Ressam (D. 1841, İstanbul – Ö. 5 Mayıs 1907, İstanbul). Asıl adı Ahmet
Ali’dir. Güzel yüzlü ve sevecen bir kişiliğe sahip olduğundan Şeker lakabıyla
tanındı. 1855'te girdiği Mekteb-i Tıbbiye'de resim sanatına olan yeteneğiyle
dikkati çekti ve resim öğretmenliği yardımcılığına getirildi. Tıbbiye'den
ayrılarak Harbiye'ye geçti. Kendisi de bir ressam olan Sultan Abdülaziz'in
buyruğuyla resim öğrenimi için Paris'e gönderildi (1864). Paris Güzel Sanatlar
Okulu'na girdi. Oryantalizm akımının başta gelen temsilcilerinden Gustave
Boulanger'nin ve Doğu'yu çok iyi tanıyan (1854'te Türkiye'ye gelmişti) Jean
Leon Gerome'un atölyelerinde çalıştı. Eserleri Paris'te açılan devlet sergisi Salon'a
kabul edildi (1869-70). Okulunu üstün başarıyla, Roma ödülü'nü de kazanarak bitirdikten (1870) sonra okul
tarafından üç aylığına Roma'ya gönderildi.
1871'de İstanbul'a
döndükten sonra Sultanahmet Sanat Mektebi'ne resim öğretmeni olarak atandı
aynı zamanda çeşitli askeri liselerde ders verdi. 1873'te Sanat Mektebi'nde,
düzenlenen İstanbul’un ilk resim sergisinde yabancı sanatçıların yanında Türk
sanatçılara da yer verdi. Bunu 1875'te Darülfünun'da düzenlediği ikinci sergi
izledi. Çalışmalarıyla Abdülaziz'in övgüsünü kazanıp padişah yaverliğine
atandı. 1884'te mirliva, 1890'da da ferik rütbesine yükseltildi. 1895'te yabancı
misafirler teşrifatçılığına getirildi. Düzenlediği sergiyle Türk ressamlarının
yetişeceği bir güzel sanatlar okulunun açılması düşüncesinin gündeme
gelmesinde rol oynadı. 1876'da padişah böyle bir okulun kurulmasını onayladı;
araya 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın girmesi nedeniyle okul ancak 1882'de
açılabildi. Ahmet Paşa da Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi adı verilen bu okulun
kuruluşunda Osman Hamdi Bey'le birlikte çalıştı.
Şeker Ahmet Paşa, Osman
Hamdi ve Süleyman Seyyit ile birlikte Batı sanatına dönük Türk resminin
öncüleri arasında yer alır. Daha çok peyzaj ve natürmort türlerinde yapıt
verdi. Bazı manzaralarında kullandığı figürleri, doğanın görkemini vurgulamak
için çok küçük boyutlarda işledi. Avrupa'ya gitmeden önce yaptığı Tepe Üzerindeki
Kale ve
Talim Yapan Erler adlı yapıtları, resim bilgisinden yoksun, naif
bir yaklaşımın ürünleridir. Paris'te kaldığı sırada yakınlık duyduğu
Courbet'nin etkisiyse,
Orman ve
Geyikli peyzaj adlı yapıtlarında açıkça görülür. Şeker Ahmet
Paşa, Türk resminde, minyatürden yağlıboyaya geçildiği bir aşamada, ışık-gölge
biçimselliğine ve ölçülü bir oylum anlayışına dayanan realist bir biçem
geliştirerek, bir sonraki kuşağa bir başlangıç sağladı. Yapıtları yurt içinde
ve dışında çeşitli müze, galeri ve koleksiyonlarda yer alır.
HAKKINDA: İbrahim Alaeddin Gövsa /
Türk Meşhurları (1946), Celal Esat Arseven / Sanat
Ansiklopedisi (5 cilt, 1953-54), Nüzhet İslimyeli / Türk Plastik
Sanatçıları Ansiklopedisi (1971), Zahir Güvemli
/ Şeker Ahmet Paşa (Türkiyemiz dergisi, sayı: 16, s. 38–43, 1975) - Çağdaş Türk Resminden Örnekler (1982),
Adnan Turanî / Batı Anlayışına Dönük Türk Resim Sanatı (1984), Büyük Larousse (c.
1, s. 216–167, 1986), Ana Britannica (c. 20, s. 257, 1987), Seyfi Başkan / Başlangıcından
Cumhuriyet Dönemine Kadar Türklerde Resim (2009).