Alibardaklı Şeyh Ahmed

Alim, Mutasavvıf, Şair

Doğum
Ölüm
Diğer İsimler
Al-Bardakî, Âmidî

15. Yüzyıl mutasavvıf, alim ve şairlerinden (D. 1446, Diyarbekir - Ö. 1510, Diyarbekir). Suriçi Saray kapısı ile Dağ kapısı arasında, bu­gün Alibardak diye anılan eski Bardaklı mahallesinde doğmuş olan Şeyh Ahmed, yetiştiği mahalleden dolayı "Al-Bardakî" ve Diyarbakırlı olmasından dolayı da "Âmidî" lakabıyla tanınmıştır. Akkoyunlular çağında başkent olan Kara Âmid'in en parlak zamanını yaşayıp, Uzun Hasan ve haleflerinin padişahlığını gördü. 1469 yılında Akkoyunluların merkezi Tebriz şehrine nakledilince, Diyarbekir Vilâyeti hükümetine ta­yin edilen Uzun Hasan m oğlu şair ve sanat hâmisi şehzâde Sultan Yakub'un İç Kale'deki sarayına devam ederek meclisinde bulunmuş, Âmid'de kendi başına hüküm süren son Akkoyunlu hükümdarı Kasım Padişah'ın da en çok beğendiği bir edıb ve şâir olarak iltifatlarına mazhar olmuş, 1510 tarihinde vefat etmiştir.

Türkçede en eski edebiyat bilgisi kitabını yazan Bardaklı Şeyh Ah­med, "Kitab-ü Câmiü'l-Envâül-Edebü'l-Fârsî " adlı Türkçe kitabını 19 Nisan 1502 günü bitirmiştir. Rahmetli Ali Emîrî Efendi'nin dediği gibi, bu eser, "Akkoyunlular zamanındaki edebiyatın bir âyine-i hakikati"dir. Yine merhumun dediği gibi, "bu kitabın bir kıymetdarlığı da, Yavuz Sultan Selim Han Hazretlerinin Âmid şehrini feth ü teshir buyurmalarından on dört sene mukaddem yazılmış olma­sıdır ki, şehr-i mezkûrun o tarihten daha evvelki Türkçesiyle edebiyat-ı Osmaniyye'nin duhulünden sonra hâsıl olan farka bir mikyas olduğun­dan, lisanımıza pek büyük taalluk ve münasebeti vardır".

500 sayfayı aşan ve sonunda müellif hattıyla ketebesi bulunan Şeyh Ahmed'in eserinin biricik nesihle yazması, İstanbul'da Millet Kü­tüphanesi  Ali Emirî Kütüphanesi Lügat bölümü 39. sayıda bulunmak­tadır. "Kitab-ü Câmiü'l-Envâül-Edebü'l-Fârsî", her biri büyük emek mah­sulü olan beş bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden; Birinci bölüm, Farsça lugatların manasıyla Türkçe karşılıklarını gös­terir. İkinci bölüm, Farsça fiiller ile kaidelerini ve misallerini bildirir. Üçüncü bölüm, 29 harfin her birinin remzi manasıyla nerelerde ve nasıl kullanıldığını, bu harflere dair misalleri ve tarifleri anlatır. Dördüncü bölüm, rumi ve Farsça celali takvimlerindeki ay adla­rını, bunlardan her birinin başlangıç ve kullanılış usullerini, zamanını, kebise yıllarını, her takvimdeki ay ve günlerde geçen bayramlar ile meş­hur günleri anlatır. Ayrıca, gökyüzündeki gezegenlerin adlarını, bunla­rın burçları ile hareketlerini ve bunlara verilen adların neden ileri gel­diğini; Arabî ayların birinci günlerini bilip bulmanın usullerini (rü'yetü'l hilâl) bildirir. Beşinci bölüm, eserin en orijinal bölümü olup; burada şiir kaideleri, tecnisler, gazeller, mecâz-ı-mürsel ve aruz kaideleri, vezinler, bahirler, muammalar, lûgazlar tarif ve izahatı ve örnekleriyle anlatılmaktadır.

Bu eser, Selçuklu Türklerinin dilinden gelen bugünkü Türkçenin, On beşinci Yüzyılda Fırat'ın batısındaki Osmanlı ve doğusundaki Akkoyunlu kültürü sahalarında hemen hemen aynı edebî Türkçe özelliğinde olduğunu da göstermeğe yarar. Bu hali, Diyarbakır'daki Akkoyunlu ça­ğından kalma cami, sur, hamam ve türbe gibi maddî sanat eserlerinin yapısında ve yazılarındaki Osmanlılara benzer taraflarda da görebili­yoruz.

KAYNAK: Ali Emîrî / "Amid Şehrinim Akkoyunlular Zamanındaki Şiir ve İnşâ ve Evzân ve Aruzuna Bir Nümune" (Amid-İ Sevdâ (16 Nisan 1325, sayı: 5, s. 67), Ş. Beysanoğlu / DFSA (2. bas. 1996, c. 1, s. 56), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).  

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör