiye’de darbeler döneminin kapanmasıyla birlikte ABD adeta yaralı domuz gibi daha da saldırgan hale gelmiştir.

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların başında bilindiği gibi darbelerden sonra, seksenli yıllarda kavramlar üzerinden düşünceler karıştırılıp zihinler bulandırılmak istenmiştir. Fundamentalist, radikal İslamcı gibi bizlere ait olmayan ne idiğü belirsiz kelimelerle bu süreç sürdürüldü. Doksanlı ve iki binli yıllarda mezhep çatışması, ılımlı İslam, radikal İslam gibi bölücü Saiklerle oyunlara devam edilmiştir. Ve halen devam etmektedirler.

CIA'nın eski Türkiye Büro Şefi Graham Fuller ’in düşünceleri doğrultusunda hazırlanan RAND raporunda sözde İslam’ı ve Türkiye’yi dize getirme girişimleri de tutmamıştır. Adı geçen raporda ılımlı bir İslam’ın ortaya çıkabilmesi için; köktendincilik, gelenekçilik, modernizelik ve laiklik üzerinden Türkiye’yi guruplara bölerek kaos ortamı oluşturmak istenmiştir.

ABD düşünce kuruluşları, Orta Doğu’yu komünizm tehdidine karşı öne sürdükleri köktendinci İslamcıları destekledikleri Yeşil Kuşak Projesi yerine ılımlı İslam’ın desteklenmesi fikrini geliştirdiler. Bununla birlikte ılımlı İslamcı grupların İslam coğrafyasını desteklenmesi öne sürülmüştür.

ABD artık şunu iyi anlamalıdır ki;

Kırk yıldır içimize soktuğu FETÖ ajanının darbe girişimini de bu millet basireti sayesinde bozmuştur.

ABD’nin karşısında her dediğini yapan, onu süper güç gören bir halk kitlesi de yoktur.

Bir zamanlar yazarların-çizerlerin, entelektüellerin köşe yazılarında/makalelerinde gözünde büyüttüğü adeta tanrı gibi her şeyi görür(!),her şeyi yapar (!)diyerek korktuğu, çekindiği gözünde efsaneleştirdiği ABD yanlısı bir güruh ta yok.

Ecevit in 1999’da ABD’ye düzenlediği ziyaret kapsamında Başkan Bill Clinton ile Oval Ofis’te bir görüşme sırasında rahat tavırlarıyla dikkat çeken Clinton kanepeye dayanarak, dalga geçercesine Ecevit’i dinlerken, Türkiye Başbakanı Ecevit ise ellerini önünde birleştirmiş bir şekilde ABD Başkanının önünde ayakta dikiliyordu.

Bu ülkede Bill Clinton ile Oval Ofis’te karşısında el pençe iki büküm divan duracak Ecevitvari siyasetçilerde yok artık.

Ve yine İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon ile Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un görüşmesi esnasında Ayalon’un, Çelikkol'la tokalaşmaması ve Ayalon'un koltuğunun Çelikkol'un koltuğundan yüksekte gösterme küstahlığını sergileyebileceği bir yapı da yok.

Emperyal güçlere karşı ezik/sönük, sömürülen, dayatmalara, baskılara boyun eğen bir siyasi irade de yoktur.

Türkiye gözünü açmıştır artık.

Gerek ABD ve gerekse İsrail-İngiltere ve diğer şer güçler 10 ağustos Cuma günü başlattıkları ekonomik savaştan mağlup olarak çıkacaklardır.

Müslümanlara ve Türkiye’ye istedikleri kadar yaptırım uygulasınlar, ambargo koysunlar, tehditler savursunlar hepsi boştur.

Türkiye ABD’nin ipliğini pazara çıkarmıştır, iki yüzlülüğünü bir kez daha dünyaya göstermiştir.

ABD’nin bu rezil olmuşluğu ona yeter.

[email protected]

ZORBALARA KARŞI SEFERBER OLMAK

 

 

ZORBALARA KARŞI SEFERBER OLMAK

 

Davut YATKIN                                                                             

 

İçerisinde yaşadığımız dünyada başta Amerika olmak üzere Rusya ve Avrupa, hatta Müslümanların yaşadığı ülkelerin çoğu yöneticileri bugün Siyonizm’i ve İsrail’i desteklemektedirler. Bu pervasızlıklarını, bu ahlaksızlıklarını açıkça göstermektedirler. Dile getirmektedirler.

 Ancak şurası iyi binmelidir ki uluslararası ilişkilerde dost yoktur; ülke menfaati vardır ve her şeyden önce kendi çıkarlarını düşünmektedirler.

Gerek İslam dünyasına gerekse İslam dışı düşüncelere sahip kişi ve kurumlara İsrail’i desteklemenin onların faydalarına olmadığı ve olmayacağı anlatılmalıdır.  Bu destekleri, buğz edilmeye, tavır almaya dönüştürülmelidir.

Şurası unutulmamalıdır ki: Allah’ın yardımı onlara gelmez. Onlar Kur’an’ın hükmüne göre; fesatçı, zorba, maddeyi ilahlaştıran, azgın ve lanetli bir zihniyete sahiptir. Bu özelliklerin her biri, İlahi yardıma engel olan özelliklerdir.

Zorbalıkları için silah ve teknolojilerine güvenenler bilmelidirler ki, maddi silahlar dayanıksız ve yetersizdir. İman silahı ise ne kadar yok edilmeye çalışılsa daha da keskinleşmekte, Muvahhit elindeki ebabil taşı, Hak düşmanı zorbanın fil benzeri tankına galip gelebilmektedir. Bu hakikati yakın zamanda 15 Temmuz’da Türkiye gerçeğinde gördük.

“Onların kalplerinde sizin korkunuz, Allah’ın korkusundan fazladır. Bu böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. Onlar müstahkem şehirlerde veya duvarlar arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın; hâlbuki kalpleri darmadağınıktır.” (59/Haşr, 13-14)  

Maddî-manevi her çeşidiyle, küçüğü-büyüğüyle, küçük ve büyük Mescid-i Aksâlarımızı kurtarmak için, küçük ve büyük İsraillere, içimizdeki ve dışımızdaki Siyonistlere karşı tavrımızı netleştirmeli, görevlerimizi kuşanmalıyız.    Dünyayı kaosa sürükleyen, huzurunu bozan bu Zorbalara, zalimlere, emperyalist sömürülere karşı seferber olmalı ve elimizdeki tüm imkânları ve fırsatları kullanmalıyız.

[email protected]

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör