İlyas Çelikoğlu

Türk Sanat Müziği Sanatçısı, Neyzen, Müzisyen

Doğum
Ölüm
01 Temmuz, 2017

Müzisyen, Türk Sanat Müziği saz sanatçısı, neyzen, ney hocası (D. 1924, İstanbul - Ö. 1 Temmuz 2017, İstanbul). Ney çalmayı yakın dostu ve ney üstadı, şair Neyzen Tevfik'ten öğrendi. Kendisi de uzun yıllar İstanbul Küçükayasofya Medresesinde talebe yetiştirdi. 

Neyzen Tevfik'ten öğrendiği sanatı, tasavvufi bir bakışla derinleştiren İlyas Çelikoğlu, sadece sanatı ile değil, düşünceleri ve yaşamıyla da öğrencilerine çok şey öğretti. Tek başına yaşadığı evinde buluştuğu öğrencilerine hem ney üflemenin inceliklerini anlattı, hem de hayatla ilgili dersler verdi.

Neyzen İlyas Çelikoğlu, öğrencilerine ders verirken hayatında "z"lere yer vermediğini vurgulamıştı:

 "Zahmet, zulmet hep z'ye tesadüf ediyor. Onun için ben de bu z'yi kullanmıyorum diye espri olarak söyledim." diyerek gerekçesini ifade eden Çelikoğlu, sohbetimizin sonunda bizi şu nasihatla yolcu etti: "Annemin bana söylediğini ben de size söyleyeyim. Yapılacak işiniz varsa onu kendiniz yapın. Başka türlü olursa işte o da zulüm."

Ney'in dinleyicisinde verdiği huzur ve sakinliği anlatırken de şöyle demişti:

 “Öncelikle bana sakinlik veriyor. Onu dinlediğim zaman sanki bir ağrı kesici almış gibi oluyorum. Bedenimde, sinir sistemimde bir rahatlama oluyor. Neyinki öyle bir ses ki insanın içinde bir şeyler kıpırdatıyor. Bazı sesleri var, örneğin kaba sesleri beni benden alıyor. Bu etki önce akılda başlıyor” diyor. Bu sözlerini de kısa ney taksimleriyle süslüyor. Basit üflemeli bir çalgı gibi görünse de ney aslında ses çıkarması zor bir enstrüman. Dokuz boğumu ve yedi deliği ile insanı temsil ettiğine inanılan neyin kişiye göre ses verdiği rivayet ediliyor. Peki gerçekten de ney eline alan insanı tanıyıp da ona göre mi davranıyor? İlyas Çelikoğlu, 60 yıl boyunca yetiştirdiği hiçbir öğrencisine “Sen yapamazsın” demediğini ama kabiliyetin bu işte çok önemli olduğunu söylüyor: “Allah bana bir kabiliyet verdiyse, sonrası bana ait… Olmaz, yapılamaz diye bir şey yok. İşin sırrı başarabilmek için gayret etmekte!”

Yaşayan en ünlü ney ustası ve Neyzen Tevfik'in yaşayan tek talebesi olarak bilinen Neyzen İlyas Çelkoğlu, 1 Temmuz 2017 günü İstanbul'da vefat etti. Cenazesi ertesi gün 2 Tenmuz 2017 Pazar günü Fatih Camiinde ikindi vakti kılınan namazının ardından İstanbul'da toprağa verildi.

KAYNAKÇA: Tarihi Yarımadada Modern Bir Sufi İlyas Çelikoğlu (Ayşegül Uyanık Örnekal röportajı, Pozitif Dergisi, Ocak 2014), Neyzen Tevfik'in yaşayan tek öğrencisi (dunyabizim.com, 17.07.2014).

NEYZEN TEVFİK'İN YAŞAYAN TEK ÖĞRENCİSİ

NEYZEN TEVFİK'İN YAŞAYAN TEK ÖĞRENCİSİ

 

Dünya.bizim.com

 

Radyoda duyduğu bir enstrümanın sesi İlyas Çelikoğlu'nun hayatını değiştirdi. Kalbine çocukken düşen bu aşk onu bir daha terketmedi. Neyzen İlyas Çelikoğlu, 90 yılı geride bıraktığı hayatında neyi elinden hiç düşürmedi.

 

90 yıllık hayatında neyi elinden hiç düşürmeyen neyzen İlyas Çelikoğlu, hâlâ ilk günkü heyecanla ney üflüyor. Sanatının inceliklerini Neyzen Tevfik'ten öğrenen Çelikoğlu'nun evinde ney sesleri eksik olmuyor. Neyzen Çelikoğlu ile sanatını konuştuk.

 

Neyin hayatında çok büyük bir yeri olduğunu söyleyen Çelikoğlu, "Ney benim hayatımı değiştiren tek enstrüman ve en zengin enstrüman. Her biri 128 adet ses çıkarıyor. Neyde bulunan ses zenginliği hiç bir enstrümanda yok."

 

Altmışı aşkın yıldır üflediği neyle olan dostluğunu bu sözlerle ifade edemeyeceğini söyleyen neyzen İlyas Çelikoğlu, doksan yaşını devirmiş bir sanat âşığı. İlerlemiş yaşına rağmen müzikle bağını hiç koparmayan İlyas Çelikoğlu, neyin sesini ilk duyduğu anı hiç unutmuyor. Çelikoğlu o anı şu ifadelerle anlattı: "Bir Ramazan-ı Şerif günü görevden döndüm, bitkin halde o yorgunlukla yattım. O arada kızkardeşim radyoyu açtı. Uykudan kalktım. Sonra bir vasıta ile berberde sordum, 'bir enstrüman işittim, nereden alabilirim?' diye. O seni biriyle tanıştıracağım dedi. Hüseyin Toblu isminde bir musiki cemiyetinin hocası ile tanıştırdı. Oradaki hocaların vasıtasıyla musikiyi tanıdım."

 

Hem ney hem hayat dersi veriyor

 

O gün bugündür İlyas Çelikoğlu hem ney üflüyor, hem de aynı heyecanla talebe yetiştiriyor İlyas Çelikoğlu. Bugüne kadar çok sayıda neyzen yetiştiren Çelikoğlu'nun kendisi de ünlü bir neyzenin öğrencisi. Neyzen İlyas Çelikoğlu ders aldığı, meşk ettiği üstadlarını şu ifadelerle anlattı: "İlk hocam Mesut Bey. Mesut Bey de Neyzen Emin Dede'nin talebesi. O başlattı, vesile oldu. Ondan aldığım bu konuyu geliştirmek istedim. O da istedi. 'Seni Tevfik Efendi'yle tanıştıracağım' dedi. Vefatına kadar yanında kalamadım çünkü tayinim çıktı. Bir daha taşraya gittim. 1970 senesinde vefat etti."

 

Neyzen Tevfik'den öğrendiği sanatı, tasavvufi bir bakışla derinleştiren İlyas Çelikoğlu, sadece sanatı ile değil, düşünceleri ve yaşamıyla da öğrencilerine çok şey öğretiyor. Tek başına yaşadığı evinde buluştuğu öğrencilerine hem ney üflemenin inceliklerini anlatıyor, hem de hayatla ilgili dersler veriyor.

 

Neyzen İlyas Çelikoğlu hayatında z'lere yer vermediğini vurguluyor. "Zahmet, zulmet hep z'ye tesadüf ediyor. Onun için ben de bu z'yi kullanmıyorum diye espri olarak söyledim." diyerek gerekçesini ifade eden Çelikoğlu, sohbetimizin sonunda bizi şu nasihatla yolcu etti: "Annemin bana söylediğini ben de size söyleyeyim. Yapılacak işiniz varsa onu kendiniz yapın. Başka türlü olursa işte o da zulüm."

KAYNAK: Neyzen Tevfik'in yaşayan tek öğrencisi (dunyabizim.com, 17.07.2014).

Yazar: Dünya.bizim.com

TARİHİ YARIMADADA MODERN BİR SUFİ İLYAS ÇELİKOĞLU

TARİHİ YARIMADADA MODERN BİR SUFİ İLYAS ÇELİKOĞLU

 

Ayşegül UYANIK ÖRNEKAL

 

Fotoğraflar: Ozan KUTSAL

 

Dinle, bu ney neler hikayet eder, ayrılıklardan nasıl şikayet eder. Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir. İştiyak derdini şerhedebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha şerha olmuş bir kalp isterim.

Bu sözlerle başlar Mevlana Celaleddin Rumi’nin zamansız eseri Mesnevi… Bir enstrümanı değil, yaratılanların en güzeli olarak ifade edilen insanın tasvir edildiği neyi anlatır sırrı uzun yıllar çözülemeyen, tanımlanamayan bu satırlarda…

Tasavvufla özdeşleşmiş, yüzyıllardır Türk müziğinde önemli bir yere sahip olan ney, farklı sesiyle dinleyenleri kendisine hayran bırakıyor. Günümüzde dünya müziğinde de yer bulan, klasik müzik, caz gibi birçok türde kullanılan bu enstrümanın ülkemizdeki en önemli isimlerinden biri de şüphesiz Neyzen Tevfik… Asıl adı Tevfik Kolaylı olan üstadın taş plaklara kaydedilmiş cızırtılı ama bir o kadar da eşsiz ney taksimleri 10 yıllardır aynı şekilde dinleyeni büyülüyor. Taşlamalarıyla tanınan Neyzen Tevfik’in az sayıdaki öğrencilerinden, bugün hayatta olan tek isim ise İlyas Çelikoğlu… 90 yaşını doldurmasından bir hafta sonra, Hz. Mevlana’nın vefat ettiği Şeb-i Aruz gününün arifesinde bir araya geldiğimiz Çelikoğlu’yla neye duyduğu aşktan sanat yaşamına, hocası Neyzen Tevfik’le olan ilişkisine kadar birçok şeyi konuştuk…

Soğuk, gri ve yağmurlu bir günde kapısını çaldık Neyzen İlyas Çelikoğlu’nun… Sultanahmet ile Küçükayasofya arasında kalan, dört bir yanı turistik otellerle çevrili mütevazı ama bir o kadar da huzur veren evinde ağırladı bizi. İçeri girdiğimizde devam etmekte olan dersine kulak verdik. Öğrencisiyle birlikte tek tek notaların üzerinden geçiyordu. “Hayatta hiçbir zaman oturmadım” diyen Çelikoğlu ilerlemiş yaşına aldırış etmeden, köşesine çekilmek yerine neredeyse haftanın her günü öğrencilerine ders veriyor. Evinde neyleri, uzun bir ömrün tanığı olan fotoğrafları ve anlatmakla bitmeyecek kadar çok anısıyla bir arada yaşıyor.

 

“O ses ki beni benden aldı”

 

Kara Kuvvetleri’nden emekli olan İlyas Çelikoğlu’nun hayatında müzik önemli bir yer tutuyor. Neyle tanışması İkinci Dünya Savaşı yıllarına rastlasa da onun müzikle olan mesaisi çok daha öncelere dayanıyor. Çocukluk yıllarından itibaren bir arada olduğu arkadaş grubuyla her hafta bir araya gelerek meşk ettiğini anlatıyor ve devam ediyor: “İçimdeki müzik aşkı öylesine ağır basıyordu ki görevli olarak bulunduğum İzmir’de, devlet memuru olduğum için katılmamın yasak olduğu İzmir Radyosu’nda görev yapıyordum. Ama o günlerde ney üflemek bir yana, sesinin nasıl olduğunu bile bilmiyordum. Ta ki bir ramazan günü o sesi duyana kadar…” Çelikoğlu o anı da şöyle hatırlıyor: “O kadar zor bir gün geçirmiştim ki, eve geldiğimde rahmetli eşim bana, ‘İlyas bu ne hal?’ demişti. Ders vermek için Trakya tarafına gitmiştim, döndüğümde üstüm başım toz içindeydi. Elimi yüzümü yıkayıp, biraz dinlenmek üzere divana uzandım. Bir taksim vardı radyoda. Duyduğum ses adeta beni benden aldı. Bunu tarif edemem. Ertesi gün, o yıllarda mahallelinin uğrak yerlerinden biri olan semtimizdeki berber dükkanına gittim. Berber Mustafa Ağabey’e bir enstrüman sesi duyduğumu ama ne olduğunu bilmediğimi söyledim. O da beni müzik bilgisine güvendiği bir başkasına gönderdi. Bu vesileyle ilk hocam Mesut Paker ile tanıştım ve o gün başladı neyle olan maceram.”

 

HER ŞEY “HU” İLE BAŞLAR

 

Derin bir nefes alın. Dudaklarınızı büzüp, hu deyin… İşte neyin sırrı burada gizli. Mesnevi’de sözü edilen ney, aslında insanı temsil ediyor. Orada aşktan söz ediliyor, “Birbirinizi aşık gibi sevin” diyor ilk beyitleri. “Ne kadar müşkül varsa aşılabilecek, ne kadar çetin konu varsa onları da içinde olarak düşünürseniz neyin yapısını anlarsınız” diyen İlyas Çelikoğlu neye olan bağlılığını, ona nasıl huzur verdiğini, hayat yoldaşı olmasını şu sözlerle anlatıyor: “Sıkıntı olur, zorluk çekersin, soluğun kesilir, hatta açlığını dahi düşünmez bir halde eline alabilirsin. Ama başka bir saza bunu yapamazsın. Diğerlerini çalarken onu üflersin, adeta soluk verirsin. Bir insan gibi… Allah’ın adlarından biri olan, hu çekerek başlarsın neyi üflemeye. Neyde aşık olan kişi bizar olmuştur, dinler sesini. Öyle bir aşk ki bu, uzaktan benzine kibrit tutmak gibi alevlendirir insanı.”

 

Kendi ifadesiyle “İlyas Çelikoğlu’nun neye duyduğu sevginin altında ezilişi”ni anlattığı dörtlük…

 

Tabelanın arkasını görmek

 

İlyas Çelikoğlu, daha sonra tasavvuf ilmini iyi bilen bir sufi olan Mesut Paker’den ney dersi alıyor. Ancak hocası bir gün “Ben verebileceğimi verdim, artık seni Tevfik Efendi’ye götüreceğim” diyor Çelikoğlu’na. Fütursuz konuşması, içkiye olan düşkünlüğü ve aksiliği ile tanınan Neyzen’in adını duyunca ayak diretse de hocasını da kıramadığı için, kendini Neyzen Tevfik’in kaldığı otel odasının kapısında buluyor: “Benim Neyzen Tevfik’le bir samimiyetim yoktu. Ayrıca onun içki içmesinden de rahatsız oluyordum. Mesut Hocam ise benim bu çekingenliğimi fark edince ‘Derviş olmak istiyorsan, tabelanın arka tarafına bak! Kendini toparla, oraya gideceğiz’ dedi. Otel odasının kapısına geldiğimizde hocam kendini tanıttı. Neyzen, kapıyı dahi açmadan, yattığını söyleyerek bizi göndermeye çalıştı. Bunun üzerine sinirle oradan ayrılmaya çalıştım ancak hocam buna müsaade etmedi.” O gün Neyzen Tevfik’le İlyas Çelikoğlu’nu bir araya getirmeye kararlı olan Mesut Bey, vazgeçmiyor. Her ne kadar Çelikoğlu, müstakbel ney hocasıyla yapamayacağını anlatmak için dil dökse de Mesut Paker ona, “Dervişe hiddet yakışmaz” diyerek cevap veriyor. Biraz sakinleştikten sonra yeniden otele dönen ikili, karşılarında Neyzen Tevfik’i buluyorlar. Kendince odasını toparlamış, misafir bekleyen bir hal takınan Neyzen’le öğretmen-öğrenci günleri başlıyor.

 

Kırgınlığım hayata

 

Sonraki bir yıl sürekli itiş kakışla geçiyor günleri. Anı anını tutmayan Neyzen bir gün iyiyken, bir gün herkese bir kulp takıyor, arkalarından demediğini bırakmıyor. Onun bu halini kabullenemeyen Çelikoğlu, günün birinde Neyzen Tevfik ile tartışıyor. Ama ağzı bozuk hallerine, insanları sürekli yermesine rağmen verdiği emekler için helallik almayı da ihmal etmeden onunla olan ilişkisini bitiriyor. Ta ki beş ay sonra bir cumartesi günü, kendisi gibi Neyzen’in öğrencisi olan bir dostunu evinin kapısında görene dek: “Kapı çalındı, açtım, karşımda Süleyman! Hoca beni çağırıyormuş. İstemeyerek de olsa gittim. Beni buyur etti, oturmayacağımı söyledim. Kalkıp omuzlarımdan bastırarak oturttu beni. ‘Büyüdün!’ dedi bana. ‘Büyümedim hocam’ diyerek başladım söze ve onun rahatsız olduğum tüm sözlerini art arda sıraladım. Son olarak da bunların kendisine yakışmadığını söyledim. Bana cevap olarak, ‘Sarhoştum belki!’ dedi. O an anladım Neyzen Tevfik’i… O günün ardından adeta baba-oğul gibi olduk.” Yaklaşık 3-3,5 yıl devam eden öğretmenöğrenci ilişkileri İlyas Çelikoğlu’nun İzmir’e tayin olmasıyla sona eriyor. Görevdeyken de Neyzen’in vefat haberini alıyor… İstanbul’a geldiği bir gün Neyzen Tevfik’in kızına başsağlığı dilemek için uğradığında ise kızının “babamın vefatına kadar bu kadar mühim biri olduğunu bilmiyordum” demesi üzerine, üzüntüsü bir kat daha artıyor; böylesi önemli bir yeteneğin ailesi tarafından değerinin bilinmemesi onu çok üzüyor.

 

“SESİ TÜM VÜCUDUMU ETKİLİYOR”

 

Ney, dinleyicisinde huzur ve sakinlik yaratır. Neyzen İlyas Çelikoğlu da aynı şeyleri hissediyor. “Beni sakinleştiriyor” dediği neyi bir ağrı kesiciye benzeten Çelikoğlu, “Öncelikle bana sakinlik veriyor. Onu dinlediğim zaman sanki bir ağrı kesici almış gibi oluyorum. Bedenimde, sinir sistemimde bir rahatlama oluyor. Neyinki öyle bir ses ki insanın içinde bir şeyler kıpırdatıyor. Bazı sesleri var, örneğin kaba sesleri beni benden alıyor. Bu etki önce akılda başlıyor” diyor. Bu sözlerini de kısa ney taksimleriyle süslüyor. Basit üflemeli bir çalgı gibi görünse de ney aslında ses çıkarması zor bir enstrüman. Dokuz boğumu ve yedi deliği ile insanı temsil ettiğine inanılan neyin kişiye göre ses verdiği rivayet ediliyor. Peki gerçekten de ney eline alan insanı tanıyıp da ona göre mi davranıyor? İlyas Çelikoğlu, 60 yıl boyunca yetiştirdiği hiçbir öğrencisine “Sen yapamazsın” demediğini ama kabiliyetin bu işte çok önemli olduğunu söylüyor: “Allah bana bir kabiliyet verdiyse, sonrası bana ait… Olmaz, yapılamaz diye bir şey yok. İşin sırrı başarabilmek için gayret etmekte!”

 

KAYNAK: Tarihi Yarımadada Modern Bir Sufi İlyas Çelikoğlu (Ayşegül Uyanık Örnekal röportajı, Pozitif Dergisi, Ocak 2014).

 

 

 

Yazar: Ayşegül UYANIK ÖRNEKAL

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör