Kıbrıslı,
eğitimci, şair (D. 20 Mart 1942, Çatoz / Serdarlı / Kıbrıs – Ö. 3 Mart 1975, Kıbrıs). Namık
Kemal Lisesi’ni bitirdikten sonra iki yıl İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devam
etti, uyum sağlayamayıp ayrıldı ve Öğretmen Koleji’ne girdi (1963).
Adnan
Sadık Bozkırlı, Sanat Postası’nı yayımlayanlardan birisiydi. Pek az şiiri
yayımlanan Bozkırlı, sanat dünyamızdan bir yıldız gibi sönüp gidenlerden oldu.
3 Mart 1975’te böbrek yetmezliğinden öldü. Hakkında 2013’te Neriman Cahit / Yarı
Yanık Notlardan… Öğretmen Adnan Sadık Bozkırlı” adlı kitabı yayımlandı. Yazı ve
şiirleri de bu kitapta toplandı.
KAYNAKÇA:
Bener Hakkı Hakeri / Kültürümüzde Sanatçılar ve Yazarlar İsimler Sözlüğü
(2004), Neriman Cahit / Yarı Yanık Notlardan… Öğretmen Adnan Sadık Bozkırlı
(2013).
ADNAN
BOZKIRLININ HAZİN ÖYKÜSÜ…
Ahmet TOLGAY
Kıbrıs
Türk Öğretmenler Sendikası ile Neriman Cahit, Vefa Birliği yapınca ortaya
dokunaklı bir kitap çıktı: “Yarı Yanık Notlardan… Öğretmen Adnan Sadık
Bozkırlı.”
Adından
da anlaşılacağı gibi bu kitap Mesaryalı Adnan öğretmenin kısa süren ve dramatik
biçimde sonuçlanan yaşam öyküsüne dair… 33 yıllık yaşamında bilgeliği,
halkçılığı ve tevazuu ile dikkati çeken ve yüreğinin duyarlılığını iz bırakan
şiirleri ile yazılarına yansıtan bir eğitimciydi o… Bana Adnan Sadık
Bozkırlı’yı tanıştıran, kendisi gibi sanatçı ruhlu bir öğretmen olan Fikret
Demirağ’dı…
60’lı
yılların ortasında Kıbrıs Türk halkı dış ülkelere büyük göç vermeye başlamıştı.
“Bozkurt” gazetesinde çalıştığım dönemdi. Göçle ilgili olarak hazırladığım bir
haber gazetenin manşetini oluşturmuş ve başlığın kenarına da Demirağ’ın göçe
dair bir dizesini yerleştirmiştim… Memnuniyetini belirtmek üzere aynı gün
gazeteye gelen Demirağ’ın yanında yüzündeki mahzun tebessümü hiç silinmeyen,
siyah – beyaz Yeşilçam filmlerindeki mağdur ve romantik jönleri çağrıştıran,
soluk yüzlü, düz siyah saçları Alain Delon biçimi özenle taranmış gencecik bir
delikanlı vardı. Demirağ bizi şu sözlerle tanıştırdı: “Hayatımda ilk kez beni
şiirimle gazetenin manşetine çıkaran Ahmet Tolgay… Bu da şair öğretmen
arkadaşım Adnan Bozkırlı.”
Şiirlerine
gazetelerin sanat sayfalarında ve dergilerde rastladığım Bozkırlı ile o günkü
ilk karşılamamızdan sonra birbirimize ısındık. Bir taşra öğretmeniydi. Onun
Lefkoşa’ya gelişlerinde görüşür, sinema ve şiir üzerine konuşur, hatta birlikte
sinemaya gider olduk. Daha sonra ortak dostumuz Turgut Mustafa Afşaroğlu’nun
teşvikiyle sadece 3 sayı yayımlanabilen “Yarın” gazetesinin sayfalarında
birlikte yazılar da yazdık. Sıkı ve bilge bir devrimciydi.
Bir
de Adnan’a dair hiç unutamadığım anım, onu son kez görüşümle ilgilidir. 1974
yazının çok sıcak bir gününde, Rumlar tarafından görev sırasında vurulan
gazeteci Adem Yavuz’un yaralı olarak Güney Lefkoşa’dan bizim tarafa
getirileceğini duyduk. Savaşın barut kokularının henüz dağılmadığı gergin ve
acılı günlerdi… Diğer gazetecilerle birlikte ben de Ledra Palace barikatına
koştum… Bizim oraya vardığımız sırada bir BM ambulansı da barikata gelmişti…
Israrla fotoğraf çekmek isteyen gazeteciler için kısa süreliğine ambulansın
arka kapıları açıldığında manzara çok dokunaklıydı. Ambulansın sol tarafında
ağır yaralı Adem Yavuz, sağ tarafında ise kaç zamandır göremediğim Adnan
Bozkırlı dostum sedyeler içinde yatıyorlardı. İkisinin de durumu çok kötü
görünüyordu. Bozkırlı meğer savaş sırasında böbrek yetmezliğinden dolayı Güney
Kıbrıs’taki hastanede tedavi altındaydı. Benimle göz göze gelince yüzündeki o
mahzun ve mağdur tebessümün nasıl derinleştiğini hiç unutamadım… 1942 Serdarlı doğumlu Bozkırlı, oradan tedavi
için Türkiye’ye gönderildi. 1975’in mart
ayında ise Türkiye’den cenazesi geldi…
Savaş
sırasında, kendisi Güney’deki hastanede tedavi altındayken, Serdarlı’daki evine
havan mermisi düşer… Çıkan yangından kurtarılabilenler arasında yarı yanık
notları da vardır. Bu evrak-ı metrukeyi teslim alıp yok olmasını önleyen dostu
Afşaroğlu, Bozkırlı’ya dair dokunaklı kitabın en sonunda elimize ulaşmasını
sağladı. Kendisine emanet edilen o notlardan yola çıkan ve Adnan’a dair
bulabildiklerini yarı yanık malzemeye katarak kitabı titizlikle hazırlayan
sevgili Neriman Cahit “bu notları yıllarca özenle sakladım ve Adnan’ın her ölüm
yıldönümünde bazı bölümlerini toparladım. Sonunda ona vefa borcumuzu ödemenin
bir vesilesi olacak bu notların kitaplaşması gündeme geldi” diyor. Gerçek olan
şu ki, üretken yazar arkadaşım Neriman Cahit’in kitaplar dizisine, bu son
derece hüzün verici yapıt, çok anlamlı bir vefa halkası olarak eklendi. Bu
halka, Bozkırlı’nın ve onun melankolik döneminin unutulmamasını sağlayacak.
Savaş
sürerken Adnan’ın Güney’deki Lefkoşa Hastanesi’nde tuttuğu notlar, 44 sayfa
boyunca, kitabın en çarpıcı bölümünü oluşturuyor. Kendi toplumundan uzak düşen
Kıbrıslı bir Türk gencinin ağır hasta haliyle, çaresizliklerin ve kaygıların
sarmalında, halkıyla savaşan o yabancı toplumun içinde, yaşanmakta olan dehşet
verici olaylara bakışı, okuyucuyu yüreğinden kavrıyor. Bu notlarında sadece
savaş atmosferini gözümüzün önüne getirmekle yetinmedi. Kendi ruh halini ve
geçmişe dönerek anılarını da tek dostu olan not defterine aktardı. Kitapta
örnekleri verilen şiirlerine dair tek bir şey diyebilirim: Adnan Bozkırlı
aramızdan zamansız ayrılmasaydı, şiirimizin en güçlü seslerinden birine
dönüşecekti.
KAYNAK:
Ahmet Tolgay / Adnan Bozkırlı'nın hazin öyküsü… (gundemkibris.com, 25 Ocak
2013).