Denizci, komutan, müşir, Kaptan-ı Derya (Deniz Kuvvetleri Komutanı), kamu yöneticisi, vali (D. ? – Ö. 1851, Bosna). Mısır ve Cezayir sularında uzun süre levent olarak görev yaptı. İstanbul'a geldikten sonra tersaneye girdi ve topçu olarak sivrildi. Damadı olduğu Çengeloğlu Halil Kaptan’ın lakabıyla anıldı. Yunan ayaklanması sırasında (1826), riyale rütbesinde katıldığı Mesolongion Deniz Savaşı'nda gösterdiği yararlıktan ötürü patronalığa yükseltildi. Ertesi yıl donanma Mirimiranlığına getirilince (1827), Türk donanmasını yeniden düzenledi (buharlı gemiler ilk kez bu dönemde hizmete girdi).
Türk
ve mısır donanmaları Navarin limanında demirliyken, İngiliz amirali Sir E.
Codrington komutasındaki müttefik filo limana girerek bu gemilerin çoğunu
batırınca (20 Ekim 1827), ancak altı parça gemiyle Çanakkale'ye dönebildi.
Bu
olay üzerine görevden alınarak Edirne'ye sürülmesi karar altına alınmışken,
Yunanlılar'ın Sakız adasına asker çıkardıkları ve bir Fransız filosunun
Yunanlılara yardım için geldiği öğrenilince, yeniden komutanlığına getirildiği
donanmayla Sakız'a gönderildi.
Sakız
muhafızı Yusuf Paşa'yı kuşatmadan kurtardığı gibi, Yunan gönüllülerle birlikte
gelmiş olan Fransız donanmasını da ada sularından uzaklaşmak zorunda bıraktı
(1828). Bu başarısı üzerine Tersane Nazırlığı görevine atandı.
1828
Türk- Rus Savaşı'nda kara kuvvetlerine katılarak Şumnu'da Ruslarla çarpıştı.
Dönüşünde Tophane müşirliğine, ardından da Damat Halil Rıfat Paşa'nın yerine Kaptan-ı
Deryalığa getirildi (1832). Trablusgarp valiliğiyle bu görevinden uzaklaştırıldı
(1836). Meclisi Vâlâ üyesi olarak İstanbul'a döndü (1837).
Aydın
vilayeti müşirliğine atanarak İzmir'e gitti. Tanzimat'ın ilanından sonra
görevden alındı (1839). Damat Mehmet Sait Paşa'nın yerine ikinci kez Kaptan-ı Deryalığa
getirildi (1841). Bu görev süresinde donanmanın eksiklerinin giderilmesi ve
elden geldiğince güçlenmesi için çaba harcadı. Kaptan-ı Deryalıktan ayrıldıktan
(1843) sonra Edirne (1845) ve Bosna (1847) valiliklerinde bulundu.
Hakkında
"505 Kuruş", "12 Manda Gücünde Çengeloğlu" hikayeleri ve
"9 Doğurmak" deyimi vardır.
KAYNAK:
Emir Aksakal (Ekim 2018).
GİRİT
AYAKLANMASI
Vak'anüvis
Ahmet Lütfi, eserinin yedinci cildinde 1841 (H. 1257) senesi olayları arasında
Girit'de çıkan bir karışıklıktan bahsederek der ki: Yunanistan tarafından bazı
zararlı şahısların Girit'e gidip orada ihtilâl çıkarmaya başladıkları işitildiğinden
Girit kıyıları ablukaya alınmak ve ihtilâl gailesi kolaylıkla ortadan kaldırılmak
üzere ahkâmı adliye meclisi âzasından Ömer Cemal efendi, Derya Kaptanı
Çengeloğlu Tahir paşa ile birlikte gemilerle Girit sularına gönderildi. Abluka
hususu bütün elçiliklere bildirildi. Tahir paşa gemilerle
Girit'e
varıp vali Mustafa paşa ile birleşerek büyük askerî hareketlere girişmeye hacet
kalmaksızın ihtilâl ateşi söndürüldü ve adanın asayişi sağlandı. İhtilâlin bu
suretle bastırılması dolayısiyle Tahir paşa ile vali Mustafa paşaya, büyük ve
küçük rütbeli subaylarla Girit halkının ileri gelenlerine hitaben yazılan ferman,
Girit'te okutturularak padişahın memnunluğu herkese bildirildi. Bundan sonra
Tahir paşa, ablukayı kaldırdı ve gemileriyle birlikte Sisam adasına gelerek
orada da gereken tedbirleri aldı ve bir gemi bıraktı, diğer gemilerle bazı
adaları dolaşıp İstanbul’a döndü. (Lütfi tarihi, C. 7 S S: 9)
Mora
ihtilalinden beri kısa ve uzun fasılalarla devam eden isyanlardan biridir Girit
isyanı. Bu isyanı Vak'anüvis Ahmet Lütfi'nin kaydettiği gibi Girit'e gönderilen
ordu ve donanma çok kolaylıkla bastırmış ve bu netice, Asitane'de umumî bir
sevinçle karşılanmıştır. Bu umumî sevince tercüman olarak Osmanlı tahtında
oturan Birinci Abdülmecit, asileri affetmekle kalmamış, Girit'deki Osmanlı
kuvvetlerine kumanda eden Kaptan-ı Derya Çengeloğlu Tahir Paşaya elmasla
işlenmiş bir kılıç hediye etmiştir. Selimi adında bir aşık da bir destan tertip
ederek Girit başarısını alkışlamıştır.
İşte
burada bahsetmek istediğimiz Girit destanı, 1841 (H.1257) Girit isyanıyla
ilgili olan bu destandır ki, 19.cu asrın ortalarında İstanbul'da “Selimî” adlı
bir halk şairinin yaşamış olduğunu haber vermesi bakımından bizce önemlidir.
Bunun
dışındaysa, Navarin olayı sonrası Sefinelerde görev almamıştır, bu cihetle
zaten tarihi tutmuyor. Tophane Müşirliği dönemidir 1827 ve sonrası..