Ali Fehmi Bey

Eğitimci, Gazeteci, Yazar

Ölüm
00 Mayıs, 1922
Eğitim
Mülkiye Mektebi İdadi ve Yüksek Kısmı

Eğitimci, gazeteci-yazar (D. ? 1864/1866, Filibe  [Plovdiv] -  Ö. ? Mayıs 1919/ 1922, İstanbul). Zengin ve soylu bir aileye mensuptur. Filibe Rüştiyesi, Mülkiye Mektebi idadi ve yüksek kısımları (1889) mezunu. 1877-1878 Türk - Rus Savaşından sonraki bozgun sürecinde ailesiyle İstanbul'a göç etti ve kısa bir süre bu İstanbul Süleymaniye'deki konaklarda kaldılar. 1879 yılında Berlin Antlaşması ardından Rumeli-i Şarki adında bir özerk vilayetin kurulmasıyla tekrar Filibe'ye döndü. Mekteb-i Mülkiye-i Şahane'de okuduktan sonra baştan Kırklareli, Edime ve Ankara idadilerine öğretmen ve müdür olarak atandı.

Zeynel Abidin Paşa'nın Akdeniz Adalarına vali gönderilmesiyle Ali Fehmi Bey'de bir süre Rodos Adasında onun yanında, bir müddet de Antalya Mutasarrıfı Sururi Bey'in maiyetinde bulundu, kendilerine yararlı oldu.

Abdülhamit'e karşı halkın tepki ve isyanı, kendisine karşı Emniyet güçlerinin takibi onu tedirgin etti ve memuriyet hayatına son vererek Filibe'ye döndü. Burada "Muvazene" (1817-1905: Filibe-Varna) başlığı altında bir gazete çıkarmaya başladı. Rıza Tevfik, Ali Kemal, Kemal Rufai, Mazhar Osman, Talat Paşa, Faik Kaltakkıran vb. gibi ünlü adları gazetenin etrafına toplamayı başardı. "Mizan" gazetesini çıkardığı için Mizancı diye anılan Murat Bey'e karşı özel bir saygısı vardı.

Fehmi Bey, aslında, Ali Rıza Bey'in Filibe'de çıkarmaya başladığı "Gayret" gazetesinde gazeteciliğe başlamıştı, fakat önceleri öncelikçi bir tutum sergilerken Ali Bey'in "Paşalık" ile ödüllendirilmesi sonucunda tutum değiştirmesi sonucu oradan ayrıldı ve 20 Ağustos 1313 H.(2 Ağustos 1897 M.) tarihinde "Muvazene"yi çıkarmaya başladı. Gazetede Abdülhamit'e karşı yaptığı eleştiriler sonucu rahatı kaçtı ve bu defa Şarki Rumeli'yi terk ederek İsviçre'ye gitti. Burada bir yandan üniversiteye devam ediyor, aynı zamanda çıkardığı gazetesinde Abdülhamit yönetimine karşı savaşımını sürdürüyordu. O, bu mücadelede yal¬nız değildi. Gün gelip adaletin yerini bulacağına kesin inancı vardı.

Ali Fehmi Bey, Türklerin yoğun olduğu Şumnu, Varna, Rusçuk, Razgrat, Eskicuma'da siyasi faaliyetlere katılmış, Şumnu şehrinde toplanan Bulgaristan Muallimin-i İslamiyye Cemiyetinin Birinci kongresine ve bu örgütün daha sonra Türk Muallimler Birliği adını almasında önemli rol oynamıştı.

İlerleyen yıllarda Osmanlı topraklarından kopmuş memleketlerin gençleri ile de ilişki kurdu. Kırım'dan "Tercüman" gazetesini çıkaran İsmail Gaspiralı, Hanya'dan Ahmet Nuri Bey gibi Türkçü kişilerle yakınlaştı. Kurduğu matbaada sadece gazetesini değil, aynı zamanda bazı kitaplar ve broşürler de basarak gençliği uyandırmaya çalıştı.

O, İran Şahı'nın daveti üzerine İran'a gitti. Oradaki yönetimi beğenmedi, Afganistan'a geçti ve orada Maliye veziri olarak çalış1' ve teceddüt hareketi başlattı. Sultan Reşat Han'ın çıkardığı bir ferman üzerine 1911 yılında İstanbul'a döndü ve Meşrutiyetten sonra da hiç bir sorunun halledilmediğini görünce hayal kırıklığına düştü. Diğer taraftan ise Yunus Nadi, Ağaoğlu Ahmet, Ahmet İhsan, Lütfi Fikri, Abdullah Cevdet, Rıza Tevfik, Ebuzziya Tevfik gibi daha birçok ün yapmış kişilerle tanışarak dostlar edindi. Yurduna döndükten sonra evlendi ve biri oğlan (Mehmet Avni), diğeri kız (Semra) adında iki çocuk babası oldu. Fakat mutlu bir aile kuramadılar. Eşi ile ayrıldılar.

Ali Fehmi Bey, siyasi hayatta hiç bir partiye üye olmadı. 1917’de yapılan Ermeni ve Rum tehcirinde Akşehir’de görev yaptı. Aynı yıl Sofya'ya gönderildi ve orada elçi bulunan Fethi Okyar ve askeri ateşe Mustafa Kemal ile tanıştı. Oradan Ankara'ya giderek Tunalı Hilmi ile de irtibat kurdu. Kızılay Cemiyetinde çalıştı, Demirci Mehmet ve Yürük Ali ile ilişki kurarak, Milli Mücadeleye katıldı. Onlar hakkında, Yunus Nadi'nin çıkardığı Yeni Gün gazetesinde seri halinde yazılar yazdı. Ermeni katliamları hakkında Anadolu'dan deliller topladı ve daha sonra bunlar, hazırladığı Kırmızı- Siyah Kitap başlığı altında İçişleri Bakanlığı tarafından birkaç dilde yayımlandı. Bu kitap, aynı zamanda, Ermeni meselelerine ışık tutan çok değerli bir kaynaktır. Ali Çankaya'ya göre 1919’da, Niyazi Hüseyin Bahtiyar'a göre 8 Eylül 1922 tarihinde İstanbul / Kartal’daki Ufacık Çiftliği civarında faili ve sebebi belirlenemeyen bir cinayetle öldürüldü.

ESERLERİ:

Ayastefanos Muahedenâmesi ve Muhakemât-ı Muvâzene (1903), Berlin Muahedenâmesi ve Mütâlâât-ı Muvâzene (1903), Kırmızı- Siyah Kitap.

KAYNAK: Mücellidoğlu Ali Çankaya / Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler (c. III, 1968), Ali Kemal Balkanlı / Şarki Rumeli ve Buradaki Türkler (Kitabın sonunda başka bir resmi de var, Birinci Baskı. Ankara 1986, s. 139-143), Balkanların Sesi Dergisi (Yıl: 2, Sayı: 4, Temmuz-Ağustos-Eylül 1989, s. 30-32), Osman Keskioğlu / Bulgaristan'da Türkler (1985, s. 150), Niyazi Hüseyin Bahtiyar / Balkanlar’da Türk Ünlüleri (1999, s. 67-68).

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör