Adil Tekin

Araştırmacı Yazar, Belediye Başkanı, Fotoğraf Sanatçısı

Doğum
26 Ağustos, 1910
Ölüm
01 Aralık, 1997
Eğitim
Kulp İlkokulu
Burç
Diğer İsimler
Ahmet Adil Tekin

Fotoğraf sanatçısı, araştırmacı yazar, Diyarbakır Belediyesi Başkanlarından (D. 26 Ağustos 1910, Kulp / Diyarbakır - Ö. 1 Aralık 1997, Diyarbakır). Tam adı Ahmet Adil Tekin olup, Kulp ve Diyarbakır’a bağlı bazı ilçelerde uzun yıllar nüfus memurluğu yapmış olan Hafız Mehmed Lütfü Efendi'nin oğludur. İlkokulu Kulp’ta bitirdikten sonra çalışma hayatına başladı. Babasının memuriyeti nedeniyle geldikleri Ergani’de kültür ve sanatla ilgili canlı ve hareketli bir potansiyel ile karşılaştı ve bundan etkilendi. 1928 yılında babasının tayini nedeni ile geldikleri Diyarbakır’dan bir daha hiç ayrılmadı. Diyarbakır’da Halkevi'nin etkinlikleri içinde yer alarak; tiyatro kolunda çalıştı ve temsillerde rol aldı.

1934 yılında Diyarbakır Lisesi resim öğretmeni merhum Süleyman Bey’den fotoğrafçılığı öğrendi.1935 yılında "Foto Dicle" adlı fotoğraf atölyesini kurarak fotoğrafçılığı meslek edindi ve bu dalda kendini yetiştirdi. Zaman ilerledikçe kent içerisinde sosyal yaşantısı da geliştiğinden politika ile de ilgilenmeye başladı. Çeşitli dernek ve siyasi partilerde görev aldı.1952-1954 yılları arasında Diyarbakır Belediye Başkanlığı görevinde bulundu.

Fotoğrafçılık mesleğinden hiç vazgeçmeyen Adil Tekin, Diyarbakır’daki kültür, sanat, folklor, turizm gibi çeşitli dallarda etkinlik gösteren dernek ve kuruluşlarla yakın ilişki içerisinde oldu ve çoğunda aktif görevler aldı. 1970’ten başlayarak, Diyarbakır Turizm ve Tanıtma Derneğinin uzun yıllar başkanlığını yürüttü.

Diyarbakır’ın ve bölgenin tarihi ve turistik yerlerine ait çok zengin bir fotoğraf arşivine sahip olan Adil Tekin, bizzat çektiği veya derlediği fotoğraflarla 9 ayrı sergi açtı. Diyarbakır ve ilçelerine ait kartpostal çalışmaları yaparak kent tanıtımına önemli katkılar sağladı.

Diyarbakır’ın şahsıma ve sanatıma gösterdiği sevgi ve alaka, başarımın yegâne kaynağı olmuştur” diyen Adil Tekin, 1 Aralık 1997 tarihinde vefat etti. 62 yıllık meslek yaşamı süresince Diyarbakır’daki birçok kurum ve kuruluştan altın, gümüş madalya ve plaketler alan Adil Tekin,1996 yılında Dicle Üniversitesi Senatosu tarafından Fahri Sanat Doktorluğu unvanına layık görülmüştü. Evli ve üç çocuk babasıdır.

 

ESERLERİ:

 

Fotoğraflarla Diyarbakır (1964),

Diyarbakır (1971),

Diyarbakır - Anadolu Tarihinin Taşlara Yazıldığı Kent: Diyarbakır (1997).

 

KAYNAKÇA: Yurt Ansiklopedisi (c. 4, Anadolu Yayıncılık,1982), Şevket Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (c. 3, 1997, s. 24-25 ), Enver Yorulmaz / Ne Yamandır Diyarbakır Elleri (Üstün Çaba Yay., Ank. 1998, s.153), 2000'e Beş Kala Diyarbakır (1995), Dr. Adil Tekin / Diyarbakır - Anadolu Tarihinin Taşlara Yazıldığı Kent (1997, Diyarbakır), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas. 2009), Emrullah Güney / Adil Tekin: Diyarbakır’ın Görsel Tarihçisi (haber50.com, 06 Mayıs 2011, 06 Mayıs 2011, bilgi teyidi 28.08.2019), Çocuklarından alınan ek bilgiler (Ocak 2013), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).

Diyarbakır Surları (Adil Tekin)

Eski Diyarbakır 1(Adil Tekin)

Eski Diyarbakır 2(Adil Tekin)

Eski Diyarbakır 4(Adil Tekin)

Eski Diyarbakır 3(Adil Tekin)

Eski Diyarbakır 5(Adil Tekin)

KELEKLER Adil Tekin)

SURLAR 1 (Adil Tekin)

SURLAR 2 (Adil Tekin)

URFA KAPI (Adil Tekin)

ADİL TEKİN HAKKINDA

ADİL TEKİN HAKKINDA

 

Prof. Dr. Metin SÖZEN (ÇEKÜL Vakfı Başkanı):

 

Ünlü Şair Edip CANSEVER, "İnsan yaşadığı yere benzer" diyor bir şiirinde, Adil TEKİN de Diyarbakır olmadan düşünülemez. Bu yalnız çektiği fotoğraflar, açtığı sergiler, yayınladığı kitaplardan kaynaklanmıyor, yaşamı boyunca Diyarbakır görgüsünü, inceliğini, yaptığı işe sindirmesinden de kaynaklanmaktadır. Belki ulaşılması zor olan da budur. Bu kitapta yayınlanan fotoğraflardan bu özel yapıyı, özel kimliği çıkarma olanağımız yok. Yaşamını paylaşanlar ancak bu özelliğinin farkına varırlar.

Türkiye'nin bugün sanırım en yaşlı fotoğraf ustası Adil TEKİN. Ama O'nu, daha tanıdığım ilk günkü gibi Diyarbakır adı geçince, coşkulu, yeni şeyler üretmeye hazır görüyorum. Belki yaşamı anlamlı kılmanın sırrı burada saklı. İnsan tutkuyla neye bağla-nacağını bilmeli. O, Diyarbakır'da her konan taşın, her yeniliğin ardına düştü, eksilen değerlerle üzüldü. Umutlarını-üzüntülerini kendisinde bırakmadı, başkaları da görsün-etkilensin istedi. Artık ikinci bir kişi, son sergisinde olduğu gibi, böylesi bir büyük kenti, bir büyük geçmişi toplu halde önümüze seremez. Bir ömrü bununla dolduramaz. Diyarbakır'ın doğasını, kültürünü, sanatını, bunları üreten-üretilmesine neden olan kimliklerini bir yüzyılı dolduran belgelerle sıralayamaz.

Bu toplum, bu nitelikte özverili, birikimli insanlarını koruduğu oranda kentlerinin, ülkesinin, dünyanın kimliğini koruyabilir. Ulaştığı doğruları, karşılık beklemeden herkesin yararlanmasına açtığı oranda boyutlanır. Adil TEKİN elinde ne varsa herkese açtı. Diyarbakır'da araştırma yapmak isteyen herkes ondan yararlandı. Bilinmeyen, karanlıkta kalan noktalar, O'nun saptamalarıyla aydınlığa kavuştu.

 

***

 

Prof. Dr. Mehmet ÖZAYDIN (Dicle Üniversitesi Rektörü, Eylül 1997):

 

"Cennet vatanımızın güzelliklerle dolu Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalbi olan Diyarbakır, Yukarı Mezopotamya'da tarihi M.Ö. 3000 yıllarına dayanan emsalsiz bir kenttir. Sırasıyla Urartu, Asur, Makedonya, Roma, Bizans ve daha sonra İslamiyetle birlikte Emeviler, Abbnsiler, Selçuklular ve Osmanlılara kadar birçok medeniyetlere beşiklik yapmıştır. 26’ya yakın medeniyetin izlerini taşıyan bu nadide kent adeta bir müzeler kentidir. 20. yüzyıla deyin zamanla pençeleşen bu eşsiz yapıtlar büyük insan, gerçek sanatçı ve Diyarbakır aşığı Sayın Adil TEKİN’in objektifi ile ebedileşmiştir.

KAYNAK: Dr. Adil Tekin / Diyarbakır Anadolu Tarihinin Taşlara Yazıldığı Kent (1997, Diyrabkır, s. 3.-10).

 

 

 

Yazar: Prof. Dr. Metin SÖZEN

ADİL TEKİN: DİYARBAKIR’IN GÖRSEL TARİHÇİSİ

ADİL TEKİN: DİYARBAKIR’IN GÖRSEL TARİHÇİSİ

Prof. Dr. Emrullah GÜNEY 


Lice’nin bir köyünden çıkıp geliyor Diyarbakır’a. Daha çocuk. Cumhuriyet’in  ilk yılları. Şehirde elektrik yok. Fotografçı tek bir kişi var. Karanlık kutuya ışık düşürerek film çekip ak kara karta basıyor. Adil çocuk çırak oluyor bu ustaya. Benimsiyor fotografçılığı. Mesleğini yalnız geçimini sağlayan bir zenaat olarak görmüyor ; sanat derecesine yükseltiyor. Yıllar ve yıllar boyu Diyarbakır’ın değişimini, gelişimini objektifiyle “zaptediyor.” Şehre gelen her gezgin, araştırman, sanatçı,  onu buluyor, onu rehber sayıyor, eski şehir ve il görünümlerini ondan alıp kullanıyor.

 

Gazetecilerin de uğradığı yer, onun mekanı oluyor.

 

1967 Diyarbakır İl Yıllığı…

1973 Diyarbakır İl Yıllığı…

Daha Ürgüp Lisesinde öğretmen iken, bu yıllıklardaki olağanüstü güzel fotograflardan tanıyordum büyük ustayı. Resimler ak-kara idi. Ama, bir çekiciliği vardı. Hani, gezgin gelir, bir taksi, cip kiralar, ayağını yere basmadan içerden resim çeker, gider.

Sonra da öğünür : “Diyarbakır, benden sorulur.” Bu ne “nahoş” öğünmedir.

 

Adil Tekin, dört mevsim, üçyüzaltmışbeş gün  yaşıyordu beldesini, ilini.

Bu nedenle yıllıklardaki resimler olağanüstü güzel idi. Dört başı mamur ve murassa…

 

Fırat Üniversitesi’nde coğrafya asistanı olarak göreve başladığım zaman, 150 km güneydeki Diyarbakır’a yaklaşmış oldum. Usta’ya bir mektup yazarak bu yıllıklardaki resimlerden göndermesini rica ettim. Büyük bir kutu içinde geldi resimler. Malabadi köprüsü, Dice ırmağı ve koyağı, Ergani, Zülküfül Dağı, Çermik’in Gelinkayaları, Meyafarikin Ulu Camisi, On Gözlü Köprü, Diyarbakır Ulucamisi, İçkale, Mesudiye Medresesi, Dicle ırmağında Piran’ın odununu taşıyan kelekçiler, Lice, Kulp, Hani, Hazro..Güneydoğu Toroslar, Karacadağ,Siverek, Mardin, Deyrülzağfiran, Midyat, Hasankeyf…

 

Bu bir resim kutusu değildi benim gözümde; bir define sandığı idi , bir mücevher kutusu idi.

 

Dicle Üniversitesi’ne geçtiğim zaman, daha ilk gün,  ziyaret ettiğim ilk yer Adil Tekin ustamın küçük atölyesi oldu. Tanıttım kendimi. Sevgiyle karşıladı beni. Çay içerek yarenlik ettik. Daha önce gönderdiği fotografların bedelini masanın üzerine koydum. Gülümsedi, onları alıp cebime yerleştirdi. Davranışlarında bir baba şefkati…Kucaklaştık.

 Fotograf, değerini bilene armağan edilir Bunun bedeli yoktur,” dedi.

Gözlerim yaşardı.

 

Diyarbakır’da yaşamağa başladıktan sonra, özellikle cumartesi günleri onun yanına uğramak artık bir tiryakilik olmuştu. O, yalnız bir fotograf ustası değildi, Diyarbakır tarihini, insanını iyi bilen bir sosyal antropolog, bir insan sarrafı, aydın bir sanatçı idi. Deneyimleriyle zenginleştirdiği anılarını dinlemek sonsuz bir keyif veriyordu insana. Diyarbakır folkloru ile ilgili en güzel, değerli eserler hazırlayan Avukat Şevket Beysanoğlu, Tiyatro yazarı , ozan Orhan Asena, Avukat İhsan Biçici  de bazen yarenliklerde hazır bulunuyordu. Adil Bey  pek varsıl olan fotograf koleksiyonunu da önümüze seriyor, açıklıyordu. Öğrendim ki, bunu herkese göstermezmiş, değer verdiği insanlar için yaparmış.

 

Aramızdan ayrılmasından 51 hafta önce, 1937 yılının 17 Kasım günü Diyarbakır’a gelen ve şehrin hemşehrisi ilan edilen Uluğ Önder Atatürk hakkında da ilginç bilgilere sahipti o. Diyarbakır’ın en güzel yapısı olan Dağkapı’daki Halkevi’nde yaptığı konuşmayı aynen anımsıyor, o günün coşkusunu hala yaşıyordu. O anıları da zevkle  dinliyorduk.

 

Yılların birikimiyle, kendimizde bir özgüven gördük ve bir fotograf sergisi açtık. Resimleri onun atölyesinde, oğlu Güçhan Tekin ile birlikte karta bastık. 44 resimden oluşan sergiyi açarken Vali bey, Rektör bey açış konuşmasını ondan rica ettiler. “ Fotograf bir hastalıktır. Genç arkadaşımz (daha yaşımız 40 idi o zaman) Dr Emrullah Güney de hasta. Ben, onun iyileşmesini istemiyorum. Hastalığı devam etsin ve güzel eserler meydana getirsin.  Güney dostumu  seviyorum. Kadirbilir bir meslekdaş olarak görüyorum onu.” Bu sözler alkışlandı.

 

Yıllar ve yıllar boyu sürdü dostluğumuz.

Aramızdaki 40 yıllık yaş farkına karşın iyi anlaşıyorduk.

O, Diyarbakır için bir öğünç kaynağı idi.

 

Fotogaflarla Diyarbakır…O’nun yayımladığı bir eserdir. Pek az basılmış.

Acaba, kimler bildi değerini. İmzalayıp bana armağan ettiği bu kitabı, şimdilerde öğreniyorum; ABD’den Japonya’ya; Güney Afrika’dan Finlandiya’ya pek çok araştırmacı, sahaf arayıp bulamıyormuş .

Kitaplığımda böyle bir eserin varlığıyla gururluyum.

 

Burada duralım biraz.

Yapıldığı zaman adı Vedat Dalokay olan Dağkapı Yeraltı Çarşısında bir bölümün adı Adil Tekin Güzel Sanatlar Galerisi idi. Ve anlaşmıştık. Burada da bir sergi açacaktım. Ne oldu !  Bu güzel çarşının adını Selahaddin-i Eyyubi yaptılar ve galeriyi de para getirsin diye dükkana çevirdiler ; AVM oldu.

 

Vefa yalnızca İstanbul’da bozası, Lisesi, sporcuları, yetiştirdikleriyle ünlü bir semtin adı mıdır? Nerede kaldı vefa duygusu !..

Ben, Adil Tekin ustama karşı borçlu duyumsuyorum özümü.

Sanıyorum, Diyarbakır bu büyük sanatçıyı unutmamıştır.

Halk, şehrini seven insanları, eser bırakan sanatçıları unutmaz, unutmamalıdır.

 

Adil Tekin ustam için en özlü,en güzel sözü , çok sevdiği dostu Sanat Tarihisi Prof Dr Metin Sözen (Elazığ 1928 ) söylemiştir: “ Adil Tekin, Diyarbakır’ın ve Güneydoğu Anadolumuzun tarihini fotografla yazan sanatçıdır. Böyle bir üstadı yetiştiren Diyarbakır’a ne mutlu !”

 

KAYNAK: Emrullah Güney / Adil Tekin: Diyarbakır’ın Görsel Tarihçisi (Haber50 internet gazetesi, 06 Mayıs 2011, bilgi teyidi 28.08.2019).

 

Yazar: Prof. Dr. Emrullah GÜNEY
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör