Halikarnas Balıkçısı

Yazar

Doğum
17 Nisan, 1886
Ölüm
13 Ekim, 1973
Eğitim
Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü
Burç
Diğer İsimler
Musa Cevat Şakir, Musa Cevat Şakir Kabaağaçlı,Halikarnas, Kabaağaçlıgil, Hüseyin Kenan, Musa Cevat, M.C., H.B., Sina

Yazar. (D. 17 Nisan 1886, Girit / Yunanistan - Ö. 13 Ekim 1973, İzmir). Asıl adı Musa Cevat Şakir. Afyonlu Kabaağaçlızade’lerdendir. Soyadı yasasısı çıkınca Kabaağaçlı soyadını aldı. Bodrum'un antik çağdaki adı olan Halikarnas'ı imza olarak seçti ve bu adla tanındı. Kabaağaçlıgil soyadını ve Hüseyin Kenan, Musa Cevat, M.C., H.B., Sina imzalarını da kullandı. Babası Sadrazam Müşir Ahmet Cevat Paşa'nın kardeşi Mehmet Şakir Paşa'dır. Çocukluğu 1895’e kadar babasının elçi olarak bulunduğu Atina'da (1890-95) ve Büyükada'da geçti. Özel öğretmenlerden aldığı derslerle İngilizce öğrendi. İstanbul Robert Kolej (1904) ile İngiltere Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümünü (1908) bitirdi. İngiltere’den Türkiye'ye dönüşünde gazete ve  dergilerde yazarlık ve çevirmenlik yaptı. 1913'te evlendiği eşinin İtalyan olması nedeniyle bir yıl kadar İtalya'da kaldı. Bu arada İtalyanca ve Latince öğrendi. 1914'te babası Şakir Paşa, Cevat Şakir'in tabancasından çıkan bir kurşunla Afyon'da öldü. Cevat Şakir 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra, verem olması nedeniyle, salıverildi. Bir süre kendisini tekke hayatına verdi. Yazı ve basın hayatına atılarak, Diken, İnci, Resimli Hafta, Güleryüz, Resimli Ay, Resimli Gazete gibi yayınlarda yazılar yazdı, çeviriler yaptı, karikatürler ve resimler çizdi. Zekeriya Sertel’in çıkardığı Resimli Hafta dergisinde (3 Nisan 1925) Hüseyin Kenan takma adıyla yazdığı "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" adlı yazısı yüzünden Sertel’le birlikte Ankara İstiklâl Mahkemesi'nde yargılandı. Sertel Sinop’ta, Cevat Şakir Bodrum'da olmak üzere üçer yıl sürgün cezasına (1925) çarptırıldılar. Cevat Şakir, cezasını çektikten sonra, çok sevdiği Bodrum'a yerleşti ve 1947'ye kadar orada yaşadı. Bodrum Belediyesinin resmi bahçıvanı olarak çalıştı. Özel olarak elde ettiği çiçek ve ağaç tohumlarının Bodrum'da yetişip büyümesini sağladı. 1947'de İzmir'e yerleşti, gazetecilik ve turist rehberliği yaptı. Rehberlik kurslarında öğretmen olarak görev aldı. Cevat Şakir ikinci evliliğini dayısının kızı Hamdiye, üçüncü evliliğini Hatice Hanımla yaptı, bu evliliklerden dört çocuğu oldu. Kemik kanserinden öldü. Vasiyeti üzerine Bodrum Gümbet'te Türbe Tepesi'nde toprağa verildi.

Cevat Şakir, Robert Kolejde son sınıfındayken İkdam gazetesinde çeviriler ve yazılar yayımlamaya (1904) başlamıştı. Yazı ve hikâyeleri daha sonra Servet-i Fünûn, Cumhuriyet, Demokrat İzmir, Yeni Ufuklar dergi ve gazetelerinde yayımlandı. Bodrum, Cevat Şakir'in hayatında bir dönüm noktası oldu. Bu beldenin antik çağdaki adından esinlenerek 1926'dan itibaren Halikarnas Balıkçısı adını kullandı. Deniz, denizciler, doğa, kuşlar, balıklar onun romanlarının başlıca konusunu oluşturdu. Bu konuları bütünüyle kendi yaşadıklarından, gözlemlerinden çıkardı ve son derece gerçekçi bir biçimde eserlerine aktardı. Romanlarında toprakla deniz, toprağa bağlı insanlar ile geçimini denizden sağlayan insanlar karşı karşıya gelir. Deniz adamlarının kara işlerinde tutunamayıp sonunda daima denize dönüşlerini bir tutku olarak açıklar... Aganta Burine Burinata (1946)  romanında; Bodrum’un Çatalkaya köyünden Ötegiller’in kızı olan, Tiycan diye anılan Elif’in aşk öyküsü ve yaşam mücdelesi çevresinde kurulan olay örgüsü, kara insanlarının kötülüklerini, harisliklerini, kıyıcılıklarını, ön plana çıkarmaktadır. Zaten roman, Tiycan ve onu korumak isteyen Adem Dayı’nın, kötülük timseli Hacı Resul’un adamları tarafından, Arşidük Ferdinand ile Bosnasaray (Sarajeva) kentinde bir anarşist tarafından öldürülmesiyle sona erer. Deniz Gurbetçileri (1969) romanında ise; deniz ve deniz insanını mitik/poetik içeriğinden belli ölçüde arındırarak ele almakta, alt katmanda ekonomik/politik düzeye göndermeler yapmaktadır. Bu bakımdan, doğrudan doğruya sünger üretimini ve süngerciliği konu edinen bu roman Aganta’dan farklı bir romandır. Bir ara roman olan Ötelerin Çocuğu’nda (1955) da, buraların (karanın) çocukları kötü ve yoksun, ötelerin (denizin) çocukları iyi ve güçlüdür ama, bu romanda kara adamlarının serüvenlerini tâ Birinci Dünya Savaşı’na yol açacak suikast olayına kadar genişleten tuhaf bir eser koymaktadır ortaya. Bu noktada, Refik Yoksulabakan, ilginç bir varsayım geliştirmektedir. Ona göre roman, Balıçkçı’nın belirttiği gibi Aganta’dan önce İstanbul’da yazılmış, daha sonra araya Bodrum’la ilgili öyküler ve deniz bölümleri eklenmiştir. (A. Oktay) Halikarnas Balıkçısı’nın hikâyelerinde de mitoloji, deniz ve gündelik hayat iç içedir.  

  İmdatla Cennet adlı hikâyesi (Yazgı adıyla, yön. Ü. Erakalın, 1976} ve Mavi Sürgün (yön. E. Kıral, 1992) filme alındı, Parmak Damgası televizyon dizisi olarak çekildi. Kültür Bakanlığı, 1971 Devlet Kültür Armağanını kendisine verildi. Eserlerinin toplu basımını, sağlığında "manevi oğlum" dediği Şadan Gökovalı yayıma hazırladı.

“Halikarnas Balıkçısı üzerine, yazarın özel yaşamının, özellikle babasıyla ilişkisinin karanlık kalmış kimi yanlarına imada bulunan ve psikanalitik çözümlemeyi de öneren ilginç bir inceleme yazmış olan Refik Yoksulabakan, nerdeyse Tanrı konumuna getirilmiş denizin, yazarın roman ve öykülerindeki işlevlerini şöyle sıralamaktadır: 1- Toplumsal olaylar ortamıdır, 2- Bir renk ve devinim alanıdır, 3- Kendine özgü bir tarihe sahiptir, 4- Çeşitli iş'lerin yapıldığı yerdir. Şunları da yazmaktadır Yoksulabakan: ‘Deniz, hep tanrı durumundadır. Usanmadan, aldırışsız, acımasız can alır. Bütün bunlara karşın denizciler tanrılarından geçemezler. Birer kurban gibi, o karşı konmaz çağrıya uyarak enginlere açılırlar, ölürler, ölürler... Enginliler denizin oğullarıdır, eninde sonunda ona dönerler. Çünkü o, ölümün, şiddetin, gücün kaynağı olduğu gibi çekici gizlerin, güzelliklerin de kaynağıdır.’

“Belki Yoksulabakan'ı da esinlemiş olabilecek yorumunda Tahir Alangu da şunları söylemektedir: ‘Renkli ve bol ışıklı, zengin bir tabiatın ortasında güçlü, özgür ve mücadeleci insanları anlatan deniz öykülerinde, iki yüzlü ve aşağılık kalabalığın arasından kurtulan, bu insanların arasına karışan, mutluluğu onların yaşayışında bulan bir sanatçının şahsî trajedisi açıkça seyredilmektedir. (...) J. Londan'un deniz maceralarındaki sarhoş edici coşkun anlatışı, J. Conrad'ın pençesini bir an bile denizcinin sırtından çekmeyen amansız kader tanrısını (Nemesis) Halikarnas Balıkçısı'nın hikâyelerinde de bulmak kabildir. Hikâyelerinde kökleri çok eskiye, denizci milletlerin eski inanışlarına ve dinlerine kadar giden, bizim kıyıların insanlarına doğru sürüp gelmiş inançlara gerçeğin içinde geniş ölçüde yer verilmiştir.’

“Halikarnas Balıkçısı karadan denize döner ama yapıtını oluşturan tek öge deniz değildir. Bir anlamda denizde yaratılışın dört öğesinden birini, yani suyu bulan, böylece köken sorununa kendince bir yanıt getiren Halikarnas Balıkçısı, aynı zamanda kültürel bir arayışa da girişir. Oxford'da yakın çağlar tarihi okuyan, eski Yunanca dahil birkaç yabancı dil bilen Halikarnas Balıkçısı, Babıâli'nin ‘boyunduruğundan’ kurtulup, İstanbul'dan Bodrum'a geçerken, ister istemez Anadolu'ya geçmiş olur.

  “Burada Balıkçının, Helen kökenli uygarlık anlayışına karşı lyonya, yani Anadolu kökenli uygarlık anlayışını çıkardığını söylemekle yetineceğim.” (Ahmet Oktay)

"Balıkçı'nın en büyük özelliği, bir türlü kabına sığmayan 'araştırıcı' yanıdır. Okuyarak ve dokunarak bilgilenmenin hazzını hiçbir şeye değişmez. Örneğin, Storari adlı bir İtalyan 1857'de yayımladığı bir yapıtta, bir başka kaynağa dayanarak İzmir'in Halkapınar Gölü'nde bir Artemis Tapınağı bulunduğunu ve tapınaktaki Artemis heykelinin Paris'e taşındığını yazmış. Balıkçı durumdan haberdar olur olmaz Halkapınar Gölü'ne koşmuş ve sular altında eski bir yapı temeli görmüş. ‘Elde edilen bilgilerden Storari'nin yazdıklarının gerçek olması ihtimali büyüktür’ diye kayıt düşmüş sonrasında." (Ahmet Günbaş)

ESERLERİ:

HİKÂYE: Ege Kıyılarından (1939), Merhaba Akdeniz (1947), Ege'nin Dibi (1952), Yaşasın Deniz (1954), Gülen Ada (1957), Ege'den (önceki kitaplarından seçmeler ve yenileri, 1972), Gençlik Denizlerinde (1973), Parmak Damgası (haz. Ş. Gökovalı. Ege Kıyılarından, Ege'nin Dibi ve Gülen Ada'dan Ege'den'e alınmayan hikâyeleri, 1986), Dalgıçlar (1991), Çiçeklerin Düğünü (haz. Ş Gökovalı. Merhaba Akdeniz ve Yaşasın Deniz'den Ege'den'e alınmayan hikâyeleri, 1991),  Denizin Çağırışı (2002), İmbat Serinliği (haz. Şadan Gökovalı, 2002).         

ROMAN: Aganta Burina Burinata (1946), Ötelerin Çocuğu (1955), Uluç Reis (1962), Turgut Reis (1966), Deniz Gurbetçileri (1969), Dalgıçlar (haz. Ş. Gökovalı, 1991), Bulamaç (haz. Ş. Gökovalı, 1996).

MİTOLOJİ-DENEME-İNCELEME: Anadolu Efsaneleri (1954), Anadolu Tanrıları (1955), Anadolu'nun Sesi: Tarih ve Helenizm (1971), Asia Minör (İng, 1971), Hey Koca Yurt (1972), Merhaba Anadolu (haz. Ş. Gökovalı, 1980), Düşün Yazıları (deneme, haz. A. Erhat, 1982), Altıncı Kıta Akdeniz (deneme, 1982), Sonsuzluk Sessiz Büyür (deneme, haz. Ş. Gökovalı, 1983), Arşipel (haz. Ş. Gökovalı, 1993).

MEKTUP: Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı (der. A. Erhat, 1979).

ANI: Mavi Sürgün (1961).

ÇOCUK EDEBİYATI: Denizin Çağırışı (1998), Yol Ver Deniz (1998).

ÇEVİRİ: Kazazede (G. de Maupassant’dan, 1938), Uykulu Kuytu Menkıbesi (I. Washington’dan, 1939), Süt Nine (L. Pirandelio’dan, 1939), Sanayi Kralı (U. Sinclair’den, 1939), Ölüler Evinin Hâtıraları (F.M. Dostoyevski’den, 1939), Nefse İtimat (W. Emerson’dan, 1939), Hortlak Riksar (R. Kipling’den, 1939), İtalya Hikâyeleri (G. Boccaccio vd’den, 1939), Karmen (P. Merimee’den, 1939), Göklerde Futbol (B. Shawdan, 1939), Nostromo (2 cilt, J. Conrad’dan, 1946-48), Eski Foça (F. Sartiaux’dan, 1952).

HAKKINDA: Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1960), Tahir Alangu / Cumhuriyetten Sonra Hikâye ve Roman (1965), İrfan Ünver Nasrattınoğlu / Afyonkarahisarlı Şairler, Yazarlar, Hattatlar (1971), Azra Erhat / Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı (1976), M. Kutlu / Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi V (1977), Sadun Tanju / Yahya Kemal ve Halikarnas Balıkçısı (1983), Şadan Gökovalı / 'Arşipel'deki Anadolu (Cumhuriyet Kitap, sayı: 140, 29 Ekim 1992), Sadi Borak / Halikarnas Balıkçısı ve Bir Duruşmanın Öyküsü (1982), Ahmet Oktay / Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı: 1923-1950 (1993), Ş. Devrim / Şakir Paşa Ailesi (1996), İ. H. Önal / Halıkarnas Balıkçısı (1997), Ölümünün 25. Yıldönümünde Halikarnas Balıkçısı (1998),  Ömer Lekesiz / Yeni Türk Edebiyatında Öykü - 2 (1999), Mehmet H. Doğan / Şimdi Uzaklardasın (1999), Orhan Tüleylioğlu / Balıkçı'ya Merhaba (Cumhuriyet Kitap, 17.6.1999), Balıkçı'ya Merhaba – ‘Halikarnas Balıkçısı Günleri’ Sempozyum Bildirileri (1999), Vedat Yazıcı / Martıya Mektuplar (2000), Feridun Andaç / Edebiyatımızın Yol Haritası (2000), Cüneyd Okay / Mavi Sürgün'e Doğru: Halikarnas Balıkçısı’nın Bilinmeyen Yılları 1921-1928 (2001), Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (2001), Sadun Tanju / Eski Dostlar (Ara Güler'in fotoğraflarıyla, 2002), Ahmet Günbaş / Balıkçı'dan ‘İmbat Serinliği’ (Cumhuriyet Kitap, 30.5.2002), Nur İçözü / Balıkçı Denizi Anlatıyor (Radikal Kitap, 11.7. 2002), Halil Gökhan / Yüzde Yüz Akdenizli (Radikal Kitap, 8.1.2003).

   

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör