Vasıf Öngören

Yönetmen, Dramaturg, Tiyatro Oyuncusu, Yazar

Doğum
15 Şubat, 1938
Ölüm
14 Mayıs, 1984
Eğitim
Berlin Freie Universität Theaterwissenschaft Felsefe Fakültesi Tiyatro Bilimleri
Burç

Tiyatro sanatçısı, dramaturg, yönetmen, yazar (D. 15 Şubat 1938, Tavşanlı / Kütahya – Ö. 14 Mayıs 1984, Amsterdam / Hollanda). Şair-yazar Veysel Öngören’le, karikatürist-yazar Ferit Öngören’in kardeşidir. Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Hacıkan köyünde çiftçilik yapan bir ailedendir. 1937 yılında merkezi hükümetle Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan olayların Güneydoğu’ya doğru yayılması nedeniyle kimi Kürt Beyleri, çoğunluğu Batı Anadolu’ya olmak üzere, sürgüne gönderilirken, Hacıkan Köyü’nün ağası Öngören ailesi de Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine gönderilmişti. O nedenle ilköğrenimini Kütahya / Tavşanlı’da, ortaöğrenimini Afyon Lisesi’nde tamamladı.

Brecht’çi tiyatronun biçimsel özelliklerini, epik tiyatro yöntemini Türkiye’de ilk kez uygulayan dramuturg olan Öngören, 1958 yılında İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’nda tiyatro çalışmalarına başladı. 1962’de İstanbul Üniversitesi Jeofizik Bölümü’nü yarıda bırakarak Berlin’e gitti. Berlin’de Freie Universität Theaterwissenschaft (Felsefe Fakültesi’nin Tiyatro Bilimleri) bölümüne yazıldı ve Berliner Ensemble’da Manfred Wekwerth’in reji çalışmalarına katıldı. Böylece, Epik Tiyatro’yu kaynağından öğrenme olanağı buldu. Türkiye’ye döndükten sonra Ankara ve İstanbul tiyatrolarında bir süre oyunculuk yaptı.

Öngören, 1965 yılında, daha sonra “Almanya Defteri” adıyla yazacağı, ilk oyunu “Göç” oyununu yazdı. Bu oyun, İstanbul Uluslararası Tiyatro Şenliği’nde ikincilik ödülü aldı. 1966–68 yıllarında askerliğini yaparken ünlü oyunu “Asiye Nasıl Kurtulur?”u yazdı. 1969’da Halk Oyuncuları’nda profesyonel oyunculuk yaptı, çeşitli gazetelerde sanat konuları üzerine yazılar yazdı. Aynı yıl Ankara Birliği Sahnesi’ni kurdu. Bu tiyatroda, ona ülke çapında ün sağlayacak olan “Asiye Nasıl Kurtulur?”u sahneledi. Oyun Rusça, Azerice, Kazakça, Yugoslavca ve Fransızcaya çevrildi… 1971’de Brecht’in “Adam Adamdır” oyununu yönetti. “Asiye Nasıl Kurtulur?”u İstanbul'da Dostlar Tiyatrosu’nda oynandı.

Vasıf Öngören, 12 Mart 1971 askeri muhtırası sürecinde Halil Ergün, Erdoğan Akduman ve Mustafa Alabora ile birlikte gizli örgüt kurmak savıyla tutuklandı. Askeri mahkemece altı yıl sekiz aya mahkûm oldu. İki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974 Genel Affı’yla serbest kaldı. Hapishanede “Oyun Nasıl Oynanmalı?”yı yazdı. 1976’da İstanbul Birlik Sahnesi’ni kurdu. Brecht’in “Faşizmin Korku ve Sefaleti” ile “Sezuan’ın İyi İnsanı” oyunlarını yönetti. 1977’de “Zengin Mutfağı” oyununu ilk kez sahneledi. Bu oyun dört ödül kazandı. Aynı yıl, sonradan Almancaya çevrilip yayımlanacak olan masal kitabı “Masalın Aslı”nı yazdı.  1979’da Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” kitabından oyunlaştırdığı “1941-42’den İnsan Manzaraları” adlı oyunu Birlik Sahnesi’nde sahneledi.  

1980 yılında yurtdışına çıkan Öngören, Batı Berlin ve Amsterdam’da çalışmalarını sürdürdü. Hollanda’da yaşayan Türk işçi ve öğrencilerden oluşturduğu tiyatro “Vasıf Öngören Tiyatrosu” olarak çalışmalarını sürdürmektedir. “Asiye Nasıl Kurtulur (1973 – 1986) ve Zengin Mutfağı (1988) oyunları sinemaya da uyarlandı… 1984 yılında Amsterdam’da ani bir kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi.

“Vasıf Öngören, Türk Tiyatrosunun 1960’larda gerçekleştirdiği atılım içinde, insanımızı tüm sıcaklığı ve canlılığı ile epik tiyatro yöntemini kullanarak yansıtmış bir tiyatro ustamızdır. Oyunlarındaki yalın dil, gülmeceye yatkın üslup ve toplumsal-politik doğru içerik, sahne ile seyirci arasında kolayca iletişim kurmayı sağlamış, tüm oyunları, seyircisini düşünmeye yöneltmede çok başarılı olmuştur.” (Ayşegül Yüksel)

ESERLERİ:

OYUN: Göç (1967), Asiye Nasıl Kurtulur (1970), Almanya Defteri (Göç oyununun yeniden yazılmış biçimi, 1971), Oyun Nasıl Oynanmalı (1974), Zengin Mutfağı (1977).

ÇOCUK ROMANI: Masalın Aslı.

HAKKINDA: Özdemir Nutku / Türkiye’de Brecht (s. 76, 1976), TDE Ansiklopedisi (c. 7, 1976-98), Atilla Özkırımlı / Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (1982), Seyit Kemal Karaalioğlu / Resimli Türk Edebiyatçılar Sözlüğü (1982), Ayşegül Yüksel / Vasıf Öngören Tiyatrosu:  ‘Tanıdık Durumlar’dan ‘Yabancılaştırma’ya... (Cumhuriyet, 22.5.1984) - Çağdaş Türk Tiyatrosunda On Yazar (1997), M. Sadık Aslankara / Vasıf Öngören 60 Yaşında (Cumhuriyet Kitap, 21.1.1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE Ansiklopedisi (c. 2, 2001), İhsan Işık / TEKAA (2006) - Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).

 

 

ZENGİN MUTFAĞI’ndan

ÖN OYUN: BİR

 

AŞÇI: Ben aşçıyım, Pehlivan Lütfü derler bana. Eskiden sıkı güreş tutardım. Burada, Kerim beyin köşkünde aşçılık yapıyorum.. Güzel köşk değil mi? Güzeldir.. 20 küsür yıl. Bizim hanımefendinin gençliğini hatırlıyorum, ne maldı be.. Duymamış olun.. Ama ayrılıyorum artık buradan, karar verdim. Of of ama zor geliyor, çok zor.. Şimdi siz bana diyeceksiniz ki: “Yahu Lütfü Usta 20 yıldır çalıştığın yerden ayrılmak da nereden aklına geldi, bu yaştan sonra nereye gideceksin, ne yapacaksın?; “Doğru haklısınız çok zor” işte onun için bir de size danışayım dedim.. Karar verdim ama gene de size danışayım dedim.. “Peki ne oldu da ayrılmaya karar verdin diyeceksiniz (köpek sesleri) Susun ulan itoğluitler, zaten ne olduysa sizin yüzünüzden oldu, aşçıysak eşek değiliz ya... Bunların yüzünden başladı her şey. Kerim beyin itleri.. En iyisi ben olanları size başından bir anlatayım, dinleyin. Bakalım ne diyeceksiniz. İnsan ihtiyarlayınca kafası albüme dönermiş. Geçmiş hayatı bir dizi fotoğraf olur kalır insanın kafasında. Herşey kafamda sanki eski fotoğrafl ar gibi.. Yıllardan 1970.. Aylardan Hazirandı, bir sabah kalktım, köşkte kimsecikler yok. Kerim bey, hanımefendi, küçükbey. Hepsi çekip gitmişler. Yahu ne oldu bunlara durup dururken...

BİRİNCİ OYUN:

AŞÇI: (Gelir) Yahu koskoca köşk perili köşke döndü, in cin top oynuyor. (Kıza) Kız bana bak. Ben onbeş yıldır bu köşkteyim böyle şey görmedim.. Patron hiç haber vermeden sabahın köründe çekip gitsin; bir telefon bile etmesin.. Yani şaşırdım.. Yani ne oldu bunlara.

KIZ: Mutlaka başına birşey geldi...

AŞÇI: Patronların mı?

KIZ: Patronların başına ne gelebilir usta?

AŞÇI: Başlarına birşey gelmediyse nereye kaybolur bunlar.. Kız bana bak, hadi benim patron gelmedi, ya seninki nerde kaldı.. Nişanlanacak adam bu kadar geç kalır mı? Caymış maymış olmasın pezevenk?

KIZ: Selim mi? Hayır.

AŞÇI: Caymadıysa neden gelmedi madem? Nişanlanacak adam bu kadar geç kalır mı?

KIZ: Başına bir şey gelmiştir. Hem neden cayacakmış?

AŞÇI: Pek senin dengin değil de.

KIZ: Nedenmiş, neden dengim değilmiş?

AŞÇI: Üniversite öğrencisi değil mi bu?

KIZ: Öyle olmakla...

AŞÇI: Toprakları moprakları var demedin miydi?

KIZ: Varmış ama satmışlar..

AŞÇI: Satmışlar mı?

KIZ: Satmışlar..

AŞÇI: Sattıklarını söylememiştin?

KIZ: Köylüler topraklarını işgal etmişler, babasının sağlığında., Babası ölünce, ağabeyleri toprakları satmışlar.. Uğraşamamışlar köylülerle.. Toprağı yok..

AŞÇI: Parası vardır öyleyse!

KIZ: Parası da yok..

AŞÇI: Neden? Buna düşmemiş mi birşey?

KIZ: Ağabeyleri bölüşmüşler. Zehir zıkkım olsun inşallah. Selim küçükmüş o zaman, onun hakkını da ablasına vermişler.. Eniştesinin bir benzin istasyonu var şimdi..

AŞÇI: Eee? Bunları neden anlatmadın daha önce?

Peki neyle geçiniyor?

KIZ: Ablasıgil ayda dört yüz lira gönderiyor..

AŞÇI: Yani seninkine bir bok kalmamış.. Çulsuzun teki desene.. Ben de bu iş nasıl oluyor demiştim.

KIZ: Fakülteyi bitirince Türkoloji Öğretmeni olacak ama.. Lise öğretmeni.. öyle ilkokul, ortaokul öğretmeni değil, lise öğretmeni..

AŞÇI: Fakülteyi bitirecek de.. ölme eşeğim ölme..

KIZ: Eniştesine mektup yazdı.. Hakkını istedi. Evleniyoruz diye.. (Saat dokuzu vurur)

AŞÇI: Mesaim bitti.. İşimin ne zaman biteceğini bilmeliyim ben.. Aşçıysak eşek değiliz. Bakın beyefendi siz medeni bir adamsınız.. Madem gelmeyeceksiniz, bakın telefon diye birşey icat etmişler.. Açın telefonu bir talimat verin.. Aşçıysak eşek değiliz ya.. (Kiler aralığında kaybolur. Çok kısa bir süre sonra elinde bir şişe Rus votkası ile döner. Üzerinde mutfak işi yapılmayan, özel masasına oturur. Bu küçük masa Lütfü ustanın özel dünyasıdır. Ayrıca evi yoktur. Köşkte kalmaktadır. Bir kristal kadehe votka koyar, şişeyle tokuşturur. ) Mesaim bitti şişe birader..

KIZ: Usta ben gideyim artık.. Misafirler de nişan olacak diye bekliyorlardır.. (Kapı vurulur)

KIZ: Selim..

AŞÇI: Kerim bey..

(Kız koşar, kapıyı açar)

KIZ: Ahmet abi.. Sen miydin? (Birden başının sargılı olduğunu farkeder) Başına ne oldu?

AHMET: (Kasketini iyice başına geçirirken) Boşver.. Seyfi nerde?

KIZ: O da gelmedi daha..

AHMET: Allah kahretsin.. Dinle.. Seyfi döndüğünde acele eve gelsin. Biz bu akşam onda kalacağız..

AŞÇI: Kimmiş?

AHMET: Kim o?

KIZ: Lütfü Usta.. (Ahmet cevap vermesini işaret eder) Ahmet Abi geldi Lütfü Usta..

AŞÇI: (Gelir) Hay allah.. Ahmet sen miydin? Hoş geldin.. Ben de patron döndü sandım.. (Şişeyi fi kartır) Gel otur, çek bi kadeh.

AHMET: Sağol pehlivan, vaktim yok.. Geçiyordum, biraderi bir göreyim dedim..

AŞÇI: Otur.. Rus votkası var lan! Siz seversiniz.

AHMET: Nerede Şeyfi ?

AŞÇI: Seyfi ? Sabahın köründe bindiriyor bizim patronu arabaya, çekip götürüyor.. Hanımefendi, küçükbey, “hepsini. Sabahtan beri ayağı yanmış it gibi dolandırdılar beni.. Ne onlardan haber var, ne de senin Seyfi ’den..

AHMET: Tüymüştür..

AŞÇI: Kim?

AHMET: Senin patronun..

AŞÇI: Benim patronum mu? Benim patronum.. Nasıl, tüymüş yani?

AHMET: Dur bakayım.. Sizin olanlardan haberiniz yok mu?

AŞÇI: Neden haberimiz yok mu? Ne oldu ki ?

AHMET: Ne olacak, İstanbul’un altı üstüne geldi biraz..

AŞÇI: İstanbul’un altı üstüne mi geldi ?

KIZ: Olaylar mı var?

AŞÇI: Gene bu öğrenciler değil mi? Basacaksın arkadaş bunlara sopayı.

AHMET: Hayır pehlivan, öğrenciler değil işçiler.. Bu sefer işçiler yürüdü ama ne polis durdurabildi onları, ne başka birşey... İstanbul’dan İzmit’e kadar bütün fabrikalar boşaldı.. (….)

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör