Fatih Budak

Şair ve Yazar, Akademisyen

Doğum
01 Ocak, 1985
Eğitim
Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
Burç

Akademisyen, doçent, şair ve yazar. 1 Ocak 1985 tarihinde, Niğde'de doğdu. Edebi eserlerinde, kendi adının yanı sıra Hasan Hüzün ve İlyas Serim imzalarını da kullandı. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Niğde’de, lisans eğitimini ise 2004-2009 yılları arasında Ankara’da tamamladı.  2011-2016 yılları arasında, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sağlık Kurumları Yönetimi Anabilim Dalında lisansüstü eğitimini tamamlayarak 2016 yılında, Sağlık Yönetimi Bilim Doktoru (PhD) unvanını aldı.

Fatih Budak, 2009-2010 yılları arasında, Aksaray Devlet Hastanesi’nde yönetici asistanlığı görevinde bulunduktan sonra; 2010 yılında Kilis 7 Aralık Üniversitesi’ne Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2011-2016 yılları arasında, Hacettepe Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık İdaresi Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapan Budak, 2016 yılından beri Kilis’te ikamet etmekte ve Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Sağlık Yönetimi Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

İlk şiiri (İkindi Gölgesi), 2006 yılında Ardıç dergisinde yayımlanır. 2006-2007 yılları arasında, Millî Gazete Kültür Sanat sayfasındaki köşesinde, haftalık makaleleri neşredilir. Sonraki yıllarda ürünleri Ardıç, Ayasofya, Ayna İnsan, Edebiyat Ortamı, Edep, Hayal Bilgisi, H-Aykırı, Mahalle Mektebi, Şehir ve Kültür, Yedi İklim gibi başlıca dergilerde yayımlanmıştır ve yayımlanmaya devam etmektedir.

Fatih Budak, 2002-2006 yılları arasında Umut FM’de “Tutsak Özgürlük” adlı şiir temalı radyo programını, 2015-2016 yılları arasında Enderun FM’de yine şiir temalı “Es-Selâm” adlı programı hazırlayıp sunmuştur.

“İkindi Gölgesi” isimli ilk şiir kitabı, 2012 yılının Mayıs ayında, Roza Yayınevi tarafından; “Ayanfer’e Mektuplar” isimli ikinci şiir kitabı ise, 2017 yılının Mayıs ayında, Yedi İklim Yayınları tarafından, şiir severlerle buluşturulmuştur.

Şairliğinin yanı sıra bir bilim insanı olarak da Sağlık Yönetimi alanında önemli çalışmalara imza atan Doç. Dr. Fatih Budak, Türkiye sağlık sisteminde “Klinik Liderlik” kavram ve teorisini ilk ortaya atan isim olarak bilim dünyasındaki yerini almıştır. Budak, gerek bilimsel ve gerekse edebi çalışmalarına devam etmektedir. 

 

ESERLERİ (Şiir):

 

İkindi Gölgesi (2012),

Ayanfer’e Mektuplar (2017).

 

KAYNAKÇA:

 

Mehmet Baş / İkindi Gölgesinin Serinliğinde (İnce Eleyen Dergisi, 11. Sayı, Mayıs-2012)

Cevat Akkanat / İkindi Gölgesinde Diriliş (Millî Gazete, 9 Ağustos 2012)

Mustafa Yürekli / Kırıldı Hüznün Kalkanı (Haber 7, 13 Eylül 2012)

Sergül Vural / Sefer Bizden, Zafer Rabbimizdendir (Haber Kültür Sitesi, 25 Şubat 2013)

Alpaslan Akdağ / Gölgenin Şiirsel Dili: İkindi Gölgesi (Poetik Haber Sitesi, 2013)

Bilgi Formu – Teyidi  (2016, 2023),

Bedir Acar / Şiir Bir Vicdan Harbidir (Star Gazetesi, 5 Haziran 2017)

Dünya ile Barışık Şiir Olmaz (Fatih Budak Röportajı) / Emre Miyasoğlu (Millî Gazete, 4 Ocak 2018)

İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (Cilt 12, 2017).

ARZ EDERİM


bakma böyle bihaber görünür de bu insan

gülmesi, ağlaması, susması başka lisan

 

bir ben değilim tanrım

çözemeyen dünyayı

rabıtası kurgusal

virtlerinde ukbayı

sorgulayan nicedir

bilinmez ki ahvali

çünkü insan olmanın

sanatı din üstüdür

 

bir ben değilim tanrım

yarınından bihaber

varlık felsefesini

sonsuzluğa taşıyan

okumayan kitabı

hikmetinden sualsiz

omuzundaki yükle

fütursuzca yaşayan

tanrım bir ben değilim

dağları anlamayan

 

bir ben değilim tanrım

hayalleri yıkılmış

adına şehir denen

beton barikatlarda

zalimler kol gezer de

mazlumlar neden pusar

ölümü soluklarken

şam, halep, kudüs, bağdat

bangui’de bir bebek

süt yerine kan kusar

 

bir ben değilim tanrım

aşklarından vurulmuş

yüreğindeki yara

bin yıla destan olan

kar yağıyor sılamda

acıların üstüne

eritmez mi kalbini

bu ateş kardan adam

annesiz çocuklara

her mevsim kıştır şimdi

 

bir ben değilim tanrım

ölüme özlem duyan

hücreleri uykuda

on sekiz bin âlemin

kirletildi siması

çünkü sesin gelmiyor

göğü delercesine

mazlum taş, zalim kule

sana meydan okuyup

alenen haykırıyor

-benim param var tanrı

senin dinin kaç para-

tanrım bir ben değilim

bütün bunları duyan

 

 Yayım Tarihi: 2016 (Yedi İklim Dergisi, Şubat’16 Sayısı)

 

AYLAN! UYAN!


ve yaz geçer

yanar gökyüzü gözlerinden

kızılca kıyametler kopası

vurulası yeryüzü can evinden

platolar üstüdür çünkü dünya

pazarlama karmasının son aşkı

iki çocuk menüsü

Aylan

bir alana, bir bedava

uyan

 

buğulu camların terkisinde düşler

yaşamak adına her ne varsa

vuran

bedenidir, sahiline gözyaşlarımın

mavi, hüzün mavisi rüzgar okşarken saçlarını

Peygamber sıcaklığında yüzün

Ceziret-ül Arab’dan

oysa

iştahla ve elleriyle yerler dünyayı

Aylan

korkuları donmadan

uyan

 

çürümüş yapraklarda can tüten gövdeler aşkına

ey kalbim

ve yıldızlar aşkına

-acıdan kıraç

hüzünden çorak-

topraklarda kaybolan

seher, yıldız ve deniz

Aylan

kör karanlıklarda telaş

uyan

 

 Yayım Tarihi: 2015 (Yedi İklim Dergisi Kasım’15 Sayısı)

İKİNDİ GÖLGESİ


kiraz kızıllığında konuşur bugün kader

ölümün başucunda inleyen bir duadır

dua ki bin bir acı

dua ki son ıstırap

dua ki derinlerde gülümseyen eladır

 

kavga verir karanfil, heybesinde rüzgârın

ısırgan titizliği artırırken hayâyı

hayâ ki yitik bedir

hayâ ki son perdedir

hayâ ki aşkın ruhla kesiştiği yerdedir

 

hayat; dantel edası, bebek; rıhtım güneşi

gecenin adaleti uyarıcı bir mektup

mektup ki lisan-ı hâl

mektup ki gaybın sesi

mektup ki hakikatin rutubetten ülkesi

 

Yayım Tarihi: 2006 (Ardıç Dergisi), 2012 (İkindi Gölgesi Şiir Kitabı)

İSKİLİPLİ ATIF EFENDİ


I.

uyandım

hüzünler yetiyor bana

vebali büyüktür kaldırımların

bir saman çöpüyle bölünen uyku

-zindan iki hece-

ve gözyaşlarım

mezar taşlarından

soğuktur gece

boynunda fermanı

ulu canların

harlanır sönmekte ulus ateşi

yakarken boy veren her bir başakta

sokaklar yaslıdır

caddeler sessiz

bir ağaç

bir kuş

bir dua şimdi

 

 

II.

öksüz penceremin gözyaşı

demirden

coğrafyam hırçın ve dalgalı

sessiz harfler yumağından geçerken

zaman

geceyi uzatan ilmikler

"âmin" şarkıları gibi kuşların

ya da baygın bir papatya

alın yazgısı

üç aliler divanında mazlum bir duruş

bin kez vurulur acı

şapkasız boyunlar uzatılırken

yağlı urganlara

ellerin endülüs olur anne

benimse

gözyaşlarım kandan

-ete, kemiğe bürünür bir gün

yürür bu kan, kurulur zaman-

 

III.

kutlu bir davetçi

şubat soğuğu

kalkarken gözlerden

mekân perdesi

sevdasıdır kalbin

görülen rüya

kâh tren garında

kâh iskelede

soluğun, gezinen öfkedir

İskilipli Atıf Efendi

boz bulanık suda

bin yıllık çınar

gövdeni kesmede en kara şehir

kıyımdan kıyama

direniş vakti

zaman, bir yay olup

gerilir zaman

sehpalar

firdevse dayanak şimdi


Yayım Tarihi: 2012 (İkindi Gölgesi Şiir Kitabı)

 

İKİNDİ GÖLGESİNDE DİRİLİŞ

Gölgelerin gözdesidir ikindi gölgesi. Özellikle uzun yaz günlerinde dört gözle beklenir. Etkisi kırılmaya başlayan güneş ikindiyle birlikte kendisini akşama doğru eğer. Günün o vakti, günün yakıcılığından kurtulmak isteyenler için, keyif vaktidir.

İkindiyi güzelleştiren asıl sebep, bu vaktin Müslüman zihnindeki kutlulukla açıklanabilir. İkindi ezanıyla davet edildiğimiz eylem, tıpkı sabahların uykudan hayırlı eylemi gibi, vakti kuşatır. Böylece, ikindiyle birlikte tekrar kendimize geliriz sanki. Hayatın tekrar başlamasıdır bence ikindi.  Yorgun argın geçen günün son çeyreğinde yeni bir diriliş...

İkindi Gölgesi... Bu isimle Fatih Budak'ın şiir kitabında karşılaşıyoruz. Acaba şair niçin kitabına İkindi Gölgesi adını verdi? Bunu biliyoruz: "Bir beyaz haber 'İkindi Gölgesi'. Ve ikindi, üzerine yemin edilen asır vaktidir. İğdişleşmiş kavramlar, ruhsuzlaşmış insanlar ve unutulmuş gayeler; 'Asra yemin olsun ki insanlar zarardadır.' Zamanı ve zararı durduran geceye fermandır şiir; şairin düşlerinde bir umut ışığı, bir diriliş muştusu. İşte bu sebepledir ki 'İkindi Gölgesi', kâinatın en içten serüveni olan şiir ile verilmeye çalışılan ezelî ve ebedî mücadelenin varlık boyutunda bir yansımasıdır." Kitabın arka kapağına düşülen bu açıklama, tam da belirttiğimiz gibi ikindi (Asr')'nin kuşatıcı nefesini sembolize ediyor.

Peki, kitaba adını veren şiirde bunun emareleri var mı? İşte beşer dizelik üç bentten oluşan şiirde söz konusu vakte ulayabileceğimiz birkaç dize: "kiraz kızıllığında konuşur bugün kader/ölümün başucunda inleyen bir duadır" "kavga verir karanfil, heybesinde rüzgârın" "hayat; dantel edası, bebek; rıhtım güneşi"...

İkindi Gölgesi'ne döneceğiz; fakat daha önce İkindi Gölgesi'nin şairini tanıyalım: Fatih Budak, millî şiirin genç sesi. 1985'te Niğde'de doğan şair, şiir ve yazılarını şimdiye kadar Hamle, Anadolu Gençlik, Millî Şuur, Yeni Dünya, İlk Adım, Dört Mevsim, Ardıç, Edep, Ayna ve İnsan gibi dergilerin yanı sıra, Millî Gazete'de yayımlamış. Ayrıca yazdıklarını defterk.com adlı internet ortamında da okuyucuların ilgisine sunmuş. Müzik sanatıyla da profesyonel olarak ilgilenen Fatih Budak, Hacettepe Üniversitesi bünyesinde sağlık bilimleri alanında akademisyen olarak çalışmaktadır.

Ve Aşk Böyle Başladı; Sere Serpe ve Ki Aşk ile Bismillah; Kıyam Üzere olmak üzere iki bölümden oluşan İkindi Gölgesi'nde 33 şiir bulunuyor. Genel olarak baktığımızda, ilk bölümde şairin kendi iç derinliğine, zamana ve uzama, eşya ve nesnelere, tabiatın çeşitli izdüşümlerine dair şiirler yer almaktadır.  Daha net ifade etmek için isterseniz bir kademe daha inelim ve bu bölümde şairin gençliğe ve ateşe, aşka ve terennüme, saate ve sükûta, isyana ve muhasebeye, kalbe ve ağıta, hüzne ve yollara, hayale ve kavgaya, savaşa ve zafere dair şiir kuşları uçurduğunu görelim. Birkaç örnek:

Kahrına Dünyanın'dan: "ben mi bu gurbetin yabancısıyım/yoksa bu diyar mı bende firari"

Uzun Bir Hüzün'den: "şimdi susma vaktidir/bir yudum esintinin/sıcaklığında gözlerin"

Kavgalar Bitmeden şiirinden: "bir şair, eve ekmek götürürken/merdiven boşluğuna düşer aklı/gölgesini takip eden geceye inat/kavgasıdır yeniden aydınlığa kavuşmak/kavuşturmak nimetle evde bekleyenleri"

Kitabın ilk bölümünde dikkatimizi çeken bir başka husus, şairin kendinden önceki birikimlere sahici bir şekilde bağlanmasıdır. Bu, sözgelimi Arif Ay'dan yapılan bir epigrafta görüldüğü üzere, günümüzün tecrübeli şairlerinden yararlanmak şeklinde olabildiği gibi, Saat ve İnsan şiirinde Necip Fazıl Kısakürek'e ve Su Kasidesi şiirinde Fuzuli'ye olduğu üzere, yakın ve uzak geçmiş dönem şairlerine yapılan atıflarla da olabilmektedir. Fatih Budak'ın gelenek bilgisi bu tip örneklerle sınırlandırılamaz tabii ki. Derinlere inildiğinde, sözgelimi onun "İsmail'e yol" bulduğunu, "tine, zeytine/asra..." ilmek attığını, Aslı ile Kerem'i "Su Kasidesi"nde erittiğini görürüz. İşte sonuncusu:

 

"misal-i keremdir deniz kokusu aslı dolu, aslı yağmur, aslı su"

 

Erdem Bayazıt şiirinden yapılan bir epigrafla giriş yaptığımız ikinci bölümde şairin daha dışa dönük bir kimliğe büründüğüne tanık oluruz. Gerçi “Bir Zafer Muştusu: Bos-Na” ve “Muhasebe” gibi şiirler bağlamında bu tarz bir kimliği ilk bölümde de görürüz. Fakat dediğimiz gibi, şairin bu yönü şimdi daha bir belirgindir. Şu şiirlerde olduğu gibi: İskilipli Atıf Efendi, Dua, Kana'da Bir Çocuk, Kutlu Kıyam, Öksüz Minare, Övünün, Özgürlük, Şehadet, Konuşuyor Ramazan: Tutun Beni!

İskilipli Atıf Efendi şiirinden bir örnekle bunu görünür kılalım: "kutlu bir davetçi/şubat soğuğu/kalkerken gözlerden/mekân perdesi/sevdasıdır kalbin/görülen rüya/kâh tren garında/kâh iskelede/soluğun, gezinen öfkedir/İskilipli Atıf Efendi/boz bulanık suda/bin yıllık çınar/gövdeni kesmede en kara şehir/kıyımdan kıyama/direniş vakti/zaman, bir yay olup/gerilir zaman/sehpalar/firdevs'e dayanak şimdi"

İkindi Gölgesi, Fatih Budak'ın ilk kitabı. Roza Yayınları tarafından yayımlanan İkindi Gölgesi, bir ilk kitap olarak oldukça yetkin. En önemlisi ise, şiire çalışan genç bir şairi haber veriyor.

Millî şiirin genç sesi demiştim Fatih Budak için; haliyle millî şuurun sesi. İşte bu sesin terennüm ettiği "Konuşuyor Ramazan: Tutun Beni!" şiirinden bir iktibasla sözümüzü tamamlıyoruz:

"ben ramazan/ inanç köprüsü aşkın/nefs ilel reyyan arası// tutun ve bırakmayın/ nurdan ellerimi/ çağların ötesinden/ seslenişimdir bu/ umut ve korku arası/ kârı 'belâ' bilen/ cennet sürgünlerine//  tövbe makamında/ bestekâr yüreğim/ tutuyor ellerinizi// ben ramazan/ ötelerin sesi/ yerle gök arası"...

 

(Millî Gazete, 9 Ağustos 2012)

 

Yazar: CEVAT AKKANAT

KIRILDI HÜZNÜN KALKANI

Fatih Budak’ın, ‘şiirsiz asrımın ruhuna inat’ dizesiyle başlayan ilk şiir kitabı ‘İkindi Gölgesi’ne ilişkin birkaç notumu paylaşacağım bu yazımda: İlk kitap, bir kartal yumurtası görünür gözüme, bir sanat kozası. Sanatçı adayı, yumurtasını kırabilirse, sanat dünyasına gelecek.

Nicedir kültür, sanat, edebiyat dünyamızdaki gençlerle ilgili yazı yazmıyordum; bir ilk kitap olarak ‘İkindi Gölgesi’ni okumaya başlarken umuda kapıldım, şiirleri canlı bir dikkatle okumaya başladım ve dizelerin altını çizdim. Kitabın sayfaları ilerledikçe, edebiyat dünyamız adına sevindim, heyecanlandım. Genç şairlerimizden Fatih Budak, kalıcı şiirler yazarak kendine edebiyatımızın geleceğinde bir yer açabilir… 

Fatih Budak, ‘bu gözyaşı dindirir / kükreyen alevleri’ dizeleriyle yakaladığı yalın söyleyişi önemsemeli ve ‘kayda geçen sevdalar hürmetine’ şiir yazacaksa, sevda kayıtlarına uygun bu dokuyu, şiirlerinin bütününde korumalı.

90 sonrasında şiir, imgeye indirgendi, ne gelenekle bağlantı kurma, ne de ses gözetilir oldu. Genç şairlerin algı alanına hapsolmuş, konuşma diline yenik düşen sesleri arasında Budak’ın söyleyişi özgün ve cesur duruyor; ‘hatırsız hatıralar / varlık simyasının kara kutusu / bırak yakamı / tutunma sözlerimde / zemheri ikindilerde kaldı / aşk ve zambak’ dizelerini, ‘dinle / ağıtlar yakmıyor yalın ayaklar / kırıldı hüznün kalkanı’ dizeleriyle sürdürerek, yakaladığı yalın ama derin söyleme başarısının tesadüfi olmadığını ortaya koyuyor. 

Fatih Budak, 1985 yılında, Niğde’de dünyaya gelmiş; Dadaloğlu’nun, Karacaoğlan’ın yurdu Torosların çocuklarından biri o. Şiirinin müzikal alt yapısında halk müziği olduğunu görmekten mutlu olduğumu söyleyebilirim..

Modern şiir, şairin karşısına aldığı hayata dair sorular sorarak uykuyu delmesidir. Modern dünyadaki aymazlıktan kurtulmaya çabalayanlar, şiirden destek alamazlar; bilim, düşünce ve sanat modern dünyada dinin yerine konumlandırıldığı için sürüklenişe çekerler, insanı. Yunus Emre’nin, Fuzuli’nin çağdaş temsilcileri olan, edebiyatımızın sahih damarı Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç çizgisi, bilim, düşünce ve sanatı ahlaki ve metafizik temellerine oturtmuş oldukları için ayıklığın şiirini yazdılar.

Fatih Budak’ın şiiri, sözkonusu çizgiye ve geleneğe eklemlenme çabasıyla gelecek vaat ediyor; ayıklığın şiirine talip görünüyor çünkü. Fatih Budak, ‘sılaymış, özlemmiş, aşkmış / yalan / çaldılar yıldızlarımı / gökyüzü karanlık / açık alınlarla çıktığımız yollar / çıkmaza bindi’ dizelerinde de görüldüğü gibi, bir şair olarak kendini konumlamayı ve şiirini temellendirmeyi başarmış.

Fatih Budak’ın şiirini geleceğe taşıyacak olan da, bu duruş, bu duyarlılık ve sağladığı engin muhalif bakıştır. Genç şair olmasına rağmen, ‘coğrafyam hırçın ve dalgalı / sessiz harfler yumağından geçerken / zaman / geceyi uzatan ilmikler / ‘amin’ şarkıları gibi kuşların / ya da baygın bir papatya’ dizelerini yazabilmesi, edebiyatımızın has damarına eklemlenme çabasından olsa gerek.

İlk şiir kitaplarının değişmez teması aşktır… Fatih Budak’ın aşka farklı yaklaşımı hemen dikkat çekiyor. Çağdaş insanın aşkını, ‘uzun uzadıya sevmeler mi arıtıyor / sevilmeler mi / ellerin bir kara büyü / yosun yeşili umutlar’ dizelerinde ortaya koyduğu sorgulama, kitap boyunca, pek çok şiirde görülüyor. Kitaba adını veren, ‘kiraz kızıllığında konuşur bugün kader / ölümün başucunda inleyen bir duadır’ dizeleriyle başlayan ‘İkindi Gölgesi’ şiirinde, aşkın odağına hayanın konulduğunu görürüz; ‘kavga verir karanfil, heybesinde rüzgarın / ısırgan titizliği artırırken hayayı / haya ki yitik bedir / haya ki son perdedir / haya ki aşkın ruhla kesiştiği yerdedir’ dizeleri, şairin aşka yaklaşımını ve söyleyişte özgünlüğü yakaladığı noktaları gösteriyor…

Fatih Budak, ‘bir şair eve ekmek götürürken / merdiven boşluğuna düşer aklı / gölgesini takip eden geceye inat’ dizelerinde olduğu gibi, kolaya kaçmamalı. Umarım, ‘hey gidinin tarih görmez / hakkı bilmezleri hey / çeşme başı güzelleri nerede / ya dam üstünde yün eğiren analar / yoldan ğeçen kızlara / laf yerine taş atan / küçük çocuk / nerede’ dizelerindeki gibi, söyleyişini iyice cansızlaştıran, sıradanlaştıran, kelimeleri katılaştırıp ağırlaştıran sözkonusu kolaycılığı en kısa zamanda terk eder.

‘İkindi Gölgesi’ndeki otuz üç şiirden beni en çok etkileyene gelince, ‘dumanlıdır başım / ağlayamam ki / bir dağın gözünde / kahpe rüzgarım / yılgın bir küheylan’ dizeleriyle başlayan ‘Güneşe Ağıt’ şiirini beğendiğimi, hadi saklamayayım.

‘İkindi Gölgesi’, Fatih Budak’ın ilk kitabı. Bence, iyi bir başlangıç. Şiirleri umut vaat ediyor. Dilerim çok okur, sıkı çalışır ve edebiyat dünyamızda kalıcı olur, bu genç şair.

(Haber 7, 13 Eylül 2012)

 

Yazar: MUSTAFA YÜREKLİ
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör