Cübbeli Ahmet Hoca

Vaiz, Din Adamı

Doğum
17 Şubat, 1965
Eğitim
Yavuz Selim İlkokulu
Burç
Diğer İsimler
Ahmet Mahmut Ünlü

Din adamı, vaiz. 7 Şubat 1965'te İstanbul Fatih'te doğdu. Asıl adı Ahmet Mahmut Ünlü'dür. Adaşı olan yaşıtlarından ayırt edilebilmesi için kendisine "Cübbeli" denilmiştir.  Aslen Giresunlu olan Cübbeli Ahmet Hoca'nın Hazinedaroğulları unvanı ile bilinen ataları 18. asırda bugünkü Özbekistan sınırlarının içinde bulunan Buhara şehrinden göç etmişler.

Doğduğu ev İsmail Ağa Camisi'ne çok yakındı. Bu nedenle küçük yaşta babası Yusuf Ünlü ile camiye gitmeye,  12 yaşında kürsülerden dînî vaazlar vermeye başladı.

İslâmiyet'e getirilen yeni yorumlara ve reformist görüşlere karşı duran Cübbeli Ahmet, İslâm dinini Ehl-i Sünnet anlayışına göre yaşamak gerektiğini savunur. Özellikle İstanbul dışındaki mekânlarda vermiş olduğu vaazlar, yoğun ilgi görmekte ve izdihamlara sebep olmaktadır.

Cübbeli Ahmet Hoca, gerek kılık kıyafetinin özgünlüğü, mizaha kaçan yorumları ile medyada en fazla yer alan bir Hoca olarak kamuoyunda sempati ile takip edilmektedir.

 

Babası Yusuf Ünlü'ye göre;

 

Fatih Çarşamba’da dünyaya gelen Ahmet’in doğduğu ve çocukluğunun geçtiği ev, İsmailağa Camisi’ne çok yakındı. O, henüz üç yaşlarında iken onunla birlikte İsmailağa Camisi’ne gidip gelmeye başladı.

İsmailağa Camii o zamanlar bu derece yoğun ilgi odağı değildi. Caminin cemaati bugünkü gibi kalabalık olmadığı için, namaz sonlarında Mahmut Efendi'yle oturup mihrapta muhabbet eder, beraberce camiden çıkarmış. İsmailağa Camii Ahmet’in ikinci evi olmuştu. Evde olmadığı zaman babası bilirmiş ki Ahmet Camidedir.

 

Cübbeli Lakabı

 

Küçük Ahmet'in ilk ilim tahsili caminin karşındaki terzi Fahri Efendi burada başladı. Küçük Ahmet o dönemlerde cübbe ve sarığa çok meraklıydı, annesinin namazlığını alıp başına sarar, namaz kılardı. Kibrit kutusundan cami yapar, çöplerinden de cemaat yapar ve onlara namaz kıldırırdı. Fahri Efendi’den ders aldıkları sırada, bir talebe arkadaşının da adının Ahmet olması üzerine, Fahri Efendi bu iki çocuğa hitap etmede karışıklık olmasın diye, Ahmet’e “Cübbeli Ahmet” ismini koymuş. O gün bugündür, Ahmet Hoca “Cübbeli Ahmet “ diye anılır olmuş.

 

Dedesinin etkisi

 

Ahmet’in yetişmesine ve manevi iklimlerde dolaşmasına dedesi Cahit Beyin de çok büyük katkıları oldu. Dede Cahit Bey torununa geçmiş ümmetlerin kıssalarını, Peygamberimiz Sallalahü Aleyhi ve Sellem’in hayatını ve geçmiş büyüklerin menkibelerini anlatırdı. Ahmet, dedenin bu anlattıklarını büyük bir dikkatle dinler, ara sıra dedesine sorular sorardı. Bazen dedesinin anlattıklarının etkisinde kalır, duyduklarını uygulamaya çalışırdı.

Küçük Ahmet bir gün ağlayarak eve gelmiş.

Annesi:

- Oğlum niçin ağlıyorsun? diye sorunca;

- Arkadaşlarım bana sünnetsiz diyorlar, ben sünnet olacağım, demiş.

Annesi durumu izah etmeye çalışmışsa da, küçük Ahmet ikna olmuşa benzememiş. Evde kimsenin olmadığı bir gün; sünnetçi Sadettin Efendi’yi eve getirmiş ve sünnetini yaptırmış. Annesi eve geldiğinde bir sürprizle karşılaşmış: Ahmet sünnet olmuş yatıyor, sünnetçi Saadettin Efendi’de baş ucunda bekliyor.

 

Okul Yılları

 

Okul çağına geldiğinde, bir taraftan Kur’an Kursuna devam ediyor, diğer taraftan da Yavuz Selim İlkokulu’nda öğrenimine devam etmiş. Annesi küçük Ahmet'in okula gitmediğini, bazı günlerde okuldan kaçarak İsmailağa Camisi’ne gittiğini tespit etmiş. Küçük Ahmet, devam ettiği Yavuz Selim İlkokulunda sınıf arkadaşlarına Allah’ı, Peygamberi öğretiyormuş.

İlkokul dördüncü sınıfında iken okul hayatının dışında sarık sarar, cübbe ve şalvar pantolon giyer, ancak cübbeyle ve şalvarla rahat ediyor, "Takım elbiseyi giymektense, hasta olmak daha iyidir" dermiş.

Babasının ve bir müftünün teşvikiyle camide vaaz vermeye başlayan Ahmet, ilkokulu bittikten sonra, Fatih Kolejinde orta öğrenime başlamış. Bütün ağırlığını, Kur’an öğrenmeye ayırdığı için, kolejdeki derslerine hiç çalışmaz ve ilgilenmezmiş. Kolejle ilgilenmemesine rağmen yine de birinci sınıfı birincilikle bitirmiş.

Bu yıllarda Ahmet bütün yoğunluğu ile İsmailağa Kur’an Kursu’ndan ders almaya başlamış. Bir yandan ilim tahsilini sürdürüyor, bir yandan vaazlara devam etmiş. Sohbetleri o derece etkili olmuş ki her geçen gün Cübbeli Ahmet Hoca’nın ünü yayılıyor, değişik vilayetlerden davet alıyormuş.

Bir gün Rize’den İsmailağa’ya bir hoca gelmiş. Bu hoca talebelerin birkaç dersine girmiş. Hocanın ders vermesi Ahmet’in çok hoşuna gitmiş. Manevi Babam" dediği Mahmud Efendi'nin izniyle o hocayla birlikte Rize'ye ilim tahsil etmeye gitmiş. Nihayet oroda öğrenmesi gereken ilimleri öğrenip hocalık icazetini de alarak İstanbul’a dönmüş. Hocalık icazetinden sonra da, İstanbul da hafızlığa başlayıp dört ay gibi bir zamanda da hafızlığını tamamlayan Cübbeli Ahmet Hoca, artık hem hoca, hem de hafızdır.

Ahmet hacca gidip geldikten sonra, İsmailağa’da bazı hocalardan dersler almakla yetinmedi, aynı zamanda, “Tillo’da yetişmiş bazı büyük alimlerden dersler aldı.

Bu arada eş dost arasındaki küçük küçük vaazlar etmeye başladı, bu vaazları dinleyenler arasında çok beğenilir oldu. Cübbeli Ahmet Hoca’nın ara sıra bazı muhitlerde sohbetlerde bulunması, onun şöhretinin artmasına sebep oldu. Bir defa onu dinleyen bir daha dinlemek istiyordu. Böylece her geçen gün çevresindeki sempati alanı gelişti. Çevresindeki halka genişledikçe, her geçen gün değişik semt ve illerden davet alamaya başladı.

Cübbeli Ahmet Hoca’nın yaşantısı bu yoğun tempoyla devam ede dursun, bir yandan askerlik çağı yaklaşmaktadır. Askerlik hazırlıkları yapılmaya başlandığı sıralarda, bir gün bir sohbette baş dönmesi yaşar. Aynı günün gecesinde eve geldiğinde baygınlık geçirir. Hoca Efendi’ye teşhis koyulur. “ İleri seviye şeker”. Ahmet Hoca şeker hastasıdır, şeker 450 ve üzerine çıkmaktadır. Bu durum karşısında tedaviye ve tedbirlere baş vurulur. Ahmet Hoca hastalığına rağmen askere gitmek istemekte fakat doktorları bu şekilde askerlik yapamayacağını söylemektedirler. Bu arada muayene için gittiği askerlik şubesi, onu askeri hastaneye gönderir. Askeri hastanede yapılan muayenesinden sonra heyet şu sonuca varır: “Ahmet Mahmut Ünlü bu haliyle askerlik yapamaz”. Bu sonuç Ahmet Hoca’yı son derece üzmüştür fakat, elden pek bir şey gelmez.

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi’nin sohbetleri tüm ülke sathına yayılmaya başlamıştır. Her gün değişik bölgelerden davetler gelmekte, Hoca Efendi bu davetlere mümkün mertebe cevap vermeye çalışmakta, bir çoğuna da zaman darlığından yetişemeyerek geri çevirmektedir.

 

Fatih Hak ve Hizmet Vakfı

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın sempati alanının genişlemesi ve ilginin artması beraberinde bazı sorunları, talepleri de beraberinde getirir. Bu geniş Kitlenin oluşturduğu ilgi alanına değişik ihtiyaç sahipleri de girmeye başlamıştır. Bunlar fakir, geçim darlığı çekenlerden tutun, okumak için memleketini terk ederek İstanbul’a gelen öğrencilere yardıma kadar…

Bu yoğun ilgi ve talep Ahmet Hoca’yı arayışa iter. Nihayet yakın çevresiyle yaptığı istişareler sonucunda merkezi Fatih İlçesinde olmak üzere bir vakıf kurulmasına Karar verilir. Bu karardan kısa bir süre sonra ”Fatih Hak ve Hizmet Vakfı” kurulur. 1990 yılların başında kurulan ve faaliyete geçen vakıf kısa zamanda tüzüğüne uygun çok büyük hizmetler yapar. Binlerce ihtiyaç sahibi vakfın imkanlarından faydalanır. Ahmet Hoca vakfın idare heyetine der ki;

“Bu kapıya gelen boş geri çevrilemeyecektir.”

 

Fikir Yapısı

 

Cübbeli Ahmet Hoca, bütün va’zu nasihat ve sohbetlerinde; Ehli Sünnet çizgisinin dışına çıkmamış, Dindeki hurafe ve bidatlarla mücadele etmeyi kendine şiar edinmiş. Bu noktadaki kararlı tavrı yüzünden zaman zaman kimliği belirsiz illegal güç odaklar tarafından tehdit edildiği de olmuş. Buna rağmen yakın çevresine; “Hiçbir yanlış harekete müsaade etmeyin, sevenlerimizi kışkırtmak isteyenler olabilir, onlara söyleyin her hangi bir kışkırtma ve provakoya gelmesinler” demiş.

 

Dünya İşleri ve mal varlığı

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın ömrü boyunca dünya işleri ile hiç alakası olmamış. Hayatı boyunca hiçbir dünyevi ticaretin içinde veya yanında olmamış. 1997 yılına kadar babasının kazancı ile geçimini sağlayan Ahmet Hoca, 1997 yılın da babasının işlerinin bozulması ve iflas etmesi neticesinde bir ara çok sıkıntılı günler geçirmiş. 1997 den sonra bizzat kendisinin kaleme aldığı risalelerin geliri ile geçimini sağlamış. Basında yazıldığı üzere ; bir semtte lüks daireleri, bir başka yerde ticarethanesi, bir başka yerde vesaire tamamı uydurma ve yalandır.

Sohbetlerinden dolayı birçok defa adli takibata uğrar, bu adli takibatlar neticesinde ya beraat eder veya takipsizlik kararı alır. Bunca yıldır yaptığı sohbetler neticesinde defalarca adli takibata uğramasına rağmen hiçbirinden hüküm giymemiştir.

Emniyet birimlerinin her davetine icabet etmiş, gerek emniyeti gerekse adli makamları aldatma, yanıltma veya oyalama yoluna hiçbir zaman teşebbüs etmemiş.

 

Zeki bir hoca

 

Cübbeli Ahmet bir gün CNN Türk'te yayımlanan Didem Arslan Yılmaz'ın moderatörlüğünü yaptığı programa bağlandı. Fırsatı kaçırmayan moderatör Yılmaz, Cübbeli Ahmet'i faka bastırmak için; "Kadınlarla program yapmadığınız söylenir. Eğer böyle bir çekinceniz yoksa ben sizinle bir program yapmak isterim." diyerek program teklifinde bulunur. Köşeye sıkışan Cübbeli Ahmet programa iki erkek konuğun da katılması şartıyla geleceğini söyler.

KAYNAKÇA: Cübbeli Ahmet Hoca kimdir? (sabaha.com.tr, 14.07.2015), Cübbeli Ahmet'in canlı yayında sıkıştığı an... (hurriyet.com.tr, 12.08.2016), Biyografi (cubbeliahmethoca.tv, 14.08.2016).

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör