Mutasavvıf,
felsefeci, şair, yazar ve besteci (D. 1855, Tırnova
/ Bulgaristan – Ö. 29 Ocak 1946, İstanbul).
Tırnova Mahallî İdare Meclisi üyesi ve evlâd-ı fâtihândan (Balkanlar’ın
fethine katıların soyundan) Yörük Mahmut Bey’in oğludur. Küçük yaşta Hacı Amiş Ahmet’in
yönettiği Sıbyan Mektebi (İlkokul)’ne başladı. Burayı bitirince, Mithat Paşa’nın
açtığı Tırnova Rüştiye (Ortaokul) Mektebi’nde okudu ve cami derslerine
devam etti. Rüştiyeyi bitirdikten sonra da Tırnova Muhasebe
Kalemi’ne girerek çalışmaya başladı. On altı yaşında iken Varidat Mukayyitliği’ne
atandı. Orada muhasebecilik yapan Cudi
Efendi’den dersler alarak muhasebe bilgilerini ilerletti. Tırnova’ın
Ruslar tarafından işgali üzerine, yirmi yaşlarında iken İstanbul’a göç etti (
1876).
İsmail
Fenni Efendi, İstanbul’da tahsisat kâtipliği göreviyle Maliye Nezareti
(Bakanlığı)’nde çalışmaya başladı. Buradan 1883’te Dîvân-ı Muhasebat
(Sayıştay)’a geçti. Burada çalışırken Lisan Mektebi’ne devam ederek (1883-86) iyi
derecede Fransızca öğrendi. Ayrıca iki ayrı hocadan dört yıl İngilizce okudu.
1899’da Dîvân-ı Muhasebat üyesi oldu. 1901’de Dâhiliye Nezareti
Muhasebeciliğine atandı. Bu görevi sırasında malî ve iktisadî konularla da
meşgul oldu. Özellikle Dahiliye Nezareti muhasebesinin belli bir düzen içinde
işlemesi yolunda alınan önlemlere ciddi katkılar yaptı. Mabeyn-i Hümayun (Saray
Dairesi) bütçesi komisyon üyeliğinde bulundu. Şirket-i Hayriye (Boğaziçi’nde
yolcu ve yük taşımacılığı yapan vapurculuk şirketi)’nin hesaplarını inceledi.
1898’de Dahiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) muhasebecisi oldu. Bu görevden, zamanını
özel çalışmalarına ayırmak amacıyla, 1909’da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
İsmail
Fenni’nin uzmanlık konusu felsefe olmakla birlikte, edebiyat ve müzikle de
uğraştı. Bestesi ve güftesi kendisine ait, iki yüzden fazla peşrev ve semaisi
vardır. Müziğe özel bir ilgi duyan İsmail Efendi, Tırnova’dayken kanun ve keman
çalmasını öğrenmişti. İstanbul’a geldikten sonra da müzikle olan ilgisini
sürdürdü. Öteki çalışmalarının yanında beste ve güfte çalışmalarını da
hayatının sonuna kadar sürdürdü. İki yüz civarındaki bestelerinin güftelerini
de kendisi yazdı. Bestelediği bazı askerî marşlar 1924’de Riyaset-i Cumhur (Cumhurbaşkanlığı)
tarafından ödüllendirildi.
İsmail
Fenni Efendi emekli olduktan sonra çalışmalarının ağırlık noktasını,
şarkiyatçıların İslam’a yönelttikleri eleştirilerle materyalist ve pozitivist
filozofların, yeni devir Türk okumuşlarını da etkisi altına alan görüşlerine
yöneltti. Hem şarkiyatçıların haksız ve yıkıcı eleştirilerine hem de
materyalist ve pozitivist filozofları görüşlerini çürüten hacimli ve nitelikli
reddiyeler kaleme aldı. Tasavvufi ilgisi dolayısıyla yakınlık duyduğu vahdet-i vücut (varlığın
birliği) sorunuyla ilgilendi.
İsmail
Fenni Ertuğrul, “Vahdet-i Vücut ve Muhiddin Arabi”
adlı eseriyle, geçmişten bugüne kadar vahdet-i vücut konusunda düşülen hataları
göstererek mutasavvıfların yolunun iddia edildiği gibi bir küfür mezhebi ve mülhitlikten
(sapkınlık ve dinsizlik) ibaret olmadığını; tersine,
kalpleri gerçeklik nurlarının tecelligâhı (tecellli yeri,
görünme yeri) olan bir grup büyük evliyanın sahih (açık) keşiflerine
dayanan aklî (akla dayanan) ve naklî (dine dayanan) delillerle
kuvvetlenmiş, bir yüce irfan mezhebi olduğunu ortaya koymak amacını gütmekte ve
ümmeti bu yoldan giden büyüklerini küfür ve dalalete (yoldan çıkma, sapkınlık)
bağlanma faciasından korumaktadır.
İsmail
Fennî Bey’in tasavvufa ilgisi daha Tırnova’da sıbyan mektebindeyken öğrencisi
olduğu Fatih türbedarı Hacı Ahmet Amiş Efendi aracılığıyla
başlamış, gelişerek devam etmiştir. Ahmet Amiş Efendi’den etkilenerek tasavvuf
öğrendiği gibi tasavvufun tefekkür (düşünce) tarafını da ihmal etmediği
bilinmektedir.
Yaşamı
boyunca hiç evlenmeyen İsmail Fenni Bey, 29 Ocak 1946’da İstanbul’da öldü ve Eyüp Sultan’da
Çocuk Bakımevi’nin arkasındaki sırtta (Eyüp Mezarlığı) toprağa verildi. Mal
varlığı ve kitaplarının gelirini Darüşşafaka Cemiyeti’ne,
yaklaşık on bin ciltlik kütüphanesini Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne
bağışladı. İsmail Fenni Bey’in bütün eserleri yayımlanmış değildir. On beş
civarında da yayımlanmamış telif ve tercüme eseri bulunmaktadır.
“Birçok şiirler yazan İsmail Fenni’nin
Cağaloğlundaki komşuları naklederler ki arada sırada şu kanundan, şu tamburdan
taşan, dökülen san’at terennümleri ve o bestelerin güfteleri bütün gün yeni bir
eser üzerinden baş kaldırmayan İsmail Fenni’nin kalemi bırakıp eline aldığı
yaydan, mızraptan ve hep kendi ruhundan kopmaktadır.” (Hakkı Tarık Us)
ESERLERİ:
Lügatçe-i Felsefe (Felsefe Sözlüğü, 1927),
Maddiyyûn Mezhebinin İzmihlâli (1928),
Vahdet-i Vücûd ve Muhyiddîn-i Arabî
(1928), Kitâb-ı İzâle-i Şükûk (1928),
Küçük Kitapta Büyük Mevzular (1934), Hakîkat Nurları (1949), Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye (1949), İman Hakikatleri Etrafında Suallere Cevaplar
(Haz: Kâmil Yılmaz, 1978), Materyalizmin
İflası ve İslam 1 (sad. Abdülhalim Kılıçsoy, 1996), Materyalizmin İflası ve İslam 2 (sad. Abdülhalim Kılıçsoy, 1996), Vahdet-i Vücûd ve İbn-i Arabi (İbn Arabi
Dizisi, 1997).
KAYNAKÇA: İbrahim Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Rehber Ansiklopedisi, Hakkı Tarık Us / Elli Yıl Mecmuası (tsz. s. 62-63), Büyük Larousse (1986), İbnülemin Mahmud Kemal İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. I, 1999), Süleyman Hayri Bolay / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 23, 2001), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).