Burak Özdemir

Müzik Organizatörü, Udi, Yazar, Şair

Doğum
26 Şubat, 1975
Eğitim
İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı
Burç
Diğer İsimler
Burak Hamlacıoğlu Özdemir

Müzik yönetmeni, yönetici, şair ve yazar, ud sanatçısı.  26 Şubat 1975 tarihinde İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini İstanbul’da çeşitli okullarda tamamladıktan sonra 1995 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarına girdi.

Okul yılları boyunca Şahin Özer Müzik yapımda müzik yönetmenliği, C&C Müzik Yapım’da ise yöneticilik ve müzik yönetmenliği yaptı.

2001 yılında Belçika’ya yerleşti. Burada 10 yıl boyunca gerek kendi gazetesinde haber müdürlüğü ve yazarlık yaparken, gerekse Türkiye’de yayın yapan pek çok medya kurumunun da Belçika temsilciliğini görevini üstlendi. Bununla beraber müzikle ilgili çalışmalarına da bu ülkede devam etti.

Yine Belçika’da yayın yapan bir radyo istasyonunun haftalık tartışma programlarında uzun yıllar program yapımcılığı ve moderatörlük yaptı.

2011’de yurda geri döndü. Bir süre çeşitli iş kollarında görev aldıktan sonra yeniden edebiyata ve müziğe geri dönme kararı aldı.

Avcılar Belediye Konservatuarı ve İspirtohane Konservatuarında ud ve solfej hocalığı yaptı.  3 ayda bir yayımlanan Kültür, Sanat ve Edebiyat dergisi ‘Rabarda’da deneme ve şiirlerini yayımlayan Özdemir, TRT İstanbul Radyosunda akitli ud sanatçısı olarak da görev yapmakta.

Burak Özdemir'in 2017 yılı Şubat ayında "Ura" adıyla ilk romanı yayımlandı.

2019 yılı Temmuz ayında İstanbul Bakırköy'de "Burak Özdemir Sanat Akademisi"ni kurdu. Halen burada yöneticilik yapmanın yanısıra Ud, solfej, konservatuara hazırlık dersleri de vermektedir.

AKILLI SANDIM HEP KENDİMİ

AKILLI SANDIM HEP KENDİMİ

 

Akıllı sandım hep kendimi.
Bendim efendisi güneşin,
benim sözlerimdi kutsal kitaplar…
Benden ayrılıp varolmuştu;
Bu kuşlar,
bu dünya
ve Mâh-ı Aşk..
Ben yaratmıştım zamanı,
bana esirdi zerreler,
ben düşünürdüm sadece iyiyi
ve kötünün tutkusunu…

 

Akıllı sandım hep kendimi.
İnce bulutları döşek,
Merih’i yastık ettim hayata…
Şiirle aldattım…
Tanrı’nın verdikleriyle övündüm.
Vefasız, ucube ve korkak dostlar
vesile oldu şımarıklığıma…
Kadın sevdim zoraki,
güzel,
kadın sevdim kırılgan ve şehvete mahkum,
kadın sevdim yağmura damla,
bedene can..
İliklerime işleyen,
çocuk nefesi cezalar kestim
kendime hiç acımadan..
Ve biliyor şimdi,
ve görüyor zaten
ve hatta konuşuyor en günahsız cümlelerle,
en mübarek kana
avunulmaz dualarla yakarırken;
Benim adıma,
benim için,
benim günahıma kefil şimdi
Melek-i Siyânet…

 

Akıllı sandım hep kendimi.
Zor oldu görmem.
Zor oldu ölmem.
Zor oldu nefessiz kalmam.
Zor oldu
yeniden,
yine,
bir daha ölmem…
Yine nefessiz kalmam kırık bir dağ başında..
Kilitlediklerim kâfir,
zaaflarım deccal
ben kuru kuruya bir hiç…
Ölümle yıkadım bedenimi
Aşk’la yıkadım ruhumu..
Sen oldum sebepsiz sandıklarımla,
hiç oldum o ilk ayete kanıp…

 

Akıllı sandım hep kendimi.

Akıllı sandım hep kendimi

Akıllı sandım hep kendimi.

 

DEMLİ ÇAY

DEMLİ ÇAY

Oysa,
bir demli çay
içilecek mesafedeydi hayat..
Köz olmuş acılardan yeni hayatlar çıkartmak,
ve
sarınmak en sıcak cehenneminde meleklerin,
kirlenmiş topraktan süzülen,
hastalıklı bir kan pıhtısına..
Beni bana anlatan gözlere esir
beni bana satan bir bedene köle..
Ve sıcacık bir evde
simsiyah bir kurt olmanın verdiği
ebedi huzur..

Oysa,
bir demli çay
içilecek mesafedeydi hayat..
Her sabah seni ağlatan
mutluluk değil miydi,
beni gözlerinde bir insan yapan..
Ve
her gecenin sonu bir sabah değil miydi,
seni benimle aynı ateşte yakan..
Ne değişti?
Ne değişti de küçüldü dünyan..
Ne değişti de umudunu bile
bir sarı zarfa koyamadan
yolladı bedenin,
Ellerinin ölçüsü
küçük bakır cezveler kadarsa,
ne çıkardı,
her sohbetin sonu
en şehvetli kahve kokularıyla bölünse..
Ne çıkardı bir fincanlık hatırım olsa..

Oysa,
bir demli çay
içilecek mesafedeydi hayat..
Yanyana,
hatta dipdibe bir hayata
olur vermediyse
müebbet yemiş bu ruh,
sebebi sen
ya da
bir başka kadın..
Ne çıkardı
anlamak istediklerini
aynalarda kendine söylemeseydin,
ve sadece
kırık bir radyoda
en güzel yeni yıl şarkılarımı dinleseydin…

Oysa,
bir demli çay
içilecek mesafedeydi hayat..
Bir demli çay içilecek mesafedeydi aşk,
bir demli çay içilecek mesafedeydi yüreğim..
Ne olurdu
biraz olsun bana yakın olsaydın.

.
Burak Özdemir

RABARDA

 

DOĞUM SANCISI

DOĞUM SANCISI

Bir tılsımı vardı
bu şehrin,
sadece
sahibinin bildiği,
ve
unutulan,
bir Tanrı gününe eşdeğer zamanlarda..
Mabedi ağaç kokan,
kökleri ise Arz’dan Arş’a
sevgi ile sarılmış,
bir tılsımı vardı
bu şehrin
senin belki de hiç anlayamayacağın…

Kendime yalanlar söyledim
çok uzun zamandır..
Korkular yetiştirdim
bir ağaç kovuğunda,
kuşkular yeşerttim
taşkın ırmaklar dolusu,
zamana karşı..
Ölü zamanlara hükmettim
bedensiz dünyalarda,
ve
‘O’nu gördüm
En masum vahşetin
günahkar sebebi..
‘Neden ?’
dedi çocuksu sesiyle..
Gerçekti,
yasemen kokan
bir gerdan kadar..
Ve gerçekti
hiçbir günahı
sahiplenemeyecek kadar..

Ama yine de
bir tılsımı vardı
bu şehrin,
sadece sahibinin bildiği..

Doğum sancıları ile
var oluyor
en utanmaz rüyalar
içimde bir yerlerde..
Şiddeti korkutucu;
Tıpkı bir Deccal çığlığı..
Şefkati ise,
yürek burkacak kadar
zavallı..
Ansızın,
geceyi gündüze çeviren
şimşek gibi
yakıcı bir ömre
eşlik ediyor bu beden..
Sen,
yoksun…
Ben,
yokum burada.
Aslında;
biz yokuz belki de
ezberimizde ki sıfatlarda…
Benden sana tek ayet
bir küçük nağme galiba,
en fütursuz dizelerde..

Bir tılsımı vardı
bu şehrin,
sadece
sahibinin bildiği,
ve
unutulan,
bir Tanrı gününe eşdeğer asırlarda…
Ve
bir tılsımı vardı
bu şehrin,
yazılmış
en yeni satırlarda..

Burak Özdemir
RABARDA

 

DÜŞÜNMEDİM DEĞİL

DÜŞÜNMEDİM DEĞİL

Bir an düşünmedim değil,
ya herşey kurguysa bu hayatta..
Ya sen beni hiç sevmemişsen mesela
veya hiç nefes almamışsan dudaklarımın ucunda.
Ya kirazlar hiç kızarmamışsa her bahar senin gözlerinde,
ya da hiç yağmur yağmadıysa
her rüyanda affettirmek için Tanrıya kendini..
Sahipsiz şiirlerim var benim,
sahibini bekleyen..
Ya hiç yazmadıysam,
ya da hiç bilmediysem aşkı yazacak kadar..
Dedim ya;
Bir an düşünmedim değil,
ya herşey kurguysa bu hayatta..

Burak Özdemir

 

HESAP KİTAP

HESAP KİTAP


Afâki hesaplar peşinde hep yüreğim şimdilerde..
Anlık tebessümler,
ve sır dolu olduğunu zannetsen bile
aslında geceden sabaha uzayan yalanlar,
ve elbette dile gelmez kelimeler şimdi kalemimde..
Bitirdim kendimi..
Biliyorum bunu..
Tükettiğim nefese,
ve adaletine Tanrı’nın,
ya da yakmadan söndürdüğüm her sigaraya hatta,
ihanet ettim sonsuz bir masumiyetle..

Ve sadakatim 
ve çırpınmam,
Ve hatta kavgam,
boşlukta ki o kadınla şimdi..
Ellerinin beyazı temizlemiyor artık
içimdeki bu şeytanı..
Temizlemiyor en ak dualar artık
yalnız bir ruhun karasını..
Ve cümleler iniyor şimdi yüreğime bir ayet gibi..
Hüznü anlatıyorlar bana..
Acıyı çiziyorlar gözbebeklerimdeki tuale..
Ve afâki hesaplar peşinde hep yüreğim şimdilerde..
Kendimi bitirdim..
Biliyorum bunu..

Burak Özdemir

 

KEŞKE

KEŞKE

 

Keşke sorsaydın..
Kırık kanatlarım
henüz yanmadan alevinde aşkın,
ve en iğrenç pazarlıklara
aracı bile değilken daha dudaklarım;
Keşke sorsaydın kendine; 
Neyi, niye istediğini..
Keşke..
..
Bir daha ne zaman olur,
ne zaman severim bir kadını yeniden senin gibi,
ya da ne zaman ölürüm
birinin gözlerinde
eriye eriye,
yana yana..
Bilmiyorum…
Ama keşke sorsaydın;
İltimas geçtiğin yüreğinin
gerçekte neye ya da kime yandığını,
ezberindeki cümlelerin doğruluğunu,
yürünecek her yolun aslında iki kişilik olduğunu,
Tanrı’nın bile Aşk’ı insanla paylaştığını..
Keşke sorsaydın kendine kendini..

Kapalı simsiyah bir deftere yazdım şimdi herşeyi..
Uçsuz bucaksız çöllere gömdüm hatta,
altın kaplı sandıklarda..
Masallar yazdım her gece yarısı
soluğun tükenince içimde..
Bazen ağladım..
Bazen kırıldım..
Bazen yandım..
Bazense yaşadım tıpkı herkes gibi..
Ama keşke sorsaydın kendine;
Bir avuç aşk için ne verebildin bir ömür boyunca ?
Kaç gözyaşı gecesine bedeldi bir şiir ?
Kaç anı sığdırabildin bir sahilin tamamına ?
Kaç kişilik nefes alabildin ki her sonbahar sabahında?
Her sözcük iblisin kağıdına mı bağlı şu hayatta?
Keşke sorsaydın bir kez olsun kendine…
Keşke…

 

YALNIZLIĞA ŞİİRLER ADADIM

YALNIZLIĞA ŞİİRLER ADADIM

Yalnızlığa şiirler adadım dün gece..
Aklımda kelimeler,
ve aklımda tüm çaresizliğim..
Duymamak için kapatsam bile gözlerimi,
kulaklarım duyuyor 
artık her söyleneni O'na dair..
Kaçamıyorum..
Kaçamıyorum eski bir sokak gürültüsünden,
kaçamıyorum bir masum çiçeğin bin yıllık sesinden..
Esir bir ülkede esir aşklar yaşamaktan,
mermerinin gölgesinden korkan bir can olmaktan,
her hayatın ve her zamanın O'na aitliğinden,
pişmanlıklarımdan ve sevinçlerimden,
ve hatta kaçamıyorum artık ölümden..
Yalnızlığa şiirler adadım dün gece..
Aklımda kelimeler,
ve aklımda tüm çaresizliğim..
Kaçamıyorum artık Tanrı'nın sessizliğinden...

Burak Özdemir
RABARDA

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör