Bürokrat, kamu yöneticisi, devlet adamı, kaymakam, vali, Libya Eski Sağlık Bakanı, Libya’nın ilk Başbakanı (D. 1884, Bingazi / Libya – Ö. 28 Mayıs 1952, Bingazi / Libya). Sadullah Koloğlu, nam-ı diğer "Arap Kaymakam."
1949-1952
yılları arasında Libya'da Başbakanlık yapan Sadullah Koloğlu aslen Karaman
kökenlidir. Büyük dedesi Konya-Karaman'dan o zaman Osmanlı'nın bir vilayeti
olan Libya'daki Derne vilayetine gelerek evlenip burada yerleşmiş bir
yeniçeridir. Babası Derne'de yağ ticareti ile uğraşan Hacı Mebruk Efendi, annesiyse,
Girit'ten sürülüp Bingazi'ye sığınan Zeynep Hanım'dır.1884 yılında çocukları
Sadullah doğar. Baba Mebruk Efendi Derne'de yağ ticareti, Belediye meclisi
üyeliği, belediye başkanlığı yapar. Aralarında Mustafa Kemal ve Enver Beylerin
de bulunduğu ve İtalyan işgaline karşı direnişi örgütlemek üzere Trablusgarb'a
gelen Osmanlı subayları Derne'de Mebruk efendi ile ilişkidedir.
İtalyan
işgalini kendine yediremeyen Mebruk Efendi, Hicaz'a gidip ömrünü Mekke'de
tamamlar. Yunan mezaliminden kaçan Girit Türklerinin bir kısmı da kaçarak
Bingazi'ye gelmiş. Anne Zeynep Hanım bu Girit göçmenlerinden. Sadullah Koloğlu
Koloğlu soyadı Koloğlu ,aslında Kuloğlu Osmanlı askerî teşkilâtında genellikle
“yeniçeri, kapıkulu askerlerinin oğulları” anlamına gelen kuloğlu tabiri Kuzey
Afrirka’da Garp ocakları denilen Trablusgarp, Tunus ve Cezayir’de yerleşen
Türkler’in Arap, Berberi, Endülüs asıllı müslüman kadınlarla evliliklerinden
doğan çocukları için de kullanılmıştır.
Okul Yılları
Sadullah
Bey, okul çağına gelince, tereyağı ticareti dolayısıyla sık sık İstanbul'a
gelip gitmekte olan babası tarafından İstanbul'a getirilir ve burada dönemin
(II. Abdülhamit) ileri gelenlerinin çocuklarının okuduğu, Türk kültürü ve
modern bilimler öğrenerek yetiştirilip daha sonra devlet hizmetinde görev
aldığı Aşiret Mektebine kaydolur. Ailenin hem en küçüğü, hem de zeki ve sevimli
olan Sadullah Bey, Aşiret Mektebinden sonra kaydolduğu Mekteb-i Mülkiye-i
Şahane'yi de 1902 yılında Sınıf-ı Mahsusa'dan (Özel Sınıftan) aliyyülala
(pekiyi) derece ile bitirir.
Mezuniyetten
sonra ilk görevi Bingazi Vilayeti Derne Kaymakamlığı nezdinde maiyet memurluğu
olan Sadullah Bey, daha sonra Hassa ve Berka Nahiyelerii Müdürlüğüne, Buldan,
Pınarhisar kaymakamlığına atanır. Trakya bölgesinde ayrıca Vize ve Saray,
Maçka, Cumhuriyet'in ilanından sonra Of, Sürmene , Konya-Kadınhanı, 1929'da
yine Trabzon-Of, sonra İznik, Karacabey, Çatalca Kaymakamlığı görevinde
bulunur. Konya Muvazzaf İdare Heyeti Üyeliğinden sonra mesleğe başlamasının
36'ıncı yılında 1938'de Hakkari, 1940'ta ise Bingöl Valiliği'ne atanır. 21
Kasım 1941'de yaş haddini doldurduğu için emekliye ayrılır.
Karadeniz'de
bulunduğu dönem, Kurtuluş Savaşının da devam ettiği dönemdir. Gerek Türk
gerekse azınlık çetelerin faaliyetleri yüzünden son derece kötü durumda olan
asayiş konusunda, gerekirse yanına aldığı iki jandarmayla evinin kapısını çalıp
eşkıyayı gece kıyafetiyle yere yatırıp ellerini kelepçeleyerek büyük başarı
sağlamıştır.
Sürmene'de,
kadınların çalışıp erkeklerin yan gelip yatması Sadullah bey ile eşini de
üzmektedir. Ama düzeni değiştirmek üzere, erkekleri kadınları yapmaya zorladıkları
işlere zorla gönderecektir. Bu düzen değişikliği, erkeklerinin onuru zedelenen
kadınları bile rahatsız edecek, bir gün peştemallerinde ve sepetlerinde
sakladıkları sopalarla, taşlarla kadınları kaymakamın yolunu kesmeye kadar
götürecektir. Ama Karadeniz inadı ilk kez mağlup olur. Kaymakama duyulan saygı
ve hayranlık katlanarak artar.
Halkı istismar
edenleri halkın gözleri önünde teşhir etmek, halkın kendine güvenini
tazelemesini öğrenmesi için kaymakamın uyguladığı en önemli yöntemdi. Kadınhanı’nda
başında sarığıyla, elinde Kur’an olan, halkın duygularını istismar eden birinin
yanına yaklaşır. Okuduğu ayetleri açıklamasını ister. Halkın önünde ayetlere
açıklama getiremeyen hoca kisvesindeki bu kişiye herkesin önünde bir tokat
vurur. Halk şaşkındır. Sadullah Bey, yüce kitabı eline alır, ilgili ayetleri
akıcı bir dille okuyup, izahını tercümesini yapar. “O sarığa layık değilsen, bu
halkı bu yolla kandırma” diyecektir.
Fakirlik,
bozkırın orta yerindeki bu halkta yılgınlık ve ümitsizlik yaratıyordu. Halkı
bir parça da olsa kalkındırmak gerekiyordu. Hem etrafı yeşillendirmek, hem de
gelir kaynağı sağlamak için, etraftaki tepeleri üzüm bağlarıyla
yeşillendirecek, bunun için de halkı yine sabahın köründe kaldırıp akşam güneş
batana kadar bağların dikiminde çalıştıracaktır. Yine, bazı fitneci kişilerce
Ankara’ya “halkı zorla çalıştırıyor” diye şikayet edilmesi bu yüzdendir.
Basın-Yayın
eski genel müdürü, bir dönem Bület Ecevit’e danışmanlık da yapmış,
akademisyen-yazar-tarihçi Orhan Koloğlu, ikinci oğludur ve Kadınhanı’nda
doğmuştur.
Bu
arada, birkaç sene sonra Kadınhanı’ndan gelen ziyaretçileri, bağcılıkla
kalkınmaya başlamanın müjdesini Arap Kaymakam’a Of’ta vererek şükranlarını
sunarlar.... Onun Karadeniz'den gidişinden sonra bu dağlarda eşkiyalık yine
almış başını yürümüş, meydana gelen heyelanlarla evleri yıkılan, geçim derdine
düşen halk yine ümitsizliğe kapılmıştır. Bölgeyi çok iyi bilen kaymakam, ikinci
defa Of kaymakamlığına gelecektir( 29 Kasım 1929).
Eşkıya
korkusundan halkı emin tutmak gerekmektedir. Bölgenin en azılısı diye bilinen,
eşkiya Laz Hüseyin’in gece dağdan köydeki bir eve indiğini haber alan kaymakam,
beraberinde sadece jandarmadan birkaç askerle evin kapısını çalar. Kapıyı
çalanın kendi adamı olduğunu sanan Laz Hüseyin kapıyı açar açmaz, kendini
kaymakamın altında bulur. Kaymakam o akşam Laz Hüseyin’i don-paça Of
sokaklarında gezdirecektir.
Halkta
güven tazelenirken, bu olay üzerine Ankara’dan 15 Kasım 1931 tarihli bir yazı
ile kendisine takdirname verilecektir.
Şimdi
Karaman'a bağlı Ermenek İlçesinde teftişteyken bir evin önünde tek başına
oturmuş ağlayan bir kız çocuğu gördü. Eğilip adını sordu. Küçük kız; 'Huriye'
dedi. Köy muhtarından 7 yaşındaki bu küçük kızın anne ve babasının öldüğünü
öğrenince ortada bırakmadı, kızı yanına aldı ve kendi nüfusuna geçirdi.
Evlatlık edindi.
Libya
Derne'deki kaymakamlığında değil ama Anadolu'daki kaymakamlığında halk ona bir
de lakap taktı: Arap Kaymakam!.. Bugün dahi görev yaptığı yerlerde adı ve
hizmetleri saygı ile anlatılır..
Sadullah
Koloğlu ve çocukları Balmumcular'ın damadı Anadolu'daki Arap Kaymakam efsanesi
giderek yayılıyordu. İlk eşi, Pınarhisar’da kaymakamlığı sırasında ince
hastalığa yakalanıp vefat etmiştir. Daha sonra ikinci evliliğini İstanbul'un
köklü ailelerinden aslen Konyalı olan Milli Mücadele Kahramanlarından Sakallı
Eşref'in kızı Refika Hanım'la yaptı. Bugün İstanbul Balmumcu semtine adını
veren aslen Konyalı bu aile Avrupa'ya ticaret yapan ilk Müslüman tüccarların
ailesiydi.
Balmumcu'daki
çiftliklerinde yaşıyorlardı. Ancak onlar da dünya savaşının mağduru olmuş,
birçok alacaklarını tahsil edememiş ve batma noktasına gelmişlerdi. Arap
Kaymakam Sadullah Bey bu aileye damat oldu. Refika Hanım'la evliliğinden iki
oğlu dünyaya geldi. Orhan ve Doğan! (Orhan Koloğlu uzun yıllar gazetecilik ve
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü yaptı. Tarih kitapları kaleme aldı.
Doğan Koloğlu ise spor gazeteciliğine yöneldi.)
Bütün
meslek hayatı boyunca dürüst ve çalışkan kimliğiyle bilinen Arap Kaymakam
Sadullah Bey, emekliliğinde de maddi sıkıntı çekti. İstanbul'da çeşitli geçici
işlerde çalıştı. Ancak çocuklarının eğitimini tamamlayabilmek için yine de
paraya ihtiyacı vardı. Babasından kalan miras olabilir düşüncesiyle Libya'nın
yolunu tuttu.
Çocukları
yetişmiş, tahsilleri için gerekli para konusunda sıkıntı baş göstermiştir.
Toprak Mahsulleri ofisinde çuval kontrolörlüğü ve Çocuk Esirgeme Kurumu
müfettişlikleri gibi geçici görevlerde bulunur. Hatta onun siyasete girmesi
için uğraşanlar bile çıkacaktır. Oysa o bunlara tevessül bile etmez.
Çocuklarının geleceği için endişelenen Sadullah Bey, miras işleri için baba
ocağı Bingazi'ye gider. Burada rahmetli babasının yakın arkadaşı ve bir dönem
hapislik arkadaşı da olan, Bingazi Emiri Sunusi ile de görüşür. Libya’nın o
yıllarda bağımsız bir devlet olarak kurulması gündemdeydi ve emir Türkiye’den
ve yakın arkadaşı olan babasından, namını bildiği Sadullah Bey’i kendi yanında
yardımcısı olarak görmek istediğini söyler. Buna sıcak bakmayan Sadullah Bey
yeniden Türkiye’ye döner. Yine geçim sıkıntısı dolu günler onu ve çocuklarını
beklemektedir.
Bu
arada, emir Sunusi Türk hükümet yetkililerine başvurur ve Sadulah Bey’in yeni
kurulan Bingazi ( Libya ) Hükümetinde görev alması için izin ister. Hükümet bu
konuyu bakanlar kurulunda görüşür ve 23.01.1950 tarihli kararla, 3 yıl süreyle
Bingazi Hükümeti’nde çalışmasına müsaade eder. Bu durum, eski Osmanlı toprağı
olan bu yere verilen öneme dair nezaketli tarihi bir atıftır aynı zamanda.
Trablus, Bingazi ve Fizan olarak üçe bölünmüş Libya toprakları, Fransızların
tüm karşı çıkışına rağmen, Birleşmiş Milletler’in aldığı kararla bağımsızlığını
ilan eder. Libya Devleti’nin kurulma sürecinde, bunu alttan alta istemeyen
İngilizler de vardı. Emir Sunusi ile birlikte hareket eden, Türkiye’de yetişmiş
bu değerli devlet adamının çıkışları,bu yüzden İngilizleri bile
endişelendiriyordu.
İngilizler,
fakir Libyalıları kendilerine bağımlı kılma gayretindedir. Ülkede baş gösteren
ve zirai tahribat yapan bazı hastalıkların ilaçlarının İngiltere’den gelişini
bilerek geciktiren İngiliz yöneticilerle sert tartışmalara girecektir Sadullah
Bey. Zira, o dönem Libya’da Sağlık Bakanı görevindedir. Bu dişli rakibi aradan
çıkarmak için, İngilizler kabile reisleriyle pazarlıklara girişirler. Başbakan
Sadullah bey Libya'nın ilk Başbakanı Yeni filizlenen devlete nifak sokmak en
bilindik yoldur onlar için. Fakat, İngilizlerin bu oyunu o an sökmeyecek, emir
Sunusi tarafından Türkiye’nin “Arap Kaymakam”ı Sadullah Bey, Libya Devletinde
“Türk Başbakan” lakabıyla başbakanlığa getirilecektir (İlk Başbakan olarak
görev yapan kişi bir Libyalıydı ama çok kısa yaptı). O yüzden Arap Kaymakam hep
Libya'nın ilk Başbakanı olarak anıldı.)
İlerleyen
yaşı hastalıkları da beraberinde getirmişti. Tedavisi için bir süre Türkiye’ye
gitmek üzere izin alan Sadullah Bey, her türlü İngiliz oyununun döndüğü bu
ülkeden bir süre için de olsa ayrılacağına sevinmektedir. Bavullarını arabaya
yükletir. 28 Mayıs 1952 yılının, güzel bir bahar akşamında ülkesine dönmenin
sevinciyle başını koyduğu yastıktan, ertesi sabah başını kaldıramayacaktır.
Öldüğünde şahsi hesabında sadece 45 İngiliz Sterlini bulunacak, cenazesinde
İngilizler bile bu büyük devlet adamına saygıda kusur etmeyecektir. İsmi
Bingazi’deki bir hastaneye verilir. Kıbrıs Barış Harekatında başbakan olan
Ecevit, bu şahsiyetin Libya’daki saygınlığını çok iyi bildiği için, akademisyen
oğlu Orhan Koloğlu’yu seneler sonra Libya Özel Temsilcisi olarak atayacaktır.
KAYNAKÇA:
Orhan Koloğlu Arap Kaymakam, Mehmet Aldan / İz Bırakan Mülki İdare Amirleri: 2,
Sadullah Koloğlu (trakyagezi.com, aksam.com.tr, 27.02.2011).
LİBYA’NIN İLK BAŞBAKANI BİR TÜRKTÜ!
ORHAN KOLOĞLU
Libya'nın ilk başbakanı Sadullah
Koloğlu'nun oğlu Orhan Koloğlu, babasını NTV'ye anlatttı. Koloğlu, "Babam
İstiklal Savaşı'na katılan biri olduğu için İngilizlerin karşısına
sürdüler" dedi.
Libya'nın ilk başbakanı olan
Sadullah Koloğlu'nun oğlu Orhan Koloğlu "Banu Güven ile Artı" programına
konuk oldu. Orhan Koloğlu, şunları söyledi:
"Babama Libya'nın ilk başbakanı
denilebilir. Bağımsızlık kazandıktan sonra kendi kadroları yoktu. Türkiye'de
valilik görevi yapan babam, Türk hükümetinin izniyle orada o görevi üstedi. Bir
süre başbakanlık yaptı. Bizim soyadımızdan bellidir; aslında soyadımız
Kuloğlu'dur. Osmanlı'nın Yeniçeri veya levent olarak Kuzey Afrika'ya gönderilen
Türk asılı gençlerin, oradaki kadınlarla evlenmesinden doğan karışık
çocuklardır. Büyükbam da hem Derne'nin aşiret reisi hem de belediye başkanıydı.
Padişah Abdülhamit, babamı İstanbul'a aldırıyor. Aşiret mektebinde okuyor,
mülkiyeyi okuyor. O zaman Arap-Türk ayrımı yok. Babam Türkiye'de
kaymakamlıklar, valilikler yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1947-48'de
Libya'da yeni bir devlet kurulmasını girişildiğinde babam Ankara hükümetinin
izniyle oraya gitti.
Babam teklifi reddetmiyor, hizmet etmek
istiyor. Yerli halk da iktidarı almak istiyor. Babam bambaşka bir anlayışla
yaklaşıyor. Kral, babamı özellikle istedi. Babam, İstiklal Savaşı'na katılmış,
bağımsızlığı tam savunmuş halka hizmet eden bir insan. İngilizlerin getirdiği
kadrolar baş eğen, onlara uyan insanlardı. Babam İngiliz kumandanlarıyla boğaz
boğaza kavgalara girişti. İstiklal Savaşı'nı yaşamış, bağımsızlığı yaşamış bir
insan olduğundan onun için onları idareyi elde tutmak isteyen İngilizlerin
karşısına sürdüler.
Eski dönemlerde soyadı bulunmadığı zaman
insanlar doğdukları yerle anılırdı. Bütün köylerde babamı 'Arap kaymakamı' diye bilirlerdi.
1949'da Başbakan Oldu
1948'de babam Libya'da görevlerde
bulundu. 1949'da Başbakan oldu. 50 yılında orada bulundum. Biz bir sene
Libya'da kaldık. Ondan sonra tahsilimiz için Türkiye'ye döndük. Babam daha
sonra devam etti. 1951'de Libya üç bölge birleştirilip tek bir devlet yapıldı.
Babam hiçbir zaman Türk vatandaşlığından
çıkmadı. Yeni hükümetin başı olması için vatandaş olması lazımdı, 1952'de de
vefat etti.
1950'de ve 1970'li yıllarda Ecevit'in
uluslararası ilişkilerini yönetiyordum. O dönemde Kaddafi'ye mesaj götürür
getirirdim. Ülkeyi çok yakından tanıyorum. 1950'de gelince 30 yıldan fazla
sömürge olmuş zavallı bir ülke var. İkinci Dünya Savaşı galipleri yönetmiyorlar.
Orada petrolü konrolde tutmak için bir idare kurdular. Onun başına da İdris
Sinusi'yi getirdiler. Ülkeyi petrolü bulmuş olan ülkeler idare ediyordu.
Kaddafi 1969'da ihtilalle iktidarı ele geçirdi. İdris o sırada Türkiye'yi
ziyaretteydi; Bursa'daydı. Olay olunca Yunanistan'a geçti ama oradan bir yere
gidemedi.
Kaddafi Geldi, Devrim Yaptı
Kaddafi geldi, devrim yaptı. Bütün Arap
dünyasında bunalım yaşanan bir dönemdi. Kaddafi de yeni bir ihtilal yapma
iddiasıyla ortaya çıktı. Nasır'dan çok etkilenmiştir. Aslında Arap dünyası
içinde parçalanma vardır. Kaddafi halka yönelik yönetim iddiasını getirdi. Ama
yönetim her zaman kendi elinde kaldı. Libya'ya bakınca Mısır ve Tunus'a
benzemez. Bugünkü Türkiye'nin 1.5 misli genişliğinde bir ülke.
Kendi yandaşı olan aşiret güçleriyle tam
bir polisiye rejim kurdu. Kendi başına halkın üretimde katılmadığı bir ortamda
bütün çalışanlar dışarıdan geldi. Orada para kazanır oldular. Gelen petrol
zenginliğinden her aileye aylık bağlanmıştı. Hiç çalışmadan aylık alıyordunuz.
Uzun yıllar bu devam etti. Kaddafi'nin rejimine karşı daima bir muhalefet vardı
ama hiç güçlü hale gelememişti.
(Kaddafi'nin oğlunun 'Libya'yı Türklere
bırakmayacağız' açıklaması) Osmanlı Devleti önce Cezayir, Mısır, Tunus'u
kaybeder bir Libya kalır. Libyalılar Osmanlı Devleti'ne tam bağlı kalmışlardır.
İtalyanlar 1911'de saldırınca Osmanlı Devleti müdafaaya girişir, bu olurken
Balkan Savaşı çıkar. Savaşın bir ayı dolmadan Çatalca'ya kadar düşman gelir. Bu
yapının içinde yapılacak hiçbir şey yok. Bütün yönetim İtalyanlara geçer. Bu
ortamda yapılan barış anlaşması üzerine İtalyanlar Avrupalılarla anlaşmışlar,
el koyuyorlar. İttihat ve Terakki 1918 sonuna kadar savaşa devam etmiştir.
Kaddafi'nin tarih tezinde, birileri ona sattılar demiş."
KAYNAK:
Libya'nın ilk başbakanı bir Türk'tü! (internethaber.com, 23.02.2011).