Emekli Tuğgeneral, yönetici, STK başkanı. 8 Kasım 1944 tarihinde Konya'nın Akşehir ilçesinde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Adnan TanriverdiAkşehir'de bitirdi. Orta tahsilinden sonra 1962-1963 öğrenim yılında bir yıl ilkokulda vekil öğretmen olarak görev yaptı. 1963-1964 öğrenim yılında bir yıl İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümünde öğrenim gördü.
1964 yılında Kara Harp Okuluna girdi. 30 Ağustos 1966 yılında; Topçu Subayı olarak pekiyi derece ile Kara Harp Okulunu bitirdi. 1967 yılında Topçu ve Füze Okulu Subay Temel Kursunu ikincilikle bitirdi. Mart 1967 tarihinde Teğmenliğe nasbedildi. Aynı yıl Füsun Hanım ile evlendi.
Sırasıyla; 23ncü Piyade Tugayı 8inci Topçu Taburunda (İstanbul), 10uncu Piyade Tümeni Topçu Alayında (Tatvan), 58inci Topçu Er Eğitim Tugayı Karargah Bölüğü ve 1inci Topçu Taburunda Batarya Komutanlıkları (Burdur) görevlerinde bulundu. 30 Ağustos 1970'de Üsteğmen, 30 Ağustos 1973'de Yüzbaşı rütbesine yükseltildi. Topçu Ve Füze Okulu Kurslar Alayı Yedek Subay taburunda Yedek Subay Bölük Komutanlığı yaptı.
1976-1978 yıllarında Kara Harp Akademisinde öğrenim görerek 1978 yılında Kurmay Subay statüsünü kazandı. 1980 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi. Kurmay Sb. olarak; 2nci Piyade Tümen Komutanlığında (Adapazarı) İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Kurmay Başkan Vekilliği; Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği; Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığı Lojistik ve Harekat Şube Müdürlükleri, Kurmay Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.
30 Ağustos 1980 tarihinde mümtazen terfi ettirilerek Binbaşılığa, 30 Ağustos 1984 tarihinde Yarbaylığa, 30 Ağustos 1987 tarihinde Albaylığa yükseltildi.
Akademi öncesi Özel Tekamül Kursları, Fransızca Temel Kursu ve Gayri nizami Harp Kursu gördü.
1986-1988 yıllarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sivil savunma Teşkilat Başkanlığı, 1988-1990 yıllarında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1inci ve 2nci Dairelerinde Subay Üyelik ve 1inci Daire Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.
1990 yılında 8inci Kolordu Topçu Alay Komutanlığı (Malazgirt) görevine atandı. Bu görevde iken 30 Ağustos 1992 tarihinde Tuğgeneralliğe yükseltildi.
1992-1995 yılları arasında üç yıl 2inci Zırhlı Tugay Komutanlığı (Kartal), 1995-1996 yıllarında da Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 30 Ağustos 1996 yılında kadrosuzluktan emekliye sevk edildi.
Emekliye ayrıldıktan sonra, 1997:1998 yılları arasında bir yıl süre ile fahri olarak , Üsküdar FM Radyosunun Genel Koordinatörlük görevini yürüttü. 30 Mayıs 2004 tarihinde İhlâs Marmara Evleri Camii Yaptırma ve Yardım Derneği Yönetim Kurulunda yer aldı. 28 Kasım 2004 : 22 Kasım 2009 tarihleri arasında Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) nin Genel Başkanlığı görevini üstlenmiştir. Yeni ASDER Yönetimi, kendisine ASDER Onursal Başkanlığı titrini münasip görmüştür.
ASDER Onursal Başkanı olarak, Müslüman Ülke Silahlı kuvvetlerinin organizasyonu ve stratejik kullanımına danışmanlık, son kullanıcıdan eğitici seviyesi kadar özel konularda eğitim ve harp, silah ve araçlarının temini, bakım ve onarımı hizmetlerinde görev yapmak üzere SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim şirketini 28 Şubat 2012 tarihinde; İslam Ülkelerinin bir irade etrafında birleşmesinin teknik esaslarını inceleme ve İslam birliği temelinin atılması için uygun koşulları oluşturma hizmetleri için "Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneğini" (ASSAM) 24 Mayıs 2013 tarihinde; SADAT A.Ş. bünyesinde hizmet verecek emekli askeri personelin kondisyonlarını muhafaza etme ve geliştirme hizmetlerinin yürütülmesi için "Yunus Uluslararası Doğa Sporları Derneği ve Deniz Sporları Kulübünü" (YUSDER) 19 Ocak 2013 tarihinde kurmuştur.
Halen; ASDER Onursal Başkanlığı ile ASSAM Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi ve YUSDER Yönetim Kurulu Başkanlıklarını aktif olarak yürütmektedir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından SADAT’ın kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'yi 17 Ağustos 2016'da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevine getirmiştir.
Evli ve iki çocuk babası olup Fransızca bilir.
KAYNAKÇA:
Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi Kimdir? (adnantanrıverdi.com, 17.08.2016), Erdinç
Çelikkan / SADAT'ın kurucusu Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı oldu (hurriyet.com.tr,
17.08.2016), Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı oldu
(haberturk.com, 17.08.2016), SADAT Kurucusu
Tanrıverdi: İslam ülkelerinin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim “kızıl
elma”mız (cumhuriyet.com.tr, 28 Ocak 2018).
SADAT Kurucusu
Tanrıverdi: İslam ülkelerinin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim “Kızıl Elma”mız
Uluslararası Savunma Danışmanlık
Şirketi'nin (SADAT) kurucusu ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı
Adnan Tanrıverdi, SADAT hakkında ortaya atılan iddialar hakkında konuştu. Milis
güç iddialarını yalanlayan Tanrıverdi, ideallerinin İslam ülkelerinin resmi
ordularına ABD'li şirketlerin yaptığı gibi askeri danışmanlık hizmeti sunmak
olduğunu söyledi. Tanrıverdi, şuan sadece bir ülkede 7 personelle hizmet
verdiklerini Türkiye'de ise hiçbir faaliyetlerinin olmadığını savundu.
Hakkında uzun süredir ciddi iddialar
ortaya atılan Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi yani SADAT'ın kurucusu
Adnan Tanrıverdi Habertürk gazetesine bir röportaj verdi. SADAT Başkanı
Tanrıverdi milis güç iddialarını yalanlayarak, ideallerinin İslam ülkelerinin
resmi ordularına ABD'li şirketlerin yaptığı gibi askeri danışmanlık hizmeti
sunmak olduğunu söyledi. Tanrıverdi, şuan sadece bir ülkede 7 personelle hizmet
verdiklerini Türkiye'de ise hiçbir faaliyetlerinin olmadığını belirtti.
İşte Tanrıverdi'nin verdiği röportajdan
satır başları:
1996 Temmuz'da kuruldu
- SADAT tam olarak nedir? Kuruluş amacı
nedir? Hakkında pek çok spekülasyon var.
1996 yılının temmuzunda,
tuğgeneralliğimin 4’üncü senesini tamamlamak üzereydim. Kara Kuvvetleri Sağlık
Daire Başkanlığı’ndaydım. Sırp- Bosna Savaşı yeni bitmişti. Bosna’daki Türk
birliğine ve Bosna yönetimine destek amacıyla, Bosna’ya ziyarete gittik.
Kafile başkanımız, o zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Çetin
Doğan’dı. O yolculuk sırasında Çetin Doğan Paşa bir olay anlattı. MPRI
“Military Prefessiyonal Resources Incorporated” isimli bir ABD özel savunma
danışmanlık şirketinden bir yetkili, Genelkurmay Başkanlığı’na gelerek,
şirketlerinin bünyesine TSK’dan bir muvazzaf personel verilmesini istemiş. Sonradan
öğrenilmiş ki bu şirket daha önce rahmetli İzzet Begoviç’e, Bosna ordusunu
kurup, eğitip, donatıp hazır olarak Bosna Hersek’e teslim etmeyi teklif etmiş,
Begoviç de “Türkiye kabul ederse olur” demiş. Özel savunma danışmanlık şirketlerinin
yeni yeni kurulmaya başlandığı yıllardı. Seyahatten döndükten 1 ay sonra ben
kadrosuzluktan emekliye sevk edildim. Bu şirketlerle ilgili araştırma yapmaya
başladım. Sonunda Peter Waren Singer tarafından yazılmış 400 sayfalık “Kiralık
Ordular-Özel Askeri Şirketler” isimli, 2009 yılında basılmış kitabı buldum ve
okudum. Kitapta, MPRI şirketi ile birlikte 3 özel savunma danışmanlık
şirketinin dünya üzerindeki bütün faaliyetlerinden, ayrıca 70 ABD şirketinin
her birinden de birkaç paragrafla hangi ülkelerde hangi faaliyetlerde
bulunduklarından bahsediliyordu. O zamanki tespitle Amerika’nın Suudi
Arabistan’da 5 ayrı savunma danışmanlık şirketi vardı. Bunların sermayeleri 5
milyon dolardan fazla ve 1500’e yakın emekli askeri personeli var. Aşağı
yukarı 5-6 bin kişilik askeri danışma heyeti, Suudi Arabistan’ın karar mercilerine
yakın bir yerde faaliyet gösteriyor. Böyle faaliyet gösterilince, Suudi
Arabistan’ın veya başka bir ülkenin Amerika’nın kontrolü dışında adım
atamadığı sonucuna vardım.
Kitabın yazıldığı tarihteki
bilgilere göre, Örneğin Suudi Arabistan’da; VINNELL adlı şirket; stratejik
mevkileri kollayarak rejimi koruyan “Suudi Ulusal Muhafızları”na eğitim ve
danışmanlık hizmeti veriyor. BDM şirketi; Suudi Arabistan ordusuna ve hava kuvvetlerine
lojistik, eğitim, istihbarat, danışmanlık ve operasyon hizmetleri veriyor.
Booz-Allen Hamilton şirketi; harp akademilerini eğitiyor yönetiyor. SAIÇ
Şirketi; donanma ve hava savunmasına destek hizmeti veriyor. O'Gara Şirketi;
kraliyet ailesini koruma, yerel güvenlik güçlerine eğitim, kontr-terör ve
meskûn mahal eğitimi sağlama hizmeti veriyor. ABD savunma bakanlığı ve
dışişleri bakanlığı kontrolünde hizmet gören 70 özel savunma danışmanlık
şirketi varken bu şirketlerin hizmet verdiği ülkelerin ABD’nin iradesi dışında
hareket etmesinin mümkün olamayacağı düşünüldüğünde işin fecaati ortaya
çıkıyordu.
- Bunu fark edince “Biz de böyle bir
şirket kurmalıyız’’ mı dediniz?
Evet, tabii. 2. Dünya Savaşı’ndan
sonra İslam ülkelerinin köklü askeri geleneği olan ülkelerin desteğine ihtiyaç
duyduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin de köklü bir askeri geleneği var. “Bu
ülkelerin kendi ayakları üzerinde kalması için emekli askerlerimizi organize
ederek destek verelim” diye bir düşünce hasıl oldu. Devletimizin kontrolünde,
eski Osmanlı coğrafyasındaki Müslüman ülkelere ihtiyaç duydukları hizmet
verilmeliydi. Bu şirketler aynı zamanda ülkemizin dış politikasının da bir
enstrümanı olmalıydı. ASDER mensupları ile durumu istişare ettik ve 28 Şubat
2012 tarihinde Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat, Sanayi ve Ticaret
Anonim Şirketi’ni kurduk. Kurulması da zaman aldı; bunu bürokrasiye ve siyasi
iradeye anlatmak çok kolay olmadı.
'Tamamen iftira ve hayal mahsulü'
- SADAT’la ilgili çok kritik iddialar var.
Bunlardan en dikkat çekeni, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Tokat ve
Konya’da silahlı eğitim kampları olduğunu söylemesiydi. Ümit Özdağ da bu
iddiayı sürdürdü ve bunların SADAT’la ilişkili olduğunu ima etti. Sizin
Türkiye’de silahlı eğitim kamplarınız var mı? Bu iddialara ne diyorsunuz?
Tamamen iftira, hayal mahsulü!
Bunların SADAT’la alakası yok. Hiçbir eğitim tesisimiz yok. Ümit Özdağ bunu
2017’nin temmuzunda da söyledi. 2012’de de bir gazete bu iddiaları ortaya
attı. O gazete hakkında tekzip davası açtık ve kazandık. ABD’de yayınlanan ve
“Kontrollü darbe” iddiasını pekiştirmek, Cumhurbaşkanı’mızı yıpratmak için
ortaya atılmış bir propaganda haberini gerçek olarak algıladılar. Devlete
böyle ağır bir iddiada bulunmak, bir siyaset insanına yakışmaz. Tabii bunun
sonucu yargıdan çıkacak.
- Web sitenizde bireysel eğitim
vermediğinizi belirtmişsiniz. Ama yine de sorayım, sivillere yönelik askeri
eğitim veriyor musunuz?
Bu tür asılsız iddialar SADAT’ın kurulduğu
zamandan beri sürdürülüyor. Aslında mevzuatımız dikkatlice incelense SADAT’ın
neye hizmet ettiği çok rahat bir şekilde anlaşılır. Kuruluş amacımıza uygun
olarak dost ülkelerin devlet organlarını muhatap alıp kendi ülkelerinde kendi
hukuki mevzuatlarına uygun olarak kurumsal bazda danışmanlık, eğitim ve donatım
hizmeti veriyoruz. Bunun dışındaki yakıştırmalar, mesnetsiz ve iftira
niteliğinde...
- Halk Özel Harekât (HÖH) gibi
sivillere yönelik askeri yapılanmalara nasıl bakıyorsunuz?
HÖH’ü tanımıyorum. Askeri yapılanma içinde
olup olmadığını da bilmiyorum. Ama her tür sivil silahlı örgütlenme
tehlikelidir, gerekmez, uygun değildir. Bunlar kontrol edilemez. Devletin
emniyet güçleri yeterlidir.
'MİT ile fiili bağlantımız yok'
- Geçen hafta Afrin harekâtı konusunda
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında yapılan “Güvenlik Zirvesi”nde siz de MİT
Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanında yer alırken gördük. O toplantıya hangi
sıfatla davet edildiniz? SADAT kurucusu olarak mı?
Ben “Güvenlik Zirvesi”ne Cumhurbaşkanımızın
“Güvenlik Politikaları” konusundaki başdanışmanı olarak katılıyorum. Afrin
konulu zirveye de bu sıfatla katıldım. MİT Müsteşarlığı ile fiili bir
bağlantımız yok.
- Peki; hükümetin, AK Parti’nin veya
Cumhurbaşkanlığı’nın SADAT’a resmi ya da gayriresmi olarak maddi desteği var
mı?
Hayır, hiçbir destek almadık. Böyle bir
şirket Türkiye’de ilk kez kuruldu. Kurulduğu zaman herkes, “Nasıl olur?”
gözüyle baktı. Hatta İstanbul Ticaret Odası’na şirket sözleşmesini
gönderdiğimiz zaman, okuyan hanımefendi kâğıdı elinden düşürmüş. “Siz bu
yetkiyi nereden alıyorsunuz?” deyince biz de, “Bunu engelleyen hangi kanun var?
Biz bu şirketi şirketler kanununa göre kuruyoruz” dedik. Oradan Ticaret
Bakanlığı’na, daha sonra Savunma Bakanlığı’na, ardından Genelkurmay’a gitti.
Oraları harekete geçirdi. Hatta o zamanın başbakan yardımcısı bizi çağırıp,
“Ooo paşam, ordular kurup silah yapıyormuşsunuz. Bizim silahlı kuvvetlerimiz
yok mu?” dedi. Ben de Bosna’yı anlattım. Bizi dinlediler. Dinledikleri zaman,
“Bu benim omzumda bir mesuliyet. Ben 70 yaşından sonra para kazanmak için bu
şirketi kurmuyorum. Birikimimin bir zekatı, bir misyon için kurdum.
Dolayısıyla, ‘Sizin kuruntunuz bu. Biz devlet olarak tüm bunların altından
kalkarız. Silahlı kuvvetlerimiz o 70 şirketin karşısında durur’ diyorsanız ben
bu sorumluluğu sizin omuzlarınıza bırakıp, kapıdan içim rahat çıkar giderim”
dedim. Ondan sonra böyle bir ihtiyaç olduğunu anladılar. İnceleme yaptılar.
Sürekli de takip ediyorlar. Bizim yasadışı bir şeyimiz yok.
- Sizin AK Parti ile bağınız var mı?
AK Parti ile gönül ve oy veren
seçmen bağlantım vardır. Parti üyesi değilim.
- 15 Temmuz’dan sonra orduda yeniden
yapılanma oldu. Ordunun bu yeni yapılanmasında sizin tavsiyeleriniz oldu mu, o
tavsiyelere ne ölçüde paralel gelişmeler yaşandı?
Ben 15 Ağustos’tan itibaren
danışmanlık yapıyorum. Ama benim 2012’den beri yeni Anayasa çalışması için
çalışmalarım, makalelerim var. “İç güvenlikle dışa karşı savunma birbirinden
ayrılmalıdır” diyorum. Savunma konseptimiz, “Tehdit sınırların ötesinde tespit
edilsin ve yine sınırların ötesinde bertaraf edilsin” olmalıdır. Onun için
silahlı kuvvetlerimiz tek görevi dış tehdidi önlemek olsun. İçerideki güvenlik
meselesi de iç güvenlik elemanlarımız, yani emniyet ve jandarma tarafından
yapılsın. İç güvenlik, iç hukukun uygulanmasını gerektirir. Askerin işi
uluslararası savaş hukukuna göredir.
- Ama sizin bu söylediğiniz durumda PKK
ile mücadeleyi de jandarma ve polis yürütmeli...
Evet, jandarma ve polis yapsın. Askerin
eğitimine göre, karşısındaki ya dostu ya düşmandır. Düşmansa öldürür.
- Peki, sizin tavsiyelerinizden bugün
hayata geçen ne var?
“Jandarma Genel Kurmay’dan ayrılsın”
diyorduk, ayrıldı. Ama biz bunu 15 senedir söylüyoruz.
- Peki bu adımların atılması için
Cumhurbaşkanı’yla veya danışmanlarıyla görüştünüz mü?
Hayır, ben sadece makalelerimi yayınladım.
- Yani Cumhurbaşkanı direkt sizi
dinleyerek bazı adımlar atması söz konusu oldu mu?
Hayır, daha önceden yayınladığım
yazılarımı biliyorlar. Daha önce Cumhurbaşkanı iken Sayın Abdullah Gül ile
görüştürmek istemişler, “Biz Adnan Paşa’nın makalelerini okuyoruz, inceliyoruz
zaten” demiş.
- Adnan Bey, bir kez daha sorayım; AK
Parti’nin ideolojik çizgisine uygun şekilde bir parti ordusu hazırladığınıza
dair bir iddia da var, ne diyorsunuz?
Ben böyle bir fikrin tam karşısındayım!
Partinin silahlı gücü ya da silahlı milislerin oluşması son derece yanlıştır.
“Devletin resmi silahlı gücü dışında silahlı militanlar olsun” fikrine taban
tabana karşıyım. Ayrıca Cumhurbaşkanı’mız, güncel olaylara ilişkin kararlarını
resmi kurullarla alır. Danışmanlar buna etki edemezler.
- Gücünüzü biraz abartıyorlar mı
yani?
Abartıyorlar! Ben de şaşırıyorum hatta
“Biz neler yapabilirmişiz meğer” diyorum! Gülüyorum açıcası... Böyle bir şey
mümkün değil. Çok saf, temiz duygularla İslam ülkelerine, Silahlı Kuvvetler’imizin
tecrübelerini nakletmek istedik. Hepsi bu... Ayrıca İslam ülkelerinin birlik
olmasını istiyoruz, bu bizim “kızıl elma”mız.
- Peki SADAT neden şüphe
uyandırıyor? Neden hep tartışmaların odağında?
SADAT’a saldırı okyanus ötesinden
başladı. Michael Rubin, ABD’den SADAT hakkında yazılar yazmaya başladı. Hain
FETÖ’nün hoparlörü Suat Avni sazı aldı. Mehmet Eymür de iftiralara katıldı.
Saldırı ABD’den geldiğine göre, İslam ülkelerindeki etkili faaliyetlerinden
rahatsız olunduğundan dolayı SADAT tartışma konusu yapıldı. Son zamanlarda da
ben Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı’na getirildiğimden Cumhurbaşkanı’mıza
saldırı için SADAT ve şahsım mesnetsiz iddialarda kullanılmak isteniliyor.
- “Yalnızca resmi silahlı kuvvetlere
eğitim danışmanlığı veriyoruz” diyorsunuz. Ama donanım, teçhizat da
sağlıyorsunuz sanırım?
Evet, mesela silahı, aracı-gereci var ama
kullanamıyor. Biz tabii Türkiye’yi baz alıyoruz. Türkiye’nin ürettiği
silahların pazarlayıcısı gibi de hareket ediyoruz. O ülke gelip bize nelere
ihtiyacı olduğunu söylüyor, biz de gelip Türkiye piyasasını araştırıyoruz.
- Başka ülkelerden silah, araç-gereç temin
ediyor musunuz?
Evet, başka ülkeler de olabiliyor. Mesela
Güney Kore’den talep ettik, veremediler. Ukrayna ile de temasımız oldu. Başka
ülke yok.
- Peki TSK’ya veya emniyete teçhizat
tedarik ediyor musunuz?
Hayır, SADAT, TSK ve Emniyet
teşkilâtına hizmet ve malzeme alımı hizmeti vermiyor. Dediğim gibi
kurumlarımızın dış pazarlarını geliştirmek ve dost ülkelerin ülkemiz
standartlarında ihtiyaçlarını karşılamaları için gayret sarf ediyoruz.
- SADAT’ın Reis anlamına geldiğini iddia
edenler olmuş...
Seyit anlamına geliyor, reis değil.
- Nakşibendîlikle bir ilginiz var
mı?
Gönül bağı var. Emekli oluncaya
kadar herhangi bir tarikatla, cemaatle ilişkim yoktu. Babam imamdı, Birinci
Dünya Savaşı sırasında Uşak’ta medresede okumuş. Aileden dindar bir insanım.
Silahlı Kuvvetler’deyken herhangi bir meşrebe dahil olmamız söz konusu değildi.
Ama Silahlı Kuvvetler’den ayrıldıktan sonra cemaatleri dolaştım, “Darbe geliyor
ve bu darbenin hedefinde de siz varsınız” dedim. O zaman cemaatleri tanıdım.
- Türkiye, ÖSO ile ortak operasyon
yürütüyor. Orada muhalif grupların desteğe ihtiyacı olabilir. SADAT neden
Türkiye’nin orada işbirliği yaptığı gruplara eğitim danışmanlığı vermedi?
SADAT, hizmet alıp hizmet satan
ticari bir şirket. Amacı kâr değil misyon. Dolayısıyla, bir hizmeti vereceği
zaman onun karşılığında bir ücret de alması lazım. O grupların böyle bir ödeme
imkânı yok. Eğer olsaydı, Türkiye’nin de müsaadesiyle Özgür Suriye Ordusu’na
eğitim verirdik. Onlar bunu finanse edebilecek güçte değiller. Biz bunu tamamen
proje olarak o dönemde hükümete intikal ettirdik, “Bunların böyle bir eğitime
ihtiyacı var. Türkiye bu eğitimi desteklerse, biz bu grubu 1 senede rejimle
mücadele edecek duruma getiririz. Türkiye kendisi desteklerse 6 ayda getirir.
Ya siz resmi olarak destekleyin ya da bize imkân sağlayın, biz destekleyelim”
dedik. Ancak o tarihlerde de bu gün de Suriye’de SADAT’ın bahsettiğim istişare
türü dışında aktif ve operasyonel bir faaliyeti olmadı.
- Kaç personeliniz var, rütbeleri
nedir?
Bu soruyu ticari şirketlere sorulan
yanlış bir soru olarak değerlendiriyorum. Bir proje neyi gerektiriyorsa onun
için kadro oluşturuluyor ve o kadroyla çalışma devam ediyor. Bunlar savunma ve
güvenlik alanında danışmanlık yapabilecek sayı, rütbe ve yetenekteler. Ancak
hiçbir şekilde ne içeride ne de dışarıda paralı asker tipi bir organizasyon ve
hizmetimiz yok.
- Özellikle 15 Temmuz’dan sonra
sivillere yönelik silahlandırma, eğitim birimleri oluşturuluyor iddiaları var.
SADAT’la ilişkisi var mı? Yoksa bile sizin bu tür yapılanmalara dair gözleminiz
var mı?
Yok. 15 Temmuz’da yaşanan tecrübeyle sivil
toplumun daha organize olması konusunda bir düşünce var ama silahla değil.
Sivil toplum kuruluşlarında, bu tür bir olay gerçekleştiği zaman, nasıl daha
iyi organize olunabileceği konusunda tartışmalar olmuştur.
- Peki 15 Temmuz’da sivillerin
örgütlenmesinde SADAT’ın etkisi oldu mu veya o gece SADAT üyeleri ellerine
silah alıp sokağa çıktılar mı?
15 Temmuz 2016 gecesi, bir vatandaş
olarak darbeye karşı münferit tepki koymanın dışında ve “ne yapılması
gerektiğini” soran eş-dost-yakınlara, “Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyun
demenin” dışında her hangi bir eylemimiz ve söylemimiz olmadı.
- SADAT’a üye emekli askerlerden o gece
eline silah alıp, silahlı direnişe katılan oldu mu?
Hayır, kesinlikle olmadı. SADAT’a
üye olanlardan hiçbirisi silahlı bir şekilde meydanlara çıkmadı.
- Normalde refleks olarak
çıkmalarını beklemez miyiz? Siz emekli bir askersiniz ve darbeye karşısınız.
Darbe oluyor, silahınızı alıp çıkmak istemez misiniz?
Hayır. Silahını alıp çıkan olmadı. Sadece
sokağa çıkanlar, çevresindeki insanlara veya karşısındaki askerlere askeri
birikimleriyle müdahale ederek münferit girişimlerde bulundular.
- Peki siz 15 Temmuz gecesi darbe
olduğunu öğrendiğinizde ne yaptınız?
O akşam Marmara Ereğlisi’ndeki
yazlığımdaydım. Darbeyi aşağı yukarı 10 buçuk 11 gibi öğrendim. Radyo,
televizyon dinlemeye başladım. Oradan İstanbul’a nasıl geleceğimi düşündüm.
Darbecilere karşı, “Bunlar haindir, başları Amerika’dadır. Onların kontrolü
dışında hareket edemezler” şeklinde beyanatlarım var. Ayrıca ölüm listelerinde
olduğuma dair bilgim de var. Durum netleşinceye kadar orada kaldım, ondan sonra
İstanbul’a intikal ettim. Cumhurbaşkanımızın çağrısı olunca, “Ne yapalım?” diye
arkadaşlarımızdan soranlar oldu. Ben de onlara, “Çağrıya uyun” dedim.
- 27 Nisan muhtırasından sonra
kışlaların siviller tarafından işgal edilmesi konusunda toplantılar yaptığınızı
anlattınız. Peki 15 Temmuz gecesi sivillerin darbecilere karşı direnmesinde ya
da belediye kamyonlarının kışlaların önüne çekilmesi gibi stratejik hamlelerde
sizin etkiniz/tavsiyeniz oldu mu?
Olmadı, çünkü o gece çok süratli gelişti.
Ama “AK Parti’nin üyelerini ilçe merkezine topluyorlar” diye haberler geldi.
Yani onlar kendileri organize olmuşlar.
- Soruyu başka bir açıdan da
sorayım. 15 Temmuz gecesi sivil direnişte gördüğünüz eksikler yanlışlar var
mıydı?
Darbe bir suç, organize bir işlem ve
devletin imkânlarının milletin iradesi dışında kullanılmasıdır. Böyle bir güç
ortaya çıktığı zaman bunu milletin kendinden başka önleyecek gücü olmayabilir.
15 Temmuz’a nazaran daha sistemli olunabilir. Tankın üzerine heyecanla yürüyen
insan yerine, şuurlu bir şekilde tanka giden; tanka nereden binildiğini, tankın
nasıl açıldığını bilen kişiler organize edilirse, yaralanabilecek sivillere
sıhhi ilk yardımın yapılması için hazırlıklı olunursa, o zaman sivil toplum
direnişi daha etkili olur. O gece herkes tankın altına girdi, üstüne çıktı.
Tankın ezdiği insanlar oldu. Yaralananlara ilk yardım gecikti. Ateşin üzerine
yürüdüler. O topluluk daha planlı olabilirdi. Liderleri yoktu.
- Batı Çalışma Gurubu’nun çalışmalarından
sonra 28 Şubat döneminde ordudan ihraç edilen askerlerden SADAT’a bağlı olanlar
var mı?
Tabii, yaklaşık hepsi öyle.
- Geçen yıl çıkarılan bir KHK ile emekli
subayların TSK’ya geri dönüşünün yolu açılmıştı. Sizin üyelerinizden bu KHK ile
orduya dönenler var mı?
3-4 arkadaş var. Referans olduğumuz
için alındılar. Mülakat komisyonlarında görev aldılar.
- Geçen hafta çıkan bir haberde 15 Temmuz
darbe teşebbüsünden 1 ay sonra SADAT heyetinin Genelkurmay Başkanlığı'nı
ziyaret ettiği iddia edildi. SADAT'ın Genelkurmay'ı ziyaretini bizzat
Cumhurbaşkanı'nın istediği, Genelkurmay Başkanı Akar'ın görüşmeyi uygun
bulmayıp Salih Ulusoy'u görevlendirdiği, Ulusoy'un da Karargâh'ta rahatsızlığa
yol açmaması için gelen heyetle makamında değil, bahçede görüştüğü iddia
edildi. Bunlar doğru mu?
SADAT değil ASDER olarak, 15 Temmuz’dan 1
ay sonra değil, 17 Ocak 2016 tarihinde, randevu talebimize verdiği cevap
olarak, Cumhurbaşkanı’mızı Kısıklı’daki konutunda ziyaret ettik. Ziyaretin ana
sebebi, 28 Şubat 1997 sürecinde mağdur edilen bir kısım askerin
mağduriyetlerinin giderilmesi için hazırladığımız yasa teklifine destek vermesini
temin idi. Heyetimizi kabul ettiler. Teklifimizi ayrıntılı dinlediler. Ayrıca
“savunma sanayii hizmet sektörünün oluşturulması” ile ilgili yasa teklifimizi
de arz ettik. Her ikisini de uygun buldular. Cumhurbaşkanı’mız, Başbakan’ımıza
ve Genelkurmay Başkanı’mıza meseleyi bildireceğini, bizim de teklifi TBMM
kanalı ile Meclis’e intikal ettirmemizin uygun olduğunu bildirdiler. Biz de
öyle yaptık. Aradan 2 aya yakın zaman geçtikten sonra, Genelkurmay
Başkanı’mızdan ocak ayında istediğimiz randevuya cevap olmak üzere, Genelkurmay
Başkanı’mızın yoğunluğu nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı Plan Prensipler
Başkanı heyetimizi davet etti. Mart 2016 başında bu ziyarete icabet ettik.
Bahsettiğiniz haberde ziyaret yeri
konusundaki iddia da yanlış. Bizi makamlarının yanındaki toplantı salonunda
kabul etti. Sonra da yine askeri protokole tahsis edilen yemek salonunda öğle
yemeğine aldı. Sonra, Genelkurmay Başkanı’mız Sayın Hulusi Akar ile de bir
hukukumuz vardır. Ben Kara Harp Akademisi’nde öğretim üyesi olarak bulunduğum
sırada, Hulusi Paşam akademi eğitimini tamamladı. Kendileri ile öğretmen-talebe
ilişkisine dayanan bir hukukumuz da vardır. 15 Temmuz 2016’dan sonra,
zannederim 25 Temmuz 2016 tarihinde de Cumhurbaşkanı’mızın daveti üzerine,
darbe girişiminin değerlendirilmesi ile ilgili olarak asker hüviyetimiz nedeni
ile bir istişare toplantısı gerçekleştirilmiştir.
KAYNAK: SADAT Kurucusu Tanrıverdi: İslam
ülkelerinin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim “kızıl elma”mız (cumhuriyet.com.tr,
28 Ocak 2018).