Cevdet Kudret

Edebiyat Araştırmacısı, Yazar, Şair

Doğum
07 Şubat, 1907
Ölüm
10 Temmuz, 1992
Eğitim
İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Hukuk Fakültesi
Burç
Diğer İsimler
Süleyman Cevdet Kudret Solok, Nevzat Yesirgil, Suat Hızarcı, Abdurrahman Nisari

Edebiyat araştırmacısı, şair ve yazar (D. 7 Şubat 1907, İstanbul - Ö. 10 Temmuz 1992, İstanbul). Asıl adı Süleyman Cevdet Kudret Solok. Bazı kitaplarında ve yazılarında Nevzat Yesirgil, Suat Hızarcı ve Abdurrahman Nisari adlarını da kullandı. Dokuz yaşındayken babası Musul Harbi’nde öldü. Davutpaşa Ortaokulunu bitirdikten sonra, lisenin ilk yıllarını İstanbul Erkek Lisesinde okudu. Tutulduğu zatülcenp hastalığı nedeniyle bir süre öğrenimine ara verdi. Daha sonra İstiklâl Lisesinden mezun (1930) oldu. 1933’te İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Hukuk Fakültesini bitirdi. Mizacına yatkın bulmadığı hukuk mesleğini benimsemedi, ancak işsiz kaldığı zamanlarda avukatlık yaptı. 1934 yılında Kayseri Lisesi edebiyat öğretmenliğine atandı. 1936 yılında askerliğini bitirdikten sonra Kayseri Lisesindeki öğretmenlik görevine döndü. Reşat Nuri Güntekin’in önerisiyle, yeni kurulan Ankara Devlet Konservatuarı edebiyat ve diksiyon öğretmenliğine (1938) atandı. Burada, tiyatro alanında da eserler vermiş, oyunları Darülbedayi (İstanbul Şehir Tiyatrosu)’de oynanmış bir yazar olarak tiyatro bölümünün sahne çalışmalarına da katıldı.

1939 yılında, Hasan Âli Yücel’in Millî Eğitim Bakanlığı döneminde Cevdet Kudret Solok, gerekçesiz olarak Ankara Konservatuarı öğretmenliğinden alınarak Ankara Erkek Lisesine verildi. 1934 yılında Soyadı Yasası çıktığında “Solok” soyadını almıştı. Bir gün Millî Eğitim Bakanlığından, Hasan Âli Yücel’in imzasını taşıyan bir yazı aldı, yazıda “Solok” soyadını niçin aldığı soruluyordu. Cevdet Kudret Solok, bu soruya şu cevabı verdi: “Kurtuluş Savaşı’nda Sol Cenah’ı başarıyla savunan Komutan Nazmi Paşa’ya Atatürk tarafından verilen soyadının bir gün soru konusu olabileceğini hiç düşünmediğim ve de yazılışındaki ‘O’lar hoşuma gittiği için ‘Solok’ soyadını aldım. Saygılarımla.”

 Cevdet Kudret, 1948 yılında İnönü Ansiklopedisi Yayın Müdürlüğü emrine verildi. 14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti iktidara gelmiş ve Tevfik İleri Millî Eğitim Bakanlığına getirilmişti. Bu yeni yönetim döneminde öğretmenler arasında geniş çaplı bir yer değiştirme ve tayin faaliyeti başladı. Cevdet Kudret de Bitlis Ortaokuluna Türkçe öğretmeni olarak (1950) nakledildi. Bu durum, memuriyette “tenzili rütbe” anlamında bir uygulamaydı. Ancak Cevdet Kudret yasal itiraz hakkını kullanmadı. Yeni görev yerine gitmeye karar vermişken, Bakanlığın üst düzey yöneticilerinden Faik Reşit Unat’ın, muhtemel birtakım tehlikelere karşı uyarısı üzerine gitmekten vazgeçti ve istifa ederek öğretmenlikten ayrıldı. Arkasından avukatlık stajı yapmaya başladı, 1952 yılında avukatlık belgesini aldı. İstanbul’a yerleşti ve Karaköy’de bir avukatlık bürosu açtı. Ancak bürosunun karşısındaki terzi, ona gelenleri, “Polis takibindedir, işini ona verme” diye uyarıyordu! Bu nedenle İstanbul’da ekmek parası kazanamayacağını anlayarak, avukatlığı bırakıp Ankara’ya döndü. Şiir, hikâye ve romanlar yazmayı sürdürdü. 1958’de Havada Bulut Yok romanı yayımlandı. Ne ki bu tür kitaplar geçimini sağlayacak türden değildi. Çalışmalarını edebiyat tarihi ve araştırmaları alanlarında yoğunlaştırdı. Önce değişik imzalarla, sonra kendi adıyla ünlü yazarlar üzerine inceleme kitapları yazdı. Eşinin yaşlı bir akrabası olan Abdurrahman Nisari’nin adıyla Millî Eğitim Bakanlığına verdiği lise edebiyat kitapları, metodu ve hazırlanışındaki özeniyle büyük beğeni kazanarak, ders kitabı olarak okutulmaya başladı. Ancak bir ihbar üzerine bu ders kitabının liselerde okutulmasına son verildi.

Geçim şartları her gün biraz daha ağırlaşıyordu. O yüzden Demokrat Parti’nin önde gelen bakanlarından, yazar Samet Ağaoğlu’yla görüşerek, o güne kadar herhangi bir nedenle hakkında soruşturma açılmadığını, karakola çağrılmadığını, mahkemeye verilmediğini, buna rağmen yıllardır kendisine yönelik olarak süren haksız uygulamaların aşılması gerektiğini anlattı. Ağaoğlu, mutlaka bir şeyler yapacağına söz verdi, girişimlerde de bulundu, ancak sonuç alınamadı. O günlerde aklına kızı Ayşe’nin liseyi bitireceği, üniversiteye gideceği ve arkasından iş arayacağı; “Solok” soyadının onun da başına işler açabileceği geldi. Bu düşünceyle mahkemeye başvurarak soyadını değiştirdi (1959), yazılarında da kullanmakta olduğu Kudret’i resmi soyadı olarak aldı. 1973 yılında Bulgaristan’da yayımlanan bir Türk hikâye antolojisine Gökyüzü Mahkemesi başlıklı hikâyesi alındı ve antolojiye de onun bu hikâyesinin adı verildi.

Cevdet Kudret bir ara Türk Dil Kurumunda çalıştı ve daha sonra Bilgi Yayınevinde (1967-70) danışmanlık yaptı. AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Muammer Aksoy, Cevdet Kudret’in Basın Yayın Yüksek Okuluna öğretim görevlisi olarak alınması için üniversiteye öneride bulundu. Önerisi yetkili kurul tarafından kabul edildi, yirmi yıl düzenli bir işi olmayan Cevdet Kudret bu göreve atandı (1.3.1970), 1.5.1973 tarihinde de yaş haddinden emekli oldu ve Bodrum’a yerleşti. Ancak orada yaşamaya birkaç yıl dayanabildi, 1986 yılında İstanbul’a göç etti. Orada öldü ve Aşiyan mezarlığına gömüldü.

Cevdet Kudret edebiyat ortamına 1927 yılında şiirler yayımlayarak girdi. Yedi Meşale Topluluğu içinde yer aldı. Şiirleri 1927- 28 yıllarında Servet-i Fünun ve Meşale dergilerinde yayımlandı. Daha sonra oyun yazmaya yöneldi; Tersine Akan Nehir (1929), Rüya İçinde Rüya (1930), Kurtlar (1933) adlı oyunları Darülbedayide sahnelendi. O yıllarda serbest türde şiir yazmayı sürdürüyor, bir yandan da ilk romanı olan Sınıf Arkadaşları (1943)’nı yazıyordu. Bu roman, Türk toplumunun iki dünya savaşı arasındaki otuz yıllık kesitini yansıtır ve “Süleyman’ın Dünyası” adını taşıyan bir üçlemesinin ilk cildidir. İkinci cilt Havada Bulut Yok (1958), son cilt ise Karıncayı Tanırsınız (1976)’dır. Orta Oyunu adlı araştırmasıyla 1974 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülünü, 1988 Varlık Dergisi Emeğine Saygı Ödülünü, 1989 Dil Derneği Türk Dili Onur Ödülünü, “Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman” adlı incelemesiyle 1991 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülünü ve 1992 Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyasını aldı.

“C. Kudret’in Birinci Perde’sinde Hâşim’in ve belki de Necip Fazıl’ın etkilerinin en aza indirgendiği görülecektir. Hâşim’le ve Necip Fazıl’la, olsa olsa, Parnasyen bir izlek ortaklığı görülebilir: İntihar eden güneş, kızıl bir fener gibi yanan akşamlar, Kitab-ı Mukaddes öyküleri ve grotesk görüntüler. Belki biraz da dışavurumcu bir şiirdir Cevdet Kudret’in yazdıkları. Ama, gerçekte dize seçmesini bilerek, deyim yerindeyse, estetçe bir okumayla yaklaşılırsa Cevdet Kudretin şiiri, bize, bugün bile, dili bir müzik tümcesine dönüştüren beyaz dizeler verebilir.” (Hilmi Yavuz)

“Cevdet Kudret’in şiirleri mariz olmasını seven bir ruha işaret ediyorlar. Neslinin çoğu şairleri o da karanlık odalarda kızıl grupları fazla seyretti. Dört duvar arasında kalan şiiri sunilikten kurtulduğu zaman bile sinirli kalıyor.” (Orhan Burian)

ESERLERİ:

ŞİİR: Yedi Meşale (altı arkadaşıyla birlikte, 1928), Birinci Perde (1929).

OYUN: Kurtlar (1936), Rüya İçinde Rüya (1934), Yaşayan Ölüler (1936), Danyal ve Sara (1938).

ROMAN: Sınıf Arkadaşları (1943), Havada Bulut Yok (1958), Karıncayı Tanırsınız (ilk iki romanı, bu eserle birlikte Süleyman’ın Dünyası genel başlığı ile yayımlandı, 1976).

İNCELEME: Fuzuli (Nevzat Yesirgil adıyla, 1952 / Cevdet Kudret adıyla, 1975), Nedim (Nevzat Yesirgil adıyla, 1952 / Cevdet Kudret adıyla, 1985), Bâki (Nevzat Yesirgil adıyla, 1953 / Cevdet Kudret adıyla, 1985), Ahmet Rasim (Suat Hızarcı adıyla, 1953), Hüseyin Rahmi Gürpınar (Suat Hızarcı adıyla, 1953 / Cevdet Kudret adıyla, 1974), Eşref: Hicviyeler (1953), Hüseyin Cahit Yalçın (Suat Hızarcı adıyla, 1957), Karacaoğlan (Nevzat Yesirgil adıyla, 1958 / Cevdet Kudret adıyla, 1985), Şinasi: Şair Evlenmesi (1959), Ahmet Mithat (1962), Ziya Gökalp (1963), Pir Sultan Abdal (1965), Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman I (1965), Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman II (1967), Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman III (1991), Karagöz I (1968), Karagöz II (1993), Ortaoyunu I (1973), Ortaoyunu II (1975), Abdülhamit Devrinde Sansür (1977), Örneklerle Edebiyat Bilgileri I-II (1980).

DERLEME: Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman Antolojisi (1945), Dede Korkut (Suat Hızarcı adıyla, 1953), Tanzimat Edebiyatı Antolojisi (Suat Hızarcı adıyla, 1955), Fuzuli: Leylâ ve Mecnun (Nevzat Yesirgil adıyla, 1958), Yurt İçin Ulus İçin (1958), Dede Korkut: Hikâyeler (Suat Hızarcı adıyla, 1962), Teodor Kasap: İşkilli Memo (1965), Nâzım Hikmet: Kuvâyı Milliye (1968), Bugünkü Türkçemizle Dede Korkut Hikâyeleri (1970) Batı Edebiyatından Seçme Parçalar (1972), Türk Edebiyatından Seçme Parçalar (1973), Feraizcizade Mehmet Şakir: Evhami (1974).

DENEME: Dilleri Var Bizim Dile Benzemez (1966), Benim Oğlum Bina Okur (1983), Kalemin Ucu (1991).

HİKAYE: Sokak (1975).

KAYNAKÇA: Ahmet Haşim (Politika, 21.1.1930), Nurullah Ataç (Milliyet, 2.3.1934), Oktay Akbal (Cumhuriyet, 26.2.1977), Hilmi Yavuz (Gösteri, Nisan 1983), Atilla Özkırımlı (söyleşi / Cumhuriyet, 19.4.1988), Yusuf Çotuksöken (Varlık, Temmuz 1988), Vedat Günyol (Varlık, Temmuz 1988), Fahir İz (Varlık, Temmuz 1988), Vecihi Timuroğlu (Varlık, Temmuz 1988), Tuncer Uçarol / 1930’lu Yıllarda Cevdet Kudret, (Varlık, Temmuz 1988), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), İhsan Kudret - Alpay Kabacalı / Cevdet Kudret’e Saygı (1993).

TİTİZ BİR ARAŞTIRMACI

Pek çok genç gibi Cevdet Kudret de edebiyat dünyasına şiirle girdi. 1928’de, ben bir lise öğrencisi iken, onun ve Ziya Osman Saba’nın, Yedi Meşale adlı bir kitapta çıkan şiirlerini beğenerek okuduğumu anımsıyorum. Bu kitabı, Servet-i Fünun’da tanışan, yedi genç arkadaşın oluşturduğunu sonradan öğrenecektim. Bunlardan Ziya Osman Saha sonuna kadar, Cevdet Kudret bir süre daha şiiri sürdürdüler. Cevdet Kudret bir de şiir kitabı ya yayınlandı: Birinci Perde (1929). Buradaki özgün ve duyarlı şiirler dikkati çekti. Öykü denemelerini de Sokak (1975) adlı kitabında topladı. 1929’da, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda, bir oyununu gör düğümü anımsıyorum: Tersine Akan Nehir. 0 yıllarda birkaç başarılı oyun daha yazdı.

Özyaşam öyküsüne dayalı romanlarını çok sevmiştim. Sınıf Arkadaşları (1943), Havada Bulut Yok (1958). Karıncayı Tanırsınız (1976) gibi yapıtları, özyaşamı dışında çağı ve çevresi üzerine yapılmış çok ilginç gözlemleri de içerir. İkinci kez okurken de aynı tadı aldığım bu romanların üzerinde, değerleri oranında, durulmadığı kanısındayım.

Bununla birlikte Cevdet Kudret’in ağır basan yanları denemeciliği, öğreticiliği, özellikle de araştırmacılığıdır.

Denemeleri, başta dil ve edebiyat olmak üzere, güncel ekinsel konulara değinir. Bu arada her türlü bağnaz, tutucu, gerici düşüncelere karşı sürekli savaşım içindedir. Kitaplaşmış olan bu denemeleri, genç kuşakların okumasını, üzerinde durup düşünmesini dilerim: Dilleri Var Bizim Dile Benzemez (1966), Bir Bakıma (1977), Benim Oğlum Bina Okur (1983).

Öğretici yanı üzerinde pek durmayacağım. Çünkü en iyi bu yanı bilinir. Yalnız bir şey söyleyeceğim: Cumhuriyetten bu yana liseler için yazılmış edebiyat kitaplarının ve yardımcı kitaplarının en yetkinini, en özgününü Cevdet Kudret yazmıştır. Gönül isterdi ki bugün de onun kitapları okutulsun.

Beni en çok ilgilendiren, en beğendiğim yanını sona bırakmakla bencillik mi ediyorum? Cevdet Kudret çok özgün, titiz, çöp atlamaz bir araştırmacıdır. Kaynaklarda okuduklarıyla yetinmez, her ayrıntıyı kendi saptamadıkça içi rahat etmez. Onun için de güvenilir bir kaynak olur. Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerini kapsayan, iki ciltlik, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman (1965-67) araştırma ürünlerinin başında gelir. Karagöz (3 cilt, 1968-70) ve Ortaoyunu (1973) ile türlü şair ve yazarlar üzerine yazdığı monografiler de bu soydandır. Cevdet Kudret’in nasıl çalıştığını göstermek için bir örnek yeter: Halit Ziya Uşaklıgil’in kitaplaşmayan bir romanı var: Nesl-i Ahir. Meşrutiyet döneninde bir günlük gazetede tefrika edilmiş ve orada kalmış. Birçok kaynağa göre bu roman yarım kaldığı için yayınlanmamıştır. Titiz araştırmacı Cevdet Kudret kaynaklarda gördüğünü aktarmamış, kütüphaneye gidip Meşrutiyet dönemi gazete koleksiyonlarını taramış, romanı okumuş, tamamlandığını saptamış ve eserin niçin yayınlanmadığını açıklamıştır. Daha çok uzun yaşa Cevdet Kudret dostum ve bize böyle özgün yapıtlar ver. (Varlık, 1.7.1988)

Yazar: FAHİR İZ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör