Sultan Çelebi Mehmed

Osmanlı Padişahı

Doğum
Ölüm
26 Mayıs, 1421
Diğer İsimler
Gıyaseddin, Arap, Kinişçi, Sultan Çelebi

Osmanlı sultanı (D. 1389?, Bursa - Ö. 26 Mayıs 1421, Edirne). Kimi kitabelerde Gıyaseddin ve Arap, Bizans kay­naklarında ise kinişçi (güreşçi) lakabıyla anılır. Türk kaynaklarında ve tapu defterle­rinde Sultan Çelebi olarak geçmektedir. Sultan Yıldırım Bayezid’in ikinci veya üçüncü oğludur. Annesi Dev­let Hatun b. Abdullah’tır. Öğrenimini Bursa sarayında tamamladı. Daha sonra babası tarafından Amasya sancağına vali olarak tayin edildi ve valiliği sırasında da devlet işlerini öğrendi.

Beyaz yüzlü, ka­ra gözlü, kara ve çatık kaşlı, sık sakallı, açık alınlı, geniş omuzlu, orta boylu, uzun kollu ve güler yüzlü olarak tanımlanan Çelebi Mehmed, karakter bakımından ne ba­basına ne de kardeşlerine benziyordu. Makul, sakin, sabırlı, sözüne sadık, irade sahibi, nazik, vakur ve ciddiy­di. Bir yönetici olarak ise gayet adil, şefkatli ve merha­metli olduğu, bilgin ve sanatkârları koruduğu bilin­mektedir. Dostuna ve düşmanına güven telkin edebilecek bir karaktere sahipti. Cesur, mert ve mücadeleci idi. Küçük-büyük 20 savaşta bulunduğu söylenir. En başta gelen amacı, babasının aldığı yerlere yeniden sa­hip olarak, devleti eski gücüne kavuşturmaktı. Bu ne­denle daha çok içeride ve Anadolu'da mücadele etmiş, Hıristiyan ülkelerle dost kalmaya çalışmıştır. Çelebi Sultan Mehmed’e, yaptıkları dikkate alındığında, bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci kurucusu gözü ile bakılabilir.  

Ankara Savaşı (1402) sırasında babasının ordusunda ihtiyat kuvvetlerinin başında bulunan Çelebi Mehmed, savaşın kaybedildiğini anlayınca önce Bolu'ya çekildi, da­ha sonra da halkın istemediği Kara Devletşah’ı yenerek Amasya’ya sahip oldu. Bu ilk başarısından sonra Canik, Tokat ve Niksar bölgelerine ha­kim olanlarla mücadele etti. 1403 yılına gelindiğinde, Rumiye-i Suğra denilen savaş ile Tokat ve Amasya bölgelerine tamamen hakim olmuştu. Bu faali­yetleri ile kuvvetlerinin ve maiyetinin sayısı artan Çelebi Mehmed, o sıralarda Batı Anadolu’da bulunan Timur’un dikkatini çekti. Timur onu yanına çağırdı, fakat bu da­vete giderken, Çorum civarında İsfendiyar Bey’in yeğeni Yahya Bey ve Savaoğlu Ali Bey’in kuvvetleriyle çatışmaya girince gitmekten vazgeçip elçi göndermekle yetindi. Ancak Timur, mazeretini kabul edip elindeki yerlerin hükümdarlığını ona verince rahatladı. Hükümdarlık alameti olarak da taç, kemer ve hırka ken­disine Timur tarafından gönderildi.  

Böylece Timur’un yüksek hakimiyetini kabul ederek onunla ortaklaşa sikke kestirdi. Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra ise Çele­bi Mehmed Bursa’yı kardeşi İsa Çelebi’den almayı başar­mış ve burasını merkez (başkent) yapmıştı. Daha sonraki günlerde Bursa’yı kardeşi Emir Süleyman ile İsa’nın alma girişim­lerinden başarıyla korudu. Bu başarıları sonucunda, daha önce dağılmaya başlayan Osmanlı kuvvetleri yeniden Çelebi Mehmed’in etrafında toplan­maya başlamış ve 10.000 kişilik bir kuvvet oluşturmuş­tu. Artık İsa Çelebi ve öteki şehzadelerin Çelebi Mehmed’e karşı başarılı olmaları olanaksızdı. Nitekim 1405 yılında İsa Çelebi, Saruhauoğlu Hızır-Şah Bey ile işbirliği yapmasına rağmen Çelebi Mehmed’e yenilerek, kendisi ile birlikte Hızır-Şah Bey’in de sonunu hazırladı. Bu arada Anadolu beylikleri arasındaki çekişmelerle sürerken, Anadolu’nun eli Rumeli’ye uzanarak orası da kaynamaya başlamıştı. 

Çe­lebi Mehmed, özellikle 1416 yılından sonra yaşadığı olay­lardan ders alarak henüz merkezi bir devlet kurmak için çok erken olduğunu görmüş ve bir süre uzlaşmacı siyaset izlemeye karar vermişti. Ancak, ölmeden önce da­ğılan Osmanlı Beyliği’ni tekrar bir bayrak altında topla­mayı başarmıştı. Çelebi Mehmed, önce Anadolu’nun birliği için kardeşleri ile mücadele etti. 1410 yılında Süleyman Çelebi’yi, 1413 yılında da Musa Çelebi’yi tasfiye ederek Anadolu’nun birliği sağladı. Osmanlı tahtında rakipsiz kalınca da ilk işi etrafındaki beylikleri buyruğu altına almaya girişmek oldu. 1414’te Karaman’a bir sefer yaptı ve Karaman Bey’ini tutsak etti. Ona, “Bir daha Müslümanlara zararım dokunmayacak” diye yemin ettirdikten sonra serbest bıraktı. Çandar Beyliği’ni de hakimiyeti altına aldı. 1415’te Venediklilerle ilk deniz savaşını yaptı. Ancak Osmanlı donanması­nın henüz gelişmemiş olması yüzünden bu savaş kaybedildi. I. Mehmed, 1416-17 yıllarında Avrupa’ya akınlar düzenleyerek büyük zaferler kazanıldı ve 1419’da Tuna Nehri tekrar geçildi. 1420’de Eflak Voyvodası bir savaşta öldürüldü, yerine kardeşi geçirildi. Çandar Beyliği ise tümüyle Osmanlı topraklarına katıldı.

Osmanlı Devleti’nde Fetret (Bunalım) devri denilen bu dönemde, ünlü mutasavvıf ve düşünür Şeyh Bedreddin, Musa Çelebi’nin kazaskeri olma önerisini kabul ederek iki yıl Edirne’de kazaskerlik yaptı. Bu görevi sırasında geniş çevrelerle ilişki kurdu. Sonra, bir ihanetinden ya da suçundan dolayı ailece İznik’e sürüldü. Sürgün olduğu sırada eski müritlerinden Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal ayrı ayrı yerlerde (Aydın ve Manisa) Mehmed Çelebi’ye karşı ayaklanma hazırladılar. Şeyh Bedrettin bu olayda üç ayrı yerde birden müritleriyle birlikte ayaklanma çıkarttı. Börklüce Mustafa, Karaburun’da Beyazıt Paşa’yla çarpışırken öldürüldü. Torlak Kemal de Manisa’da yakalandı ve burada asılarak idam edildi. Sultan Mehmed, isyanların başındaki kişi olarak gördüğü Şeyh Bedreddin’i Edirne’ye ulaşamadan yakalayıp kendi fetvasıyla idam ettirdi. Şeyh Bedreddin, Serez çarşısında asıldı ve burada toprağa verildi (1420). 

Çelebi Mehmed, beyliğinin iki başkenti olan Bursa ile Edir­ne’yi camilerle süslemişti. Edirne’de Filibe yolu üzerinde Ulu Cami diye bilinen cami onun eseridir. Bursa’da ise I. Murat’ın tamamlayamadığı ve içinde bir de havuz olan Bursa Camisi, Yine Bursa’daki Yeşil İmaret Camisi de onun eserleridir. Bu külliyede bir imaret ve okul da bulunmaktadır. Tarihçi Hammer’e göre; Hereke, Gebze, Kartal ve Pendik bu caminin vakfiyesin­de gelirleri alınacak yerler olarak kayıtlıdır. Osmanlı Pa­dişahları içerisinde ilk “sure” alayı düzenleyen de Çele­bi Mehmed’tir. Döneminde bilginleri korumuş, sarayına almış ve eser yazdırmıştır. Suriyeli Arabşah, Gebze Kadı­sı Fazlullah, etimolojist Muhyiddin, Kara Ya­kup, Sarı Yakup o bilginler arasındadır. “Harnâme”  adlı eseri ünlü olan Şeyhi ise yine o dönemin ünlü şairleri arasındadır.   

Sultan Çelebi Mehmed’in iki eşi olduğu saptanmıştır. Cariyelikten gelen Kumru Hatun ile Dulkadir Beyi Süli Bey’in kızı Emine Hatun ile yaptığı evlilikler­den altı erkek ve yedi kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlar Kü­çük Mustafa, Murat, Mahmut, Yusuf, Ahmet ve Kasım’dır. Kasım ve Ahmet babasının sağlığında vefat et­mişler, Yusuf ile Mahmut ise babaları öldüğünde küçük yaştaydılar. Diğer şehzadelerden Murat, babasının ölü­münden sonra Sultan olmuş, Mustafa ise kardeşi ile yap­tığı taht mücadelesini kaybederek öldürülmüştür. Bu kardeşin isyanı, Küçük Yusuf İle Mahmut’un da daha sonra öldürülmelerine sebep olmuştur Çelebi Mehmed’in yedi kızından Selçuk, Hafsa, Sultan, Ayşe ve Hatice adlı beşinin adları saptanabilmiştir. Sultan Mehmed bir rivayete göre 39 yaşında bir av partisi sırasında Edirne’de yaşamını yitirmiş, bir rivayete göre de felç geçirerek vefat etmiştir. Bursa'da, kendi yaptırdığı ve Türk mimarisinin en gü­zel örneklerinden biri olan Yeşil Cami’nin yanındaki Yeşil Türbe’de toprağa verilmiştir.

HAKKINDA: Osmanlı Ansiklopedisi (c.12,  Editör: Güler Evren, 1999). İsmail Hakkı Uzunçarşılı / Belleten XXI (s. 185-188) - Osmanlı Tarihi I. Cilt: Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri Hakkında bir Mukaddime ile Osmanlı Devleti’nin Kuruluşundan İstanbul’un Fethine Kadar (8. bas., 2003), Joseph von Hammer / Osmanlı Devleti Tarihi (s. 364-404, 2008).

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör