Seyranî

Halk Ozanı

Doğum
Ölüm
-
Diğer İsimler
Mehmet

Saz şairi (D. 1807, Everek (Develi) / Kayseri - Ö. 1866). Asıl adı Mehmet’tir. İki yıl kadar medrese öğrenimi gördü. Abdülmecit döneminde (1839-1961) gittiği İstanbul’da yedi yıl kaldı. Ancak bazı devlet adamlarını hicvettiği için koğuşturmaya uğradı. Cezalandırılmak üzere aranırken bir hemşehrisinin yardımıyla memleketine döndü. Ömrünün geri kalan yıllarında yoksulluk çektiği, ruhsal bir bunalım geçirdiği biliniyor.

Şiirlerinde haksızlıkları, kötülükleri yerdi. Tarihsel ve toplumsal gerçekliklerden yola çıkarak döneminin gerçek yüzünü yansıttı ve eşitsizliğe başkaldırdı. Ahmet Hamdi Tanpınar’a göre; “Onun asıl kudreti, aşık tarzının yorulmuş olan dilini, günlük işlere dökmek suretiyle, hiç beklenmedik şekilde tazelemiş olmasındadır.” Koşma, ilahi ve nefeslerinde görülen dil ve anlatım yenillikleri, geniş düş gücü, benzetme ve buluşlar, söyleyişindeki uyum onu çağının ve sonraki yüzyıllarıın önemli ozanlarından biri yaptı. Ancak söylediklerinin yerini bularak algılandığından kuşku duyduğu da söylediklerinden anlaşılıyor:

 

“Aşkımın sönmüyor eyvah közleri

Ne gece belli ne gündüzleri

Dinleyene Seyrani’nin sözleri

Gerek değil midir gerek mi bilmem”

 

Aruzla yazdığı az sayıda şiirlerinde gösteremediği başarıyı hece ile yazdığı âşık tarzı şiirlerinde fazlasıyla gösterdi. Bir şiirinde Nakşibendiliğe bağlı olduğunu belirten Seyranî, kendisine ün kazandıran hicivlerinde yetersiz devlet adamları ve ham sofular başta olmak üzere, yaşadığı dönemde gördüğü çarpıklıkları eleştirdi. Çektiği acıları içli şiirlerle dile getirdi. Onun XIX. yüzyılın önemli şairleri arasında yer almasını sağlayan şiirleri, ilk kez Everekli Müftizade Ahmet Hazım’ın önsözüyle ve Sanihat-ı Seyranî ya da Seyranî Baba Divanı (1921) adıyla yayımlandı. Sonra Haşim Nezihi Okay Seyranî (1943) ve Cahit Öztelli Dertli ve Seyranî (1953)  yaşamı ve sanatıyla ilgili incelemeleri  şiirleriyle birlikte yayımladılar.

Şükran Kurdakul, onun “çekinmeden en gerçekçi konuları işlerken dil güzelliğini koruması”nın etkinliğini sağlayan önemli bir öğe olduğunu” söyler. Behçet Necatigil ise, onun asıl başarısının “hece ile âşık tarzında yazdığı koşma, semai, destan, nefes ve devriyelerinde” görüldüğünü yazar:

“Yergi ve mizah şiirimize kuvvetli örnekler kazandırmış olan, çağının kağşamış, çökmüş anlayışlarıyla, ham sofular, değersiz devlet adamlarıyla pervasızca alay eden şair, kendi dert ve acılarını dile getirdikçe de içli ve derindir; benzetme ve buluşlarında, kafiyelerinde orijinal oluşuyla da dikkati çeker.” (Behçet Necatigil)

HAKKINDA: Haşim Nezihi Okay / Seyrani (1943), Cahit Öztelli / Dertli ve Seyranî (1953), Yurt Ansiklopedisi 7 (s. 4763-4764,1983), Hasan Ali Kasır / Seyrani (1984), Hasan Avni Yüksel / Aşık Seyrani (1987), Hasan Avni Yüksel / Aşık Seyrani Bibliyografyası (1991), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Muzaffer Uyguner / Seyrani (1991), İbnülemin Mahmud Kemal İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. IV, 2002), İhsan Işık / TEKAA (2006).

 

AĞLAR GEZERİM

Aşkın derdine düşeli
Mecnunum dağlar gezerim
Katram kaynayıp coşalı
Sel oldum, çağlar gezerim
 
Pîr eşiğin bildim Kabe
Hatası var ise tövbe
Derd ile erdim Eyyüb'e
Yaramı bağlar gezerim
 
Kimi beydir, kimi geda
Cümlesine yaran Hüda
Yusuf'umdan düştüm cüda
Yakub'um ağlar gezerim
 
Seyrani, aşkın Tur'unda
Tecelli gördüm nurunda
Gerçeklerin huzurunda
Çürüğüm, sağlar gezerim
 
 

 

KİMSESİZ SAHRALARDA

Şu kimsesiz sahralarda
Diken oldu gülüm benim
Gizli gizli tenhalarda
Ağlamaktır halim benim
 
Gülü dikene katalı
Diken elime batalı
Yar beni yardan atalı
Bükülmüştür belim benim
 
Arı geçmez çiçeğinden
Çiçek geçmez biteğinden               
Erenlerin eteğinden
Kesme Rabbim, elim benim
 
Yedim acı teresinden
İçtim kanlı şırasından
Seyrani gam deresinden
Cüş eyledi selim benim                  
 
 

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör