İbrahim Alaeddin Gövsa

Ansiklopedi Yazarı, Eğitimci, Yazar, Şair

Doğum
Ölüm
29 Ekim, 1949
Eğitim
İstanbul Mektebi Hukuk Fakültesi (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Diğer İsimler
İ. Ulvi, Çelebi, Kıvılcım

Şair ve yazar, eğitimci, ansiklopedist (D. 1889, İstanbul - Ö. 29 Ekim 1949, Ankara). İ. Ulvi, Çelebi ve Kıvılcım imzalarını da kullandı. Babası, aslı Filibeli olan vilâyet mektupçusu Mustafa Asım Bey, annesi ise 93 harbinde bulunmuş ve Yemen’de şehit düşmüş olan Erzurumlu Osman Paşa’nın kızı Fatma Behice Hanım’dır. İlköğrenimini İstanbul Vezneciler’deki Şems’ül Maarif özel okulunda, ortaöğrenimini Vefa ve Trabzon idadilerinde (liselerinde) yaptıktan sonra İstanbul Mektebi Hukuk Fakültesinden mezun oldu (1910). Bu okulun son sınıfında iken adliyede heyet-i ithâmiye zabıt kâtipliği, adliye kütüphanesinde memurluk, iki yıl da Trab­zon İdadîsinde (Lisesinde) edebiyat öğretmenliği yaptı. Hukuk öğrencisi iken Tahsin Nahid, Emin Bülend, Ahmet Haşim, Köprülüzâde Mehmet Fuad, Halil Nihad ile tanıştı. Trabzon’da Fransız bir mühen­disten Fransızca öğrendi ve Musset, Hugo, Lamartine, Sully Prudhomme gibi şair ve yazarları tanıdı. 1913 yılında MEB tarafından gönderildiği İsviçre’de pedagoji ve psikoloji öğrenimi (1913-16) gördü. Bu arada Lozan Üniversitesinde edebiyat ve tarih derslerine de­vam etti. 1916 yılında askerlik görevini yapmak için Jean Jacques Rousseau Enstitüsünden dip­loma, Lozan Üniversitesinden de tasdikname alarak yurda döndü. Aynı yıl savaş muhabiri ola­rak Çanakkale’ye giden bir heyete katıldı. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunda (Darülmuallimîn-i Aliye) on yıl öğretmenlik ve idarecilik (1916-26), Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi üyeliği ile müfettişlik ve başmüfettişlik (1935) yaptı. Siyasete atılarak 1927’de Sivas, 1932’de Sinop, 1936’da İstanbul Milletvekili oldu. 1946’dan sonra Türk (İnönü) Ansiklopedisi Genel Sekreterliği, Zirai Donatım Kurumu ve Ziraat Bankası İdare Meclisi üyeliklerinde bulundu. Sonraki zamanlarını köşe yazarlığı ve ansiklopedi çalışmalarıyla geçirdi. 1949’da, iki yıldır çalıştığı Hürriyet gazetesindeki masası başında bir kalp krizi sonucu öldü. Asrî Mezarlıkta yakın dostu Halil Nihad’ın yanına defnedildi.

İlk edebî zevkini babasından aldı. Lise öğrenciliği yıllarında Hayyâm, Sâdî ve Hâfız’ın bütün eserlerini okudu. Bunların etkisiyle 1906 yılında yaz­dığı ilk şiirlerini ve Hayyâm’dan yaptığı bazı çevirilerini Musavver Terakki dergisinde yayımladı. İlk şiirleri aruz ölçüsüyle Servet-i Fünûn dergisinde çıktı. Yeni Mecmua’da (1917-18) çıkan hece şiirleriyle Millî Edebiyat akımı içinde görüldü. Hukuk fakültesinin ilk yıllarında Her Bahçede Bir Çiçek adı altında el yazısıyla küçük risaleler çıkardı. Ancak Saray’ın şüphelenmesi üze­rine birkaç sayı sonra yayını durdurdu. Servet-i Fünûn dergisinde ve Celal Sahir’in çıkardığı Demet dergisinde İ. Ulviye takma adıyla sürekli olarak yazı ve şiirler yazdı. Hukuk Fakültesinde tanıştığı arkadaşlarının teşvikiyle kısa süre Fecr-i Âtî topluluğuna katıldı, ancak sanat görüşlerini benimsemedi ve onlardan ayrıldı. Çelebi takma adıyla Kalem ve Âlem adlı mizah gazetelerinde mizahî yazılar yazdı. Orhan Seyfi, Enis Behiç gibi şairlerle birlikte hece ölçüsüyle şiirler yazmayı denedi. Tedrisat gazetesinde peda­gojik ve çocuk edebiyatı alanında ilgi çeken yazılar yazdı. Altı ay İkdam gazetesinde Fransızca çevirmenliği yaptı. Aynı yıllarda Zümrüdüanka ve Sedat Simavi’nin çıkardığı Resimli Gazete ve Akbaba dergilerinde Kıvılcım imzasıyla telif, tercüme ve adapte yoluyla hikâye ve mizahî yazılar yazdı. Atatürk’ün ölümü üzerine Tavaf adlı bir ağıt da yazmış olan Gövsa, son yıllarda daha çok edebiyat tarihi çalışmalarına yönelerek yeniden aruz ölçüsüyle az sayıda şiir yayımladı. Ayrıca Yedigün dergisinde çeşitli konularda yazılar, değişik dergilerde mizahî yazılar, Hürriyet gazetesinde fıkralar yazdı. Sırat-ı Müstakim, Orhan Seyfi’nin çıkardığı Hıyaban dergilerinin yanı sıra Yeni Mecmua, Şair gibi dergilerde yazı ve şiirler yayımladı.

Gövsa, edebî çalışmalarının yanı sıra Türki­ye’de psikolojik ve pedagojik çalışmaların yeni olduğu çocuk ve ilk gençlik psikolojisi alanlarında değerli çalışmalar yaptı. Ayrıca biyografi ve ansiklopedi sahasında hizmeti büyüktür. Türk basın hayatına Şemseddin Sami’den sonra ansiklopediciliği dikkatli, titiz, sağlam bir araştırıcı ve inceleyici olarak o getirdi. Daha çok zarif, nükteli mizahî yazılarıyla tanındı. İsmail Habib’in ifadesiyle o, “iddialı olmayan” kıymetlerdendi; şairlik ve sanatkârlık iddiasında ise hiç bulunmadı.

“Hemen her sâhada işlemeye kaabiliyetli olan zekâsı ve geniş çalışma enerjisi ile son devir fikir hayâtımızın dikkate değer simalarından biri olan İbrahim Alâeddîn, hiçbir edebî harekete katılmamış, kendi görüşlerine ve düşüncelerine tâbi olmuştur. Duyguları çok samîmî ve içli oldukları gibi, hayâlleri de zarif ve incedir. Şiirlerinde ferdî ve millî olarak türlü konuları işlemiş, çocuklar için terbiyevî mâhiyette manzumeler de yazmıştır. Şiirlerinde, fazla değişik bir durum göstermemesine rağmen, zamanına göre sâde bir dil ve üslûb göze çarpan İbrahim Alâeddîn, son devrin sanat ve fikir hareketlerinde seçkin bir yerin sahibidir.” (Kenan Akyüz)

“Gövsa’nın çeşitli gazete ve dergilerde yayınla­nan şiirleri millî, didaktik ve destanî duygularının canlı ve samimi heyecanlarını ifâde eder. ‘Tavaf­’ta Türk milletinin duyduğu büyük ıstırabı Türk dilinin zarif ahengi ve musikisiyle terennüm et­me imkânı bulur. Onun özellikle Yedigün dergi­sinde yayınladığı, ekserisi sosyal, pedagojik, tarihî bilgi ve gözlemlere dayanan terbiyeye ve çocuk psikolojisine dair yazdıklarında sağlam bir ilim disiplininin izleri görülür. Maarif Vekâleti müfet­tişliği zamanında yazdığı makalelerinde Türk Millî Eğitimi’nin meseleleri üzerine titizlikle eğilmiş, Türk kültürünün kaynaklarına nüfuz ede­rek ülke şartlarına uygun millî ve müspet fikirlerle donatılmış öğretmen neslinin yetişmesinde önemli görevler üstlenmiştir.” (Şerif Aktaş)

“Şâir olarak, İbrâhim Alâeddin, daha çok, çocuk ve gençlik terbiyesi yolunda yazdığı manzumeleriyle hatırlanır. Onun 1910 yılında intişâr eden ‘Çocuk Şiirleri’ isimli kitabı, sanatının bu cephesini belirten sevimli bir eserdir. Aynı eser, Türkiye’de çocuk edebiyatı alanında Tevfik Fikret’in ‘Şermin’ i ve Ziyâ Gökalp’in çocuklar için yazdığı millî manzumeler yanında yer alabilecek değerdedir. Sanatkârın diğer şiirlerinde daha çok hamâsî duygular, vatanperverlik heyecanları ve fikir unsurları vardır. Manzumelerinde Hece’yi de, Aruz’u da iyi kullanır. Fakat Aruz veznine sevgisi Hece’den daha fazladır. İbrahim Alâeddin, çeşitli Türk dilleri içinde en mütekâmil bir lisân olan ‘Türkiye Türkçesi’ ni Aruz vezninin daha iyi terennüm edebileceği kanâatinde haklıdır. Bu yolda tam bir vuzûha varmamakla berâber Aruz vezni üzerinde incelemeler yapmaktan zevk almıştır. Uzun müddet Hece ile şiirler söyledikten sonra, Atatürk’ün ölümü gibi büyük bir memleket acısını hep birden Aruzla terennüm eden bir kısım millî edebiyat cereyânı şâirleri gibi İbrâhim Alâeddin de bu derin yurt ıztırâbını aruzla seslendirmiş ve belki en güzel, hele en meşhur şiiri olan ‘Tavâf’ mersiyesini bu vezinle yazmıştır. Türk dili, bu mersiyede kaybedilen insanın memleket bünyesinde yarattığı derin ıztırâba uygun bir âhenge sâhiptir.” (Nihat Sami Banarlı)

ESERLERİ:

ŞİİR: Rumeliye Destân-ı Harb (1912), Çocuk Şiirleri (1912), Güftügû (dedikodu, 1912), Çanakkale İzleri (1926), Acılar (manzum-nesir karışık, 1941; ölümü üzerine hakkında yazılanlarla birlik­te, 1966).

DENEME: Şen Yazılar (Kıvılcım imzasıyla mizahi yazılar, 1926), Nazif’ten Hamid’e Ahiretten Mektuplar (Manzum ve mizahî yazılar, 1932), Sulh ve Harp (manzum okul piyesleri, 1922), Söz Oyunları (deneme ve vecizeler, 1942).

BİYOGRAFİ VE ANSİKLOPEDİ: Yeni Türk Lugati (ortak çalışma, 1930), Talebe Lugati (1931), Victor Hugo (1931), Süleyman Nazif Hayatı Kitapları Mektupları Fıkra ve Nükteleri (1933), Meşhur Adamlar Ansiklopedisi (4 Cilt, 1933-36), Kâşifler ve Mucitler (1939), Sabatay Sevi-İzmirli Meşhur Sahte Mesih Hakkında Tarihî ve İçtimaî Tetkik Tecrübesi (tarihi inceleme, 1939), Elli Türk Büyüğü (1940), Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1946), Resimli Yeni Lûgat ve Ansiklopedi: Ansiklopedik Sözlük (Lâkerda maddesine kadar, 5 cilt, 1947-1954), Zehirli Suikastler Tarihi (2000).

MESLEKÎ ESERLERİ: Çocuklarda Zekâ Ölçüleri (1921), İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tedkikleri (1921), Bedii Terbiye Tedkikleri (1921), Bedii Terbiye (1925), Sevimli Elifba-Tedrici Kelime Usulüyle (1925), Çocuk Ruhu (1926; 1998 ve diğer yıllarda Çocuk Psikolojisi adıyla), Ruhiyat ve Terbiye (1929), Çocukta Zihinsel Gelişme (1998).

HAKKINDA: Nüzhet Haşim / Millî Edebiyata Doğru (1918), Mehmet Zeki / Türkiye Teracimi Ahval Ansiklopedisi (c. II, 1929), Ali Canip Yöntem / Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (1931, s. 459), Hüsamettin Bozok / Aylık Ansiklopedi (2. seri, 1949, c. 1, s. 84-85), Türk Ansiklopedisi (1970, c. 18, s. 33-34), Meydan Larousse (c. 5, s. 298, 1973,), Nihad Sami Banarlı / Resimli Türk Edebiyatı Tarihi (1976), Nihad Sami Banarlı / Kitaplar ve Portreler (trz.), Muzaffer Uyguner / Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi “İbrahim Alaaddin Gövsa” maddesi (1979), Kenan Akyüz / Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi (1986), Feyzi Halıcı / Parlamenter Şairler (1990), Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü 1920-1991 (1994), Zeki Gürel / İbrahim Alâettin Gövsa (1995), Atilla Çetin / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 14, 1996, s. 158-160), Marc David Baer / Osmanlı Musevilerinin Mesihi ve Onun Türkiye Cumhuriyetindeki İzleri (Virgül, sayı: 11, Eylül 1998), Mehmet Behçet Yazar / Edebiyatçılar Alemi Edebiyatımızın Unutulan Simaları (yay. haz. Mustafa Everdi, 1999), İbnülemin Mahmud Kemal İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. I, 1999), Ahmet Eken / Bir Biyografya Kamusu (Virgül, sayı: 29, Nisan 2000), Mehmet Nuri Yardım / Edebiyatımızın Güleryüzü (2002), Zehirli Suikastler Tarihi (Kitap Rehberi, Kasım 2002), Veysel Gültaş / Kadı Burhaneddin’den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi (2003), Halil Soyuer / Şair Dostlarım (2004), Şerif Aktaş / Büyük Türk Klâsikleri (c. 12, 2004, s. 260-261-262), TDOE – TDE Ansiklopedisi 4 (2004), Mehmet Atilla Maraş / Şair Milletvekilleri 1 - 22. Dönem 1920-2005 (2005).

 

ALLAH SEVGİSİ

Kim çıkarır sabahleyin erkenden,

Dünyamıza ışık veren Güneş’i?

Gece vakti denizlere serpilen

Ay doğuyor, kim yapıyor bu işi?

 

Kışın kuru sandığımız fidana,

Baharda kim yeşillikler giydirir?

Bülbül öter, yuva yapmış ormana,

Bu sadayı ona acep kim verir?

 

Annenize sizi sevmek hissini,

Onun ruha şifa veren sesini,

Kalbinize doğru olmak hissini…

Kim veriyor bu şeylerin hepsini?

 

Vatan, millet ne demektir bilmeden,

O sevgiyi kalbinize kim verdi?

Babanızdan güzel bir şey isterken,

Gönlünüze kim koyuyor ümidi?

 

Akşamüstü karanlıklar içinden

Milyonlarca yıldızı kim parlatır?

İşte bütün bu şeyleri düşünen,

Yapan, eden, yaratan hep Allah’tır!

 

Hak sevgisi taşımalı vicdanlar,

Böylelikle mesut olur insanlar!

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör